’Ulaştırma sektörü dengesiz ve kontrolsüz’ 
 
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ömer Faruk Görçün, Avrupa Birliği ülkelerindeki kazaların Türkiye’ye oranla daha fazla olduğunu ancak ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan kazalar açısından ise Türkiye’nin ön sıralarında yer aldığını ifade etti. 

Karayolu taşımacılığı ve geleceğine yönelik bir değerlendirme yapar mısınız?

Ulaştırma bir ülkenin dışarısıyla olan en önemli bağlantısıdır. Ülke istediği kadar kaliteli ve düşük maliyetli üretim yapsın söz konusu ürünleri uluslar arası pazarlara taşıyacak bir enstrümana sahip değilse kalkınması ve ilerlemesi söz konusu olamaz. Dolayısıyla Türkiye’nin uluslar arası pazarlara açılabilmesi için ulaştırma sektöründe çağı yakalaması verimli ve etkin olması gerekmektedir. Bu doğrultuda ulaştırma sektörünün gelecekte de var olabilmesi için kamunun müdahalesine ihtiyaç vardır. Bu müdahale ancak sektörün önünü açacak politikalarla olabilecektir. Son yıllara kadar 1940 ve 1950’lerin liberalist politikaları ile Türkiye’de ulaştırma sektörüne yönelik elle tutulur bir müdahale olmamıştır. Bu duruma daha çok politika üretememek diye de bakılabilir. Esas olarak 1990’lı yıllara kadar sektörlere herhangi bir müdahale kapitalist piyasa ve serbest piyasa ekonomisine karşıt bir tutum olarak değerlendirilebiliyordu. Burada bahsedilen Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi ulaştırma sektörüne yönelik uzun ve orta vadeli planlar ve stratejiler geliştirebilmektir. Serbest piyasa ilkeleri ile ulaştırma sektörünün bu stratejileri oluşturabilmesi neredeyse imkânsızdır.

Bu stratejilerin oluşturulması neden imkansız?

Bunun başlıca sebebi sektörün çok parçalı olmasıdır. Bugün Türkiye 40 bin civarında Tır filosuna sahiptir. Aynı zamanda bu sayıda Tır filosu yaklaşık 1000’in üzerinde firma tarafından homojen olmayan bir biçimde paylaşılmaktadır. Buradan da görüleceği gibi sektörde yer alan bütün tarafların ortak bir fikir çevresinde bir araya gelmeleri ve sektörün geleceğine ilişkin politika üretebilmeleri pek mümkün görünmemektedir. Bu nedenle sektördeki kaos ortamını sona erdirebilmek, ulaştırma sektörünün uluslar arası pazarlarda daha başarılı olabilmesini sağlayabilecek politikalar Kamu tarafından üretilmek zorundadır.Ulaştırma sektörünün birincil aktörünün taşımacılar olmasına rağmen taşımacılar biricik aktör değillerdir. Özellikle Avrupa Birliğine bakıldığında Avrupa Birliğinde taşımacılar Kamu, mesleki birlikler ve Akademik kurumlarla birlikte ulaştırma sektörünün sadece bir parçasıdır. Daha açıkçası mesleki birlikler ve akademik kurumların sektörünün ihtiyaçlarını dikkate alarak meydana getirdiği planlar ve projeler kamu yönetimi tarafından uygulanabilecek bir düzeye getirildikten sonra ulaştırma sektörü bu plan ve stratejilerin uygulayıcıları olmaktadırlar. Türkiye’nin ulaştırma sektörüne projeksiyon tuttuğumuzda, sektörün yukarıda bahsedilenlerin ışığında dengesiz ve düzensiz büyüdüğü görülmektedir.

Ulaştırma sektörünün dengesiz ve düzensiz büyüdüğünden bahsettiniz neden?

