Başbakan Binali Yıldırım, "Vatandaşın patron olduğu yerde tek adam olmaz. 5 yıllığına sizi seçiyor vatandaş, 5 yıl sonra iyi yaptıysanız bir daha seçiyor, 10 sene. Devamı yok. Tek adamlıkta 10 sene mi olur? Kılıçdaroğlu tek adam asıl. 7 senedir kaybediyor devam ediyor. Hiç değişmiyor" dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, İzmir Konak Meydanı’ndaki Saat Kulesi’nin önünde gerçekleştirilen Habertürk-Bloomberg ortak yayınında ‘Türkiye’nin referandumu; Gençler Başbakana Soruyor’ programına katıldı.

“Kılıçdaroğlu kendin için çalış da iktidara gel”

Moderatör Didem Arslan Yılmaz’ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde başbakanın olmamasına rağmen yoğun çalışmasının gerekçelerini sorması üzerine Başbakan Yıldırım, “Kılıçdaroğlu da diyor ki ‘Biz Binali bey için çalışıyoruz.’ Niye benim için çalışıyorsun, kendin için çalış da iktidara gel. Ben Başbakan olarak eğer temsil ettiğim makamdan vazgeçiyorsam bunun bir anlamı var. Yaşadığımız olaylar en son 5 Temmuz bu değişikliğin şart olduğunu ortaya koydu. Türkiye’nin mutlaka kuvvetli bir iktidar olması lazım. Çünkü içerden ve dışarıdan gelecek tehditlere karşı dimdik durabilsin” dedi.

“Ahmet Necdet Sezer ile çok sorunlar yaşadık ama yutkunduk”

Bazı vesayet odakları ile sıkıntılar yaşadıklarını belirten Yıldırım, “Biz Ahmet Necdet Sezer ile çok sorunlar yaşadık. Ama yutkunduk yutkunduk aman kriz çıkmasın diye hep alttan aldık. Ne oldu yapmamız gerekenlerin 3’te birini ancak yapabildik, 3’te ikisini engellediler. Ben bakanım bir tane genel müdür yardımcısı değiştireceğim başbakan imzalıyor, cumhurbaşkanına gönderiyor cumhurbaşkanı imzalamıyor, geri gönderiyor. Bir tane genel müdür yardımcısı ve o genel müdür yardımcısı kararnamesi döndükten sonra benim karşıma geçti sırıtarak ‘Naber Bakan bey’ dedi. ‘Benim patronum cumhurbaşkanı sen değilsin’ demektir bu. Vesayet odağı bir bu anayasanın kendisi. Bu anayasa darbeden sonra kurulmuş ve insanlar sorgulayamamış bile. Bu anayasa yüzde 93 ile kabul edildi. Yüzde 7’si hayır verdi. Niye başta silahlı adamlar var, sıkıysa itiraz et. Kılıçdaroğlu da diyor ki ‘Ben de hayır oyu verdim.’ Güzel, işte biz şimdi hayır verdiğin anayasayı değiştiriyoruz. Şimdi evet vermesi gerekir. Ben koltuk meraklısı değilim memleket meraklısıyım” diye konuştu.

“Parlamenter sistem değil bizim ki darbe sistemi”

Parlamenter sistem ile başkanlık sistemi arasındaki farkı anlatan Başbakan Yıldırım, “Özal dönemi 1980-1992 tek başına iktidar. Büyüme oranı yüzde 5.1, dünyada oran 2.9, neredeyse 2 katı büyümüş çünkü tek başına iktidar. 1992-2001 arası dünya ortalaması yüzde 3, bizim büyümemiz yüzde 2.2. Dünya ortalamasının da altına gitmişiz. 28 Şubat olmuş, koalisyonlar olmuş, 2001 krizi gelmiş. Sonra AK Parti gelmiş, dünya ortalaması 2.9, AK Parti iktidarında büyüme 5.95 iki katını bulmuş. Parlamenter sistemde de var ama süreklilik lazım Türkiye’ye. 1 kazanacak, bir sonraki dönem kazandığını kaybedecek. Tekrar kazanacak, tekrar kaybedecek. Sonunda mehter gibi bile olmuyor. Orada iki ileri, bir geri elde bir kalıyor. Bunda bir ileri, iki geri. Eğer Türkiye 1992’den bu tarafa tek parti iktidarı ile yönetilseydi, Türkiye bugün 3 kat büyümeyecek 5 kat büyüyecekti. 220 milyar dolardan, 800 milyar dolara çıktık. Vatandaş seçerken hükümeti seçecek. Bu sistemde hükümeti seçmiyorsun. Başbakan’ın kim olacağını bilmiyorsun. Sadece milletvekili seçiyorsunuz, partilere oy veriyorsunuz. Sonra Ankara’da pazarlıklar başlıyor. Tek başına iktidar olabilecek oyu alamadıysa pazarlıklar başlıyor. Eğer tek parti oy alamadıysa. Hatırlayın 5,5 ay hükümet kurulamadı. Parlamenter sisteme benzemiyor bizimki. Bizim ki darbe sistemi. Darbeyi yapanlar bir anaysa yaptılar, parlamenter sisteme göre yaptılar. Ama cumhurbaşkanına başbakandan fazla yetki koydular. Başbakanın sorumluluğu var cumhurbaşkanın sorumluluğu yok. Cumhurbaşkanın yetkileri fazla, başbakanın yetkileri daha az. Peki bu sistemde nasıl yol alacağız. Biz diyoruz ki birinden biri olsun. Tersine dönemeyiz” diye konuştu.

