"Limanların Özelleştirilmesinden Vazgeçilsin"

Liman-İş Sendikası Genel Başkanı Muzaffer Akpunar basın açıklaması yaptı  
 
Dünyayı sarsan ekonomik krizin etkileri Türkiye’de de hissedilmeye başlandı. Birçok iktisatçı “krizin etkilerinin ilerleyen dönemde daha da ağır yaşanacağı ve krizin yalnızca mali piyasaları değil mal ve hizmet üretimi alanını da etkileyeceği” uyarısında bulunmaktadır. Türkiye ekonomisinin bu krizi en az hasarla atlatması için, uluslararası ticaret alanında da önlemler alınması gerekmektedir. Ülkemizin ithalat ve ihracat taşımacılığının yaklaşık yüzde 90’ının deniz yoluyla yapıldığı dikkate alındığında, limancılık sektöründe önlem alınması ve sektörün yeniden gözden geçirilmesi kaçınılmazdır.

Türkiye’de limancılık hizmetleri kamu ve özel sektör tarafından işletilen yaklaşık 300 liman ve iskele tarafından sunulmaktadır. Türkiye limanlarında, 2007 yılında toplam yükleme-boşaltma yapılan, yani elleçlenen, yük miktarı 286 milyon 274 bin 648 tondur. Bu elleçleme miktarının 30 milyon 955 bin 283 tonluk kısmı TCDD’ye bağlı 6 limanda gerçekleştirilmiştir. İşlem hacmi dikkate alındığında, limancılık sektöründe TCDD’ye bağlı limanların payı yüzde 10,8 olarak görülmektedir.

Çeşitli kamu kurumu, KİT, belediye ve il özel idarelerine ait olan limanların işlem hacmi de dikkate alındığında, kamunun limancılık sektöründeki payı yaklaşık yüzde 16’dır. Türkiye Denizcilik İşletmesi’ne (TDİ) bağlı olan Antalya, Alanya, Marmaris, Güllük, Kuşadası, Çeşme, Dikili, Tekirdağ, Trabzon, Hopa, Rize, Giresun, Ordu ve Sinop limanlarının, TCDD’ye bağlı Mersin limanının ve birçok KİT’in limanlarıyla birlikte özelleştirilmesi nedeniyle, limancılık sektöründe kamunun payı yüzde 16’ya kadar gerilemiştir.

Limancılık gibi hem ülke ekonomisi hem de ülke güvenliği açısından stratejik öneme sahip olan bir sektörde yüzde 16’lık bu pay zaten oldukça düşüktür. Yine de bu pay, devletin limancılık sektörüne müdahalesi ve piyasayı düzenlemesi açısından büyük önem arz etmektedir. Ancak TCDD’ye bağlı limanlar da özelleştirilmek ya da kapatılmak istenmektedir. TCDD’ye bağlı Mersin Limanı’nın özelleştirilmesi tamamlanmıştır. TCDD’ye bağlı İzmir, Derince, Samsun, Bandırma ve İskenderun limanlarının özelleştirilmesi süreci ise hızla devam etmektedir. Sendikamızın açtığı iptal davalarının olumsuz sonuçlanması durumunda, bu limanlar da yakın dönemde özelleştirilecektir. Haydarpaşa Limanı’nın ise kapatılması gündemdedir. TCDD’ye bağlı, kamunun elindeki son 6 büyük liman da özelleştirildiği ya da kapatıldığı takdirde, kamunun limancılık sektöründeki payı yüzde 5 seviyesine çekilecek, yani sektör yerli ve yabancı sermayeye teslim edilecektir.

Kamusal bir anlayışla, ülke ve toplum yararına işletilen TCDD limanlarının da elden çıkarılmasının sonuçları, özellikle de bu kriz döneminde, çok ağır olacaktır. Zira her türlü yatırım ve personel eksikliğine rağmen kamu limanları büyük meblağlarda karlar elde etmekte ve ülke bütçesine katkı sunmaktadır. Ancak özelleştirmeler ülke bütçesine gelir sağlamamakta, aksine ülke bütçesini zarara uğratmaktadır.

Özelleştirilen limanlarda, özelleştirme bedellerinin tahsilâtında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Dahası özel sektör tarafından işletilen limanlarda, kamuya aktarılması gereken işletme payı, aktarılmamakta ya da geç aktarılmaktadır. Türkiye Denizcilik İşletmesi’ne bağlı limanların özelleştirilmesinden dolayı oluşan toplam zarar 725 milyon dolardır ve bu rakam büyümektedir. TCDD’ye bağlı diğer limanların da özelleştirilmesi durumunda, kamunun zararı milyar dolarlara ulaşacaktır.

IMF ile yeni bir anlaşma yapmak ve yeni bir borç yükü altına girmek yerine, kamu limanlarına gerekli yatırımların yapılması, personel eksikliğinin giderilmesi, limanların verimli bir biçimde işletilmesi ve limanlardan ülke bütçesine ciddi katkılar sağlanması, ülke ve toplum çıkarları açısından çok daha akılcıdır.

Dahası, TCDD’ye bağlı limanlar, kamusal bir anlayışla ve makul ücretlerle hizmet vermektedir. Bu limanların kamu tarafından işletilmesi ve kamunun limancılık sektöründeki payı, piyasayı belli ölçüde düzenlemekte ve limancılık hizmetlerinin fahiş fiyatlarla verilmesini önlemektedir. Kamunun sektördeki payının daha da azaltılması durumunda, rekabet artmayacaktır. Aksine limancılık alanında, özel sektör tekeli oluşacak ve limancılık hizmetlerinin fiyatı kaçınılmaz olarak artacaktır. Ülkemizin ithalat ve ihracat taşımacılığının yüzde 90’ı deniz yoluyla gerçekleşmektedir.

