Denizcilik Müsteşarlığı İzmir Bölge Müdürü Selçuk Sert’ten GSK personeline övgü: "Bölgemizdeki uzman kadro dünyanın hiçbir yerinde yok"

Selçuk Sert, “Önceki yıllarda Türkiye’nin elinde bir uzman kadrosu yoktu. Böyle olunca da Türk bayrağını denetleyen ülkeler ‘tek kale maç’ yapıyordu. Zamanla onlardan daha çok yetişmiş, genç bir uzman kadrosu oluşturduk. Yılda 1200 gemiyi denetleyen sörveyörlerimizin, bazı gemilere de birkaç kez çıktığı düşünülürse, 3 binli rakamlara ulaştığını söyleyebiliriz. Bu da kısa zamanda çok büyük deneyim anlamına gelir. Bu iddialı bir söz olacak ama, şu anda İzmir Bölge Müdürlüğü’nün elindeki 40 civarındaki uzman kadro, dünyanın hiçbir yerinde yoktur” diyor.   

Türkiye, maküs talihi haline gelen ‘kara liste’ illetinden önümüzdeki yıl kurtulacak gibi gözüküyor. Paris MOU değerlendirmelerinde son 3 yılın verileri dikkate alındığından; İdare, armatör ve gemiadamının hassasiyetleri 2007’de ülkemizi ‘gri liste’ ile tanıştıracak. Önceki yıllarda nitelikli Gemi Sörvey Kurulu (GSK) uzmanına sahip olmadığımızdan Türk bayraklı gemileri denetleyen ülkelerin ‘tek kale maç’ yaptıklarının altını çizen Denizcilik Müsteşarlığı İzmir Bölge Müdürü Selçuk Sert, “Bu iddialı bir söz olacak ama, şu anda İzmir Bölge Müdürlüğü’nün elindeki 40 civarındaki uzman kadro, dünyanın hiçbir yerinde yoktur” diye konuştu.    

Tutulan gemi sayısının düşürülmesine karar vermeyi,  ‘kilolu bir insanın, kilolarından kurtulmaya karar vermesi’ şeklinde ifade eden Sert,  “Meselenin iki boyutu var. Çünkü, her tutulan gemi navlun, itibar ve fiyat kaybı demektir. İkinci ve en önemli olan ise, Türk bayrağının itibar kaybıdır ki, bu da maddi değer ile ölçülemez. Tutulan gemi sayımızın düşürülmesine karar vermek demek, fazla kilolu bir insanın kilolarından kurtulmaya karar vermesi anlamına gelir. Bu çok disiplinli, ısrarlı ve uzun süreli bir çalışma demektir. Listeler Paris MOU tarafından üç yıllık süreçte değerlendiriliyor. Bizim şu anki tutulma sayımız 45 ama, çalışmalarımızın amacına ulaştığını ve ortalama 50-60 seviyelerinde 2007’de ‘gri liste’ye geçeceğimizi söyleyebilirim. Bu sayının 0’a düşmesi de mümkün değil. Çünkü, bugün en denizci ülkelerin dahi gemileri tutuluyor” dedi.  

15 İtalyan gemisi tuttuk

İtalya’nın Türk gemilerini bilinçli olarak tuttuğu söylentilerine de yanıt veren Sert, şöyle devam etti: “Biz, bölgemizde geçen yıl yaptığımız denetimlerde 15 İtalyan gemisi tuttuk. Tabi ki, bunu haksız nedenlerle yapmadık. Ancak nasıl ki, İtalya’ya bir Türk gemisi gittiğinde denetim önceliği gemimize veriliyordu. Biz de, bölgemize gelen İtalyan gemilerine denetim önceliğini verdik. Bu mütekabiliyet esasına dayanan doğal bir reflekstir. Özellikle bölgemizdeki yabancı bayraklı gemilerin denetimine de ağırlık verdik. Burada ‘bizim de artık çok kaliteli bir uzman kadromuz var, gemilerinizde sizin de göremediğiniz eksiklikleri bulabiliyor’ mesajını vermek istedik. İzmir Bölge Müdürlüğü olarak, 2004 yılında 139 gemiye PSC (Port State Control)=(Liman Devleti Kontrolü) yapmışken, 2005’te bu sayıyı 731 gemiye çıkardık. Ve bu gemilerden 230’unu çeşitli nedenlerdeki eksikliklerden dolayı tutmak zorunda kaldık. 2004’te tuttuğumuz gemi sayısının 23 olduğunu düşünürseniz, aradaki farkı daha net olarak ortaya koymak mümkün olabilir.  Bunun dışında ülkemizden yurtdışına giden yaklaşık 500 gemiye de ön sörvey yaptık. Yani uzmanlarımız yılda 1200 gemiyi denetler duruma geldiler. Bu durumu yöneticinin başarısı şeklinde açıklamak haksızlık olur. Çünkü, daha önceleri Türkiye’nin elinde bir uzman kadrosu yoktu. Böyle olunca da Türk bayrağını denetleyen ülkeler ‘tek kale maç’ yapıyordu. Zamanla onlardan daha çok yetişmiş, genç bir uzman kadrosu oluşturduk. Yılda 1200 gemiyi denetleyen sörveyörlerimizin, bazı gemilere de birkaç kez çıktığı düşünülürse, 3 binli rakamlara ulaştığını söyleyebiliriz. Bu da kısa zamanda çok büyük deneyim anlamına gelir. Bu iddialı bir söz olacak ama, şu anda İzmir Bölge Müdürlüğü’nün elindeki 40 civarındaki uzman kadro, dünyanın hiçbir yerinde yoktur.”   