“Cumhurbaşkanı başka meclis başka partiden olursa”

‘Güçlü bir yürütme olacak, ama sistem cumhurbaşkanı başka partiden meclisin çoğunluğunu başkan parti sağlarsa o zaman cumhurbaşkanı ve meclisteki parti arasında çatışma olmaz mı’ sorusuna karşılık Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:

“Bu olabilir halkın tercihidir. Belediyelerde de oluyor, mesela Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li ama meclisi AK Parti üyeleri daha fazla. Sıkıntı yaşıyor madem niye bırakmıyor? Uzlaşacak. Bu sistem uzlaşmayı gerektiriyor. Bizim milletimiz genelde işi baştan sağlama alır. Diyelim ki oldu. Ben söyleyeyim. Şimdi ilk defa bu sistem vatandaş iki seçme hakkına sahip; bir meclisi seçiyor bir de cumhurbaşkanını seçiyor. Yeni sistem kuvvetler ayrılığını keskin çizgilerle belirliyor. Mevcut sistemde o yok. Mevcut sistemde hükümet meclisten çıkan hükümet meclisin tepesine çöküyor, istediğini yaptırıyor. Meclis bir anlamda hükümetin emrinde. Bunda öyle değil. Diyelim ki anlaşamadılar. Diyor ki cumhurbaşkanı bana yetki verdin. Ne zaman anlaşmazlık olur; Bir kanun çıkarırlar, filanca işi iptal ediyoruz. Bu kanuna karşı cumhurbaşkanının anayasa mahkemesine götürme yetkisi var. Anayasa Mahkemesi de bakıyor iptal ediyor veya tamam diyor. Başka bir araç da var. Cumhurbaşkanı diyebilir ki ‘Ben seçime gidiyorum.’ Yalnız bu önemli bir karar, çünkü mecliste otomatik seçime gidiyor. Aynı belediye meclis seçimleri gibi. Şimdi kendisini seçime götürecek bir karara karşı, meclis ne yapacak? Anlaşacak, uzlaşacak. Aynı hakkı meclise de veriyor.”

“Eskiden milletin seçmediği sembolik cumhurbaşkanıydı”

‘1982 Anayasasında Cumhurbaşkanın meclisi fesih yetkisi sınırlandırılmış, ancak yeni anayasada cumhurbaşkanının meclisi fesih kararına karşı bir sınırlama yok’ sözleri üzerine Başbakan, “Evet istediği zaman bu kararı alır. Ama o günün cumhurbaşkanını millet seçmiyordu. Milletin seçmediği sembolik cumhurbaşkanı. Şu ‘iyi adam onu cumhurbaşkanı yapalım.’ Temsil makamı icra makamı değil. Ama bugün cumhurbaşkanı en fazla oy alacak partiden daha fazla oy almak zorunda” ifadelerini kullandı.

