SeaNews Dergisi CEMRE Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Gülcek ile özel bir röportaj gerçekleştirdi.Geçtiğimiz nisan ayı Norveç NorShipping Fuarında da okuyucuları ile buluşan dergide yayınlanan Röportajı siz denizhaber okuyucuları için paylaşıyoruz.

"Cemre Tersanesi Altınova Yalova Bölgesinde yaklaşık 140 dönümlük iki ayrı tersane alanında faaliyet gösteren bir tersane. Kriz döneminde bile tersanesinde ürettiği özellikli projelerle adından söz ettiren Cemre Tersanesi ve Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Gülcek Türkiye’nin önemli ihracatçılarından. Özellikle Norveç pazarına yaptığı teknolojisi yüksek gemilerle bu pazarda önemli bir yere sahip. Cemre Tersanesinin Yönetim Kurulu Başkanı Müh. Orhan Gülcek ile başarısının sırrı ve gelecekle ilgili planlarını konuştuk.

SeaNews: Orhan Bey gemi inşa alanında ülkemizin önemli ihracatçısı olarak öncelikte sizi tanıyabilir miyiz? Gemi inşa serüveni nasıl başladı? Bu alana yatırım yapmaya nasıl karar verdiniz?

Orhan Gülcek: Bizim hikâyemiz biraz uzun. Öğrencilik yıllarında başladı. Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliğinde akşam bölümünde okuyordum. 1986 yıllarından bahsediyoruz. Pendik Tersanesinde Polonya için yapılan gemilerde taşeronlukla işe başladık. İzolasyon ve boya işleri yapıyorduk. Bu süreç okul zamanında devam etti. Babamla çalışıyordum. O zamanlar yurtdışına gemi yapılınca babam yaptığı işleri benim yapmamı istedi. CEMRE ’yi 1996 yılında Pendik’te kurduk. CEMRE olarak 2005 yılı sonuna kadar ağırlıklı boya olmak üzere çok çeşitli işlerde tecrübe kazandık. 2005 yılında gemi inşa altın çağını yaşıyordu. O zamanlar İstanbul Tersanesi Komutanlığı içinde belli bir saha için hizmet için yer anlaşması yaptık. Orada ilk defa Norveçlilere gemi yapımına başladık. Türkiye pazarında o yıllarda daha çok tanker, kuru yük gemisi yapımı vardı. Platform destek gemileri inşası dolayısıyla para kazanması zor gemilerdi. Tersanelerin hepsinin işi vardı ve bu tip gemilerin inşasına pek yanaşmıyorlardı. Tersaneler iş seçebilir durumdaydı. Biz de o esnada girmiş bulunduk. Biraz kısmet tabii… Norveçli müşterimiz Havyard Grup ile bir açık deniz (offshore) platformu destek gemisinin (AHTS) çelik tekne (kabuk) yeni inşası için anlaşma yaptık . Takriben 2,5 sene içinde 9 adet gemi inşasını burada tamamladık. Bununla birlikte bir gemi de Karadeniz Ereğli’de yaptık. 2004 yılında çalışmalarına başladığımız Altınova Bölgesindeki tersanemizde 2007 yılında yatırıma başladık. 2008’de 11. Gemiyi orada inşa etmeye başladık. Sonuç olarak 46 gemi teslim etmiş durumdayız.  Ortalama olarak senede 4 gemi yapıyor ve aynı hızla devam ediyoruz.

-Şimdi günümüze gelirsek daha çok hangi gemilerde uzmanlaştınız?

-Doğrusunu isterseniz şuanda iş  seçebilecek kadar  bir lüksümüz yok.  Alabildiğimiz işleri yapıyoruz. Aslında başlangıçta offshore ve balıkçı gemilerinde uzmanlaşma yoluna girdik. O dönem en aktif pazar bunlardı. Ama daha sonra sektörde devamlılığı sağlayabilmek için sadece bir konuda uzmanlaşmanın değil, çeşitliliği tersanede tutmanın daha doğru olduğunu far kettik ve de doğru zamanda farklı gemi türlerine de yöneldik. Geçen zaman, tecrübe ve müşteriye ulaşma konusunda yol kat etmemizi sağladı. Bir de şu var  2-3 mühendis ile çıktığımız yolda halen birlikteyiz ve dahası şimdi ise 60 civarında mühendis ile yola devam ediyoruz.