Özellikle kriz ortamında limancılık hizmetlerinde yaşanacak fiyat artışı, ülke ticaretini olumsuz etkileyecektir. Dahası limancılık hizmetlerinde yaşanacak artış, uluslar arası ticaret yoluyla Türkiye’ye giren mal ve hizmetlerin fiyatlarına da yansıyacaktır. Elektrik, doğalgaz gibi temel tüketim kalemlerinde yaşanan yüksek fiyat artışlarını, gıda, tekstil, yapı başta olmak üzere birçok sektörde yaşanacak fiyat artışları izleyecektir. Bu nedenle, hem ülke ekonomisi zarar görecek, hem de zamlarla beli bükülen dar gelirliler daha da mağdur olacaktır.

Dahası stratejik öneme sahip olan limanlarda kamu mülkiyetinin sona ermesi, ülke güvenliğinin zarar görmesinden, yolsuzluk ve kaçakçılıktaki artışa kadar pek çok olumsuz sonuç doğuracaktır. Limanların özelleştirilmesi ve kamu denetiminden çıkarılmasıyla birlikte limanların kaçakçılık, kara para aklama, yasadışı insan taşınması; insan, uyuşturucu ve silah ticareti gibi yasadışı amaçlarla kullanılmasının önü açılmaktadır. Ülkemizin denizlerdeki sınır kapılarını oluşturan kamu limanları, bulundukları bölgenin emniyetinin sağlanmasına, denizlerde meydana gelen kazalara acilen müdahale edilmesine ve gerektiğinde ülke savunmasına önemli katkılar sunmaktadır. Kamu limanlarının tümüyle özelleştirilmesi, ülke güvenliği ve savunmasının da satılması anlamına gelmektedir.

Özel sektör tarafından işletilen liman ve iskelelerde sigortasız işçi çalıştırma, taşeronlaştırma, kaçak işçilik, yabancı işçi çalıştırma, vergi ve benzeri hukuksal yükümlülüklerin yerine getirilmemesi gibi bir dizi olumsuzluk yaşanmaktadır. Kamu limanlarının özelleştirilmesiyle, bu uygulamalar için yeni alanlar açılmaktadır.

Ekonomik krizin etkilerinin ilerleyen dönemde daha da ağırlaşabileceği ihtimali göz önüne alındığında, kamu limanlarının önemi daha da artmaktadır. Kar-zarar mantığından ziyade kamu yararını esas alan kamu limanları, kriz ortamında, bir emniyet sübabı görevi üstlenecektir.

Son olarak liman özelleştirmelerinde yaşanan hukuki süreç Türkiye Cumhuriyeti’nin “hukuk devleti” olma niteliğini sarsmaktadır. TDİ’ye bağlı Tekirdağ, Hopa, Sinop, Rize, Ordu ve Giresun limanlarının özelleştirilmesinin iptali için sendikamız ve KİGEM’in açtığı davalarda, Danıştay özelleştirme işlemlerini kesin olarak iptal etmiştir. Ancak bu yargı kararları uygulanmamaktadır.

Kesinleşmiş yargı kararlarının uygulanmaması, Türkiye Cumhuriyeti’nin “hukuk devleti” olduğunu belirten Anayasa’nın 2’nci maddesi ile “yasama ve yürütme organlarının yargı kararlarını geciktirmeksizin uygulamak zorunda olduğunu” emreden Anayasa’nın 138’inci maddesini ihlal eder niteliktedir. Limanlar başta olmak üzere, özelleştirmelerin iptaline ilişkin kesinleşmiş yargı kararlarının uygulanmamasında ısrar edilmesi, “hukuk devleti” ilkesinin işletilmediği yönünde kanı oluşturmaktadır.

Bütün bunlarla birlikte özelleştirmeler, limanlarda çalışan işçiler açısından da çok ağır sonuçlara yol açmaktadır. Liman işçileri işlerini kaybetmekte ya da daha düşük ücretlerle, daha ağır koşullarda çalışmaya zorlanmaktadır. Özelleştirmeler sonucunda sendikal örgütlülük ve işçilerin kazanılmış hakları tasfiye edilmekte, iş kazası ve meslek hastalığı riski artmakta, çalışma barışı bozulmaktadır. Liman özelleştirmeleri, ülkemizin kanayan yarası olan işsizliği de artırmaktadır. Kamu limanlarını özelleştirerek işsizliği artırmak yerine, limanlarımızdaki personel eksiği giderilerek, istihdama katkı sunulmalıdır.

Sonuç itibariyle, ülkenin içinde bulunduğu durumun da göz önüne alınarak, limanların özelleştirilmesinden vazgeçilmesini, hali hazırda devam eden özelleştirmelerin durdurulmasını, hukuka aykırı biçimde özelleştirilen limanların bir an önce tekrar kamulaştırılmasını, limanlardaki personel ve altyapı eksikliğinin giderilmesini talep ediyoruz. Aksi takdirde özelleştirmelerin faturasını yalnızca liman işçileri değil, tüm toplum ve ülke ödeyecektir.

Liman-İş Sendikası Genel Başkanı Muzaffer AKPUNAR 

Editör: TE Bilişim