KADINLARIN DENİZDEKİ YERİ

Kadınların, denizde çalışmasının “normal” karşılanmaya başladığı günümüze gelinceye kadar gösterdikleri gayret ve inanç, güçlüklerle dolu bir yol izlemiştir. Kadının gemide olmasının uğursuzluk getireceğine inanıldığı günlerden bugüne uzanan süreç, onlar için dokuz deniz durumunda yapılan bir seyirden daha zor olmuş ve uzun yıllar sürmüştür.

Denizciliğin başlangıcından itibaren sayılı kadının korsan veya asker olarak adını tarihe yazdırmasına rağmen bu durum bir istisna olarak kalmıştır. 14 üncü yüzyıla gelindiğinde kadınların denizdeki yeri değişik amaçlarla da olsa oluşmaya başlamıştır. İngiliz kaynaklarında, “erkek ihtiyaçları” maksadıyla gemilerde kadın bulundurulmasının 1587 yılında yasaklandığı ve bulunduranların ağır ceza alacakları, bununla birlikte kadının 250 yıl boyunca gemilerdeki yerini güçlendirdikleri ancak bu yerinin “güverte altı” olduğu belirtilmektedir[i]. 1756’ya gelindiğinde ise zabit eşlerinin limanda iken gemilere gelmesine izin verilmesi bir diğer basamak olmuştur. 1800’lü yılların sonunda ise zabit eşlerinin dışında kadınların hizmetçi olarak sözleşme yaprak gemide çalıştıkları ve ABD’de ilk kez bir kadının Kaptanlık ehliyeti almak için resmen baş vurduğu görülmektedir[ii]. Buna rağmen, en uçtaki kadın hakları savunucularının bile o dönemde, “denizde çalışmanın ve erkekler ile bu alanda yarışmanın” gereksiz olduğunu ifade etmeleri[iii], şartları nedeniyle denizin, erkek egemenliğinin son kalelerinden birisi, belkide sonuncusu olduğunu göstermektedir.

Kadının kurumsal olarak gemilerde çalışmaya başlaması 1900’lü yılların başında yolcu gemilerinde; hemşire, çocuk bakıcılığı, çamaşır yıkama gibi görevlerle olmuştur. Kurumsal olarak zabitan görevlerine başlamaları ise 1950’lerde Kuzey Avrupa ülkelerinin öncülüğünde gelişmiştir[iv]. 2001 yılı verilerine göre oran olarak en fazla kadın denizci bulunduran ülkeler; Estonya (%49), İsveç (%37), Norveç (%21), Kanada (%17) ve Belçika (%12)dır[v]. Ayrıca Çin kültürel devrim kapsamında kadınların denizci olmasına ağırlık veren ülke olmuş, çoğunluğu kadın personelden olan ilk ticari gemi “Fengtao”, 1960’lı yıllarda uluslararası sularda ticaret yapmıştır.

Karanlık alt güvertelerden, bugün köprüüstüne çıkan kadınların doğayla ve zor şartlarla mücadele edilen bir ortamda erkeklerle birlikte çalışmasına olanak sağlayan etkenlerin başında kadın haklarına yaklaşımın değişmesiyle birlikte, teknolojinin sağladığı olumlu gelişmeler de rol oynamıştır. Bunların içine, seyir sürelerinin kısalması, denize dayanıklı gemilerin inşa edilmesi, yaşam şartlarının iyileşmesi, kazancın artması da dahildir. Son dönemde IMO’nun çeşitli eylem planları ve programları ile kadının denize çıkması için görünür bir gayret gösterdiği görülmektedir. Ayrıca zabitan sayısındaki yetersizlik ve geleceğe yönelik tahminlerin de bu yönde olması nedeniyle kadınların denizde çalışmaya olan ilgisi artmıştır. KAÇ KİŞİ ?

Halen Dünya genelinde gemilerde çalışanların %2’sini kadınların oluşturduğu, bunların içinde batılı ülkelerin vatandaşlarının daha yoğun bulunduğu, kadınların genelde yolcu gemilerinde idari hizmetlerde görev aldığı belirtilmektedir[vi]. Aşağıda 1998 ve 2004 yıllarında ITF’e kayıtlı kadın çalışanların sayıları verilmektedir[vii]. Gemiadamı sınıfında kadın ve erkek toplamında %1’lik artış olmasına rağmen kadınlardaki % 7,7’lik artış dikkati çekmektedir.

