Anadolu Coğrafyası’ nın fonksiyonel görevi Kuzey-Güney ulaştırmasının kontrolü olmuştur. Rusya’yı uluslararası standartlarda yeniden kuran Çar Büyük Petro (Deli)  (1682-1725)’nun jeopolitik görüşlerinin temelinde güneye inmek yani sıcak denizlerle buluşmak vardır. 1960’lı yıllardan başlayıp 30 yıldan fazla Sovyet Rusya’nın donanma komutanlığını yapan Amiral Gorçakof da “Savaşta ve Barışta Deniz Kuvvetleri ” adlı eserinde yine Sovyet Denizgücü’ nün güneye sıcak denizlere inmesinin önemini anlatır. (Maksattan uzaklaşmamak için bu konuyu geniş tutmadık)

Üç kıtayı ve iki okyanusu birleştiren bir coğrafya olan Anadolu’nun Kuzey-Güney geçişini etkileyen üç önemli ekseni bulunmaktadır:

1-    Bulgaristan-Batı Trakya-Ege Denizi

2-    Karadeniz-Türk Boğazları-Ege Denizi

3-    Erzurum-Murat Yaylası-İskenderun Körfezi

Osmanlı Devleti tarihi boyunca Rusya’nın Anadolu’dan Akdeniz’e inişini önlemek üzere bu eksenlerin savunulması ve/veya bu eksenleri savunmak üzere daha kuzeyindeki coğrafyalarda egemenlik kurmak, bu egemenliğini devam ettirmek için savaşmıştır. İngiliz, Fransız ve Rusya Birleşik Donanması’nın 20 Ekim 1827’de Osmanlı Donanması’nı Navarin’ de yaktığında Sultan Mahmut’un Fransız Büyükelçisi’ne söylediği: “Avrupa Benim Donanmamı Yaktı, şimdi O’nu Moskof’a Karşı Kim Koruyacak” sözü çok anlamlıdır. Diğer taraftan Balkan Savaşı ve 1.Dünya Savaşı’nda alınan yenilgilere karşın Batı Trakya’nın Türk kontrolüne verilmesi için burada bir “Türk Devleti” kurulması tesadüfi değildir. Ancak bugün durum farklıdır, ekonomik dolaşım, ekonomik iletişim ve ekonomik ulaştırma ulusların temel stratejilerini oluşturmaktadır. 

Bu yeni olgularla birlikte Türkiye Cumhuriyeti yeni değerlerin de odağı olmuştur. Bunlardan birisi Atlantik Okyanusu’nun Tuna-Main Kanalı ile Karadeniz’e oradan da İstanbul Kanalı, Ege ve Akdeniz’e daha sonra Süveyş Kanalı ve Kızıldeniz ile Hint Okyanusu’na irtibatlandırılmasıdır. Bu projenin tamamlanması - İstanbul Kanalı’nın açılması ile- dünya ticareti son derece daha güvenli ve büyük boyutlara ulaşacaktır. İki okyanusu birleştiren bu projeden başka yeni bir ulaştırma ekseni Mersin-Kars-Tiflis-Bakü demiryolu ulaştırma planlaması da gündemdedir. 

Bilindiği gibi Akdeniz üç ekseni ile diğer denizlerle bağlantılıdır. Bu eksenler Türk Boğazları ile Karadeniz’i, Cebelitarık Boğazı ile Atlantik Okyanusu’nu ve Süveyş Kanalı ile Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’nu Akdeniz’e bağlamaktadır. Bunlardan Orta Asya ülkelerinin ticari mal sirkülasyonuna hizmet edecek eksenler Cebelitarık Boğazı ile Süveyş Kanalı-Kızıldeniz kompleksidir.. Bu eksenlerin Orta Asya ülkelerine en kolay bağlantısı Mersin-Kars demiryolu hattıdır ki gelecekte bu hattın özellikle paket yük,  tekerlekli yük ve konteyner taşımaları için son derece istifadeli olacağı değerlendirilmektedir. 

