SeaNews Dergisi Türk P&I Sigorta'nın, Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Kaptan Ufuk Teker 2018 yılının son aylarında bir röportaj yaptı. Kendisi İTÜ Denizcilik Fakültesi mezunu ve kısa bir deniz hayatından sonra  deniz sigortacılığı alanına geçmiş. 2014 yılında 6 şirketin bir araya gelerek kurduğu Türk P&I Sigorta'nın, kuruluşundan beri Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyesi olarak görev  yapan Ufuk Teker  ile yapılan  röportajı paylaşıyoruz.

SeaNews: Ufuk Bey öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

-Ufuk Teker: 1971 doğumluyum. 1992 yılında İTÜ Denizcilik Fakültesi güverte bölümünden mezun oldum. Denizcilik aslında çok aklımda olan bir meslek değildi. Ama kader mi demeli yoksa içimdeki gizli deniz aşkı beni denize çekti demek ki. Denizde yaklaşık 5 yıl kadar çalıştım. Bir süre mecburi hizmetim sebebi TDİ deniz yolları işletmesinin gemilerinde çalıştım, sonrasında ise Aksay Denizcilik de kimyasal tankerde zabit olarak çalıştım. Çok fazla deniz hayatım olmadı. Ağırlıklı konsantrasyonum deniz sigortası…1997 yılından itibaren sürekli deniz sigortası ile ilgilendim. Ben mesleki olarak bir konuda uzmanlaşmanın ve detay bilgilere sahip olmanın gerekli olduğuna inanan birisiyim. Bu yüzden Deniz Sigortacılığı konusunda kendimi geliştirmeye karar verdim.  2014 yılında Türk Pandi kuruldu, kuruluşundan beri burada görev yapıyorum. Türk P&I benim hayatımda çok önemli bir yer işgal ediyor. Nerede ise onunla yatıp onunla kalkıyorum. Sanki büyümesine şahitlik ettiğim çocuğum gibi hissediyorum.

Ailemde benden başka denizci yok. Ben tekim, görünen o ki tek de kalacağım. Kızım tıp doktoru olmak istiyor. Yine de kızım lisede okulunun yelken kulübü başkanıydı. Kulüp üyesi olarak olarak girdi sonrasında kulübün başkanı oldu. Benim bu sırlarada denizcilik hasretimi giderdiğim tek zaman tatil dönemlerimizde kiraladığımız tekne maalesef. Aile içerisinde görev bölüşümü yapıyoruz; eşim demir atmaya gidiyor, kızım halatlar ile ilgileniyor. Ekip olarak denize açılıyoruz ve yelken ile yılın stresini atmaya çalışıyoruz.

- Türk P&I piyasada diüer sigorta kuruluşları ve temsilcilerine karşu rekabet avantajına sahip midir? Onlara destek olmakta mıdır?

-Türk Pandi bildiğiniz üzere yeni ünvanıyla “Hazine Ve Maliye Bakanlığı” tarafından kontrol edilen bir sigorta şirketi dir. Türkiye de kurulu olmanın yerel bir şirket olmanın sağladığı bir takım avantajlar olduğu kesindir. Ama aynı zamanda dezavantajlarımız da bulunmaktadır. Baktığımızda 5684 sayılı sigortacılık kanunun Türkiye de Deniz araçları sorumluluk sigortası yapmak için yerel şirket olmayı zorunlu tutmamaktadır. Başka bir ifade ile; Yabancı bir P&I şirketi gelip Türkiye de P&I teminatı satmakta serbesttir. Ama otomobil sigortası veya işyeri sigortası yabancı şirketler tarafından doğrudan Türkiye’de satılamaz. Otomobil ve işyeri sigortası, mühendislik sigortalarında iç piyasa şirketlerinin Hazine tarafından korunması söz korunusudur. Bu sigorta piyasası ile ilgili koruma P&I hususunda yoktur. Buradan yola çıkarak iç piyasada P&I sigortası satmak her yabancı şirket için mümkündür. Sadece UDH Bakanlığı tarafından şirketlerin uygun teminat ve mali yapıya sahip olup olmadığını denetleyerek yayınladıkları Muteber P&I kuruluşları listesi bulunmaktadır. Bu tarz muteberlik veren veya onaylı sigortacı listesi başka ülkelerde de bulunmaktadır. Türkiye ye mahsus bir durum değildir.