16 gün süren işlem 1 güne indirildi

“Ulaştırma Bakanlığı ve Denizcilik Müsteşarlığımız, olaylara denizci penceresinden bakıyor. Dolayısıyla biz de çalışmalarımızı onların belirlediği hedef ve stratejiler doğrultusunda yürütüyoruz” diyen Selçuk Sert, faaliyetlerini anlatmayı şu sözlerle sürdürdü: “Öncelikli hedefimiz, ‘sevimli yüzümüz’ hizmet ve ‘sevimsiz yüzümüz’ denetimin kalitesini artırmak olacaktır. Yapılan çalışmaların sonuçlarını da alıyoruz. Örneğin, eskiden 16 günde yapılan gemi adamı işlemleri, aynı mevzuat ve aynı kanunla 1 günde tamamlanabiliyor.  Eskiden Fethiye, Marmaris, Bodrum’da ikamet edenler işlemlerini burada yaptırıyordu, şimdi biz uzmanı göndererek, işlemi yerinde yaptırıyoruz. Gezi teknelerini çok sıkı denetliyoruz, bu nedenle ciddi bir kaza yaşanmadı, bunların hepsi birer sonucu ifade eder. Biz, bu sonuçlara İdare’nin bize gösterdiği yoldan ilerleyerek hizmetin kalitesini artırarak ulaştık. Bölgesel olarak 3 şeyi iyi yaptığımızı düşünüyorum. Birincisi insan kaynaklarımızı iyi kullanıyoruz, iyi bir takım oluşturduk. İkincisi ise, kurumiçi ve kurumdışı ilişkilerde merkez birimlerle iyi bir diyalog içinde olmamız bazı sonuçları daha hızlı almamızı sağladı. Üçüncü olarak da maddi kaynaklarımızı daha iyi kullanarak fiziki şartları daha bayındır hale getirdik. Bugün İzmir, Aliağa ve Foça limanları bir banka standartlarında hizmet vermektedir. Ödenek konusunda bir sıkıntımız yok  Kaynakları doğru kullandığınıza inandırırsanız, bütün kapılar açılıyor sizlere.”

74 balık çiftliğinin 72’si koordinatlarında değil

Asli görevleri arasında olmadığı halde, bölgenin konumu gereği müdahil oldukları projelerden de söz eden İzmir Bölge Müdürü Sert, son yıllarda bir kavram kargaşası haline gelen kültür balıkçılığına da değindi. “Türkiye’nin 8400 kilometrelik bir sahil şeridi var, ancak kültür balıkçılığının 2/3’lük kısmı bu bölgede yapılıyor. Yani paramızı sadece bir cebimize toplamışız, diğeri ise boş” sözleriyle yaşanan çarpıklığı gözler önüne seren Selçuk Sert, şöyle devam etti: “Bizim bölgemizde de kültür balıkçılığının önemli bölümü Güllük civarına toplanmış. Mevcut kültür balıkçılığı yapılan yerlerin koordinatlarını Sahil Güvenlik Komutanlığı ile inceledik ve 74 balık çiftliğinden 72 tanesinin koordinatlarında olmadığını tespit ettik. Bu verileri, mevcut durumun sürdürülebilirliğinin mümkün olmadığı kaygılarımızı da ekleyerek, Tarım ve Kültür Bakanlığı’na ilettik. Yeni balık üretme çiftliği izni vermemelerini ve mevcutları da gerçek koordinatlarına çekmelerini ya da kapladıkları alanları yasal hale getirmelerini talep ettik. Bu konuda mutabakat sağladık ve son 1 yıldır Muğla ilinde yeni bir izin verilmedi. Bu çalışmalar tabii ki, birtakım kişilerin hoşuna gitmiyor yatırımı, istihdamı engellediğimizi düşünüyorlar. Çok yıpratıldığımız halde, bu çalışmalarımızı ısrarla sürdüreceğiz. Daha sonra Aydın ve İzmir’de de benzer çalışmalar yaparak, balık çiftliklerinin mevcut durum ve profilini tanımladık. Bu konuda Tarım Bakanlığı’na ciddi katkılarımızın olduğunu düşünüyoruz. İkinci önemli sorunumuz ise, yıllarca çözülemeyen kaçak ahşap iskeleler sorunudur. Bunlarla ilgili tespitler de yaparak, oluşturduğumuz veri datalarını yerel idarelere teslim ederek, cezai müeyyideler uygulanmasını sağladık.”