Sınıfı

 

Kadın

 

1998

 

Kadın

 

2004/5

 

Değişim %

 

Toplam

 

1998

 

Toplam

 

2004/5

 

Değişim %

 

Gemi adamı

 

22390

 

24110

 

+7.7

 

671587

 

678474

 

+1

 

Liman İşçisi

 

19206

 

14876

 

-22.5

 

373262

 

353051

 

-5.4

 

İçsu denizcisi

 

2629

 

2839

 

+8

 

52965

 

57051

 

+7.7

 

Balıkçı

 

2240

 

925

 

-58

 

110593

 

91115

 

-17.6

 

Türkiye’de ise insan gücü kaynakları açısından bir zorunluluk olmakla birlikte kadınların zabitan olarak denizde çalışmaları gün geçtikçe alışıldık bir durum olmaktadır. Türkiye’de 20 Mayıs 2009 tarihi itibarıyla kayıtlı toplam 48915 erkek zabitan ve 210  kadın zabitan mevcuttur[viii]. Bu durumda kadınların mevcudu %0.5’in altında kalmaktadır. Ancak bu oran geçmişten gelen erkek eğemenliğinin ve o dönemde kadınların mesleğe ilgi duymamasının ve diğer yeterliliklerdeki bayanların tespit edilememiş olmasından kaynaklanmaktadır.

 

Gelecekte kadının yerinin belirlenmesi amacıyla uzakyol vardiya zabiti eğitimi veren okullardaki öğrenciler[ix] incelenmiştir. Ulaşılan veriler aşağıdadır.

 

GÜVERTE

 

MAKİNA

 

İTÜ

 

9 EYLÜL

 

KTÜ

 

TÜDEV

 

İTÜ

 

TÜDEV

 

9.EYLÜL

 

E

 

K

 

E

 

K

 

E

 

K

 

E

 

K

 

E

 

K

 

E

 

K

 

E

 

K

 

YÜZDE

 

HAZIRLIK

 

90

 

8

 

63

 

2

 

44

 

7

 

-

 

-

 

61

 

1

 

-

 

-

 

23

 

-

 

%6.4

 

1.SINIF

 

111

 

15

 

44

 

2

 

55

 

7

 

123

 

9

 

63

 

1

 

94

 

0

 

21

 

1

 

%6.8

 

2.SINIF

 

106

 

11

 

46

 

2

 

49

 

4

 

213

 

9

 

50

 

3

 

57

 

0

 

12

 

-

 

%5.8

 

3.SINIF

 

83

 

7

 

55

 

4

 

36

 

8

 

133

 

5

 

42

 

0

 

24

 

0

 

-

 

-

 

%6.4

 

4.SINIF

 

131

 

12

 

44

 

-

 

37

 

5

 

-

 

-

 

62

 

1

 

-

 

-

 

-

 

-

 

%6.5

 

TOPLAM

 

521

 

53

 

252

 

10

 

221

 

31

 

469

 

23

 

278

 

6

 

175

 

0

 

56

 

1

 

YÜZDE

 

%10.1

 

%3.9

 

%14

 

%4.9

 

%2.1

 

%0.0

 

%1.7

 

GENEL

 

%6.2

 

Tabloda görüldüğü üzere gelecekte zabitan sınıfı içinde kadınların yeri %6 civarında olacaktır. Yüzdenin IMO verileri üzerinde çıkmasının nedeni, diğer yeterliliklerin dahil edilmemiş olmasıdır. Diğer yeterliliklerde çalışan bayanların miktarını tespit etmek mümkün olmamıştır. Bir diğer kaynak olarak Türkiye Denizciler Sendikası’na müracaat edilmiş ve sonuçta kayıtlı kadın denizci olmadığı beyan edilmiştir. HUKUKİ BOYUT:

 Mevcut durumda kısıtlı sayıda olsa bile kadınlara denizde yer sağlamak amacıyla bir yol haritasının hazırlanması ve uygulanması gerektiği değerlendirilmektedir. Bu sürecin başında ise kadın denizcilere, hukuk ve mevzuat açısından olumlu bir ortam hazırlanması gerekmektedir.

Denizde kadının yer alması için gösterilen gayret, atılan olumlu atılımlar, iyi niyetli yaklaşımlar yeterli olsa bile, hukukta ve mevzuatta kadının önüne çıkartılan zorluklar/eksiklikler ve kısmen ayrımcılık ortadan kaldırılmalı, kadınla erkeğin birlikte çalışmasına ortam sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Bu kapsamda denizdeki kadın personeli hukuki açıdan etkileyecek kanun ve mevzuat, genel ve kadına özel olarak iki başlık altında toplanabilir.

