AB ülkelerinde ve bütün gelişmiş dünyada yük taşımacılığı; bütün taşımacılık modları ve ağırlıklı olarak demiryolu kullanılarak; akarsu, kanal, deniz ve karayolu ile kombine (Entegre, tümleşik)  bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Ülkemizde ise ağırlıklı

AB ülkelerinde ve bütün gelişmiş dünyada yük taşımacılığı; bütün taşımacılık modları ve ağırlıklı olarak demiryolu kullanılarak; akarsu, kanal, deniz ve karayolu ile kombine (Entegre, tümleşik)  bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Ülkemizde ise ağırlıklı olarak karayolu kullanılmaktadır. Dolayısıyla en pahalı ve işletme masrafı en yüksek mod ağırlıklı olarak kullanılarak ülke kaynakları verimsiz bir şekilde harcanmaktadır.

ÖTV’siz yakıtın bu gerçekten yola çıktığını biliyoruz.: Amaç, kombine taşımacılıkta en verimli ve işletme maliyeti en düşük olan  denizyolu ayağını güçlendirerek ülkemizin kaynaklarının daha verimli kullanılmasına hizmet etmektir.

Önceki yıl; yani 2004 yılında; devletimizin tahsil etmeyerek denizciliğimize katkı amacıyla bıraktığı ÖTV miktarının 150 milyon dolar tuttuğu açıklanmıştı.

Bu, Devletimizin; 150 milyon dolarlık vergi alacağından vazgeçtiği anlamına geliyordu. Aynı zamanda da bu; karayolu ile ve hava yolu ile taşımacılık yapanlara oranla deniz yoluna yatırım yapanlara 150 milyon dolarlık katkı demekti.

Bu destek gerekli miydi; sorusunun cevabı kuşkusuz "evet" tir. AB ülkelerinde de denizciliğe devlet yardımı temel ulaştırma politikaları arasındadır. Denizciliğimizin gelişmeye çok daha muhtaç olduğu ülkemizde bu destek, hiç kuşku yok ki; AB ülkelerinde olduğundan çok daha elzem bir ihtiyaçtır.
Denizciliğe yapılan destek ve yatırımlar geriye fazlasıyla dönüşü olacak yatırımlardır. Bu nedenle ben ÖTV’siz yakıt gibi cesur bir karar alanları öncelikle kutlamak isterim.

Ancak; bu konunun gerçekçi bir değerlendirmesini de yapmak gerekmektedir. Uygulamanın istenen amaçlara ulaşıp ulaşmadığını gözlemlemek ve buna uygun değişimleri uygulamak gerekiyor. Aksi takdirde ÖTV’siz yakıt sektörde beklenen hareketlenmeyi ve dolayısıyla planlanan faydayı sağlamayabilir.

Örneğin; 2004 yılı verilerine baktığımızda; görüyoruz ki dağıtılan yakıtın yarısını kamu kuruluşları, yarısını ise özel sektör kullanmış.

ÖTV'siz yakıt İDO ve TDİ'nin bilet fiyatlarına yansıdı. Ne var ki; bunun ötesinde ne kıyısal taşımacılıkta bir hareketlenme görüldü; ne de kısa mesafe taşımacılığı ve taşımacılık modları arasında hızlı aktarımla uygun yerde uygun taşımacılık modu kullanılarak kombine taşımacılık denilen azami verimliliğe yönelik bir taşımacılık sistemi uygulanabildi.

Bugün 2005 yılının sonuna yaklaştığımızda görüyoruz ki; Kabotaj hattında çok fazla yeni taşımacılık hatları da açılmadı.

Özetle söylemek gerekirse; yapılan indirim büyük oranda İDO ve TDİ tarifelerine yansımasının ötesine maalesef geçemedi.

Ben geçtiğimiz yıl DenizHaber.Com da yayınlanan bir yazımda bir hesap yapmıştım.
Bu hesaba göre

  • İDO'nun taşıdığı yolcu sayısı; DTO verilerine göre; 7.600.000
  • TDİ'nin taşıdığı yolcu sayısı yine DTO verilerine göre 55 Milyon.
  • İDO'nun ortalama bilet fiyatını 2 Dolar ; TDİ'nin bilet  fiyatını 0,75 Dolar'dan hesap edersek; 56,45 Milyon Dolarlık bir taşımacılık yapılmış.

