Denizciler Sendikası Başkanı Dr. Hasan Pekdemir ile Şehir Hatları İşletmesi ile yaşadıkları problemlerden, İDO ile ilişkilerine, denizcilik sektöründeki özelleştirmenin Türkiye’ye yansımalarından, denizcilik sendikacılığının bugün geldiği noktaya ve sektör çalışanlarının sendikaya bakış açısına kadar pek çok önemli konuyu konuştuk.

İstanbul Denizcilik Sektörünün geleceğini hem işveren hem de personel adına yorumlayan Dr. Hasan Pekdemir ile yapmış olduğumuz röportaj Pekdemir'in çarpıcı açıklamalarını içeriyor.

Türkiye'nin denizde özelleştirmeden verim aldığını düşünüyor musunuz?

Hayır... Verim almadı ama spesifik olarak sorarsanız şöyle cevap verebilirim; ilkesel olarak sendikalar özelleştirmeye karşıdır. Ancak yine ilkesel olarak; kendi düşüncelerimi de buna katarak söylüyorum;  eğer özelleştirme, 1990 yılında çıktığı gibi amacına uygun olacaksa, istihdam yaratacaksa, tekelleşmeyi önleyecekse, katma değer yaratacaksa, daha kaliteli hizmet verecekse, sermaye tabana yayılacaksa hiç kimse özelleştirmeye teknik olarak karşı çıkmaz.

"Özelleştirmeler Türkiye’de Başarılı Olamıyor"

Sermayenin onda veya bunda olması ideolojik bir düşüncedir. Dolayısıyla özelleştirmeye karşı çıkmamız ideolojik bir düşünceden kaynaklı değildir. Sendikalar; özelleştirme Türkiye'de başarılı olamadığı için, özelleştirme sonucu özel sektörlerin, işsizlik yarattığı için, örgütlülüğe karşı çıktıkları için, çalıştırdıklarına sefalet ücreti ödedikleri için, iş garantisi vermedikleri için haklarını, hukuklarını, özlük haklarını, toplu sözleşme haklarını vermedikleri için özelleştirmeye karışıdırlar. Bizde bu anlamda denizcilik sektöründe özelleştirmeler başarılı olmadı. Nitekim Tekirdağ Limanı’nın TDİ’ ye geri verilmesi bundandır. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki İDO özelleşti. Özelleşmeden önce mi daha iyiydi şimdi mi daha iyi diye sorarsanız; çok fazla bir değişiklik yok. Ama en azından şunu söyleyebilirim. -İDO ile de sorunlarımız var belirtmem gerekir ki - önce yok muydu, önce de vardı. Öncelikle belediye olduğu için bizi fazla dikkate almıyorlardı. Şimdi özel sektör olması sebebiyle en azından bir diyalog sağlayabiliyoruz. Fakat İDO’nun sendika ile olan sorununun ötesinde, ben İDO'nun özelleştirme sonucunda kamu adına daha iyi olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki; İBB’de iken İDO’ da yatırım yoktu. Şimdi yatırım yapılıyor. Yeni hatlar açtılar. Örneğin; Ro-Ro hattı açma yolarına gittiler. Bursa-Kabataş hattı açtılar. Yeni projeleri var. İDO şuan çok ciddi anlamda yeni yatırımlar, büyüme modelleri yapıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde iken böyle şeyler yapılmıyordu. Belediyenin bütün bütçeleri oraya aktarılıyordu. Çalışanlar çok mutlu değildi. Çünkü para mutluluk için büyük bir değer olabilir ama her şey demek değildir.

İstanbul Şehir Hatları ile olan problemlerinizden bahseder misiniz?

