Lüferi duyan koşup geldi!

'İstanbul Lüfere Hasret Kalmasın' semineri eşine az rastlanır bir katılımcı yelpazesini buluşturdu. İlk saptama: Lüferin idam fermanı 1999 yılında yazılmış

İSTANBUL - “(Balık varlığı ve geleceği açısından) çöküşün eşiğinde değiliz. Çöküşün tam ortasındayız” diyor Prof. Dr. Bayram Öztürk. “Bıçak kemiğe dayandı. Çünkü şu anda satılan balıkların yüzde 85’i bir yaşında. (Çinekop) sirkülere göre 14 santimetre olması gerekiyor. Şuradan çıkalım Beyoğlu’na, bütün tezgâhlarda 10 santimetrelik çinakoplar, tekirler, mezgitler.”

ÇÖKÜŞ DURDURULABİLİR Mİ?

Muharrem Aksoy, İstanbul İl Tarım Müdürlüğü’nden. 1971’den beri, yani 39 yıldır balıkçılıkla ilgili meseleler, bu arada balık neslinin korunması da Tarım Bakanlığı’ndan soruluyor. Tarım Bakanlığı’nın ilgili birimleri sirkülerler yayınlayarak av kurallarını belirliyor. 2000’e kadar yıllık olarak yayınlanan sirkülerler bu tarihten sonra iki yıllık olarak yayınlanmaya başlamış. 2008’de yayınlanan sirküler ise dört yıllık.


Yani 2013’e kadar geçerli ve çinekop için avlanma alt sınırı 14 santimetredir diyor.

Oysa çinekop, bizzat Tarım Bakanlığı verilerinde de yer aldığı gibi lüferin ilkgençliği. Yani yumurta bırakmamış hali. İstatistikler de artık tabağımızdaki balığı yerken sadece bir balığı değil, bir ‘nesli’ yediğimizi gösteriyor.

Aslında Tarım Müdürlüğü 1999 yılına kadar lüferle ilgili daha ‘korumacı’ bir anlayış sergilemiş. 1986’dan 1999’a lüfer ailesinde avlanma alt sınırı 18-20 santimetre arasında değişmiş. 1999’dan sonra ise 14 santimetre.

Lüfer, yıllardır hamsi ve istavritten sonra Türkiye’de en çok avlanılan balıkken, 2002 yılından beri av miktarı düşüyor. En dramatik düşüş, 2006-2007 yılında.

Geçen hafta Radikal de dahil pek çok gazetede ilginç bir kampanya duyuruldu. ‘İstanbul Lüfere Hasret Kalmasın’. Kampanyanın adı bile yetti. Balığın neden bu kadar pahalı, giderek daha az, küçük ve bereketsiz hale geldiği ‘yeniden’ tartışılmaya başlandı.
Bu tartışma herkesin kendi siperinden karşı tarafı (‘gafil’ Tarım Bakanlığı, ‘vahşi’ balıkçı, ‘ahmak’ tüketici, ‘paragöz’ işletmeci) yaylım ateşine tuttuğu bir savaş olmadı. Bir seminer haline geldi.

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV), Türkiye’deki slowfood akımının temsilcilerinden Fikir Sahibi Damaklar ile birlikte düzenlediği seminer, eşine az rastlanır bir katılımcı yelpazesiyle yapıldı.

Four Seasons Oteli’nin şefiyle 9 metrelik teknesinde kıyı balıkçılığı yapan balıkçı... İstanbul’daki su ürünleri kooperatiflerinin başkanlarıyla son dört ayda 56 gırgır teknesine el koyan Sahil Güvenlik görevlisi genç hanım... Balığın sadece tazeliğini değil, yaşını ve istikbâlini de gözünden anlayan balıkseverle Tarım Müdürlüğü yetkilileri... Lüferi duyan geldi. Cezayir Restoran’ın yüksek tavanının altında birbirini dinledi. ‘Uzlaşılan’ ilk konu: ‘Boy her şey olmasa da önemlidir. Ve bu konuda herkesin yapabileceği bir şey var.’ Tüm çözüm önerileri sonraki yazıya.


ÜNLÜ ŞEFLER SÖZ VERİYOR

Lüferin korunması için yapılması gerekenlerin konuşulduğu toplantıda İstanbul İl Tarım Müdürlüğü, Sahil Güvenlik, İstanbul İl Tarım Müdürlüğü, Sahil Güvenlik, Greenpeace, İstanbul Su Ürünleri Kooperatifler Birliği, OrtaköyDer, Bostancı Su Ürünleri Kooperatifi ve beyaz önlükleri içinde 'şef'ler yer aldı.

Defne Koryürek'in verdiği bilgiye göre 10 STK, 15 restaurant/lokanta, 11 de balıkçı birliğinin katıldığı toplantıda, Mehmet Gürs, Mehmet Gök, Şemsa Denizsel, Murat Bozok gibi şeflerin ve Batur Durmay, Ayşe Şensılay gibi işletmecilerin desteğiyle Divan işletmeleri, Four Seasons Hotels, Ritz-Carlton, Kantin, Asitane ve Ahırkapı Giritli lokantalarında dünden itibaren 24 cm'in altında lüfer balığının satılmayacağı beyan edildi.

