Yavru balıkların daha yumurtlamaya bile şansı olmadan avlanmalarına karşı iki kampanya yürütülüyor. Bu sayede balıkların nesillerinin korunması amaçlanıyor...

Slow Food-Fikir Sahibi Damaklar'ın "İstanbul Lüfer'e hasret kalmasın", Greenpeace'in "Seninki kaç santim?" kampanyalarında dün kritik bir gündü...

Tarım Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından Su Ürünleri İstişare Kurulu'nda balıkların yasal avlanma boyu gündeme alınıyordu. Ancak heyecanla beklenen toplantı büyük hayal kırıklığı yarattı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nda düzenlenen toplantıda karar çıkmadı.

Toplantıda, lüferin yasal avlanma boyunun 14 cm'den 18 ya da 19 cm'ye çıkarılması önerildi. Bilimsel verilere göre ise lüfer ancak 24 hatta 25 cm'ye ulaştığında yumurta bırakabiliyor.

24 cm'de üreme olgunluğuna kavuşan lüfer popülasyonu %60. 20 cm de üreme olgunluğuna kavuşan lüfer popülasyonu ise sadece %10 dolayında deniyor. Bu durum, 11 yaşında bir kız çocuğunun, fiziken doğurabileceği kabulünde bulunarak ona erişkin demeye benziyor.

Lüferin daha yavruyken avlanmaması için uzun zamandır çaba harcayan Slow Food-Fikir Sahibi Damaklar lideri Defne Koryürek, bugün gelinen noktayı şöyle değerlendiriyor:

"Tatsız bir süreç, elbette. Zira önerdiğimiz değişiklikle balıkçımızın elinden yegane para eden, satılabilir balığı alıyoruz. Canı yanacak. Ama yapacak çok bir şey de yok! Av miktarındaki düşüş herkesin farkında olduğu bir düşüş. Buna rağmen avcı sayısı aynı ve geçim derdi de ne sürdürülebilirlik dinliyor ne de yasak.

Bugün gırgır adı altında trolleşmiş usullerle avcılık yapan, yasaklara uymayan, muazzam bir göç yolu, ekolojik koridor olan İstanbul Boğazı'nda ne orkinos ne de uskumru bırakan, evet geçim derdinde ama bir o kadar da doğayı tüketen bir konumda malesef balıkçımız. Bakın, şöyle özetleyeyim durumu size: 2009 yılı verilerine göre ve FAO'dan bahsediyoruz, dünya genelinde 16 bin ton lüfer balığı tutulmuş, bunun 6 bin tonunu biz tutmuşuz. Düşünebiliyor musunuz? Ciddi bir oran bu, değil mi? Tabi, tek bir yıla, tek bir veriye bakınca öyle. Oysa hepi topu 7 yıl öncesine bakarsak, göreceğiz ki 2002 yılında denizlerimizde tutulan balığın toplamı, 2009 dünya toplamının neredeyse iki katı! 25 bin ton! Şimdi, gel de bu balığın yokolmakta olduğuna inanma, bu balığı korumaya alma!

Ama, koşullar buyken, yani balık az, avcı çokken, tutulan balık karın doyurmazken, tutup da balıkçı "lüferi koruyalım" diyebilir mi?

STK temsilcileri, akademisyenler ve bürokratların vereceği bir karar bu ve elbette balıkçı reaksiyon gösterecek. Dün yapılan istişare toplantısında da gördük.  Balıkçımız o kadar yarını düşünemeyecek halde ki, lüferde boy değişikliğine ancak 17-18 cm olursa razı geliyorlar! O da bir dolu koşulla! İyi ama bu boylar lüferin bebek hali! Üremesi imkansız hali! Balıkçının bunlara bakacak hali yok. "Lüferi korumak için kaç cm olsun avlanma alt boyu," balıkçımıza sorulabilecek herhalde en son soru!

Peki biz neden 24 cm öneriyoruz, Greenpeace neden 25 cm diyor? Zira bu konuda tüm su ürünleri fakülteleri ve tüm akademisyenlerin referans aldığı bir çalışma, Ege Üniversitesi'nden Tevfik Ceyhan ve arkadaşlarının çalışması, "lüfer popülasyonunun %50'si 23 cm'den itibaren üreme olgunluğuna erişir", diyor!


Dün istişare kurulunda yaşanan buydu ve elbette çıngar koptu, balıkçı lüferde boy uzatmasına karşı çıktı. Beklenmedik bir şey miydi, hayır. Aksine. Peki, bu bir netice mi? Hayır, balıkçının dediğini yapacağına Bakanlık'ın hiç ihtimal vermiyoruz. Bilimsel gerçeklik ortada. Av miktarındaki düşüş ortada. Kamuoyunun tepkisi ortada. Hiç şüphem yok ki KKGM'nün raporları da bu verileri içerecek. Bakanlık lüfere dair boy uzatmasında bu raporu esas alacak, ona da şüphem yok.

Ancak nihayetinde hükümet siyasi bir yapı. Tarım Bakanlığı da bu siyasi yapının bir parçası.

Dolayısıyla bugün ve yarın yollayacağımız dilekçelere, çağrılara kayıtsız kalmaları mümkün değil. Şimdi lütfen [email protected] adresine tek satırlık bir mail yollayın ve deyin ki: "Başbakan Hüseyin Eriş'e söz vermişti, lüferi kurtaracağını ilan etmişti; biz de Hüseyin Eriş'iz, bizi de duysun: lüferi kurtarsın!"

DÜNDEN BUGÜNE YAVRU BALIKLAR İÇİN

Yavru balıkların avlanmaması için uzun bir süredir iki önemli kampanya yapılıyordu...  Slow Food-Fikir Sahibi Damaklar'ın “İstanbul Lüfere Hasret Kalmasın” ve Greenpeace'in "Seninki kaç santim?" kampanyaları... Kampanyalarla lüferin yavrulayabileceği 24-25 cmlik boya ulaşmadan avlanmasının yasaklanması isteniyordu. Her iki kampanyada toplumda çok ses getirdi...

Hatta Hüseyin Eriş isimli bir vatandaş Başbakanlık İletişim Merkezi'ne  “Bu güzelim balığın geleceği sizin elinizde. Lütfen bir şeyler yapın. Gerekirse 2-3 yıl lüfer soyundan olan çinekop ve sarıkanat gibi balıkların avlanmasını ve satılmasını yasaklayın” talebinde bulundu. Vatandaşın talebi yanıt buldu. “Bir vatandaş dilekçe yazdı, Başbakanlık lüfer meselesine el koydu” haberleri medyada yer buldu...

 

Editör: TE Bilişim