Bu konudaki esas sorunumuz İstanbul Şehir Hatları İşletmesi’nden kaynaklanıyor. Şehir Hatları İşletmesi Genel Müdürlüğü biliyorsunuz İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlıdır. 2005 yılında Şehir Hatları İşletmesi İDO'ya devredildi. İDO o zaman İBB'de idi. İBB  iki hattı İDO'ya bırakarak 22 milyon dolara 2005 yılında İstanbul Şehir Hatları işletmeciliğini devraldı. İDO, Sirkeci - Harem hattı ile Eskihisar - Topçular hattı ile birlikte 860 bin dolara Tepe, Akfen, Sera ve Souter Grubu'na satıldı. Geri kalan şehir hatlarını ayrı bir genel müdürlük olan tamamıyla yolcu gemilerinin, yani beyaz gemilerin tamamını ayrı bir müdürlük olarak ayırdı. Biz bu satış yapılırken bu meseleyi mahkemeye taşımıştık. CHP de mahkemeye taşıdı. Mahkemelerden bir sonuç çıkmadı. Ancak biz bunları satılırken Şehir Hatları İşletmesi 'nde personele yapılacak ödeme ile ilgili bazı sıkıntıların çıkacağını tahmin ediyorduk ve bunları kendilerine söyledik. Dedik ki; karlı olan kısımları satıyorsunuz geri kalan kısımları kalıyor. “Bu ücretleri nasıl ödeyeceksiniz?” diye kendilerine sorduk. Şuan şehir hatları işletmesi 2012 yılbaşından itibaren personel mesai ücretleri ödenmiyor.  Biz yaklaşık 40-45 yıldır aynı vardiya sistemi ve aynı toplu sözleşme ile devam ediyoruz. Aynı Deniz İş Kanunu ile devam ediyoruz. Biliyorsunuz Deniz İş Kanunu 1967 yılında en son tadil yapıldı ve çıktı. Bir daha da 1967 yılından sonra noktasına virgülüne dokunulmadı.

Her gün çalışanların lehine mahkemeler yorum yapıyorken 2012 yılbaşından itibaren İstanbul Şehir Hatları Genel Müdürlüğü bunu ödemiyorum dedi. Gerekçesini sorduk; dediler ki; “2010 Manila Sözleşmesi'ne göre biz bunu ödemiyoruz.” Manila sözleşmesi şu; bir denizcinin çalışma hayatı ile ilgili uluslar arası bir sözleşme değil, sadece STCW Konvansiyonu... Özellikle kazalar gemi adamlarının yorgunluğundan dolayı meydana geliyor. Kazayı önlemek için gemi adamlarını dinlendirin diyor Manila Sözleşmesi. Aslında çalışanların lehine yorumlanması gereken bir olay.

Yani bir nevi personel sayısını arttırın diyor yasa, dolaylı yönlerden. Şehir Hatları Müdürlüğü de Manila Sözleşmesi'nden şunu anlamışlar: “Biz gemi adamlarını dinlendireceğiz ve gemi kaptanlarına, baş makinistlerine siz gemide kalmaya devam edeceksiniz. Çünkü toplu sözleşmede gemide kalma süresini mesaiye yazmayacaksın, iş süresinden saymayacağız diyor.” Biz de sürekli bunun olmayacağını ifade ediyoruz.

Yoksa toplu sözleşmeler işletmelerin anayasası gibidir. Anayasası gibi olan bir hükmü ben bundan sonra bunu ödemiyorum demek doğru bir yaklaşım değildir. Biz de buna itiraz ediyoruz. Bunu mahkemeye taşıdık. Mahkeme devam ediyor. Şehir Hatları ile defalarca görüşme yaptık. Yaptığımız görüşmelerden sonuç alamadık. Bu konu ile ilgili birçok eylemler oldu. Önce söz verdiler, şimdi de zarar ediyoruz dediler.  Biz dedik ki bunlara bakın zarar ediyor olabilirsiniz ama zarar ediyoruz diye, çalışanların ücretlerini kendiliğinden indiremezsiniz. Toplu sözleşme masasında oturur, konuşur, müzakere ederiz, olması gerekenler neyse bunları yaparız dedik.

Şuan 2013 yılbaşına kadar geçerli olan yürürlükte bir toplu sözleşmemiz var. Biz geçen sene toplu sözleşme yaparken bizden şunu talep ettiler. Fazla mesai ücretleri yüzde 50 zamlıydı. Yasa da % 25'e kadar çekilebilir. Bunu % 25'e indirelim dediler. Biz de çalışanlarla konuştuk anlaştık. Ama durup dururken ben ücret ödemiyorum demek hiçbir anlayışa sığmaz.