Deniz taşımacılığında her gün yeni kavramlar ve bu bağlamda yeni konjüktürler üretilmektedir. Artık dökme yük kırkambar yükleri tarihe karışmak üzeredir. Paket yük, tekerlekli araçlı yükler (Ro-Ro) ve nihayet konteyner yükleri her yıl %10’ları geçen bir ivme ile giderek artmaktadır. Bu tür yüklerin temelde iki büyük avantajı bulunmaktadır: Yükler daha güvenli nakledilmekte, gemiler limanlarda daha az kalarak daha verimli çalışılabilmektedirler. Bundan böyle denizlerde daha çok gemiler dolaşacaktır.

Ülkemizin deniz kıyılarında 69 limanı vardır. (iki liman da baraj göllerindedir) Bu limanlardan paket, tekerlekli ve konteyner yüklerinin en yoğun olduğu limanlar sırası ile Ambarlı, Mersin ve Kocaeli limanlarıdır. Bunlardan Kocaeli ve Mersin limanları demiryolu bağlantısı ile Anadolu’nun içlerine ve hatta bu hatların bağlantılı olduğu Gürcistan, İran ve Irak’ a da taşıma yapılmasına imkan vermektedir. Bu iki limanın ülke genelindeki toplam yük elleçlemesinde Kocaeli %17, Mersin %10, konteyner elleçlemesinde ise Kocaeli % 10,5 Mersin %19’luk bir paya sahiptir. Bunun anlamı 69 limanı olan ülkemizin tüm limancılık faaliyetlerinin dörtte birinden fazlası Anadolu’ya ve hatta Doğu’daki komşu ülkelere tren yolu bağlantısı olan Kocaeli ve Mersin limanlarından yapılmaktadır. Konu ile ilgili istatistiki bilgiler IMEAK (İstanbul, Marmara, Ege ve Karadeniz) Deniz Ticaret Odası’nın 2015 yılı “Deniz Sektörü Raporundan” alınmıştır. 

Bugün bilinmektedir ki Orta Asya ülkelerinin zengin yeraltı servetleri vardır. Diğer taraftan uzun yıllar Sovyet Rusya’nın egemenliğinde kalmalarından dolayı yeterli teknik ilerlemeden yoksun olmuşlardır. Bu nedenlerle Orta Asya ülkeleri bugün ve gelecekte -giderek artan-  büyük yatırımlara sahne olacaklardır. Bu yatırımların ihtiyaç duyduğu her türlü malzeme ile Orta Asya ülkelerinin ihtiyacını temin eden pek çok maddenin taşınmasında konteyner ve/veya tekerlekli taşıyıcılar (Ro-Ro) en uygun ekipman olarak gözükmektedir. Aynı şekilde Orta Asya ülkelerinin çoğu hammadde olan -mesela hayvan derisi- ihraç maddelerinin de Batı’ya ulaştırılmasında yine bu paket, tekerlekli ve konteyner tipi ekipmanlar gereklidir. Bu nedenle Mersin-Kars demiryolunun ülkemizin Asya’ya olan bağlantısında stratejik bir değer taşıdığı değerlendirilmektedir. 

Bu değerlendirmenin bilincinde olan Cumhuriyet Hükümetimiz Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu Hattı için Demiryolu güzergahının geçtiği Gürcistan ve Azerbaycan hükümetleri ile 26.03.2012 tarihinde bir sözleşme yapmıştı. Daha sonra 10.04.2013 tarihinde başlatılan inşaat 2016 yılsonu itibari ile bitirilmiş, bu yıl (2017)  işletmeye açılması beklenmektedir. Demiryolu hattının uzunluğu 838 km, toplam maliyeti ise 450 milyon dolardır. Bu 838 km’lik demiryolu hattının 76 km’si Türkiye’den 259 km’si Gürcistan’dan, 503 km’si ise Azerbaycan’dan geçmektedir. Başlangıçta yılda 1 milyon yolcu ve 6,5 milyon ton yük kapasiteli olan yol geçen zaman içinde 3 milyon yolcu, 35 milyon yük kapasitesine ulaşacaktır. Bu bağlamda olarak, Hazar Denizi ötesinde bulunan Asya ülkeleri yılda 240 milyon ton olan yük ihracatının en az %10’unu bu demiryolu hattı ile ülkemiz üzerinden Batı’ya ulaştıracaklardır. Yine bu projeye bağlı olarak Kars’ta 35 bin m2’lik alana 412 bin ton kapasiteli bir “Lojistik Köy” kurulmaktadır. (Bilgiler Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın Ulaşan ve Erişen Türkiye 2015 adlı yayınından alınmıştır)

