Kriz geldi, koruma dozu kaçtı

Batılı finans kuruluşlarının yabancı şirketlere kredileri durdurması ve devletlerin yerli tüketime teşvik politikaları geliştirmesi, hali hazırda finansman sıkıntısı çeken ve yük bulmakta zorlanan taşımacılık sektörünü daha da zorlayacak.

Ekonomik ve ticari alanda olduğu kadar kültürel alanda da küreselleşen dünyada, korumacılık politikası yaygınlaştı. Son altı yılda cumhuriyet döneminin en büyük özelleştirmelerine ve kamu şirketlerinin yabancılara satışına tanık olan Türkiye, bugünlerde korumacılığa dönen gelişmiş dünya ülkelerini izliyor.

2008 Kasım ayında gerçekleştirilen G-20 zirvesinde her ne kadar korumacılık yapılmayacağına dair görüşler bildirilse de, devletlerin izledikleri politikalar tam tersini gösteriyor. Dünyanın, devletlerin kendi sanayilerini korumak için yerli tüketimi teşvik etmeye başlayacağı ve devletin ekonomide daha aktif rol oynayacağı bir döneme girileceği görülüyor.

Dünya ticaretinin % 90’ını taşıyan denizcilik sektörü ise, yerli tüketim politikasından en çok etkilenecek sektör olacak. Resesyonla birlikte hali hazırda yük bulmakta zorlanan gemi işletmelerinin bu politikaların yaygınlaşması halinde zor bir döneme gireceği düşünülüyor.

Finansman kriziyle birlikte denizcilik şirketlerinin kredi bulmaları neredeyse imkansız hale geldi. Bulunan kredinin maliyeti de artık o kadar ucuz değil. Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda ve Avustralya gibi ülkeler başta olmak üzere birçok batılı banka ise yabancı şirket ve finans kuruluşlarına para vermeyi durdurdu. İflasın eşiğine gelen Citi Group gibi birçok banka devletleştirildi. Ve hükümetler de artık onayladıkları projelere kredi verilmesi konusunda bankalara baskı yapmaya başladı.

Para merkeze kaçtı

Gemi Finans Uzmanı İlhan Yirmibeşoğlu, denizcilik sektöründe projelerin devam ettiğini ancak bankaların kredileri tamamen kestiğini belirterek, 10 projeden sadece birine kredi alabildiklerini dile getirdi. Bankalar arası interbank sisteminin henüz çalışmaya başlamadığını ifade eden Yirmibeşoğlu, “Bankalar artık birbirlerine para vermek istemiyorlar. En büyük değişim ise devletlerin bankalara el koymasıyla başladı.

Bankaların ticari bağımsızlığı elden gitmiş durumda. Bunları da halktan aldıkları vergilerle finanse ettikleri için bankalara “Seni biz finanse ediyoruz sen de ülkemizin yatırımcılarını veya bizim onay verdiğimiz projeleri destekleyeceksin” diye baskı yapıyorlar. Bir İngiliz bankasının Türk veya Yunan armatörlerinin filosunu finanse etmek yerine doğal olarak İngiliz filosunu kredilendirmesini istiyor” diye konuştu.

Editör: TE Bilişim