Yukarıda bahsettiğim durumda Türk Denizcilik şirketleri ihtiyacı olan P&I teminatını istediği şirketten satın alma özgürlüğü bulunmaktadır dersek yanlış ifade etmiş olmayız. Rekabet şartları adil olduğu sürece farklı aktörlerin bulunması hizmet kalitesini artırır diye düşünmekteyim. Bizim yerel P&I sigortacısı olarak avantajlarımız nelerdir diye baktığımızda ise; En başta Türkçe konuşuyoruz, Türk Kanunlarına tabiyiz. Kitap şeklinde basılı olan P&I kurallarımız Türkçe ve İngilizce dir. Ekibimiz yerel piyasa şartlarını bildiği gibi, ülkemizde bizim gemilerimizde denizcilik yapmış birçok teknik personele sahibiz. Yerel hukuka tabiyiz Türk mahkemelerinde sorunlara çözüm bulabiliriz. Bunlar bizim avantajlarımız ama dezavantaj olarak aynı gemi için teklif verdiğimizde bizim tabi olduğumuz Banka ve Sigrotacılık Vergisi yabancı sigortacılara uygulanmamaktadır. Arkalarında ciddi piyasa desteği olan yabancı P&I sigortacıları ve ayrıca yüz yılın üzerindeki geçmişlerini ikili rekabette kullanmaktan kaçınmamaktadırlar. Bu durum bizim aleyhimize bir rekabet ortamı oluşturmaktadır. Herhangi bir bayrak devletinin onayını almak biizm için bazen aylar almakta iken batı avrupalı şirketler nerede ise peşin kabul görmektedirler. Biz olumsuz olan durumlardan yılmıyoruz. Elimizden geldiğince hazırlıklarımızı en hızlı şekilde yaparak piyasada kendi markamızı oluşturmaya çalışıyoruz ve bu yönde de devam edeceğiz. Yolumuz uzun ve çetin bunu bilip buna göre konumlanıyoruz.

-Türk Pandi Milli bir kuruluşumuz ama kimileri bu düşüncede hemfikir değil. Bu konuyu aydınlatır mısınız?

Türk P&I Türkiye de kurulu bir şirkettir. Personelimizin seçiminde ise genelde Denizcilik ve Ulaştırma konusunda uzman olan elamanlardan seçim yapmaya dikkat ediyoruz. Şirketimizde mevcut personelimiz yardımı ile 4 dilde iletişim kurulabilmektedir. Özetle Türk P&I Türkiye de kurulu bir şirkettir, hissedarları Türkiye mukimdir.  100% yerli bir kuruluştur.

Reasürans konusunda yola çıkarak sağlanan teminat ve sermaye yapısı konularını biraz açmakta fayda olduğu kanaatindeyim.  P&I sigortası branş olarak yüksek teminat limitlerine ihtiyaç duyulan bir sigorta çeşididir. Bu yüzden kuvvetli bir reasürans ağı ile şirketin koruma yaratması hususu bize mutfak tarafında büyük bir sorumluluk vermektedir. Bu kapsamda şirketin ilk kuruluşunda bu konuya azami özen gösterilmiştir. Hatta fazlaca konservatif (tutucu) bir yapı oluşturulduğu konusunda eleştirilerde bile bulunulmuştu. Fakat bize yönetici olarak düşen görev şirketin hızlı bir şekilde hasar yönetmesi ve bunu yaparken mali zaafiyete düşmemesidir. Mutfakta olanlar ile sigortalılarımız ilgilenmemekte ve doğal olarak sonuca bakmaktadır. Bizim yapmaya çalıştığımızda güvenli ve kuvvetli bir yapı oluşturmaktır. Öte yandan kuruluştan itibarende her yıl bu reasürans yapısını yine şirketin menfaati gözetilerek uygun şekillerde revize edilmek suretiyle kuvvetlendirmekteyiz. Bu bağlamda arkamızda milli olmayan bir reasürans desteği doğal olarak bulunmaktadır. Bugünlerde Hazine ve Maliye Bakanlığının Milli Reasürans şirketi çalışmaları gündemde bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar yakından takip edilmekte ve gelişmelere paralel olarak katılım sağlamak bizim için öncelik olacaktır.