Mersin’den Kars’a giden demiryolu hattı (Mersin-Malatya-Erzincan-Kars) yaklaşık 1200 km civarındadır. Mersin’e gelen paket, tekerlekli ve konteyner yükler demiryolu vasıtası ile Kars’a oradan da Bakü ve Hazar Denizi’nden Orta Asya ülkelerine gidebilecektir. Aynı husus elbette ki Kocaeli Limanı için de mevcuttur. Limana 30 km mesafede Köseköy’e bir “Lojistik Köy” kurulmuştur. Ama ne var ki henüz üçüncü hat olan yük vagonlarının geçeceği demiryolu döşenmemiştir. Ülkemize gelen Konteynerlerin en büyük göndericisinin de Mersin’e en yakın ülke Mısır (%16) olduğunu da belirtmekte ayrı bir fayda olduğu değerlendirilmektedir. Yine burada bir ilavede daha bulunalım. Türk Boğazlarının trafiğini etkileyen en önemli istatistiki veriler Süveyş Kanalı’nın trafiğinden kaynaklanmaktadır. 

Burada belirtmek istediğimiz diğer bir konu Mersin limanının yine Malatya üzerinden Muş-Van hattı ile İran’a bağlantılı olduğudur. Hatta yine Mersin limanı Osmaniye-Gaziantep-Mardin-Nusaybin hattı ile de Irak’a bağlantılıdır. Bu hususların da ayrıca değerlendirilmesinde yarar vardır. 

SONUÇ 

Türkiye Cumhuriyeti üç kıtanın ve iki okyanusun birleştiği bir coğrafyada bulunmaktadır. Dolayısı ile coğrafyamız bu bölgedeki kara ve deniz yollarını tarih boyunca kontrol etmiştir. Özellikle Kuzey-Güney trafiğini Türk Boğazları’ ndan ve Boğazları’ nın yanı sıra Erzurum- Murat Yaylası-İskenderun ile Batı Trakya’dan da kontrol etmiş ve bu uğurda pek çok savaş vermiştir. 

Bugün küresel strateji ve küresel ekonomik konjüktürler ulaştırmanın değerini daha da arttırmaktadır. Diğer taraftan demiryollarımıza giderek artan yatırımlar limanlarımızı iç bölgelere bağlanmakta bu da doğudaki komşu ülkelere olan irtibatlarımızı güçlendirmektedir. Bir başka anlatımla doğu vilayetlerimiz ve doğu komşularımız Mersin üzerinden daha kolay biçimde denizle -Akdeniz ile- buluşmaktadır. Özellikle Kars-Tiflis-Bakü tren yolu hattının Mersin limanı ile buluşması Orta Asya ülkelerinin ucuz, güvenli ve kolay biçimde Akdeniz’e inmelerini kolaylaştıracaktır. Bu da Türkiye Cumhuriyeti’nin “Doğu Bölgelerinden hatta orta Asya’dan Akdeniz’e İnen Yeni Bir Boğaz’ı” olacak böylece Mersin’in dolayısı ile ülkemizin jeopolitik durumu yeni bir değer kazanacaktır. Demir yollarımızın gelişmesi ve liman-demiryolu kompleksine alışılması Mersin’in İran ve Irak ülkelerinin de lojistik nakliyatı için yeni bir değer olacağını göstermektedir. Dileğimiz gelişen küresel ekostratejik ve jeostratejik olgularla birlikte Mersin’in ve diğer coğrafi merkezlerinin hak ettikleri yerlere ulaşmasıdır.