Petrol fiyatlarının düşmesi ile birlikte günümüzde Denizde petrol aramaya dayalı iş yapan gemilerin gemi inşa rantabl olmaktan çıktı. Zamanında biz bu konuda çok önemli projeler teslim ettik yaptık. Ancak o Pazar çok hızlı bir düşüş yaşadı. Bizim zamanında 30-35 milyon Avroya yaptığımız gemiler şu anda ikinci el pazarında anormal düşük fiyatlarla satılır hale geldi.

Biz ise yine niş işler yapıyoruz. Balıkçı gemisinden, ticari gemilere, feribottan, dubaya işin gerçeği  denizde yüzen ne varsa yapıyoruz denilebilir.

Şu anda İngilter için yaptığımız bir feribot var, İzlanda için balıkçı gemisi, Danimarka ve Fransa için Rüzgar Tribünü Tesisi Destek gemileri inşa ediyoruz., Sismik Destek gemileri yaptık. Çok değişik tarzdaki gemileri inşa ediyoruz.

Portföyümüz genişledi. Tersaneye gelirseniz orada görürsünüz iş yaptığımız ülkelerin bayraklarını asıyoruz ve tersanede bayraklarımız birleşmiş milletler gibi olmuş. Şu anda; Norveç, İzlanda, Danimarka, Fransa, İngiltere bayrakları asılı pozisyonda… Devam eden projeler olarak bu ülkeler var.

Son dönemde denizde kurulan Rüzgar Tribünü Tesislerine Destek veren gemiler (SOV) inşa ediyoruz. Bu çok yeni bir segment ve pazar. Dünyada zaten bu tip te yeni inşa edilen 5-6 gemi var ve biz şu anda  bu tip 3 gemi inşa ediyoruz dolayısıyla bu pazarda adı geçen bir tersane olduğumuzu söyleyebiliriz.

Ayrıca mühendislik - dizayn departmanımız mevcut ve bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Pazarda bu yönde kendimizi geliştirmenin zaruri olduğu kanısındayız. Şuan için dizayn satmakta ne kadar iddialı oluruz bilemiyorum ama bu işin büyük bir bölümünü Türkiye'de yapmak gerekir diye düşünüyorum. Neticede paranın içerde kalması sağlanmış olacak.

-Paranın içerde kalması derken gemi inşa sektöründe yan sanayi ne durumda, tersanelerle doğru orantılı olarak gelişme sağlandı mı?

-Türkiye gemi sanayii de gelişiyor ama teknolojik olarak da yenilenmemiz gerek. Baktığımız zaman yan sanayi çok zayıf kaldı.  Gelişme birbiriyle orantılı olur. Biz ne kadar geliştik, yan sanayi ne kadar gelişti? Şu anda bakıyoruz; biz yurtdışına gemi yapıyoruz diye övünüyoruz ama çoğu ürünü yine yurtdışından satın alıyoruz maalesef. Para geliyor ama bunun %50-60’ı geri gidiyor. Yan sanayinin şiddetle desteklenmesi gerekir. Nasıl tersanelerin markalaşmaya gitmesi gerekiyorsa yan sanayimizin de markalaşmaya gitmesi şart. Gerekiyorsa bir çatı altında toplanıp uluslararası hizmet edecek yan sanayimiz olması gerekiyor. Hatta yan sanayinin tersaneden daha önemli olduğunu söyleyebilirim. Onların uluslararası kurallara uygun mal üretmesi, sertifikalandırması, dünyada adını duyurması hepimiz için bir katma değerdir. Bizim fuarlara katılmamızdan daha önemlisi yan sanayicinin marka olup fuarlara katılması ve tüm dünyaya satmasıdır. Öyle olunca Türkiye’nin adı daha hızlı duyurulacak bizlerinde gemi inşa pazarında rekabetçiliğimiz artacaktır. Bugün bakıyoruz; Hollanda küçük bir ülke ama dünyada marka olmuş pek çok firması ve ürünü var. Örneğin Norveç’te dünyaca meşhur fabrikaları geziyoruz baktığınızda adı bilinen markaların üretim tesisleri bizim buradaki saygın üreticilerimizin tesislerine göre çok daha ufak alanlar ama yaptıkları kaliteli, sertifikalı standart üretim sayesinde  tüm dünya onları biliyor onlarla ticaret yapıyor. Çözüm olarak daha profesyonelleşmemiz gerektiğini düşünüyorum. Pazarlamayı da daha iyi yapmamız lazım. Yan sanayi reklama ne kadar önem verir bilmiyorum. Ama baktığınızda bir ürün satacaksanız adınızın duyulmasının en önemli yolu gelişmiş teknolojileri kullanmak, basın yayını kullanmaktır. Türkiye’de aslında o kadar çok şey yapılıyor fakat bütün bunlar bir vizyon meselesi ve bizim bu konuda almamız gereken yollar var. Tabii şu da var, çok şey yapılıyor ama standart ürün yapan firmaların sertifikasyon almaları çok önemli bu işlerin bir takım maliyetleri mevcut. Devletin işte buralarda destek olması çok önemlidir ve son zamanlarda bunun  önü de oldukça açıldı. En son verilen devlet teşviklerinde bir çok sertifikasyon, ar-ge, inovasyon  teşvikleri var.  Fakat pek çok firma bunu bile bilmiyor, faydalanan sayısı çok az.

