Bu yolculuğa nasıl karar verdiniz?
1997 yılında bir dünya haritası üzerinde parmak sürerek başlayan devrialem düşünceleri, 2002 yılının eylül ayında, beraber kaya tırmanırken bir arkadaşımın düşüp hayatını kaybetmesi sonrasında eyleme dönüştü. Hayat kısa, hayaller ertelenmemeli diyerek projeme başladım. Arkadaşım İsveç’ten Nepal’e bisikletiyle kendi yükünü çekerek giden Göran Kropp’tu. Anısına altı ayrı kıtanın her birindeki en yüksek zirveye kas gücüyle ulaşıp bunları tırmanmayı hedef aldım, Altı Zirve Projesi böyle doğdu.

Hazırlık süreci nasıldı?
O güne kadar yapmadığım bir uğraş olan okyanus kürekçiliğini yaparak öğrenmek durumundaydım, yapanların günlüklerini ve kitaplarını okudum, yapanlardan sorularıma cevaplar aradım. Doğa sporlarıyla uzun süredir iç içe olduğumdan ve problem çözen bir yapıda olduğum için, hazırlık evrelerimde olabilecek problemleri öngörmem ve bunlar için gereken önlemleri almam zor olmadı. Hem becerilerimi hem de bilgilerimi artıracak şekilde o hazırlık devrelerini değerlendirdim. Şimdilerde, artık birkaç zorlu etabı geride bıraktıktan sonra neler yapmam gerektiğini biliyorum. Özellikle dikkat etmem gereken bir husus, o hazırlık devresinde yaşadığım yoğun dönemde eşimi ihmal edip ‘Şimdiden ayrıldın’ gibi bir düşüncenin oluşmamasına özen gösterip ona gereken zamanı da ayırmak. Bu konuyu çözünce diğer bütün hazırlıklar kolayca tamamlanıyor…

Rotanızı nasıl belirlediniz?
Rotam genellikle mevsimler, fırtına tarihleri ve güzergahları, akıntıların yönleri, şiddetleri, 15-20 senelik rüzgar istatistikleri, ticaret rüzgarları, ölü dalgaların yönü, dalga boyu ve yüksekliği gibi verileri çalışıp hazmettikten sonra kararlaştırılıyor. Ben günde ortalama 30 deniz mili, ayda 1000 deniz mili giderim. Bu istatistik bilgiler ışığında her ay ‘Teknemi nereye ulaştırırsam şartlar lehime olur?’ sorusunu cevaplandırmaya çalışırım. Kimi zaman evdeki hesap çarşıya uymaz ve denizdeyken alternatifleri değerlendirir, yine istatistiklere bakarak neyin mümkün olduğunu yeniden değerlendiririm. Olasılık hesaplarıma göre başarmamın en olası olduğu yönde çaba göstermeye devam ederim.

Gittiğiniz yerlerden en çok neresi sizi etkiledi?
Papua Yeni Gine’nin doğal güzellikleri ve fakirliği yanında insanlarının yardımcı olmaya çalışmaları güzeldi. Avustralyalılar bilhassa yaptıklarımı sahiplendiler. Filipinli balıkçılar Pasifik’te beni denizden kaldırmıştı; arada bana ve tekneme sahip çıktıktan sonra kasırga mevsiminden sonra aynı noktada tekrar denize bıraktılar. Her gittiğim yerde insanların olumlu yaklaşımlarını ve yardım çabalarını görmek o yerleri yaşanır kılıyor ve bir sonraki limana doğru tereddütsüz orada da işler hallolacaktır inancıyla ilerleyebiliyorum.

Yolculuğun zor yanları nelerdi?
Can sıkıntısı ve tek başıma olmam önemli sorunlar ancak belli bir düzen olunca bunların üstesinden gelebiliyorum. Uydu telefonumla haberleşmem, eşimi, annemi babamı aramam mümkün. Kurutulmuş yemekler yerim, bunlara kaynar su katıp bekletince yenir hale gelir. Tuvalet ya şişeye ya da kovaya yapılır, denize dökülür. Tuzlu suda köpüren özel sabunla temizlenip bunu tuzlu suyla yıkadıktan sonra, kendimi tatlı suyla durular tuzu gideririm. Bu banyo yerine geçer. Deniz suyundaki tuzu arıtarak tatlı su yaparım. Isınma sorunum yok, aksine tropik ortamda sıcaklık ve nem benim için problem oluyor.