8 ayda tam teşekküllü liman yapıldı

Sektörel bazda yaşanan gelişmelerde Denizcilik Müsteşarlığı’nın payının da teslim edilmesi gerektiğini belirten Selçuk Sert, Bölgesel gelişmelerde de, kurumlarının önemli katkıları olduğuna dikkat çekti. İzmir ve Kuşadası’nın kruvaziyer turizminden aldığı payın artması; bölgenin gurur kaynağı olan Arkas’ın sağlıklı ve hızlı büyümesi ile 8 ayda oluşturulan Güllük Limanı’nı ilk akla gelenler arasında sayan İzmir Bölge Müdürü Selçuk Sert, özellikle Güllük Limanı’nın önemine dikkat çekerek, “Yatırımcıya verilen boş bir araziden 8 ayda iskelesi, arka alan tesisleri, hatta yolu ile bir değer oluşturulması sağlandı. Türkiye, tek kuruş harcamadan bir limana sahip oldu. En önemlisi de Güllük kurtuldu. Çünkü, bölgede feldispattan dolayı yıllardır turizm ölmüştü, bir anda arazi fiyatları 3’e, 5’e katlandı. Şu anda kamyonlardan kurtulan eski limanın yat turizmine açılabilmesi için projeler geliştiriliyor. Kapasite de arttığı için eskiden demirli gemilerin limana yanaşmak için bekledikleri Güllük’te, liman gemi bekler hale gelmiştir. O bölgede ihraç edilen feldispatın tamamı bu bölgeden ihraç edilebilir hale geldi. Çünkü, aynı anda 4 gemi birden yanaşabiliyor. Bu riski üstlenip, projeyi oluşturabilecek öngörüye sahip olan Ulaştırma Bakanlığı’nı çok ciddi değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.  

“Ege ve Akdeniz’de tersane olmaması büyük eksiklik”

Bölgede bir tersane yeri ve havuza büyük ihtiyaçları olduğunu vurgulayan İzmir Bölge Müdürü Selçuk Sert, bölgedeki gemi hareketinin yoğunluğuna dikkat çekerek şöyle konuştu: “Bölgeye baktığımızda 10 bin gemi hareketine yaklaşan çok ciddi bir potansiyel bulunuyor. Diğer yanda Yunanistan’ın 10 bin gemilik filosu var. Bu gemiler, Türkiye’de bir havuzlama yapacaksa, Çanakkale Boğazı’nı geçmeleri gerekiyor. Bir gemi için boğaz geçerek havuzlamaya gitmesinin maliyeti büyüktür. Ege’de ve Akdeniz’de bu hizmeti verecek bir tersane bulunmuyor. Bu eksiklik bizzat Ulaştırma Bakanımız tarafından görülerek, Çandarlı’daki liman yerinin bir kısmının tersane olarak ayrılmasına karar verildi. Çandarlı Limanı, Türkiye’nin geleceği için önemli bir liman ancak, şahsi kanaatim kısa vadede ne kamunun ayıracak bir kaynağı var; ne de oraya ciddi bir yatırımcı çıkabilir. Tersanenin ise, hem yatırımcısı, hem müşterisi, hem de istihdam gücü var. Öte yandan tersane ve liman biribirini olumlu etkileyen unsurlardır. Çandarlı’da bırakın yeni inşayı, onarım tersanesinin ve havuzunun olması bile yeterli. Çünkü, hemen yanımızda gemilerini onarım için Rusya, Çin, Bulgaristan gibi ülkelere gönderen bir Yunanistan örneği var. Bu kadar yakın mesafede gemi Aliağa’da yükünü boşaltıp, Çandarlı’ya havuza gider; havuzdan sonra da yükünü alır gider. Bu, armatör için çok önemli bir avantajdır. Çandarlı liman alanının bir bölümünün tersane olarak ayrılmasına karar verildi. DLH da, mevcut projeyi revize ederek imar planlarının onaylanma aşamasına gelmiş durumda.”