-Cemre Tersanesinde kruvaziyer inşa etme konusunda ne düşünüyorsunuz?

-Şu an yapabileceğimize inanmadığım tek gemi kruvaziyer gemisi. Nedeni öncelikle yan sanayi olmakla birlikte, bu gemiler büyük bir mimari gerektiriyor Gördüğüm kadarı ile , eskiye nazaran bu gemilerin pek çoğu birer sanat eseri, yani teknik yeterliliğin yanı sıra estetik açıdan da kendimizi daha da yetiştirmemiz gerekiyor… Ayrıca şu anda kriz yaşamayan tek sektör kruvaziyer yapan tersaneler.

-Tuzla Tersaneler bölgesinde kira sürelerinin uzatılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Kira sürelerinin uzatılması sadece Tuzla’ya mahsus bir olay değil. Altınova için de geçerli. Hasılat payından alınan oranlar düşürüldü. Sonuç olarak ekonomik olarak tersaneciye katkı sağladı. Biz tersane bölgeleri olarak bir bütünüz. Dünya artık hem çok büyük hem de çok küçük. Herkes ne kadar iyi iş yaparsa o kadar iyi referans olur. Keşke herkes çok iş yapsa ve bu sayede istediğimiz zaman ses getirebilelim diyorum. 2005 yılında yapılanları düşünürseniz o zamanlar Tuzla gerçekten çok iyi işler yaptı. Tanker inşasında marka olmuştu. Markalaşma önem arz ediyor. Türkiye’de destek gemileri kabuk olarak yapılırken şimdi artık anahtar teslimleri başarı ile inşa ediliyor. Keza şu anda balıkçı gemilerinde, feribotta aynı şey söz konusu… Biz ilk başladığımızda bu gemiler burada yapılamaz deniliyordu. Bakış açısı değişti. Şu anda çok enteresandır, yapmış olduğumuz gemiler gittiğinde “Norveç Kalitesinde olmuş” deniyor. Ama ben “ biz iddialıyız daha iyisini yapıyoruz” diyorum.

-Dünyaya öyle bir kalite referansı getirdik ve Türkiye’de yapıldıysa kalitelidir bakış açısı kazandık diyebilir miyiz?

-Evet, markalaşma devam ediyor. Bizim en büyük avantajımız müşteriye özel işler yapmamız. Türk insanında misafirperverlik var. Biz bugüne kadar hiçbir müşterimizi kırmadık. Eğer tersanenin üretimini aksatmıyorsa ki bazen aksatmayı göze alarak bile müşterinin istediği tüm değişiklikler yapılabiliyor. Bu değişiklikler yapılırken kar amacı da güdülmüyor. Benim her zaman en korktuğum nokta ise şudur; -istiyoruz tabii herkes daha fazla iş yapsın- ama müşteriyi memnun etmezse sonucun hepimizi etkilemesi. Türkiye’de bu iş böyle yapılır algısı oluşması. Kötü herkese mal ediliyor. Hassas bir nokta ve bu yüzden müşteri memnuniyeti önemli…

-Nor Shipping Fuarı ve Norveç pazarı hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?