Fırtınalı zamanlarla nasıl başa çıktınız?
Öncelikle rotamı tasarlarken fırtına mevsiminde denizde olmayacak şekilde tercihler yaparım. Rüzgar şiddetlenirse de teknenin burnundan suya salabileceğim bir paraşüt olan ‘deniz çıpası’ ile teknemin burnunu dalgalara çevirip beklemem mümkün. Deniz beni silkeler ama sudaki paraşütle daha emniyette olurum, tekne örselenmesine rağmen dalgalar arasında yan dönüp yuvarlanmaz.

Açık denizde olmanın iyi/kötü yanları nelerdi? Mesela karanlıkta neler yapıyordunuz? Denizin sürprizlerinden korkmadınız mı?
Açık denizde ben daha emniyetteyim. Karaya yaklaştığımda, mercanlar etrafımdayken veya bir limanı tutturmaya çalışıyorsam daha tedirgin olurum, daha uzun süreler kürek çekmem gerekir. İyi yönü yalnız olmam, doğayla baş başa olmam, kendi kaderimi tayin eder olmam, televizyon, dedikodu, politik haberler gibi vaktimizi çalan şeylerden uzaklaşıp azla yetinir olmam, sevdiklerimi özleyince kimleri sevdiğimi yeniden idrak etmem diye sıralanabilir. Kötü yanı uzakta zor erişilir olmam ve bunun getirdiği tedirginlik. Anneme, babama, eşime bir şey olsa hemen davranıp onlara yardıma yetişmem mümkün olamaz. Korkuların ecele faydası yok, korkular başlamamak için birer bahanedir ve genellikle bilinmeyenlerden kaynaklanır. Bilgi edindikçe ve bilenlere danıştıkça korkular yerini tedirginliklere ve çözülmesi gereken irili ufaklı problemlere bırakırlar. Hazırlıklı olunca sürprizlerin sayısı azalıyor, kalanları da doğaçlama yoluyla gerektikçe çözmek mümkün.

Fiziksel kondisyonunuzu nasıl korudunuz?
Ömür boyu sporcu olmamın getirdiği idman kültürü ve bilgisini ben aslında yolculuğum sırasında da kullanıyorum ve yolculuğumda her günüm bir idman olarak değerlendiriliyor. Bunun süresi, dozu, dinlenme aralıkları gibi konulara dikkat ederek ben farkında bir sporcu olarak karada bisiklet, yürüyüş, tırmanış gibi etapları gerçekleştiriyorum, okyanuslar geçiyorum.

Bundan sonraki planlarınız neler?
Teknemi Madagaskar adasına ulaştırdım, devriâlem yolculuğumda yarı yolu geçtim. Şu sıralar kasırga mevsimi olduğundan denizde değilim. Mart ayında muson rüzgarları yön değiştirirken zayıfladığında ben tekrar denize açılıp, Mozambik sahillerine doğru kürek çekeceğim. Oradan Altı Zirve Projesi dahilinde Tanzanya’daki Kilimanjaro zirvesine bisikletle gidip onu tırmanacağım. 78 yaşındaki babam da benimle çıkacak bu dağı. Oradan Zambia üzerinden Namibya’ya gidip Brezilya’ya doğru Güney Atlas Okyanusu geçilecek. Güney Amerika kıtasındaki en yüksek nokta olan Aconcagu zirvesi çıkıldıktan sonra ben başladığım nokta olan California sahillerindeki Bodega Bay liman kasabasına dönüp devrialemi noktalayacağım. Geriye kalan Avrupa’daki Elbrus ve Asya’daki Everest’e kas gücüyle gidip tırmanmak için ayrıca bir proje üretmem gerekecek.

Editör: TE Bilişim