Bu hal muhal yar bana yeni hal

Her gün Türkiye'nin sahil illerinden balık kamyonları akar bana. 13-14 saatlik yolun ardından bir türlü içeri giremezler.

Önce trafik, sonra otopark darlığı engeller yüzlerce araçlık konvoyu. Oysa aceleleri vardır, mezata yetişeceklerdir. Teknelerin balık boşaltacakları iskelem de yetersizdir benim. O küçücük limanda üç tane çıkıntı var. Akşamüstü çıktıkları denizden gece yarısı dönen tekneler yanaşabilmek için bazen saatlerce beklerler. Özlerim onları. Gelirler, hayatım biraz renklenir.

Bakın yaleller balık kasalarını el arabalarına yükleyip açık alana taşıyorlar. Onlara neden hamal yerine 'yalel' dendiği unutuldu. Hatırlatayım. Ya leyli'den bozma yalel. Ey gececi diyorum ben onlara. Kendi iç denizindeki balıklardan haberin var mı? Duymuyorlar beni. Sadece onlar değil, müstahsiller de duymuyor, komisyoncular da, esnaf da. Ölü balıkların dirilme vakti, maişet telaşıyla geçiyor. İki denizin kavuştuğu yerde.

Saat üç gibi mezat başlıyor. Yüzlerce balık kasası yığılıyor üstüme. Bazıları kaçak trolle avlanmış. Herkes biliyor ama seyirciler. Bağrışıyorlar toplu halde. Martılar da sokulmuş içeri, onlara eşlik ediyorlar. Heey! İstavritçiler, hamsiciler, lüferciler! Bu tarafa! Bazısı tane ile, bazısı çift olarak satılıyor. Kiloyla bazısı. Fiyatlar üç aşağı iniyor. Beş yukarı çıkıyor. Sabah ezanından önce bitiyor alışveriş. Alan satan hayrını görsün. Hadi yalel, taşı tekrar bu kasaları. Ey gececi! Geceni hak etsen keşke.

Hayrın görünmesi için kayıt dışının engellenmesi lazım. Çalışan insan sayısı, üretimin ne kadarının kime satıldığı belli değil. "Hale 40 bin ton balık girdi" diyorlar. Yalan! En aşağı 80 bin ton girmiştir. Bunu hepsi biliyor ama bilmemezlikten geliyor. Devletin sağladığı ÖTV'siz mazota müteşekkir olsalar da, KDV yüzde 8 olduğu için bütün mallara fatura kesemiyorlar. Kestikleri de sattıkları adına değil; Ahmet'e satıp Mehmet'e veriyorlar. KDV yüzde 1'e düşsün istiyorlar.

Yaklaşık 20 bin tekne, aileleriyle birlikte 1 milyona yakın insanın ekmek yediği bir sektör bu. Tarım Bakanlığı Kontrol Daire Başkanlığı'ndan idare edilmeye karşılar. "Sığmıyoruz bu elbiseye, bu zincirin bütün halkalarını takip için başlı başına bir genel müdürlük kurulsun ve orada bizim de söz hakkımız olsun. AB'den havuz balıkçılığa verilen desteğin yüzde biri, doğal balıkçılar olarak bize verilsin" diyorlar. Kös dinleniyorlar.

Üreticiler, fiyatları artıran komisyonculuk düzeninin değişmesini isterken komisyoncular tekneleri asıl çalıştıran, balıkçıyı denize çıkaranın kendileri olduğunu söylüyorlar. Onlara göre tekne sahiplerinin ancak yüzde 5'i kendini kurtarabiliyor. Geri kalanın maddi gücü yok.

Gemileri mazotundan radarına, kasasından çizmesine, ağından balık tutuculara verilen avansa kadar tamamen finanse etmeseler herkes batar. Tabii bu hizmetlerinin karşılığında tutulan balıktan yüzde 8 komisyon alıyorlar. Bankayla, tefeciyle cebelleşiyorlar.

Ben hal'im. Tüm mekânlar gibi sesim karnımdan çıkar. Çalışanların sigortasızlığına isyanım o yüzden duyulmuyor. Tarım Bağ-Kur'lu olma mecburiyeti hayata geçmedi daha. 120 bin gemicinin ancak 50 bini sigortalı. Sebep olarak sezonun başlamasından iki ay önce verilen avansları alan bazı tayfaların ortadan kaybolmasına işaret ediliyor:

Parayı alıp kaçıyor adam. İstanbul'daki İzmir'e, İskenderun'a, Ordu'ya gidiyor. Tabii oralardan da buralara kaçılıyor avanslarla. Komisyoncu kaçanı kovalayamadığı gibi, geleni de sorgulayamıyor. Herkes herkese borçlu bu sektörde.

