Sermaye tersane veya armatörlüğe kayıyor

Gemi yan sanayinin henüz büyük birikimi olan bir sanayi olmadığını ve yan sanayiye sermaye yatırımı yapılmadığını söyleyen Göksal, “Sermaye için yan sanayi işi cazip değil. Sermaye genellikle yan sanayiden tersane ve gemiye doğru kayıyor’’ dedi.

Gemi yan sanayisinin yer sorunu nedeniyle kabuğunu kıramadığını söyleyen Ensar Gemi Genel Müdürü Özkan Göksal,  merdiven altı tabir edilen tersane civarındaki bodrum katlarının büyüyen sektörün beklentilerini karşılamadığını kaydetti. “Yan sanayi henüz büyük birikimi olan bir sanayi değil ve yan sanayiye sermaye yatırımı yapılmıyor” diyen Göksal, şöyle devam etti: “Sermaye için yan sanayi işi cazip değil. Sermaye genellikle yan sanayiden tersane ve gemiye doğru akıyor. Bir armatör bir şey üretmek için yan sanayi yatırımı yapmıyor. Ama yan sanayi de birikim sağlayan ya tersane kurmaya yada gemi edinmeye gidiyor. Bu böyle devam ettiği sürece yan sanayinin gelişme hızı artmayacak. Böyle olunca da yan sanayiden beklentilerimiz önümüzdeki dönemde fazla olmayacak. Ben GESAD’daki bu çalışmanın önce daha küçük boyutlarda olmasının daha doğru olacağını söylemiştim yönetimdeyken. 300 dönümlük bir alanda daha küçük boyutlarda bir organize olalım yani süratle sonuca gidelim sonra oradan daha büyük bir alanda yatırım için çalışma yapalım. Yan sanayideki sermaye birikimi büyük bir projeyi ayağa kaldıracak boyutlarda değil. Bu yönüyle o projenin uzun süreceğini düşünüyorum. Sektörü heyecanlandıran ve ümitlendiren bir proje olamayabilir. Proje büyük ancak yan sanayide o projeyi ayağa kaldıracak sermaye birikimi bulunamayabilir. Benim önerim yoğun olarak gemi yan sanayide çalışan 50 veya 100 firmanın daha küçük boyutlarda ve fakat Tuzla’ya daha yakın bir bölgede beş yıllık bir projeyle sonuca gideceği bir yer yapılması yönündeydi. Arkadaşlarımızın tercihi bundan yana oldu biz de destek vermeye devam ediyoruz.

‘Herkes işine baksın

Krizin rolünü icra ettiğini ancak sektörün krizi ne kadar iyi yönetebildiği konusunda sektörün bazı zaaflarının olduğunu söyleyen Göksal, “Sektörün finansman yönetimini yeterli ve başarılı bulmuyorum. Çünkü krizin şartları ortaya çıkınca birkaç ay içerisinde firmaların hemen yeni duruma göre tavır alabilmesi gerekirdi. Oysa birçok firmanın hala krizin olumsuz etkilerine açık olarak hayatını sürdürmeye çalıştığını görüyoruz”dedi. Avrupa’daki sanayi firmaları ile Türkiye’deki firmaları kıyaslayan Göksal şunları söyledi: Biz, Avrupalı bir firmayla alışveriş yapıyoruz. Firmadan 3 ay vade istedim. Firma bana ‘biz banka değiliz, bu sorununuzu bankayla çözeceksiniz’ dedi. Avrupalı bütün firmaların böyle çalışmadığını biliyoruz ama burada adamın verdiği bir mesaj var; herkes kendi işini yapsın. Biz imalatçıysak kaliteli üretim yapalım finansman lazımsa da banka temin etsin. Bizim sektörümüz bu anlayıştan uzak. Böyle bir krizde firmaların hemen finansman sorunlarını bankalarla çözecek ilişkiler kurması gerekirdi. Böyle olmadı bu sorunlar bankalarla çözülemedi. Böyle olunca da sektör kendi borçlarını ödeyemedi. Böylelikle kendi içinde birbirinden tek taraflı kredi kullanmış oldular. Kredisini kullandığı firmanın, kendinden daha çok krediye ihtiyacı vardı ve bu da krizi derinleştirdi. Oysa firmalar bankalarla finansman sorunlarını çözselerdi ve kendi içindeki finansman taahhütlerini vaktinde yerine getirselerdi sektör krizden daha az etkilenirdi.