“Biz Amerika’yı kopyalamak zorunda değiliz”

ABD’deki başkanın karar alırken senatoya danışmasına rağmen Türkiye’deki sistemde cumhurbaşkanına sınırsız yetkiler verildiğini yönündeki soruya ilişkin Başbakan Yıldırım, “Her ülkenin stili var. Biz devlet geleneğinden geliyoruz. Selçuklu, Osmanlı. Dünyada esaret altına girmeyen iki ülkeden biri Türkiye. Bizim tarihimiz binlerce yıl geriye gidiyor. ABD’yi kopyalamak zorunda değiliz. Ben sizin dediğinizi anladım. Başkan’a çok mu yetki veriliyor? Önüne kimse geçemeyecek, astığı astık, kestiği kestik. Böyle bir şey yok. Okumuyorlar, millete de anlatmıyorlar. Cumhurbaşkanı’nın görevi ülkeyi yönetmek. Meclis’in görevi yasa çıkarmak. Yasayı gençlerin bir ihtiyacı var diye çıkartacak mesela. Bu yasayı Meclis’in çıkartma yetkisi var. Cumhurbaşkanı’nın bununla ilgili yetkisi yok. Kanun yapma yetkisi Meclis’in, o kanuna göre işleri yerine getirmesi Cumhurbaşkanı’nın. Cumhurbaşkanı bu işlerini kararname ile yapacak. Tıpkı şimdiki sistemde olduğu gibi. Başbakan var, Bakanlar Kurulu ve Bakanlar Kurulu kararı var. Yönetmelik var, tüzük, Başbakanlık Genelgesi var. Bunların Meclis’le işi yok. Türkiye’nin bir bölgesinde salgın hastalık var, karar alacaksın müdahale edeceksin. Anayasada kanunla yapılması öngörülen konular asla Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin yetkilerine dahil değildir” dedi.

“İzan ölçü yok bunlarda”

Yeni sistemde cumhurbaşkanının ‘özgürlükleri genişletme istiyoruz, ben karar verdim genişletiyorum veya kısıtlıyorum’ demek gibi bir yetkisi olmadığını dile getiren Başbakan Yıldırım, şunları söyledi:

“Bu cumhurbaşkanın yapacağı iş değil, bunu meclis yapacak. Anayasa’da kanunla yapılması öngörülen konular asla cumhurbaşkanlığı kararname yetkilerine dahil değildir. Bir konuda kanun çıkmışsa aynı konuda cumhurbaşkanı kararname çıkarsa geçerli olan kanundur. Buna rağmen inat etti kararnameyi uyguladı. O zaman yargıya Anayasa Mahkemesine gidiyor. Hukuki denetim var. Cumhurbaşkanı bakanları atar, büyükelçileri, üst düzey devlet yöneticileri, müsteşarları, valileri kaymakamları atar. İş yapacağı ekibini tayin eder. Bunu yapmasın mı? Bir önceki dönemde 35 bakanlık var indirir 14’, adlarını değiştirir. Türkiye’nin ihtiyacına göre yeni bakanlıklar kurabilir. Bunlar diyor ki ‘Bir kararname ile anaysa rafa kalkar.’ Yav izan ölçü yok bunlarda. Efendim ‘Bir kararname ile Türkiye eyaletlere bölünür, kahveleri kapatır, muhtarlıkları kapatır’ diyorlar. Abuk subuk şeyler.”

“Cumhurbaşkanına meclis karşı gelebilecek mi?”

“Cumhurbaşkanı partinin genel başkanı olması dolayısı ile meclis üzerinde bir tahakkümü olacak, yargıyı da şekillendirecek. Meclisin karşı gelmesi için milletvekili çoğunluğunu bulması gerekiyor. Partinin genel başkanı orda, milletvekili ya bir daha aday göstermeyecekse diye milletvekili itiraz edebilir mi cumhurbaşkanına?” sorusu üzerine Başbakan Yıldırım şunları kaydetti:

“Şu andaki sistemde aynı değil mi AK Parti çoğunlukta değil mi? Cumhurbaşkanı da AK Parti’den seçilmiş. Öyle bir arıza olsa bugün olur. Bugünden daha kötü bir şey olmaz. Türkiye hukuk devletidir. Anayasa vatandaş ile devlet arasında hak ve ödevleri belirler. Dolayısıyla vatandaşın yetki verdiği kişiler o sözleşmeye göre hareket etmezse vatandaş gereğini yapar. İktidarın mecliste şu anda baskısı var. Ama yeni sistemde bu kalkıyor. Yeni sistemde kanun tekliflerini milletvekili verecek hükümet veremeyecek. İktidar partisi dışında verilen tekliflerin yasalaşma şansı yok şimdi. Milletvekillerin yetkiler ve gücü artıyor.”

