Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesine göre: “yük ve yolcu (ticari veya turistik amaçlı) gemileri ile teknelerin (ahşap, polyester, fiberglas, çelik) inşa, tadil, bakım ve onarımı için dalgakıranla durgun su temin edilmiş, yüzer havuz

Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesine göre: “yük ve yolcu (ticari veya turistik amaçlı) gemileri ile teknelerin (ahşap, polyester, fiberglas, çelik) inşa, tadil, bakım ve onarımı için dalgakıranla durgun su temin edilmiş, yüzer havuzlu, teknik ve sosyal altyapısı, yönetim, bakım, onarım ve depolama birimleri de bulunan kıyı yapıları” olarak tanımlanan tersanelerin, Kıyı Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca tahsis edildiği gayenin dışında kullanılması mümkün değil.

Peki, özellikle de ekonomik durgunluğun yaşandığı; üretimin azaldığı; bu nedenle işten çıkarmaların başladığı ve giderek artabileceğinin dillendirildiği şu dönemde, tersaneleri, sadece gemi inşa eden/onaran yerler olarak mı görmeliyiz?

Bu sorudan hareketle, bu yazımda; Türk tersanelerinde kesintisiz üretim ve dolayısıyla istihdam için gerekli olduğunu düşündüğüm esnek ürün/üretim yapısından bahsetmekte fayda görüyorum.

İmalat sanayi sektöründeki bir işletme için esnek üretimi: "farklı ürünleri önemli bir değişiklik ve tezgah duruşuna (atıl zaman) gerek kalmaksızın üretebilme yeteneği" olarak tanımlayabiliriz.  

Buzdolabı üretilen bir fabrikada (üretim/montaj hattında ufak tefek değişiklikler yaparak) cep telefonu da üretilebilmesi gibi... Dikkat edilirse, farklı ürünleri önemli bir değişiklik ve tezgah duruşuna gerek kalmaksızın üretebilmek için; seçilen ürünlerin üretiminde aynı veya çok benzer teknolojilerin kullanılıyor olması bir ön şart olarak karşımıza çıkmakta. Aksi halde, vagon üretilen bir fabrikada cep telefonu üretmeye çalışmak esnek üretim mantığına ters olur.

Tekne de denilen gemi gövdesi (hull) ile köprü üstü ve diğer üstyapılar (superstructure), ağır çelik konstrüksiyon yapılar olup; inşa sırasında kesme, bükme, tornalama, frezeleme, taşlama, kaynak, montaj vb. gibi torna, tesviye ve metal işleri yapılır. Yani; iş, çelik işçiliğine dayanır.

Bir İsrail tersanesi olan ISL Shipyards Ltd.’nin www.israel-shipyards.com internet sitesine baktığımızda, tersanede yürütülen 2 tip proje tanımı ile karşılaşıyoruz. Bunlar; deniz projeleri (Marine Project) ve endüstiyel projeler (Industrial Project). Deniz projeleri; askeri/ticari gemilerin inşa ve bakım-onarımı gibi klasik tersanecilik faaliyetlerini kapsarken, Endüstriyel Projeler; gantry kreynler, liman konstrüksiyonları, yük elleçleme tesisatları, endüstriyel basınçlı kaplar, vb. gibi ağır çelik konstrüksiyon yapıların imalat/montajını kapsıyor. Bir başka deyişle; deniz projelerinin yürütüldüğü üretim/montaj hattında uygulamada çok benzer teknolojilerin yeterli olduğu endüstriyel projeler de yürütülebiliyor. Dolayısıyla, deniz projelerine olan talebin azaldığı durgunluk dönemlerinde endüstriyel projelere ağırlık vermek ya da geçiş yapmak suretiyle belli bir ürün/üretim esnekliği kazanılmış oluyor. Bu ise, kesintisiz istihdam demek!

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

Benzer bir durumun Vietnam kökenli Saigon Shipyard Ltd. için de geçerli olduğunu görüyoruz. Saigon Shipyard Ltd.’nin www.saigonshipyard.com internet sitesine baktığımızda, tersanenin endüstriyel (Industrial), Offshore ve Deniz (Marine) olmak üzere 3 temel faaliyet alanı ile karşılaşıyoruz. Endüstiyel faaliyetler; çelik yapıların inşaatı (Steel Structures), boru sistemlerinin üretim/tesisatı (Piping Systems), depolama tanklarının inşaatı (Storage Tanks), elektrik mühendisliği (Electrical Engineering), mekanik hizmetler (Mechanical Services) ve fabrikasyon hizmetleri (Fabrication Services) olmak üzere 6 alt faaliyeti kapsıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Her ne kadar esnek ürün/üretim yapısına sahip iki tersaneden örnek olarak söz ediyorsak da, dünyada benzer esnekliğe sahip pek çok tersaneye rastlamak, örnekleri çoğaltmak mümkün.

Tersanelerin sadece gemi inşa eden/onaran yerler olmayabileceğine dair diğer önemli göstergelerden biri de "Tünel (Tüp) Geçit Projeleri"dir. Mesela, Marmaray Projesi bu tip bir proje. Başta Japonya olmak üzere, dünyanın birçok yerinde batırma tünellerinin genellikle tersanelerde ya da bir tersane teknolojisi olan kuru havuzlarda yapılabildiğini biliyoruz.

Her ne kadar böylesine büyük projeler çok sık yapılmasa da, tamamlanması 3-5 yıl gibi oldukça uzun bir dönemi kapsadığı için bu tip projeler; bu dönem içinde projeye katkı sağlayan her sektörde üretim ve dolayısıyla istihdamın devamlılığını destekleyen son derece önemli projelerdir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sonuç olarak; 

Pek çok sektörde olduğu gibi gemi inşa sektöründe de arz – talep döngüsünün tabii bir sonucu olarak ya da ekonomik krizler nedeniyle, talep bolluğu dönemlerini müteakip kıtlık dönemlerinin yaşanması mümkündür. Öyleyse, söz konusu kıtlık dönemlerinde dahi tersanelerdeki üretim ve dolayısıyla istihdamın devamlılığının sağlanmasına yönelik tedbirlerin önceden alınması gerekir.

Ekonomik durgunluğun yaşandığı, üretimin azaldığı ve bu nedenle işten çıkarmaların başladığı şu dönemde; Türk tersaneleri, sahip oldukları imkan ve kabiliyetleri dikkate alarak ve en azından belli bir süre için deniz projelerinin yanısıra endüstriyel projelere de yönelebilmelidir. Buna engel teşkil eden mevzuat hükümleri amaca uygun bir biçimde yeniden yapılandırılmalıdır. Tabii ki, endüstriyel ürünlerin seçimi kapsamlı bir pazar ve rekabet analizine dayanmalıdır.  

"Ülkemizin en önemli iktisadi sorunlarından biri olan işsizliği azaltmak ve ortadan kaldırmak için; üzerine görev düşen her kişi, mercii, kurum ve kuruluşun gereken çabayı göstermesi farzdır" düşüncesiyle, temenni ederim ki bu yazı Türk imalat sanayiinin bir parçası olan Türk gemi inşa sektöründe işsizliği (işten çıkarmaları) önleyebilmek için yapıcı bir öneri olarak kabul görür.