Orta kademeden bir bürokrat Kırşehir´den Mucur´a doğru gidiyormuş.  Yolda bir köye yaklaşırken, bataklık kenarında mola vermiş, nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş. "İmdat" diye bağırmış. "Boğuluyorum. Kurtarın beni!" demiş...O civardan geçen bir k

Orta kademeden bir bürokrat Kırşehir´den Mucur´a doğru gidiyormuş.  

Yolda bir köye yaklaşırken, bataklık kenarında mola vermiş, nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş. 

"İmdat" diye bağırmış.

"Boğuluyorum. Kurtarın beni!" demiş...

O civardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.  

Bürokrat, "Bataklığa düştüm. Kurtar beni!" demiş...  

Köylü, "Geçmiş olsun" demiş ama kurtarmak için hiç gayret göstermiyor. Hani nerdeyse dönüp gidecek.  

Bürokrat paniklemiş ister istemez, "Lütfen" diye yalvarmış. "Bir dal uzat. Kurtar beni!" demiş...  

Köylü, "Olmaz" demiş. "Sen şu anda Hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur!"  

Ölümle yüz yüze gelmiş bir insana söylenecek şeyler mi bunlar?
 
"Sen, dalga mı geçiyorsun" diye bağırmış ağzına dolan çamurlarla bürokrat"Ölüyorum. Kurtar beni!"  demiş...  

Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş.

"Ben Hazine´den mal alıp suçlu duruma düşemem.

Fakat, seni böyle bırakacak değilim.

Gidip muhtara haber vereceğim.

O kaymakamı,

Kaymakam da valiyi arar mutlaka.

Malmüdürüne falan sorulur.

Şayet, Hazine arazisi değilse,

Vali itfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar... 
 

""Yahu" demiş bürokrat,

"Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm." 
 

Köylü gülmüş. "Ben ölmezsin demiyorum ki" demiş.  

"Ölsen de, mevzuata uygun ölürsün!"  

Kıssadan hisse...