Sektör içinde çok ortalarda görünmemem nedeni ile Türkiye'de denizcilik sektöründe olan biteni de uzaktan takip etmekteyim.Geçtiğimiz günler içinde son yıllarda pek görüşmesek de uzun yıllara dayanan hukukumuz ve Türk Deniz Ticaretine katkıları nedeni ile

Sektör içinde çok ortalarda görünmemem nedeni ile Türkiye'de denizcilik sektöründe olan biteni de uzaktan takip etmekteyim.Geçtiğimiz günler içinde son yıllarda pek görüşmesek de uzun yıllara dayanan hukukumuz ve Türk Deniz Ticaretine katkıları nedeni ile büyük saygım olan Sn Cengiz Kaptanoğlu'nun DTO Meclis toplantısında yapmış olduğu Deniz Müsteşarlığı'nın kapanması ile ilgili konuşmasından bir sitenin yayını vasıtası ile haberdar oldum ve inanamadım.

Bildiğiniz üzere son yıllarda bir çok sitede,iyi Ya da eksik,ancak akademik derinlikte yazılar yazmakta ve akademik platformlarda konuşmalar yapıp tebliğler sunmaktayım.İşin ilginç yanı artık ölümüm yaklaşmış gibi,adeta bir telaş içinde günde en az 10 saat çalışıp sürekli üretmekteyim.

Yazılarım uzun ve ağır olması nedeni ile ne kadar kişi tarafından okunuyor Ya da zevk alınarak okunuyor bilmiyorum.Ama bu tip yazıları sadece deniz sektöründe olanların değil bir Süper Market'in raf görevlisinin bile takip ettiğini biliyorum.

Bu defa teknik bir yazı yazmayacağım,sizler ile geçmişe dönüp Türk Denizciliğinin geçmişinde,daha samimi bir üslup ile, bir nostaljik bir gezinti yapacağım.Yıl 1978 DB Deniz Nakliyat'ın Personel Müdürlüğünde sıra memuruyum.O tarihlerde Deniz Müsteşarlığı yok,Deniz Ticaret Odası da yok.Ulaştırma Bakanlığının Kadroları da yeterli seviyede değil.Ulaştırma Bakanlığının uhdesinde olan bir çok konu özellikle Denizcilik İle ilgili Uluslar arası ilişkiler ,bu konuda uzmanlığı olan ve sektör için Okul Konumundaki DB Deniz Nakliyat tarafından yürütülmekte.

Lojistik Okulları da yok,sektör ve DB Deniz Nakliyatı akademinin de önünde ve bu alana kaynak ve bilgi aktarma durumunda.Dahada ilginci araştırma yaparak,raporlar hazırlayarak ve Kitaplar basarak sektöre öncülük edip bilgi aktarıyor.Bu gün Lojistik Okullarında Ya da Denizcilik Okullarında akademisyenlerin sadece kitaplarda kavram olarak gördüğü POOL anlaşmalarını vb 70 li yıllarda bizzat uyguluyor.WINAC POOL AGREEMENT gibi Bunun bir örneği arşivimdedir.

Ulaştırma Bakanlığı adına yukarıda sözü edilen görevleri ifa eden ve sürekli yurt dışı toplantılarda Bakanlık adına Türkiye yi temsil eden bu kuruluş. Anılan işlerin daha iyi yürütülmesi için,APK Araştırma, Planlama,Koordinasyon bölümü yanı sıra Uluslar arası Sözleşmeler Komitesini Kuruyor.

Ben de buraya Sn Muzaffer AKKAYA'nın da (O tarihlerde Personel Müdürü)himmeti ile ve yapılan sınavı sonucu Ekonomist kadrosuna tayin oluyorum.

Başkanımız, çok saygı duyduğum, sevdiğim ve çok şey öğrendiğim Sn Gökalp CANER, ama ilk başlarda beni torpilli sanıp kötü davranıyor.ilk verdiği görev ''Bakanlıktan gelen çuvallar var,onları al ve tasnif et''sözü ile başlıyor.Odacıya demiyor,bana bunları al taşı ve tasnif et diyor.