"Deniz İşletmeciliği Anlayışı Sıfır"

Az gemi ile çok yolcu taşıyorlar diye bir söyleminiz olmuştu, hala aynı fikirde misiniz?

Bununla ilgili olarak izin verirseniz çözüm önerilerimi de söylemek istiyorum. Zarar ediyoruz diyorlar. Kaldı ki İstanbul Şehir Hatları’nın zarar ettiği söz konusu olsa bile, İBB’nin bir amme hizmeti vardır. Bu hizmeti yerine getirmekle mükelleftir. Yoksa burayı sadece muayyen bir bedel ile aldılar. Belli bir ücret ile piyasaya çıkan açık ihale ile alınan bir yer değildir. Kar etmek için değil ulaşımın tek elden entegrasyonunu sağlamak için alındı burası 2005 yılında. Zarar ediyorum diye işletmecilikten vazgeçemezsiniz. O zaman biz kendilerine şunu söyledik; işletmecilik olarak İBB’de Şehir Hatları İşletmesi’ni işletecek yönetimden anlayacak bir anlayış yok. TDİ Bu işi yıllarca yürüttü. Eğer siz bu işi yapamıyorsanız bu işi tekrar TDİ’ye geri verin dedik. Bu konuda girişimlerimiz de oldu. Tabi TDİ Genel Müdürü ben siyasi bir otoritenin emrinde çalışan bir bürokratım dedi. Eğer siyasi otorite bana geri verirse neden almayayım dedi. Ve konuya da hakim, kendisiyle görüştük ve buranın kar edebileceği düşünceleri projeleri de var. Biz İBB’ye şunları da söyledik; büfe işletmeciliği büfeyi Beltur’a bedava veriyorlar. Beltur’a veriyorlar fakat çalışanların ücretlerini ödemiyorlar.

Önerilerimiz şunlar;

1. Şuan yıllık 8-10 Trilyon Lira ödeyecek eski büfeciler var. Buraları bu büfecilere versinler. Bu gelir önemli bir açığı kapatır.

2. Trafiğin yoğun olduğu bazı karşılıklı hatlarda bir arabalı vapur kiralasınlar. Hem buranın trafiği azalsın, hem İstanbul halkına hizmet eder, hem de bir gelir elde edersiniz.

3. Haliç Genel Müdürlüğü’nü gemi mezarlığı gibi yapıp gemileri buralara bağladılar. Gemi burada bağlı, çalışacak personel hazır. Ancak Turyol gemilerine para ödüyorlar. Ben şimdi soruyorum; kimin parasını kime veriyorsunuz? Bunu ne hakla veriyorsunuz? Bu da yasaya aykırı...

Biz kendilerine diyoruz ki; kendi gemilerinizi koyun, daha karlı olacaksınız. Sadece yakıt ve gemi personeli ücretlerini ödüyorsunuz zaten. Gemi personeli de hazır... Ve yeni gemi personellerinin ücretleri son derece düşük... Bunları çalıştırın. Neden siz Turyol’a bunu veriyorsunuz?

4. Bizim iskelenin yanlarından gemi kaldırılıyor. Diyoruz ki bu gemileri denetime tabi tutun. Bu gemiler bizim yolcumuzu alıyor ama o gemide yeterli sayıda personel var mı belli değil... Denetlemeyi yapması gereken devletin kurumu değil mi, devletin kurumu... O halde neden bir başkasının devletin kurumunun yolcusunu almasına rıza gösteriyorsunuz. O iskelenin ve geminin kira ücretleri yok mu? Onlarla karşı karşıya kalmayalım oyunu alalım diye popülist bir yaklaşım içindeler. Sonuçta hem İstanbul halkının canını tehlikeye atıyorlar hem de kendi çalıştırdıkları personelin ücretini ödemeye karşı çıkıyorlar.

5. Yakıtı yüksek olan gemileri yolcunun çok az olduğu hatlara veriyorlar. Yolcusu az olan hatlara yakıtı düşük olan gemileri vermeliler. Biz bu önerileri de kendilerine ilettik. Bizleri dinliyorlar ancak konuya hakimiyetlerinin olmadığını düşünüyorum. İyi kaptan olabilirler ancak deniz işletmeciliği anlayışı sıfır...