-Norveç pazarı Türkiye için önemli bir pazar. Şu anda gemi inşaya baktığınız zaman ihracatın çoğunluğu Norveç’e yapılıyor. Buna ilk biz başladık. Norveçliler şu ana kadar memnun. Bunun devam edeceği kanaatindeyim. Bazı Avrupa ülkelerinde oldukça önemli oranlarda devlet desteğinin olması bizi olumsuz anlamda etkiledi, bir takım iş kayıplarımıza neden oldu. Bizim tersanemizde yaklaşık 1.100 çalışanımız var. Bu kadar kişiye iş sağlanıyor. Devlet işsizlik ücreti ödememiş oluyor. İkincisi vergi ödüyoruz. Bunlar ciddi paralar. Sonuçta bizi yabancı rakiplerimizle rekabet konusunda rahatlatacak teşvikler bir şekilde yine devlete geri dönüyor. Süreklilik arz etmesine de gerek yok ama rekabet şansımızı azaltan durumlarda devreye girmesi lazım. Şu anda müşteri gidiyor, bunu görüp hızlı müdahaleler olursa inanıyorum sektörümüz ikiye katlayacak bir büyüme yakalar.

-Bahsettiğiniz ülkelerde teşvikler hangi yılda başladı 2016 yılında mı?

-Daha önce de yapılıyordu ancak bu biraz gizli ve belediyeler eliyle yapılıyordu. Ancak bu yapıldıkça daha fazla duyuldu ve daha fazla müşteri gitmeye başladı. Bu teşviklerin oranı%15 civarında. Bunlar bize müşterilerimizin verdiği bilgiler.  Bu her platformda dile getiriliyor. Ama bunun  Deniz Ticaret Odası, İhracatçılar Birliği gibi örgütlerle birliktelik sağlanıp dile getirilmesinde fayda var.

-Cemre Tersanesi olarak askeri projelerle ilgileniyor musunuz?

-Doğrusu askeri projeler bu güne kadar ilgilenmeye fırsatımızın olmadığı bir konu.  Ancak şuanda Askeri Tesis Güvenlik ve Üretim İzin Belgesi ile ilgili çalışmalarımız bir süredir devam ediyor. Askeri proje inşa etmesek bile CEMRE olarak bu disiplinde ve bu niteliklere haiz bir tersane olmak istiyoruz.

-Sipariş defteri nasıl? İleriye dönük projeler hakkında bilgi alabilir miyiz?

-Şu anda teslim bazında 2018 sonuna kadar işimiz var. CEMRE olarak bu güne kadar kriz ortamlarına nazaran krizi hiç yaşamadık diyebilirim. En zor dönemde 2010 yılında Haliç Köprüsünün çelik inşasını yaparak alternatif iş yarattık kendimize. Bu proje bizim için çok iyi bir tecrübe oldu hem tersanemizi böylesine zorlu bir dönemde 2 vardiya çalıştıracak kadar meşgul ettik hem de bambaşka bir pazarda tecrübe sahibi olduk. Bu köprüyü yaparak bu tip projelerin tersanelerde inşasına öncülük yapmış olduk. Ondan sonra 3. Boğaz Köprüsü ve Körfez Geçiş Köprüsü inşaları tersanelerde yapıldı. Şimdi Çanakkale Köprüsü de muhtemelen yine tersanelerde yapılacaktır.

-Afrika pazarı hakkında ne düşünüyorsunuz? Girişiminiz var mı?

Bu sene başında Sayın Cumhurbaşkanı ile birlikte organize edilen bir iş heyeti gezisine iştirak etmiş idik. Açıkçası ben çok fazla bir potansiyel göremedim. Benim gördüğüm ancak gelen hibe paralar ile yapılacak projeler varsa gerçekleşebilir. Diğer türlü barter usulü bir yatırım düşünülebilir. Yap işlet devret projeleri yapılabilir orada. Zaten Cumhurbaşkanımızın tavsiyesi de bu yöndeydi. Ama bizim için çok uygun görülmüyor.

-Sizin eklemek istedikleriniz?

Cemre Tersanesi olarak gemi inşa standartlarımızın dünyanın pek çok yerinde tanınmasını hedefliyoruz bunun için de fiziksel yatırımlardan da çok insana yatırım yapmanın öneminin bilincindeyiz. Dolayısıyla tersanede her bölümde kendi alanında donanımlı tutkulu genç arkadaşlar yetiştirmeye gayret gösteriyoruz. Zira mottomuz da "Young Experience" (Genç Tecrübe)

Teşekkür ederiz.

Editör: TE Bilişim