“Cumhurbaşkanı hayırcıları kucaklayacak mı?”

Bir öğrencinin ‘Cumhurbaşkanı referandum sonunda hayırcıları aynı şekilde kucaklayabilecek mi” sorusu üzerine Başkan Binali Yıldırım şöyle yanıt verdi:

"Cumhurbaşkanı yüzde 52 oy aldı seçildi, geriye yüzde 48 kaldı ama herkesin cumhurbaşkanı. Ben AK Parti’nin Genel Başkanı ve Başbakan’ım. Beni desteklemeyenlerin başbakanı değilim diyebilir miyim? Cumhurbaşkanı da öyle. Seçilinceye kadar partilisin, seçilince rozet çıkar, hizmet başlar. Tersini yaparsan bir daha seçilme şansın olmaz. Yetmez, cezai sorumluluğu var, süreç başlar cezalandırılırsın. Hukuk devletinde her şeyin tedbiri var. Yeter ki hukuk devleti kurallarından sapmayalım."

“Sosyal medyada ölçüyü doğru koyun”

Gençlere sosyal medya konusunda tavsiyelerde de bulunan Başbakan Binali Yıldırım, “Ölçüyü doğru koyun, hakaret etmeyin, aşağılamayın, nefret suçu işlemeyin. Hukuk içerisinde nezaket kuralları içerisinde istediğiniz her şeyi söyleyin herkese ama istediğini söyleyen istemediğini işitir. Her şeyi söyleyin ama size yapılırsa nasıl davranacaksınız karşınızdaki de aynı davranışı yapacaktır Hukuk karşısında haksız duruma düşmeyin. Sosyal medyayı doya doya kullanın, eleştirilerinizi de yapın ama suç işlemeyin. Sosyal medya sorumsuz medya değildir” ifadelerini kullandı.

“Gençler 18 yaşında seçimle gelinen her yere gelebilirsiniz”

Gençlerin siyasetin içinde olması siyasetin nasıl yönünü değiştirecek” soruya da Başbakan Binali Yıldırım, “Gençler siyasete enerji kazandırır, durağanlığı ortadan kaldırır. Bizde tecrübe, sizde enerji var. Tecrübeyle enerji bir araya gelecek ve ülke kazanacak. Mevcut sistemde çok isteseniz de 25 yaşını dolduruncaya kadar beklemek zorundasınız. Ama en azından önünüzdeki engel kalktı. Yarışa başlayabilirsiniz. Seçimle gelinen her göreve talip olabilirsiniz. Sadece milletvekilliği zannediyorlar. 18 yaşında seçimle gelinen her yere aday olabilirsiniz. Onun için sizin yarış için önünüzdeki engeli kaldırıyoruz. Sonrası sizin kabiliyetiniz. Kimse durduk yere haydi gel milletvekili ol demez" şeklinde yanıt verdi.

“Tek adamlıkta 10 sene mi olur?”

‘Cumhurbaşkanı aynı zamanda parti genel başkanı olacağı için Meclis üzerinde baskısı olabilir mi? İstediği yasayı gönderir Meclis’e, hem yürütme hem yasama elinde olur bu da tek adamlığa yol açılır. Gerçekten böyle bir şeyle karşılaşabilir miyiz?’ sorusunu ise Başbakan Yıldırım şöyle yanıtladı:

"Şu anda AK Parti tek başına iktidar. O dediğiniz olacaksa bu sistemde olur. Çünkü millet Başbakan’a ayrı yetki vermiyor. Meclis’e oy veriyor. Meclis’ten Başbakan çıkıyor. Dolayısıyla iktidar partisinin zaten elinde Meclis. İktidar partisinin dediği her şey olur. Onun dışında hiçbir şey olmaz. Biz bu sistemi değiştiriyoruz. Meclis’in gücü artsın, denetleme, yasama yeri olsun. Yürütmeye de ayrı yetki verilsin. Güçler ayrılığı kesinkes ayrılıyor. Cumhurbaşkanı yasa ihtiyacı varsa, yasa ihtiyacını bile kendisi istemeyecek. Milletvekilleri yasa teklifi verirse yapacak. Vatandaşın patron olduğu yerde tek adam olmaz. 5 yıllığına sizi seçiyor vatandaş, 5 yıl sonra iyi yaptıysanız bir daha seçiyor, 10 sene. Devamı yok. Tek adamlıkta 10 sene mi olur? Kılıçdaroğlu tek adam asıl. 7 senedir kaybediyor devam ediyor. Hiç değişmiyor. Şimdiki sistemde cumhurbaşkanının dünya kadar yetkisi var, cezai sorumluluğu yok. İstediğini yapsa sadece vatan ihanetten sorgulanabiliyor. Öyle de bir suç yok zaten soyut bir şey. Biz bunu değiştiriyoruz. Cumhurbaşkanı hem yetkili, hem de sorumlu. Yetki kullanıp sorumsuz olmak çok tatlı bir iştir. Çok insan ister."