"İstanbul Şehir Hatları İşletmeciliğini TDİ’ye geri versinler"

Ben buradan çalışanlar adına Denizciler Sendikası’nın Genel Başkanı sıfatım ile çağrı yapıyorum; burayı Büyükşehir Belediyesi işletemiyor. Biz 2005 yılında Büyükşehir’e geçtiğimizden beri aynı eğreti gelin gibi kaldık. Bizi tekrar baba ocağı olan TDİ’ye geri versinler. Bu şekilde mutlu değiliz.

"Ücretlerimizi Alana Dek Gelişmeleri Kamuoyu İle Paylaşacağız"

Bundan sonrası için ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Mahkemeye verdik, Sayıştay’a şikayet ettik. Yapılması gereken tüm yazışmaları kendilerine yaptık. Biz konumuza hakimiz. Bütün yazışmaların başında ben varım. Kitlesel olarak da birtakım toplumsal işler yaptık. Sendika, hukuksal işleri takip etmenin yanı sıra bir baskı unsuru olma özelliğini de göstermelidir. Biz ücretlerimizi alana dek bunu kamuoyu ile paylaşacağız. Yeni bir hak doğurmak için uğraşmıyoruz, toplu sözleşmenin gereğinin yerine gelmesi için uğraşıyoruz.

Şunu da belirtmek istiyorum. Deniz İş Kanunu’nda bazen itiraz ettikleri bir husus var. İş süreleri tüzüğünde der ki, iş gördürülmemiş olsa bile işverenin emrinde geçirdiğin süre iş süresidir. Bu karar İş Kanunu gibi gözükse bile 4857 sayılı yasa Genel İş Kanunu’dur. Eğer Deniz İş Kanunu’nda bir boşluk varsa, Genel İş Kanunu’ndaki hükümlerle doldurulur. Nitekim Yargıtay’ın Van Gölü Feribot İşletmeciliği ile ilgili buna benzer verdiği gemide geçirdiği süreyi iş süresi olarak ededen bir kararı da var... Diyorlar ki şehir içinde çalışan gemilerle uluslar arası gemilerdeki çalışmaları birbirinden ayırt etmek lazım... Şehir Hatları iki vardiya usulüne göre donatılır. Vardiyanın birisi evinde, diğeri gemidedir. Şehir Hatları’nda gemide geçirilen süre iş süresidir.

"İDO Toplu Sözleşmeye Aykırı Hareket Ediyor"

İDO ile olan problemlerinizden bahseder misiniz?

İDO ile görüşmelerimiz sürüyor. İDO toplu sözleşmenin bazı kısımlarına aykırı hareket ediyor.  Toplu sözleşmeye göre bir kısım grup terfi ediyor. Terfi ettirdiğimiz kişileri kapsam dışına çıkartacağız diyerek toplu sözleşmeyi ihlal ediyorlar. Fakat önümüzdeki günlerde bu konu ile ilgili olarak İDO ile görüşeceğiz. Ama eğer İDO ile de anlaşamazsak bunu da kamuya taşıyarak, hukukun gereklerini yerine getireceğiz.

Gemideki çalışan sayılarını belirleyen gemi adamları yönergesine baktığımızda, her sefer için gemilerin Gross Tonaj’ına göre, gemide çalışan personel sayısının asgari kaçar kişi ile donatılacağını belirtmiş çizelgeler var.  Şehir Hatları’nda, İDO’da ve Gestaş’ta bu konuda bir problem var. Bu çizelgeye göre örneğin; şehit sınıfı bir gemide, bir kaptan, bir gemici, bir çarkçı, bir de yağcı olmak üzere 4 kişi bulunduracak. Denizcilikten anlayan birisi Necati Gürkaya Gemisi bir gemici ile gider mi? diye sorar. Bu gemide iki tarafta halat verme yeri var.

Kaptanın yanında 1 tane reis bulunmalıdır. Çünkü yolcuların can ve mal emniyetini ve o gemiyi bir insana teslim edemezsiniz. Kaptan kalp krizi geçirebilir, bayılabilir... Dolayısıyla gözetim niyeti ile kaptanın yanında mutlaka bir kişinin olması gerekir. Adem Yavuz Gemisi’nde bundan yaklaşık üç sene önce bir kaptan arkadaşımız kalp krizi geçirdi. Reis gemiyi selametle yanaştırdı ve yolcu durumu hissetmedi bile...