Mutlu değilim ben. Yaşlıyım, eskiyim, pisim, bozuktur düzenim. 80 ihtilali döneminde askerler kendileri için yapmıştı bu koca hangarı. Azapkapı'daydım o zaman. Buraya taşıdılar beni. Açık alanım 17 dönüm. Çatı bile yoktu üzerimde. 93 yılına kadar sallar, sundurmalar hepsi seyyardı, suyum yoktu temizlenmem için. Hoş şimdi su var da hijyenik miyim? Ne gezer!

Beni şimdi Kumkapı'dan Gürpınar'a taşımak istiyorlar. 160 dönüm arazi üzerinde yepyeni bir hal'e dönüştürmek. Eyvallah! 2007'den bu tarafa planlıyorlar bunu. Bürokratik süreç öyle uzun ki daha inşaatıma başlanamadı. En geç üç buçuk yıl içinde bitirilmesi lazım. Çünkü Marmaray projesine göre Kumkapı normal yat limanı olacak.

Bir an evvel modernleşmek istiyorum. Avrupa'daki haller gibi balıklarım el değmeden tasnif edilsin, elektronik sistemle satılsın, her işlem gramına ve kuruşuna kadar kayıt altına alınsın, kaos bitsin. Bir tuşa bakar bütün bunlar, aynı gün herkesin parası hesabına geçer. Bu memlekette tüm haller belediyelerin gözetiminde. Oysa bizlerin yap-işlet-devretle özelleştirilip ticari işletmelere dönüşmesi lazım. Bunu biliyorlar ama harekete geçemiyorlar.

Geçebilseler her şey çok daha düzenli ve kârlı olur. Her alıcı eşit alım hakkı kazanır. Ödemeler ve alacaklar işletme garantisinde olacağından mali haklar korunur. İnternet ortamında yapılacak alışveriş zaman, personel ve maliyet tasarrufu sağlar. Rakamlar yalan söylemekten kurtulur. O gün satılamayan ürünler işlenir, ambalajlanıp yurtiçi ve dışına sevk edilebilir. Takdir edersiniz, işletme modeli fizikî şartları da belirler. Unutmayın ki ben İstanbul'un hal'iyim. Ben düzelirsem bütün haller bana benzer.

Bugün de bitti mezat. Herkes dağıldı. Komisyoncu yazıhanesine, esnaf dükkânına gitti. İçeride ve dışarıda kalan balık artıklarını martılarla fukara paylaştı. Tazyikli suyla yıkandı bedenim. Balıkçılarım yorgun. Ayaz kırbaçladı onları denizde. Vücutlarını da huylarını da sertleştirdi. Bir kısmı teknede uyuyor şimdi. Geçici bir yumuşaklık yüzlerinde. Bir kısmı ağlarını onarıyor.

Eğitimleri gibi umutları da az onların. Kanunu yok bellenen denizden emekli olmak için tümden tükenecekleri günü bekliyorlar. Akşamüzeri yeniden sefere çıkacaklar. İsterim ki devletim büyük ülkelerle anlaşmalar yapsın ve balıkçılar uluslararası sulara da açılsınlar. Donmuş balık ithalatına akan milyon dolara üzülüyorum. Bizimkiler avlasın somonu, uskumruyu, sardalyeyi diyorum. Gönlüme birden orkinoslar düşüyor.

Orkinos, Akdeniz'de uluslararası avcılığa tabi tutulan kotalı bir balık. Japonlar daha çok şusi ve şaşimi yapımında kullanıyorlar. Orkinos avlamak isteyen ülkeler, merkezi İspanya'da olan ICCAT koruma örgütüne kaydoluyorlar. Toplam 13 bin tonluk kota Akdeniz ülkelerine dağıtılıyor.

Türkiye geç kaldı kaydolmakta. Sahil uzunluğuyla, 90 orkinos gemisi, yılda 5 bin ton üretimiyle kotası 2.000 ton olabilecekken 500 ton alabildi. Diyorum ki devletim uğraşsa biraz da yükseltse ülkemin payını. Bu kota artarsa memlekete 300 milyon dolar akacak orkinos üzerinden.

İşte böyle. Size tayfalar, reisler, müstahsiller, komisyoncular ve müdürlerden haberler verdim. Arzuhalim artık elinizde. Hal demek şimdi demek. Durum demek. Aynı zamanda vücutta ben, soyma, boşanma, indirme, öldürme demek. Şu anda nasıl olduğumu dinlediniz. Şehrin ortasında kara bir ben kabul edin varlığımı. İnsanların hem denizi hem birbirlerini soymasına sessiz kalmayın artık.

Bana boş ol demediniz belki ama başıboş bıraktınız. Değerimi aşağı çektiniz. Öldürmediniz tamam ama süründürdünüz. Naçiz hal'inizi muhal ettiniz. Yüzünüze vurmak gibi oldu. Affedin.

 

Editör: TE Bilişim