Özet olarak bizim millilikten anladığımız şudur; daha önce hayal edilen bu şirketin vücuda gelmesini ülkemizde sağlamak, saygınlığını ünvanı ile paralel bir şekilde oluşturmak ve devamlılığını sağlamaktır. Mali yapısını kuvvetli tutmak, bu işi sadece batı avrupalılar yapabilir kanısından ziyade Türkiye de de en iyi şekliyle yapılabileceğini ispatlamak ve en önemlisi yakın gelecekte dünya pazarında yabancı armatörlere P&I sigortası satarak dünya markası oluşturmaktır.  Şu ana kadar hedeflerimizi bir bir elde ederek ilerlemeye çalışıyoruz. Umarım uluslararası pazara açılarak ana hedefimize en kısa zamanda ulaşırız. Bu yolda karşımızda duran büyük zorluklar var o yüzden aceleci olmadan hazırlıklarımızı tamamlayarak ama vakit kaybetmeden ilerlemeye çalışıyoruz.

-Konuyu tam açıklığa kavuşturmak için basitçe araba sigortası ile karşılaştırırsak; zorunlu sigorta mıdır? Kasko Mudur?

- P&I sigortası aslında armatörlerin Trafik Zorunlu Sorumluluk Sigortasıdır dersek yanlış değil ama biraz eksik bilgi vermiş oluruz. P&I sigortası “su araçlarının” sorumluluk sigortasıdır. Armatörlerin hem kontratlardan doğan sorumluluklarını karşıladığı hem de sahiplerinin üçüncü şahıslara, çevreye, kendi personeline ve hatta taşıdığı yük var ise yüke karşı sorumluluklarını karşılayan bir sigorta türüdür. Yani armatör veya gemi işletenin P&I sigortası olmadan sefer yapması kanunen ve uluslararası anlaşmalar ile imkânsız iken aynı zamanda sigortasız denizde bir dakika bile kalmanın ne kadar büyük cesaret istediğini sanırım anlatmaya bile gerek yok. Bu günlerde uluslararası anlaşmaların nerede ise tümünde P&I sigortasının koruması ile ilgili atıflar bulunmaktadır. Kıyı devletleri ise diğer ülke bayraklarına sahip gemilerin kendi kıyılarına geldiği zamanlarda uygun teminata sahip olması konusunda derin hassasiyet göstermektedirler. Hatta gemileri kabul etmemektedirler. Bu kadar önemli bir konuda yerli bir kuruluşumuzun olması Ülkemiz için ciddi bir menfaat oluşturmaktadır.

-Çok büyük bir deniz kazası olması durumunda sizin mali sorumluluğunuzun üst sınırı nedir?