Denizcilik pahalı bir işletmedir. Bir personel eksik çalıştırmak için yolcunun güvenliğini tehlikeye atamazsınız. Bir insan canı para ile ölçülemez.

"İstanbul Şehir Hatları İDO’ya kötü örnek"

Bugün İstanbul Şehir Hatları’nda 7 personelin çalışması gerekirken; bir tane makineden, bir tane güverteden adam çektiler. Gündüz çalıştırıp akşam saatinde evine gönderiyor ve toplu sözleşmeyi de ihmal ediyorlar bu anlamda. Şehir Hatları’ndan örnek alarak İDO’da bunu yapıyor. İDO “ben özel sektörüm. Şehir hatları yapıyor, ben niçin yapmayayım diyor.” Ve Şehir Hatları İDO’ya kötü örnek oluyor.

Buradan Müsteşarlığa çağrı yapıyorum; bu konuya dur demeleri gerekiyor.

İDO ve İstanbul Şehir Hatları’nın hizmet kalitesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

İstanbul Şehir Hatları İDO’dan ayrıldıktan sonra herhangi bir yenilik yapmadı. Yeni bir nitelik, yeni bir pazarlama arayışları yok gördüğüm kadarıyla.  Şehir Hatları’nda hantal bir yapıya doğru gidiş görüyorum.

İDO için şunu söyleyebilirim; müşteri memnuniyeti açısından zaman zaman anketler yapılıyor. Alınan geribildirim sonuçlarına göre değerlendirme yaparak yatırımda bulunuyorlar. 

"İDO Toplumsal Bir Ayrıma Gitmemeli"

Yalova-İstanbul-Kartal-Yenikapı hatlarında erken rezervasyon söz konusu olduğunda düşük ücret ödüyorsunuz ama o gün gittiğinizde 6 TL olan bileti 12 TL’ye alabiliyorsunuz. Bu da şu demek, oradaki işportacılar satın alıyor ve satışa sunuyor iki katına. Uçaklara özendiler sanırım ama yolcuların ciddi anlamda tepkisini çekiyor. Bunun yürümeyeceğini düşünüyorum. Bu tepkiler bize de geliyor. Basını rahatsız eden bir konudur bu...

Daha önce arayıp sormuşlardı, yorum yapmadım ancak size bir yorum yapayım; Eskihisar-Topçular Hattına ilave para vererek sırada beklemekten kurtuluyorsunuz. Bu bir toplumsal ayrıcalıktır. Bu İDO’nun çalışanlardan aldıkları bir öneridir. Tabi bu duruma bizden çok sivil toplum örgütlerinin sesini çıkartması gerekmektedir. Kişisel yorumum İDO’nun toplumsal bir ayrıma gitmemesi gerektiği yönündedir.  Bu bir ayrımcılıktır ve doğru bulmuyorum.

"Yeni Bir Deniz İş Yasası’na İhtiyaç Var"

Denizcilik sektörüne baktığımızda personelin en büyük sıkıntıları nelerdir?

Türkiye’de yeni bir Deniz İş Yasası’na ihtiyaç var. Benim bu alanda çalışmalarım mevcut. Denizcilik İş Kanunu diye yayınlanmış bir kitabım var.

Bazı alanların nereden başlayıp nerde bittiği belli değil. Örnek vereyim Kılavuz Kaptanların, balıkçıların ve dalgıçların gemi adamı olmadığını iddia eden bazı bilim adamları var.

Batı normlarına uygun olarak çalışma yasalarımız yeniden düzenlenmelidir. İş Kanunumuz Kara İş Kanunu’na göre çok geri kalmış. İş süreleri uzun, fazla mesai ücretleri düşük ve dinlence saatleri belli değil. Bu sebeple yeni bir Deniz İş Yasası’na ihtiyaç var.

