Karadeniz İsyandadır!
Yirmi bin yarasayı öldürmeyi göze alan Çevre Bakanlığı... Domuz gribi salgınında savrulurken genetiği değiştirilmiş ürünlere kapıyı açmaya kalkışan başka bir bakanlık. Bütün dereleri, ama nerdeyse bütün dereleri borulara sokulacak bir ülke. Daha pek çok şey. Pek çok şey! Ben ne diyeyim?
 
FIRTINA VADİSİ, RİZE / TURGUT TARHAN

Damlaya damlaya göl olur, ne demektir?

Özel bir okulda küçük öğrenci kız yöneltmişti bana bu soruyu. Konuşma yapmak üzere gittiğim okulda, başka bir öğrenciye, 'sen bir deresin' demiştim. Dere yoksa sen de yoksun! Neden dere olduğundan söz etmiştim. Vücudumuzun yüzde 70 kadarı su dedim. Bu su, içinde yaşadığımız dünyanın suyudur. Bu su derelerde, göllerde, yağmurlarda vardır. Bitki saplarında, okyanuslarda, bulutlarda vardır. Onlar varsa sen varsın. Böyle demiştim. Sen bir yağmursun da diyebilirdim aslında.

Konuşmanın ardından gelen o soru beni çocukluğuma kadar götürdü. Çünkü bu atasözünü yorumlarken, damlaya damlaya göl olur, ne demektir diye düşünürken, para biriktirmek demek olduğunu öğrenmiştik o vakitler. Ama şimdi bana yöneltilen bu soru karşısında, öğrendiğimin yanlış olduğunu öğrenmiş oldum.

Bir atasözü, yalnızca para biriktirmenin yolunu göstermek için söylenmiş olamaz. Bir gölün nasıl meydana geldiğini, bir derenin nasıl meydana geldiğini de anlatıyor olmalıydı bu atasözü. Bu küçük kız, her damlanın önemli olduğunu ifade eden bir atasözünü bana anımsatmış oldu. Doğadaki her damlanın. Yok ettiğimiz derenin başlangıcını aradığımızda, bulamayız. Bir damla o taşın altında bir damla bu taşın üstünde, bir damla şu otun yaprağındadır. Binlercesi, milyonlarcası akar ve dere oluşur–giderek büyüyen, heyecanlanan bir dere. O dereler göl olur, deniz olur.
Atlas okurunun haberi var. Doğu Karadeniz halkı, Anadolu'nun kimi yörelerinde yaşayanlar, derelerine sahip çıkıyor. İstanbul'un göbeğinde ya da derelerinin kıyısında gösteriler yapıyorlar. Rize, şimdilik bu direnişin merkezi durumunda. Senozlular, İkizdereliler, seslerini yükselterek birleşiyor. Horon oynar gibi ellerini havada birleştiriyorlar. Taşıdıkları pankartlar, bilinçlerini ve kararlılıklarını gösteriyor. 'Tehlikenin Farkındayız!' Böyle diyorlar. 'Karadeniz İsyandadır!' Böyle yazıyorlar.

Senozlulara ait internet sitesinde bir mektupta okumuştum. Şöyle diyordu: 'İyiliğin, kardeşliğin, saygının, hürmetin, yardımlaşmanın, hoşgörünün, hatırın varlığının bolca bulunduğu bir beldede yaşıyorduk.'

Bu sözler, derenin yalnızca bir su olmadığını da bilgece anlatıyor. Dereyi yok eden, tüm bu sözcüklerin tersi olan sözcüklerdir, onu da ben yazayım: 'Kötülüğün, düşmanlığın, saygısızlığın, edepsizliğin, bencilliğin, hoşgörüsüzlüğün, hatırsızlığın varlığının bolca bulunduğu bir beldede yaşıyoruz.'

Yirmi bin yarasayı öldürmeyi göze alan Çevre Bakanlığı... Domuz gribi salgınında savrulurken genetiği değiştirilmiş ürünlere kapıyı açmaya kalkışan başka bir bakanlık. Bütün dereleri, ama nerdeyse bütün dereleri borulara sokulacak bir ülke. Daha pek çok şey. Pek çok şey! Ben ne diyeyim? Onu da Senozlular söylesin.

Yine aynı sitede, yani www.senozkultur.com sitesinde bir güzel cümle vardı, onu diyeyim sana:

'Ka habu halun NEDU senun!'


 
Editör: TE Bilişim