-Biraz önce ifade etmeye çalıştığım üzere; şirketimiz çok yüksek oranda limitler ile teminat sağlamaktadır. Bu çerçevede şirketimizin yıllık reasürans anlaşmaları ile olası hasarlarda tazminat ödeme kabiliyeti sağlanmaktadır. Bizim reasürans anlaşmalarımızı oluşturan şirketleri seçerken ki kriterlerimizin başında finansal yeterlilik olarak “A” rating li şirketler ile çalışmak gibi bir şartımız bulunmaktadır. Ayrıca bizim tüm anlaşmalarımız Hazine ve Maliye Bakanlığı kanalıyla denetlenmektedir. Son olarak ise Sigorta Denetleme Kurumu tarafından mali ve sermaye yeterliliklerimiz internet ortamında yüklenen raporlar ile anlık kontrol edilmekte zaman zamanda fiziken denetlenmek suretiyle de takip edilmektedir. Bu sistem Türk Bankacılık ve Sigortacılık kesiminin sahip olduğu kuvveti aldığı ana dayanak noktası olmuştur.

Biz çok yüksek limitlerde teminat sağlıyoruz. Sorunuzda olduğu gibi çok yüksek miktarlı bir hadise meydana gelirse, onlarca milyon dolarlık bir hadise gelirse ne yaparız? Bizim sağladığımız teminat tutarları milyar dolarlara varan bir teminat tutarı… Şirket olarak bizim karşılayabilmemiz teknik olarak mümkün değil. Bunu dünyadaki hiçbir şirket tek başına bu tarz bir teminat limitini taahhüt etmez. Bu tekrardan sigortalama dediğimiz bir reasürans sistemi ile karşılanıyor. Sigortacı yerel riski buluyor, bunu dünyadaki çok büyük reasürans şirketleri ile olabildiğince küçük parçalarla paylaşıyor, priminin de ilgili kısmını aynı oranda paylaşıyor. Meydana gelen hasar, sorumlu oldukları kısmı kadar ilgili reasürans firmalarından toplanmak suretiyle yönetiliyor.

Sigortacılık Genel Müdürlüğü ve buna bağlı Sigorta Denetleme Kurulu var ve bağımsız olarak çalışıyor. Bu kurum bizim mali yapımızı, sermaye yeterliliklerimizi ve yaptığımız yıllık reasürans anlaşmalarımızı takip ediyorlar. Şirketin zafiyete düştüğünü görürse, ek sermayeler ve ek önlemlerle olaya müdahale ediyor. Gerektiğinde şirketi durdurmaya gidecek kadar katı bir takip var. Biz de bir Türk sigorta şirketi olarak bunların tamamına tabiyiz.

- Üst sınır var mı?

Aslına bakarsanız üst sınır var, armatörlerin sorumluluklarını sınırlayan uluslararası anlaşmalar var. Türkiye’de bu uluslararası anlaşmalara hızlı bir şekilde taraf oluyor. Bunlar genelde IMO tarafından ilan ediliyor. Ülkemiz de bunlara ilk önce taraf olan ülkelerden bir tanesi… Şu anda denizde sorumluluğu sınırlayan limitasyon konvansiyeli ve eklerine, düzemelerine de taraf… Mesela İstanbul Boğazında geçenlerde olan  Vitasprit kazasında vermiş olduğu zarar limitsiz bir sorumluluk değil. Geminin gros tonu, tipi ile hesaplanan bir sorumluluk limiti var. Bütün olumsuzlukların aynı anda olabileceğini düşünerek bir P&I sigorta limiti belirleniyor.

-Türk P&I piyasada diğer sigorta kuruluşlarına karşı rekabet avantajına sahip midir?

- Biz açık bir rekabetle 100 yıllık şirketlerle aynı ligde, aynı prim rekabetiyle müşteri almaya gayret ediyoruz. Hadise meydana gelince de ana amacımız gereği hızla ve denizcilik usullerine göre müdahale ediyoruz. Bunu sadece batı Avrupalıların yapabileceği bir iş konumundan çıkartıp, Türkiye’deki bir Türk şirketinin de bunu ne kadar iyi yaptığını ispat etmek için çok hassas davranıyoruz. Bir sonraki yıl sigortalılarımızın poliçelerini yenileme oranımız yüzde 95’in üzerinde. Bu oran müşteri memnuniyetimiz adına çok beirgin bir göstergedir. Bu arada da yüzde 50 civarında büyüme ile ilerliyoruz.