“1 milyar dolar gelir getiren mavi turu baltalamayalım”

Boyutlarını birçok kimsenin bilmediği, mavi tur yapan teknelerin ülke turizmine yaptığı ciddi katkıyı gözler önüne seren Selçuk Sert, “Onar yataklı 3 bin tekneden kişi başına 100 dolar diye hesaplarsak, 100 günlük bir sezonda sadece yatak parası olarak alınan 300 milyon dolarlık bir hacim var. Teknik amortismanını ve karada harcadığını da sayarsak, yıllık 1 milyar dolarlık bir değeri ifade eder. 1 milyar dolar, sadece iç piyasaya yönelik bir tüketim. Bu, Türkiye’nin kruvaziyer turizminden aldığı gelirin 5 katı demektir. Sektör için gerekli olan da, hiçbir şey yapmamak, çünkü hiçbir şey yapmayınca sektör devam ediyor. Ancak, biz bir şey yaparak bu sektörü öldürmeye çalışıyoruz. Güzelim koylarımıza, günlük her şey dahil 10 dolara hizmet veren oteller yapıyoruz. İklim şartları, ulaşım, kıyıdaki tarihi değerleri bakımından aynı formatta başka hiçbir ülkede bu değerde koyları bulmanız mümkün değil. Yunanistan ve Hırvatistan’ın Bodrum guletini yapma çabaları var. Bu bakımdan guleti ve mavi yolculuğu marka olarak tescil ettirmemiz lazım. Koylarla ilgili hangi teknenin girebileceği, hangi teknenin nereye demirleyebileceği; hatta hangi koylara karadan yol açılacağına ilişkin bir mevzuata ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.

Gemi Denetim Kurulu (GDK) Başkanı Durmuş Ünüvar: "Yetki devri, işlem sürelerini kısalttı"

Çoğunlukla hepimizin şikayet ettiği ‘Mevzuat Hazretleri’ne çok güzel bir çözüm getirmiş Denizcilik Müsteşarlığı İzmir Bölge Müdürlüğü. Bu çözümü de, Selçuk Sert’in her fırsatta sitayişle dile getirdiği uzmanların başındaki Gemi Denetleme Kurulu (GDK) Başkanı Durmuş Ünüvar, şu sözcüklerle açıklıyor: “İşleyişi mümkün olduğunca hızlandırmaya çalıştık. Özellikle bize teknelere yönelik tonilato ve denize elverişlilik sörvey talepleri  gelmektedir. Taleplerin hangi dönemde yoğunlaştığı ile ilgili yaptığımız araştırmalarda en çok talebin yaz aylarında olduğunu gördük. Mevzuat gereği, belli büyüklükteki teknelerde taleplerin bölge müdürlüğüne yapılması gerekiyor. Fethiye’desiniz ve 4 metrelik bir sandalınız için tonilato belgesi istiyorsunuz. Bunun için önce Fethiye Liman Başkanlığı’na başvuruyorsunuz, Fethiye, İzmir Bölge Müdürlüğü’ne yazıyor, biz de buradan uzman gönderiyoruz. Bu işlem de en az 10-15 gün sürüyordu. Biz bunu gördük ve Bodrum, Marmaris, Fethiye ve kuzeyde de Aliağa limanlarında uzmanlar görevlendirdik ve her Bölge Müdürlüğümüz adına bir yetki devri yaptık. Bölge Müdürlüğümüz, liman başkanlarımıza; ben de oradaki uzman arkadaşlara yetkimi devrettim. Böylece, vatandaş bulundukları yerde limana başvurdu ve belgesini aldı. Daha önce 10-15 gün süren tonilato işlemleri artık bir günde halledilebiliyor. Yetki devirleri ile hem vatandaşın yerinde hizmet almasını sağladık. Hem de, işleyişten dolayı olası şikayetleri de çözmüş olduk”

Uzmanlık alanı olan denetim konusunda da, özellikle eğitimli gemiadamının sorunların çözümünde çok önemli olduğuna dikkat çeken Ünüvar, “Denetimlerin üç ayağı var; İdare, armatör ve gemiadamı. Uzmanlarımız, her yurtdışına çıkacak Türk gemisini ‘gemimiz tutulmasın’ diye önsörvey yapıyor. Bu nedenle daha titiz davranıp, en küçük bir eksiklik için dahi süre veremiyorsunuz. Denetimin diğer ayakları olan armatör ve gemiadamları aynı titizliği sürdürürse, tutulma oranımız şu anda mevcut sayı olan 40’ın altına daha hızlı düşecektir. Ancak, ben gemiadamı kalitesi ve armatör zihniyetinin değişmeyeceği sürece, bu oranın çok çok aşağılara düşeceğine pek inanamıyorum. Artık sıra onlarda” diye konuştu.  

Kaynak:Selçuk ONUR-Dünya Gazetesi/Perşembe Rotası

DenizHaber.Com

Editör: TE Bilişim