Balık avı sezonu bu gece büyük umutlarla başlıyor. 15 Nisan'da başlayan ve 138 gün süren av yasağının sona erdiği bu gece balıkçılar denize açılarak ağlarını denize salacak. Balıkçılar balık sezonunda yüzlerini en çok palamut ve hamsinin güldüreceğini düşünüyor.

Av öncesinde 19 bin balıkçı teknesinin bakımları yapılırken teknelerin ağları ve teknolojileri de yenilenme fırsatı buldu. Deniz canlılarının yumurtlama ve çiftleşme döneminde yaşam döngüsüne zarar vermemek için uygulanan yasağın kalkmasıyla birlikte, denizlerde ve iç sularda avlanan yaklaşık 250 bin balıkçı denize ağ atacak.

Türkiye'nin en büyük balıkçı köyü Rumeli Feneri'nin en eski balıkçılarından Şekip Yalçın, yasak süresince ağlarını onardıklarını ve teknelerinin bakımını yaptıklarını belirtti. Şekip Reis, "Tüm tayfamız sezona hazır. Tekne sahipleri de tayfalar kadar balığın bol olacağını umuyor. Palamut ve hamsinin bizi güldüreceğini düşünüyoruz. Ama en çok palamudun bereketle ağlara gelmesini istiyoruz. Hamsi zaten bizi hiç terk etmez" dedi.

Kadıköy'deki Özmen Balıkçılık yetkilisi Yaşar Çay da tezgahların palamut ile şenleneceğini belirterek, "Şu anda bile küçük balıkçıların tuttuğu palamut bizi mutlu ediyor. 600-700 gram palamut 10 TL'den alıcı buluyor. Müşterilerimiz de bundan memnun. 1 Eylül'den sonra palamudun önce ağlara ardından tezgahlara akın edeceğini düşünüyoruz" dedi. 

İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saadet Karakulak ise gelecek kuşakların da balık yemesi için avcılıkta kota uygulanması gerektiği görüşünde. Karakulak, soyu tükenme tehlikesi yaşayan lüferin avlanma boyutunun 20 santimden 18 santimetreye düşürülmesine de tepki gösterdi.

2020 yılına geçerli tüm su ürünlerini düzenleyen yönetmeliği değerlendiren Karakulak, balık avcılığına kota konulmamasını eleştirdi. Prof. Karakulak, "Ülkemizde uygulanan balık avcılığı yönetiminde en büyük eksiklik kota uygulamasının bulunmamasıdır. Balık stoklarına yönelik araştırma da yapılmıyor. Ülkemiz balıkçılığında oldukça önemli yeri olan hamsinin bile azaldığını görürken, önlem alınmaması düşündürücü. Marmara Denizi'nde ışıkla avcılığın 15 Eylül-31 Ekim arasında serbest bırakılması da balık göçlerinin yoğun olduğu bu hassas alanda olumsuz etkiler yaratabilir" dedi.

Prof. Dr. Saadet Karakulak, soyunun tükenme tehlikesi geçirdiği ilk kez Aralık 2009'da Milliyet tarafından duyurulan lüfer balığı için de acil önlem alınması gerektiğini belirtti. Karakulak, "Lüfer, İstanbul'un ve Marmara Denizi'nin en özel balığı. Lüferin ilk üreme boyunun 27 cm olduğu bakanlık tarafından biliniyor. Fakat avlanma boyutunun 20 cm'den 18 cm'e düşürülmesi bilimsel temelli olmamıştır. Bu balığı Akdeniz havzasında en çok avlayan bizler neslinin korunması için herhangi bir önlem almıyoruz. Lüferi korumak geleceğimizi korumaktır" dedi.

Orfoz ve lagosun avlanmasının yasaklanmasını doğru bulduğunu belirten Prof. Dr. Karakulak, "Orfoz ve lagosun üremesi için büyük şans verildi. Yasadışı avcılık yapan trolleri engellemek için 12 metreden küçük teknelerde su üstü radarların yasaklanması da olumlu. Ama deniz koruma alanlarının artırılmasının düşünülmediğini görüyorum. Taraf olduğumuz Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi korunan alanlarının yüzde 12 olmasını önerirken ülkemizde bu oran yüzde 4 civarında. Balıkçılık sürekli izlenmeli, denetim ve kontroller artırılmalı" dedi.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2 yıl içinde yaklaşık 1000 balıkçı teknesini 138 milyon 600 bin lira ödeyerek filo dışına çıkardı. Türkiye'de avcılık ve yetiştiricilikten elde edilen su ürünü 2014'te 537 bin 345 tonken, 2015'te bu rakam 672 bin 241 tona ulaştı. 2014'te kişi başına balık tüketimi 5.5 kg iken, 2015'te bu rakam 6.2'ye ulaştı. Halen denizlerimizde ve iç sularımızda yaklaşık 19 bin balıkçı teknesi bulunuyor. 2014'te 302 bin 211 ton su ürünü avlanırken bu rakam 2015'te 432 bin tona çıktı. Denizlerimizde en çok avlanan balık olan hamsi 2014'te 96 bin 440 ton olurken, 2015'te 193 bin 492 tona ulaştı. Hamsiden sonra en çok sardalya, istavrit ve palamut avlanıyor.
Editör: TE Bilişim