- Kuruluşunuzdan bugüne Türk Pandi hedeflerini tutturdu mu?

- Hedefimizin biraz önündeyiz. Bizim asıl hedefimiz ve benim millilikten anladığım şu; Türkiye’de kurulu bir şirket, Türk Ticaret Siciline kayıtlı ve dünyada sadece batılıların yapabilmekte olduğu bir işi Türkiye’de yapılabileceğini göstermek. Bunu başardık. İlkiz, tekiz… Tek olmamız tekel olduğumuz anlamına gelmez. Bizim rakibimiz yüzlerce yıllık kuruluşlar… Armatörü ikna etmeye çalıştığımız nokta, “ Biz en az onlar kadar iyiyiz, onlar kadar servis kalitemiz yüksek”

Repütasyonun nasıl olduğu konusunu kendi içimizde uzun uzun etüt ediyoruz. Örneğin; dünyanın en prestijli P&I kulüplerinden bir tanesi bir sörveyörüne faturasını 45 günde ödüyor, biz hemen ödüyoruz. Bizim saygınlık, güvenirlilik ihtiyacımızı bu şekilde sağlıyoruz ve piyasaya kabul ettirmek istiyoruz. Biz armatörü dosyasını hazırlama sürecinde avanslarla finanse ediyoruz.  Sigortalılarımızın hasar olduğu andan itibaren yanında olmaya gayret ediyoruz.

Biz Türk denizciliğinin bahçesine dikilen bir fidanız aslında… Bahçemiz belli, burada ama kollarımızı dışarıya da uzatmak istiyoruz. Bulunduğumuz coğrafyanın yaşam tarzını, buralardaki ticari hayatı biliyoruz. Çok benzer olan yerlerde, Hazar Denizine kıyısı olan ülkelerle, Arap Emirlikleri ile Hürmüz Boğazının içerisinde yerel devletlerle temaslarımız başladı. O konuda çok acele etmiyoruz. Oralarda geçilmesi gereken birçok katman var şirketi buna hazırlıyor, çok yoğun çalışıyoruz.

-Yatlara yapılacak sigorta konusunda indirimler söz konusuydu. İlerleme sağlandı mı? Bu konuda neler planlıyorsunuz?

-Biz o konuda deniz Turizm sektörüne açık çek verdik. Ortada bir kanun var Türk Ticaret Kanunu; “12’nin üzerinde yolcu taşıyan deniz araçları belli teminatlara sahip olmalıdır” der. Teknede bulunan yolcunun can ve mal güvenliğini sağlamak otoritenin işi… Bu konuda turizm tarafı extra bir maliyet getirdiği ve buna ihtiyaç olmadığı yönünde lobi yapıyor. “Bizim bir sigorta teminatımız var bu koruma bize yeterlidir” diyor. Bu gerçeği yansıtmıyor tabii… Tazminat doğuran hadiseler olduğunda tekneleri işleten firma veya şahısların bunu şahsen karşılama gibi bir imkânı yok. Biz kurulduğumuzdan beri bu çalışmanın alt yapısını hazırladık. Bir iki defa startı verildi. Biz birkaç bin tekneyi sigortaladık. Birkaç gün geçti geri dönüp iptal ettirdiler. Bu tarz zorunlu sigortalar idarenin denetlemesi ile olur. Arabaların trafik sigortaları gibi… Biz şu ana kadar ki düzende, bakanlık ve DTO aracılığı ile sektör paydaşları ile defalarca bir araya geldik. Gönüllülük esası ile çözülmesi noktasında çalışmalar yaptık. Primler üzerinden müzakere etmeyi denedik ancak sigortanın gerekli olup olmadığı konusunda turizm tarafını ikna edemedik. Sonuç olarak biz onlara açık çek verdik. Rakamlar vadeler ve primler konusunda esneklik yapacağımızı, sektörü destekleyeceğimizi belirttik. Hazır olunca gelin açık çek üzerinden sizin istediğiniz şartlarda anlaşırız dedik. Şu anda yatlarda bir sigortalama yok. Münferit yurtdışı sefer yapanlar alıyorlar. Çünkü Avrupa Birliği ülkelerine sefer yapılıyorsa bu poliçe şart… Ülkemizde de zamanla oturacağına inanıyorum.