“Kolay yargılanma iş yapmamayı gerektirir”

Yeni sistemde cumhurbaşkanının kolay yargılanamayacağı yönündeki soruları Başbakan Yıldırım, "Kolay yargılanma iş yapmamayı getirir. Yargılanma korkusu aklınızda olursa iş yapabilir misiniz? Kaybedilen zamanın hesabını kim verecek? Yetki verdiğiniz insana güveneceksiniz. Güveninizi istismar edip kötüye kullandığını görünceye kadar. Ben partiliyim memleketin görevlerini yapmıyor muyum? Cumhurbaşkanı’nın çok yetkisi var ama sorumluluğu yok. Yeni sistemde Başbakanlığı Cumhurbaşkanlığında birleştirdiğimiz için kaldırılmış makamın sorumluluğu ile cumhurbaşkanınınkini karşılaştırmamız yanlış” diye yanıtladı.

“Onlar eleştiriyor, biz ’e’leştiriyoruz"

Moderatör Didem Aslan Yılmaz’ın muhalefet partililerinin yeni sistemi eleştirilerini sıralaması üzerine Başbakan Yıldırım, “Herkesin eleştirmeye hakkı var. Bizde ‘e’leştiriyoruz. Onlar eleştiriyor, biz ’e’leştiriyoruz". Biz teknolojiyle uğraşıyoruz onlar eleştirmekle uğraşıyor. Onlar eleştiriyor, biz ’e’leştiriyoruz, e-devlet yapıyoruz. Türkiye hukuk devleti. Herkes kendi alanında yürümeli. Yoksa ya darbe girişimi oluyor, ya da hepsini kulağından tutup cezalandırıyorsun” dedi.

“Rakam açıklamak oy verecek olanlara saygısızlıktır"

Referandumda oy kullanacak kararsızların olmadığına işaret eden Başbakan Binali Yıldırım, "59 milyon oy kullanacak insan var. Getirdiğimiz şeyi doğru anlatmakla mükellefim. Rakam açıklamak oy verecek olanlara saygısızlıktır. O bir dayatmadır, yönlendirmedir. Bu da vatandaşa karşı hadsizliktir. Vatandaş kararını rahatça versin, istediği oyu versin. Biz anlatacağız, ’Hayır’ diyenler anlatacak. Sonunda insanlar geleceği oylayacak. Türkiye bundan sonra yönetim sisteminde nasıl gidecek? Karma sistemle, ne olduğu belli olmayan darbe kalıntısı sistemle Türkiye 2023 Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün muasır medeniyetler hedefine gidecek mi, patinaj yapıp duracak mı, yoksa güçlü iktidarla her türlü iç dış tehditlere karşı dimdik duran, sürekli ekonomisi büyüyen ülke olarak yoluna devam edecek mi?" dedi.

“Sen İzmir Marşını biliyor musun demek lazım o adama”

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Konya milletvekili Hüsnü Bozkurt’un söylemlerine ilişkin yaptığı açıklamayı “Laf söylendikten sonra kıymeti yok ki” şeklinde değerlendiren Başbakan Yıldırım, CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt’un sözleri hatırlatarak, “Bu ne nefret ya. Yani İzmir’de biz denize kim döktük. Bu ülkeyi işgal edenleri. Evet verenler bu ülkeyi işgal edenlerden daha mı kötü? ‘Nasıl Yunanı döktüysek işte evet çıkanları da denize dökeceğiz’ diyor. Bak bak bak, densizlik. Lafın nereye gittiğinden haberi yok adamın. O adama sormak lazım sen ‘İzmir marşını biliyor musun?’ Okusa bilse bunları söylemez. Sen kimi düşman görüyorsun kardeşim. Bu ülkenin vatandaşı evet de verir hayır da verir” diye konuştu.
Kaynak: iha