Tozlu çuvalları açıyorum,içi İMO(O zamanki adı IMCO)(1) belgeleri ile dolu.Yıllarca bunlara bakılmamış,öylece Bakanlıkta kalmış(çünkü yeterli teknik kadro yok)

Bu departmanda IMO,AET,GATT ,ILO,ICC ,OECD,ECO,UNCTAD vb faaliyetlerini takip ediyor, İkili Denizcilik Anlaşmalarını yürütüyor,ve Makro Seviyede denizcilik politikalarını oluşturuyoruz. Uluslararası Sözleşmeleri ya tercüme ediyoruz, yada Bakanlığın yaptırdığı tercümeleri teknik olarak kontrol ediyoruz. Bu tercümeleri, komitemizdeki mütercim, hukukçu, ekonomist ve kaptan olarak görev yapan kadrolar  kontrol ediyor, bu nedenle o dönem yapılan Denizcilik Antlaşmaları tercümeleri, diğer alanlara göre en mükemmel tercümeler olmuştur. Bazen Bakanlığın Piyasada yaptırdığı tercümelerin %30 u değiştirilmiştir. Bunları gençler bilsin diye yazıyorum.

Türkiye AET ye tam üye mi olacak, (Yunanistan'ın tam üye olduğu dönem) bu konudaki Denizcilik İle ilgili görüşü ben oluşturuyorum,o gidiyor Bakanlık görüşü oluyor.

Türkiye'nin o günkü genel felsefesi ve iktisadi durumu ve  diğer hususlar meyanında Yunanistan'ın Güçlü Deniz Ticaret Filosu nedeni ile Kabotaj hattımızın Yunanlıların eline geçmemesi için olumsuz görüş sardediyoruz.

Yıllar sonra GATT bünyesinde Servis Sektörlerinin Liberalizasyonu görüşmelerinde kabotaj hakkının kaldırılmasına Yunanistan'a atıf yapıp  itiraz ediyorum, AB Grubundan bir kahkaha yükseliyor. Şaşkınlığım nedeni ile AB Grubu sözcüsü , biraz önce kendi aralarında yaptıkları görüşmede, Yunanistan'ın bize atıf yapıp Türkiye'nin Yunanistan'ın karasularında etkinliğinin artacağından korkması nedeni ile kabotaj'ın serbestleştirilmesine karşı çıktığını açıklamak zorunda kalıyor. O zaman yıllar öncesine dönüp vehimlerimizin ne kadar gereksiz olduğunu ve ülke için oluşturulacak politikaların daha geniş perspektiften ele alınması gerektiğini düşünüyorum.

Pakistan ile İkili Denizcilik Anlaşması mı yapılacak biz yapıyoruz. NATO işlerini ise Savunma Sekreterliği Takip ediyor.Sonuçta DB Deniz Nakliyat Deniz Müsteşarlığı gibi çalışıyor.

OECD'nin istediği bilgileri biz derlemeye çalışıyoruz.Bu arada Zihni Denizcilik şirketi Türk Denizciliği ile ilgili ödüllü bir araştırma yarışması yapıyor ve ben Türk Denizciliğinin Kalitatif ve Kantitatif Açıdan Değerlendirmesi''başlıklı yazımla 1 ci Mansiyonu kazanıyorum 

İhtilal oluyor ve Askerler yönetime el koyuyor. Bir gün APK Başkanlığı bizden Türkiye'nin Denizyolu Taşımacılığında İthal ve İhraç yüklerindeki Payı, Cross Trading Faliyetlerindeki Payı, Toplam Seaborne Trade İçindeki Payı, Toplam Filomuzun Dünya Deniz Taşımaıclığı içindeki payı vb gibi istatistiki bilgileri soruyor. Ben bunları OECD Dokümanlarından yukarıda atıf yapılan araştırmam da yazmışım ama güncel değil. Güncel Bilgilere ulaşmak için İstatistik Enstitüsünü arıyorum. Biz böyle istatistikler tutmuyoruz diye cevap alıyorum (Yada yapıyorlardı da konuştuğum yetkili bilmiyordu) Ben OECD ye ulaşmak istiyorum,Çünkü bu bilgiler onların elinde var. Türkiye de o tarihte OECD ile ilişkileri Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yürütülüyor. Devlet Planlamayı arıyorum , OECD Masası ile görüşmek istiyorum, Diyorlar ki; bu işe tek başına Sn Turgut ÖZAL (2) bakıyor,peki Turgut bey nerede?sonuçta Sn Özal'a ulaşmak mümkün olmuyor.