Bunun başlıca sebeplerinden birisi karayolu taşımacılığının diğer ulaştırma modlarının aleyhine kamu kontrolü dışında büyümesi olmuştur. Karayolu taşımacılığı özel sektörün yatırım maliyetleri düşünüldüğünde yatırım yapabileceği bir taşıma türüdür. Diğer taşıma türlerinde yatırım maliyetleri çok yüksek olduğundan, 1990’lı yılların sonlarına kadar yalnızca kamu yatırımları ile bu taşıma türleri yapılabilmekteydi. Karayolu taşımacılığı dışındaki bu taşıma türlerine çeşitli gerekçelerle önem verilmemiş, bu nedenle Türkiye’nin ulaştırma sektörü karayolu taşımacılığı ekseninde dengesiz ve kontrolsüz bir konumda kalmıştır. Diğer taraftan üst yapı yatırımları tamamıyla özel sektöre devredilirken, altyapı yatırımları yine kamu tarafından üstlenilmiştir. Gerek kaynakların yetersizliğinden yolların kaliteli malzemeden yapılamaması gerekse araç sayısında anormal ve kontrolsüz artışlar yolların zamanından çok önce bozulmasına yol açmaktadır. Karayolu bakım ve yeniden inşa maliyetleri dikkate alındığında her yıl bütçede gider kalemleri arasında en önemi yerleri tutan giderlerden birisi de bahsi geçen maliyetlerdir. Diğer taraftan karayolu taşımacılığında söz konusu olan kazalara baktığımızda Avrupa Birliği ülkelerinde kazaların Türkiye’ye oranla daha fazla olmasına rağmen ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan kazalar açısından Türkiye Avrupa Birliğinin çok önündedir. Bu durum karayollarının altyapı yetersizliği ve karayolu araç kullanıcılarının yeterli eğitime sahip olmamaları ile açıklanabilir. Karayolu taşımacılığı gelişen taleple doğru orantılı büyümemektedir. Türkiye’de taşıma talebi dışında ulaştırmaya yönelik özel sektör yatırımları dengesiz gerçekleşmemektedir. Var olan talep ve bu talepte söz konusu olabilecek dalgalanmalar dikkate alınmadan yatırımlar gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla talepte meydana gelebilecek değişiklikler ulaştırma sektöründe yer alan araç filosunun bir kısmının atıl kalmasına sebep olmaktadır. Araç işletme maliyetleri dikkate alındığında atıl durumda bulunan araçların yarattığı maliyet faal durumda olan araçların verimliliğine ve karlılığına negatif etkide bulunmaktadır.

Sorunlara karşı ortaya koyduğunuz çözüm önerileri nelerdir?

Dolayısıyla 2004 yılında çıkarılan yönetmeliğin getirdiği esaslara sıkı sıkıya bağlı kalınmalı ve sektörün bilgi ve eğitim eksikliği bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Bugün sektörde tüm yan sektörlerde dikkate alındığında ulaştırma bakanlığı verilerine göre 2 milyon 600 bin insan istihdam edilmektedir. Bunların %0,64’ü üniversite mezunu olmakla birlikte yine bu üniversite mezunları arasında  yüzde 1,26’lık bir bölümü alanla ilgili ulaştırma ve lojistik eğitimi almışlardır. Bu duruma bakılığında sektörün bilgi açığının ne kadar fazla olduğu görülmektedir. Bu anlamda sektöre girişin belirli bir bilgi ve tecrübe sonucu olması zorunluluktur. Bu anlamda mesleki yeterlilik ve mesleki yeterlilik sınavlarının devam etmesi, bu sınavların eskisi gibi ciddiyetle ele alınması gerekmektedir. Aksi halde sektörün gelişmesi ve ilerlemesi söz konusu olamayacaktır. Avrupa Birliğe baktığımızda ulaştırma sektöründe çalışanların yüzde 80’e yakın kısmının mesleki eğitim aldığını görmekteyiz. Türkiye’nin ulaştırmada çağı yakalayabilmesi için mesleki eğitim almış, kalifiye personellerini bir an önce ve ciddiyetle yetiştirmesi gerekmektedir.      
 
Röportaj: Özden KILIÇ
[email protected]

Alıntı: Forum Gazetesi

Editör: TE Bilişim