-TV programları ve basınla buluşmalar devam edecek mi?

-O programlar Türkiye Sigortalar Birliğinin sponsoru olduğu bir çalışma. Devam ederiz diye düşünüyorum. Aslında sektörümüzün ulusal medyada gereği kadar yer almadığını düşünüyorum. Kendi kapalı çevremizde konuşup tartışıyoruz ama ulusal medyada olağanüstü bir durum, bir kaza olmadan yer alamıyoruz, bunun değişmesi lazım.

Biz şimdi amatör yatçılarla ilgili bir program yapıyoruz. Seri halinde bilgilendirici videolar hazırlıyoruz. Aslında bir nevi eğitim arşivi oluşturuyoruz. Denizciliği araba kullanma seviyesine indirgememek lazım. Denizcilik bir takım disiplinler gerektiriyor. Bu çalışma sadece yatçıları da kapsamayacak. Türk limanlarında taşınan yükleri tek tek ele alıyoruz. Her bir yük nasıl taşınır, özellikleri nelerdir, bağlama gereken yükler, ne tür hasarlarla karşılaşılır, taşıma sözleşmelerinde neler olması gerekir vs. şeklinde bir çalışmamız da arkadan geliyor. Bütün bunlar bizim için doğrudan ticari değil ama bir P&I kulübün bu tarz bir bilgi havuzu, arşivi olması da gerekiyor. Saygınlığı buradan geçiyor.

-Son olarak hobilerinizden söz edelim veya sizin eklemek istedikleriniz var mı?

 Bu soru ile beni en zayıf yerimden vurdunuz. Maalesef bırakın hobi için zaman ayırmayı bazen ailemize bile vakitayıracak zaman bulamıyorum. Ama ne yapmaktan hoşlandığımı sorarsanız, ben yakın dönem tarihi ve hadiselerin farklı açılardan ve bilimsel çalımalardan incelemekten çok haz alıyorum. Okuyacak birşey seçerken romanlardan ziyade belli düzeyde bilgi edineceğim yayınları tercih ediyorum. Birde yelken yapma konusunda bir tutkum var.

 - SeaNews Dergisini takip edebiliyor musunuz? Dergimiz hakkındaki düşünceleriniz neler?

-Denizcilikle ilgili iki favori dergim var. Bir tanesi SeaNews. Bir de Deniz Mecmuasını beğeniyorum, araştırmaları ve deniz tarihi noktasındaki özellikli yazıları var. Sizin oluşturduğunuz bu portreleri ilgiyle takip ediyorum. Sektörün, kendi adına bir şeyler ortaya koymuş insanlarını detaylı bir şekilde ortaya koymanıza bayılıyorum. İstikbal ailesinin dokunuşları hissediliyor. Cahit Kaptanın mesleğe bakış açısı, tavrı ve çalışmaları takdire şayandır. Herhangi bir işin detaylarıyla ele alınması ki bunu sizin derginizde de net olarak görüyorum, detaya giriyorsunuz, konuları kısaltarak ana başlıklar halinde değil de detayla ilgileniyorsunuz, bu çok hoşuma gidiyor. Ayrıca İngilizce olması merak eden yabancıların dergiyi eline aldığında bizler hakkında bilgileri kaynağından ve doğrudan ulaşmasına aracılık ediyor. Bu bence sektörümüzü tanıtmak ve uluslararasında temsil etmek adına çok önemli bir husustur.

Editör: TE Bilişim