"Gemi Adamlarının Yıpranma Ücretleri Tekrar Verilmeli""

Gemi adamları 2008 yılı ekim ayına kadar bir yıl için 3 aylık yıpranma geliri alıyordu. Bu yıpranma geliri diğer sektörlerle birlikte denizcilik sektöründen de kaldırıldı. Ancak denizciler sadece liman içinde çalışanlardan ibaret değil, gerçekten mahrumiyeti olanlar var. Mesela ben babaannem rahmetli olduğunda gemim Çınarcık’a gidiyordu. Kaptan bulunamadığı içi cenazeye zor yetiştim. Uzak sefere gitseydim cenazeye gelemeyecektim. Bu gibi acil durumlarda gemi adamları sorun yaşayabiliyor.

Çok tehlikeli de bir meslek denizcilik. Gemiye dalga vurduğunda gemi 45 derece yan yatıyor. Zaten psikolojik olarak da yıpranıyorsunuz. Bu sebeple bu insanların yıpranma gelirlerini ortadan kaldırmak doğru değildir.

Denizcilerin bir diğer önemli sıkıntısı istihdam konusudur. Bizim bu konu ile ilgili projemiz var ancak ilgilenen yok. Herkes armatöre kredi verme derdinde. Armatöre kredi versinler buna itirazımız yok. Ancak armatör hep devlet desteği ile çalışacaksa devletleştirilsin. Kendi başlarına ortaya bir şey koyabiliyorlarsa buna kimsenin itirazı olamaz.

“Gemi Adamlarını İhraç Edelim”

Devletten bir beklentim var; üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede gemi adamlarını ihraç edersek yurtdışına ortalama 100 bin gemi adamını ihraç edebiliriz. Avrupa’da sosyal refahın yüksek olması sebebiyle Avrupalı vatandaşlar kendi gemilerinde çalışmıyor. Türkiye, Endonezya, Filipinler gibi ülkelerden gemi adamı gidiyor. Türkiye’de ciddi bir potansiyele sahibiz gemi adamları anlamında. Neden Avrupa’da çalışmasınlar!

En büyük sorunlarımızdan biri de örgütlenme sorunudur. Türkiye’de örgütlülük % 1’in altındadır.

Türkiye’de denizcilik sektörünün hem personel hem de işveren açısından geleceğini nasıl görüyorsunuz? 

Şuan çok olumlu görmüyorum. 2008 yılında başlayan bu kriz 2012 yılında çok daha derinlemesine devam edecek gibi gözüküyor. Ayrıca armatör durumu da çok iç açıcı gözükmüyor. Ben 2012’nin sektör için daha zor geçeceğini düşünüyorum.

2821 sayılı Sendikalar Kanunu Denizciler Sendikasını nasıl etkiledi? Deniz kolu sendikasının diğer kollardan ayrı tutulmasını istiyordunuz.

Bizi daha evvel bakanlık taslağında taşımacılık iş kolunda tutuyorlardı. Deniz iş kolu, taşımacılık iş kolu içinde okyanusta bir damla gibiydi. O zaman bizim geleceğimiz yok oluyordu. Deniz iş kolu çabalarımız ile ayrı bir iş kolu olarak kalmasını sapladık.  Ancak henüz yasalaşmadı. Komisyon Başkanı ile yapmış olduğum görüşme neticesinde yasanın önümüzdeki hafta içinde çıkacağını öğrendim.

Geçmişten günümüze denizcilik sendikasının geldiği nokta nedir? Sendikaya olan güven ve sendikacılığa sektörün içinden insanların bakışı nasıl?

Bunu iki boyutlu ele almak lazım birincisi; kamudan özele doğru bir geçiş oldukça sendikalara bakış açıları zayıflıyor. Türkiye’de son 10 yılda ciddi anlamda özelleştirme oldu. Özel sektörde imzalanan toplu sözleşmeyi uygulatırken sorun yaşıyoruz.

Türkiye’de sendikacılığa genel olarak bir güvensizlik her zaman söz konusudur zaten.

Yönetimsel olarak şunu söyleyebilirim; üç yıldır yönetimdeyim Denizciler Sendikası’nda. Bu üç yıldır üye sayısında ciddi bir artış söz konusu oldu.


YARIN: ŞEHİR HATLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ NE DİYOR?

 

Editör: TE Bilişim