Yani; ÖTV'siz yakıt yerine İDO ve TDİ'nin bütün seferleri vatandaşa bedava yapılmış olsa idi; hem vatandaş bedavaya taşınmış olacak; hem de devletin 100 milyon doları yanına kar kalmış olacaktı gibi bir sonuç çıkıyordu.
Yazımda; “Geriye kalan 100 milyon dolarla neler yapılabilirdi?” diyerek şunları sıralamıştım:

  • TDİ'nin elden çıkarılan Samsun, Ankara ve Karadeniz gemileri satılmayabilir; bu gemiler Türkiye sahillerinde 5 yıl "Bedava" yolcu ve araç taşıyabilirlerdi.
  • 2 adet Modern bir kruvaziyer tipi gemi alınabilir; bu gemiler charter yoluyla kiralanarak düzenli gelir elde edilir, hem de binlerce denizciye istihdam olanağı sağlanmış olurdu.
  • Tophane'deki yolcu terminalleri revize edilebilir, buradaki proje tamamlanabilir, İstanbul kendisine yakışır bir deniz turizmi kompleksine kavuşabilirdi.
  • Yeni koster alımına  kredi kullandırılabilir; deniz otoyollarına altyapı sağlanabilirdi.

Bütün bunlar; 1 yıllık ÖTV geliri ile bütün İDO ve TDİ hizmetlerinin bedava olmasına ilaveten yapılabilecekler şeklinde ortaya çıkmıştı.

*******
Şimdi bu sonuca bakarak “keşke ÖTV’siz yakıt uygulaması yerine devletçi uygulamayı bir süre daha devam ettirseydik; sektörü birden denize atacağımıza ağır ağır yüzmeyi öğreterek boğulma riski olmaksızın uygulamayı yerleştirseydik” şeklinde bir görüş ortaya koyanlar olursa; buna haksızsın demek kolay değil.
Ama; “ Biz kesin ve net bir şekilde tercihimizi ortaya koyduk, sektöre net bir mesaj verdik. Sektör başlangıçta bu mesajı algılamakta güçlük çekebilir; ama gerekli değişimleri yaparak birkaç yıllık bir değişim döneminden sonra bilet fiyatlarının ötesinde kıyısal taşımacılık ve kombine taşımacılık patlamasıyla gerçek sonuçları göreceğiz” şeklinde görüş ortaya koyanlara da saygı duymak gerekecektir.
Yine de ikinci kesimde görüş belirtenlere söylenecek şeyler var.; çünkü uygulamanın gidişatı, amaçlanan hedeflere paralel bir gidişat, en azından şimdilik, değildir. Bizim çok ayrıntıya girmeyen genel önerilerimiz şunlardır:

  1. Taşımacılık bütünü içerisinde taşımacılık modları arasında geçişin ve yük ve yolcu değişiminin kolaylaştırılması yönünde adımlar atılmalıdır.
  2. AB’den bu konuda destek talep edilerek  kısa mesafeli deniz taşımacılığı ve kombine taşımacılık güçlendirilmelidir. Bu destek sadece maddi destekle sınırlı kalmamalıdır. Belki maddi destek kadar önemli olan know-how desteğidir. AB’nin deneyim ve know-how birikiminden mutlaka yararlanılmalıdır. 
  3. Kısa mesafeli deniz taşımacılığının diğer taşımacılık modları ile bütünleşmesini sağlamak üzere ülkemizin uzun sahil şeridi boyunca aktarımı sağlayacak demiryolu ağı destekli limanlar kurulmalı ve geliştirilmelidir.
  4. Kombine taşımacılık şirketleri teşvik edilmeli, yolcu ve yük hareketleri ile paralel daha ucuz ve hızda da rekabet edebilir kıyısal taşımacılık moduna ağırlık verilmesi sağlanmalıdır.
  5. Kombine taşımacılıkta kullanımı kıyısal taşımacılık kadar  eksik kalan bir diğer mod da demiryolu taşımacılığıdır. Demiryolu ağının ve kapasitesinin de buna uygun olacak şekilde geliştirilmesi gerekmektedir.

Ülkemizde görev başında olan çok değerli uzman kadrolarımızın bu temel prensiplerin bilincinde olduklarını ben biliyorum. Ancak; sonucun amaca paralel gerçekleşebilmesini istiyorsak ve yukarıda yapmış olduğumuz hesabın giderek ÖTV’siz yakıttan devletimizin kaybettiği gelirler tarafında kabarmasını istemiyorsak; mutlaka kıyısal taşımacılığı güçlendirmek ve kombine taşımacılığı yerleştirmek zorunda olduğumuzu da unutmamalıyız.

(Denizcilik Dergisi Ocak-Şubat 2006 Sayısında Yayınlanmıştır)