Ben de oturuyorum tek ,tek armatörler ile görüşüp bazı bilgiler alıyorum,yukarıdaki araştırmamı esas alıp ,bu bilgileri de kullanıp kestirmeler yapıyorum ve bilgileri derleyip APK ya yolluyorum.Bilgiler taktir edileceği gibi kesin olmayıp,tahmini bilgiler.. 1 gün sonra Sn Bülent ULUSU televizyonda bir konuşma yapıyor, bu bilgileri veriyor ve Kaynak olarak OECD ye referans yapıyor. Tüylerim diken diken oluyor, ateş basıyor,ürküyorum. Türkiye bu kadar geri olamaz,ve bu hususun mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir diye düşünüyorum.

Hemen Genel Müdürlüğe ve Genel Müdürlük vasıtası ile Bakanlığa yazı yazıyoruz (3).

Denizcilikte Gelişmiş diğer ülkeler gibi Ülkemiz de de mutlaka Deniz Müsteşarlığı'nın ve Deniz Ticaret Odası kurulması gerektiğini ve bizim DB.Deniz Nakliyat olarak yaptığımız görevlerin bu birimlere devrinin gerekli olduğunu ve bunun acilen yapılması gerektiğini vurguluyoruz.Aslında bu hususlar o dönemde zaten denizcilik sektörünün bir çok alanında dile getirilen hususlar olup, biz işe hız kazandırıyoruz. Bu kurumun ne şekilde kurulması gerektiği ve organizasyonu hususunda sektör yetkilileri ile birlikte raporlar hazırlıyoruz. Hükumet nezdinde etkinliği olan sektör duayenleri de bu oluşuma öncülük ediyor ve yoğun girişimler sonucu her iki kurum da teşekkül ediyor.

Beni müsteşarlığa istiyorlar,ancak İstanbul dan ayrılmak istemiyorum, fakat gerek Deniz Ticaret Odası'na ve Müsteşarlığa katkılarımız uzun süre devam ediyor.

Sürekli Uluslar arası toplantılarda Türkiye yi ve Odayı temsil ediyorum,alt çalışma grupların da yer alıyorum ve delegelerin oyu ile bu komitelerin Başkan Yardımcılığına seçiliyorum.Ancak zaman zaman başka bölüm Ya da kurumlardan da katılım oluyor.Böylece bir bütünlük sağlanamıyor.Sonra bu görevler bizatihi direk olarak Müsteşarlık kadroları ile yürütülüyor.Yani olması lazım geldiği gibi yapılıyor. 

Bu kuruluş aşamasından sonra gerek Deniz Ticaret Odasının ve Deniz Müsteşarlığı'nın Türk Deniz Ticaretine yapmış olduğu hizmetler ve şu an içinde bulunduğumuz düzeye gelmemizdeki katkılarının inkar edilemeyeceği izahtan varestedir.Bu kurumların tesisi ile sektör gerekli örgütsel kimliğine kavuşmuştur. Bu da kolay olmamıştır.

Yukarıdaki açıklamalar  kendimden bahsetmek için değil nereden nerelere geldiğimizi ,ve bir durumun öncesi ve sonrasını vurgulamak , bu oluşumdaki çorbada tuz misali rolümden bahsetmek için yapılmıştır.

Genel yapı olarak Bakanlıklar faaliyet alanlarının daraltılmasını değil,genişletilmesini istemektedirler.Sn Kaptanoğlu'nun belirttiği gibi bu kaleler sektör adına kolay elde edilmemiştir. Bunun arkasında ülke menfaatine yoğun bir emek ve çaba bulunmaktadır. 

Bu anlamda bu Müsteşarlığın kapatılması Ulaştırma ile ilgili tüm hususların tek elden yürütülmesi  ve çok başlılığın ortadan kaldırılması bakımından faydalı gibi görünse ve çoklu taşımanın gelişmesi bakımından bu bütünlüğe ihtiyaç duyulsa da,artık durumun eskisi gibi olmadığı ve gerekli kadroların oluşturulduğu ve Müsteşarlığın mevcut kadrosu ile faaliyetine devam edeceği ileri sürülse de Müsteşarlık dinamik karar alma süreçlerinde etkinliğini kaybedecektir.

Ayrıca Türkiye'nin ihracatının parasal olarak yaklaşık %54 ünun karayolu ile taşındığı bunda da Türk Tır Filosunun Dünyada 2 ci Avrupada 1 ci olduğu dikkate alınsa da.