Fikir Sahibi Damaklar Grubu'ndan alınan bilgiye göre internet blogunda süren imza kampanyasına gönderilen imzalar dün sabah itibarıyla şöyleydi:

* Ece Aksoy/ işletmeci/ 9 Ece Aksoy
* Dilara Erbayaşçı/ işletmeci/ Abracadabra
* Batur Durmay/ işletmeci/ Asitane restaurant
* Bade Uygun/ işletmeci/ Badehane
* Barış Alıcıoğlu/ işletmeci/ Barba Giritli balık lokantası
* Aysegul İlsever/ işletmeci/ Biber bar ve Blackk
* Arzu Çağlar/ Bridge restaurant
* Güniz Tortamış/ işletmeci/ Cafe Zanzibar
* Fatih Kaya/ şef/Cezayir restaurant
* Musa Dağdeviren/ usta/ Çiya
* Sevda Kartal/ Çıtak yemek
* Şerife Sözer/ işletmeci/ Derya Balık&Res.
* Can Sezgin/genel müdür/ Divan Ankara
* İbrahim Tuna/ aşçı-işletmeci /Fauna
* Savaş Aydemir /executive chef/ Four Seasons Hotels Istanbul
* Mehmet Gök/ executive Chef/ Four Seasons Hotels Istanbul
* Rafet Baran Eryılmaz/fourfourtwo
* Ayşe Şensılay/ işletmeci/ Giritli Restoran
* Banu Karvan/ işletmeci/ Global Gıda A.Ş.
* Mert Seran/executive chef/ Group29
* Ahu Kerimoğlu Aysal/ işletmeci/ Hotel Les Ottomans
* Melisa Özgür / hotel Seraglio
* Hande Bozdoğan/ Istanbul Culinary Institute
* Rıza Büyükuğur/ işletmeci/İstanbul Doors/
* Mehmet Gürs /chef / İstanbul Yiyecek İçecek-Mikla
* Cem Tunca/ genel müdür /İstanbulgourmet

* Şemsa Denizsel/ aşçı-işletmeci/ Kantin
* Ahmet Oğuzhan Fırat/ çırak/ Keyfekeder lokantasi
* Mustafa Taşan/ genel müdür/ Kırkpınar Lokantaları, The Bow Bells, Karadabalık- GRUPPO A.Ş.
* Erdem Parlakçakıl/ Kofana balık restaurant
* Cengiz Acungüç/ işletme müdürü/ La Maison
* BaŞak Emirdag/ şef /La Rouge
* Deniz Arazli /Lacivert Restaurant
* Ahmet Melih Özbek/ işletmeci/ Leb-i derya
* Yeşim Ekeroglu Baykut/ aşçı menü tasarım
* Ayşe Nilhan Aras/ Metro Gastro
* Kerem Suner/ Mezzaluna Express
* Veli Karabudak/ işletmeci MidPoint
* Murat Bozok/şef/Mimolett Restaurant
* Sitare Baras/ genel müdür/ Mutfak Sanatları Akademisi
* Zeynep Dayioğlu/aşçı/ Muzedechanga-Changa
* Gonca Sadıki/ işletmeci/ Nişantaşı Cafe de Paris
* Deniz Arslan/ Orient Palace Hotel
* Defne Şengül/ işletmeci Park Fora
* Erkut Tekeli/ aşçı/ Rixos
* Ece Umay/ Mit Rixos Grand Ankara
* Leyla Tabrizi/ Su'dan
* Vera Babacan/ Şütte gıda
* Ferit Baltacıoğlu/ işletmeci/ The House Cafe
* Ali Ronay/ chef de cuisine/ The Ritz-Carlton Istanbul
* Kaya Demirer/ restuarant işletmecisi/ Topaz restaurant
* Aslı Sepek/ retaurant şefi/ Zarifi
* Ferda Erdinç/ Lokanta işletmecisi/ Zencefil

Kampanyanın imza metninde şöyle deniliyordu: "Biz İstanbul'u seven, Boğaziçi'ne aşık, lüfere hasret şefler, aşçılar, işletmeciler, gıda sektörü çalışanları ve İstanbullu lokanta, restaurant müşterileri olarak endişeliyiz. Avlanma alt limiti 14 cm olan lüferin, bu boyunun, henüz yumurta bırakmamış çinekop boyu olduğunu biliyoruz. Bir lüferin ancak 24-26 cm boyunda, erişkin bir balık olduğunda yumurta bırakabildiğini biliyoruz. Tezgahlarda gittikçe ufalan ve fiyatı da hergün artan lüferler görüyor olmamız, soyunun tükenmekte olduğunun bir işareti. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) da bu endişemizi doğruluyor.
Boğaziçi'nden istiridye gitti, istakoz yok oldu. Hikayelerini okuyoruz sadece. Peki lüfer de yok olduğunda ne kalacak geriye?

Lüfere İstanbullu sahip çıkmazsa, İstanbul'dan ne kalacak geriye?

Biz diyoruz ki, Tarım Bakanlığı lüferin avlanma alt limitini en az 20 cm'e çıkartsın.

Biz diyoruz ki, 24 cm'in altında bir lüferi, biz işletmelerimizde ya da tabaklarımızda istemiyoruz."

Lüferi duyan koşup geldi!

Editör: TE Bilişim