‘’Yatırımları durdurduk’

Ensar Gemi olarak kendilerinin de krize yatırımda yakalandığını açıklayan Göksal, şöyle konuştu: ‘’Yan tarafımızdaki iş merkezin inşasını yapıyorduk ve bir de arsa almıştık. Fakat ödemelerimizi bugüne kadar zamanında yapmaya dikkat ettik. Bugüne kadar ertelediğimiz ve geciktirdiğimiz ödeme olmadı. Hala yatırımlardan kaynaklanan bir riskimiz sürüyor ancak  alternatif çözümleri de hazırladık. Taahhütlerimizi zamanında yapmaya devam edelim ama yatırımdan kaçınalım diyerek binadaki yatırımı ve arsayla ilgili projemizi hemen durdurduk. Yatırımları durdurduğumuz zaman biz bir kayba uğramadık ancak bir geminin yarım kalması armatör ve tersane için önemli bir kayıptır.’’

‘KOBİ’lerden yararlanamıyoruz’

Devletin sektöre düşündüğü teşviğin krediden ziyade tersanelere iş sağlanması noktasında olması gerektiği yönünde görüş bildiren Göksal, ‘’Sektörün 2008 yılı üretimi 4 milyar 656 milyon dolar. Bunu gemi inşanın %100 kapasitesi olarak kabul edersek, 1 milyar dolarlık bir işi olsa sektörün yıllık % 25 kapasiteyle çalışabilir. En az bu kapasiteyle krizi geçirebilmesi lazım. Bu süreçte tersanelerin minimum kapasiteyle bile olsa çekirdek kadrosunu koruyarak, sistemini devam ettirmesi gerekiyor. Bu konuda devletin desteği lazım. Hükümet bir şeyler yapmak istiyor ama nasıl yapılacağına dair bir mekanizma oluşturulamıyor. Yani ülkenin ekonomi modeli içerisinde bazı şeyler asla yapılamıyor yani teşvik dediğin şey kanunsuz olmuyor bir kanun çıkarmak lazım. Bir adım atılsın ve bu işin fotoğrafını çekelim diye bir adım atılarak Ziraat Bankası’na müracaat edilsin denildi. 70 civarında dosya teslim edildiği belirtiliyor. Bu dosyalar üzerinde bir çalışma yapılıyordur’’ diye konuştu.

Yan sanayi firmalarının KOBİ kredilerinden yararlanma oranlarının oldukça düşük olduğunu söyleyen Göksal, ‘’Bu dönemde bizim yararlanabileceğimiz iki proje çıktı. Biri 100 bin diğeri 200 bin TL’likti. Bizim yan sanayi firmalarımızın dertlerine çare bulabilecek rakamlardı. Ancak yan sanayiinin bundan faydalandığını da sanmıyorum. Çünkü Deniz Ticaret Odası’na bağlı gemi sanayiciler için İstanbul ticaret ve sanayi odalarının bilinmeyen kurumlar. Oralardaki gelişmelerden haberi olmayan firmalar KOBİ kredilerini takip edemiyor ve yararlanamıyorlar’’ ifadelerini kullandı.

Finans yönetimi profesyonellere bırakılmalı

Denizcilik sektörünün büyüdüğünü ve finansman yönetiminin profesyonellere bırakılması gereken bir duruma geldiğine inanan Özkan Göksal şöyle devam etti: “Ancak halen ağırlıklı olarak finansman yönetimi patronların elinde. Onların da yabana atılmayacak ciddi bir hayat tecrübeleri var fakat hepsinin finansman yönetimi kariyeri yok. Bu alanda bilimsel eğitim almış değiller. Dolayısıyla sektör olarak finansman yönetimi ve risk analizleri yönündeki yetersizliğimiz ve amatörlüğümüz nedeniyle ekstra zarar gördüğümüzü düşünüyorum. Sektörün önümüzdeki dönemde daha büyük hamleler yaparken denizcilik finansmanıyla ilgili olarak bugüne kadar yapılan şeyler dışında bir şeyler yapması gerekiyor. Denizcilik sektöründe finansman yönetimini öğreten, eğitim veren bir kurum yok. Bu konuda Piri Reis Üniversitesi bir şanstır. İktisat fakültesi mezunu öğrencilerin denizcilik finansman yönetiminde master yapabileceği bir program açılabilir. Eğitim programında 50 yıl geriye dönük gemi fiyatları ve navlun gibi market analizleri, dünya ticaretindeki gelişmeleri, dünyadaki yük hareketleri, gemi inşa üretim miktarları gibi konularda yoğun bir program hazırlanabilir. Bu eğitimi almış olan insanlar armatörlük firması ve bankalarda çalışabilir. Karşı karşıya geldikleri zaman aynı kriterlerle düşündükleri ve karar verdikleri için sektörün bankalara kendimizi anlatamıyoruz sorunu ortadan kalkmış olur.”

Editör: TE Bilişim