Ton olarak Deniz taşımacılığının payı dünyada %90(herkes böyle kullandığı için böyle yazıyorum,aslında son yapılan bazı araştırmalarda dünya genelinde bu oran ton olarak %74-76 parasal olarak ise %64 ler düzeyindedir)Türkiye için bu oran %80 lerdedir.Kısaca ton olarak deniz taşımacılığı büyük bir paya sahip olup Ulaştırma Bakanlığından ayrı bir birim tarafından yönetilmesi kaçınılmaz olmaktadır.

Denizcilikte ileri bir çok ülkede de durum böyledir.

Organizyonun temel felsefesi bir yöneticinin altındaki birim sayısının sınırlı olmasıdır. Genelde bu firmalar için 7 dir.Bir Bakanlığa çok fonksiyon yüklemek, dinamizmi ortadan kaldırıp hantallık getirecektir.

Bunu şirketlerde de görmek mümkündür, şirketler büyüdükçe dinamizmini ve etkinliğini kaybetmektedir. Oysa günümüzde her şey çok çabuk değişmekte ve çabuk etkin kararlar alınmasını gerektirmektedir. Bu gün Müsteşarlık ile yakın ilişki içerisinde olan sektörün aynı rahatlığı Bakanlık bünyesinde iken sağlayıp sağlamayacağı şüphelidir. Bakanlık daha siyasi ,Müsteşarlık ise daha teknik bir makamdır.

Şu an 70 Ya da 80 Milyar USD lik Cari açıktan söz edilmektedir.Bu ise Türkiye için ciddi bir problem olarak gözükmektedir.Bazı kaynaklarda Yunanistan'ın Deniz Taşımacılığından elde ettiği gelir kriz öncesi 67 Milyar usd olarak beyan edilmektedir (Bazı kaynaklarda ise daha düşüktür).

Gelişmiş bir Türk Denizciliğinin Hizmet dengesi içinde Denizcilikten elde edilen gelirlerin net bakiyesinin 20 Milyar USD olması bu açığı GSYIH nın %5 ine yani kabul edilebilir bir seviyede olmasına katkı sağlamayacakmıdır? Bu nedenle Turizm Faaliyetlerimize göre Deniz Taşımacılığımız daha mı önemsizdir? 20 yıl önce söylediğimiz gerekçeleri  dünya liderleri masasında yer almaya aday bir Türkiye'de bu gün yeniden ileri sürmemize gerek varmıdır?

Hele,hele bunu Sn Kaptanoğlu'nun deyimi ile daha denizci bir meclis tanımını yaptığı bir dönemde tartışmamız mantıklımıdır? Biz Bakanlık beklerken,doğru Ya da yanlış bu haberlerin çıkması ne anlama gelmektedir? Sn. Kaptanoğlu bir bilgisi olmadan, kendiliğinden böyle bir şeyi hissiyatı olarak ileri sürmez.

Hatta burada kendisine söylenen gizli bir haberin,sektörü harekete geçirmek için ifşaatı hissedilmektedir.Fakat işin ilginci bu habere reaksiyon gördüğüm kadar ile çok cılızdır. Çünkü bu günkü neslin bu oluşumlarda katkısı yoktur,geçmişin sıkıntılarını da çekmemişlerdir. Onun için yukarıda bu oluşumun öncesini bazı örnekler üzerinden açıklamaya çalıştım.

Bu sesleniş,değişen dünya düzenini anlamamak,yenilik ve gelişmelere açık olmamak değildir.35 yıl bu sektörün içinde yer alan Kamu da,Özel Sektör de,Akademi de,yurt içinde yurt dışında en alt düzeyden en üst düzeye kadar faaliyet gösteren ve tüm bu süreçte sadece ülke menfaatini düşünen biri olarak kendi ayağımıza kurşun sıkmama talebidir. Bu noktalara kolay gelinmedi,bozmak kolay ama yapmak çok zordur. Sn İlber Ortaylı'nın deyimi ile denize hakim olmayan İmparatorluk gerçek bir İmparatorluk sayılmaz. Bir Bakanlığın Genel Müdürlüğü düzeyinde takip edilen denizcilik ile de denizci olunmaz.

Bu gün hükumet de Bakan,Müsteşar,Milletvekili olan arkadaşlar ile yıllarca yan yana çalıştık. Onlar da bu faaliyetler içinde yer aldı. Umarım kendi emeklerini heba etmezler.


(1)Benimde katıldığım 12 ci Genel Kurul Toplantısında adı IMO olmuştur.

(2)(2)O tarihte Sn ÖZAL Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olup OECD Masası da direk kendine bağlı idi

(3)Şirket yönetimi de zaten bu kanıda