Denizde çalışanları etkileyen genel uluslararası mevzuata uyum açısından Türkiye belirli çalışmalar yapmakta, olumlu adımlar atmaya çalışmakla birlikte istenen seviyede değildir. Bu duruma örnek olarak, onaylanmayan “erkek veya kadın deniz çalışanlarının temel haklarını” belirleyen 147, “çalışma saatlerini düzenleyen” 180 numaralı ILO sözleşmeleri verilebilir. İLO, 2006 yılında denizde çalışma şartları hakkındaki sözleşmelerini “Maritime Labour Convention”(MLC)[x] adı altında  tek bir sözleşme altında toplamıştır ve Türkiye bu sözleşmeyi de uygulamaya koymamıştır.  

Genel ulusal mevzuat açısından, bütün çalışan kadınların etkileyen genel hususlar kapsamında sayılabilecek olan, evlilikte çalışma izni, cinsel saldırı, cinsel taciz, ayrımcılık, kariyer gelişimindeki engeller gibi konularda Türkiye, medeni ve ceza kanunu değişiklikleri bağlamında hukuki açıdan atılımlar yapmış, uygulamada sosyal yapı ve gelişimi engelleyici fikir akımları nedeniyle genelleme yapacak düzeyde bir başarı sağlanamamışsa da, hukuki açıdan gelişime olanak sağlayacak bir ortam yaratılabilmiştir.

Belirtilen değişiklerin uygulamada standart kazanması sürecinde olunması nedeniyle umulmadık sonuçlarla da karşılaşılabileceğinden, gemilerinde kadın çalıştırmak isteyen şirketlerin özellikle cinsel taciz konusunda personelini bilgilendirmeleri gerekmektedir. Personeli bilgilendirmek amacıyla en uygun yöntemin, “SAFETY MANAGEMENT MANUAL”e,  bu konudaki şirket politikasının ithal edilmesi olabilecek ve bu sayede şirket en azından kanun önünde gerekli tedbirleri almış olacaktır. Konu hakkında kaynak olarak, Avrupa Armatörler Derneği ile Avrupa Ulaştırma İşçileri Federasyonu tarafından şirketler için hazırlanmış olan EQUALITY OF OPPORTUNITY & DIVERSITY IN THE EUROPEAN SHIPPING INDUSTRY ELIMINATING WORKPLACE HARASSMENT & BULLYING” adlı broşür[xi] verilebilinir.

Genel hususların bir adım sonrasında, ikinci başlık ise kadının çalışmasına olanak verecek şekilde deniz iş koluna ilişkin kanun ve mevzuatın düzenlenmesi gelmektedir. İş yeri ve ortamının özellikleriyle diğer mesleklere göre farklı bir düzene sahip olan denizcilik, farklı kanun ve mevzuata ihtiyaç duymuştur. Denizde çalışan personeli ilgilendiren temel hukuki dayanakların başında Ticaret Kanunu içinde yer alan “Deniz Ticareti” bölümü, 20/04/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu,  31/07/2002 tarihli ve 24832 sayılı resmi gazetede yayımlanan Gemiadamları Yönetmeliği gelmektedir.

Türk hukukunda bayanların denizde çalışmasını kısıtlayıcı hiç bir hüküm yoktur ancak denizcilik ile ilgili kanunlar ve diğer mevzuata, erkek-kadın eşitliği açısından  bakan birisinin ilk algılaması yoğun bir erkek eğemenliği olacaktır. Örneğin, başlangıcından beri erkeklerin yaptığı bir meslekte çalışan kişilere verilen ortak ad, yani “Gemiadamı[xii]” nitelemesi anlam olarak bayanları tamamen dışarıda bırakmaktadır.  İngilizce’de geçmişte kullanılmış olan “seamen” ifadesi ile eşdeğer olan bu ifade halen kullanılmaya devam edilmektedir. Bunun en yakın örneği ise halen TBMM gündeminde olan yeni Türk Ticaret Kanunu tasarısında da “gemiadamları” tanımlamasının kullanılmasıdır. Cinsiyet ayrımcılığına hassas olan ülkeler, “seamen” ifadesini her iki cinsi kapsayacak şekilde “seafarer” olarak değiştirmiştir. Türkçe’de, “deniz çalışanları” için cinsiyet belirtmeyecek şekilde yeni bir isim bulunması düşünülebilinir.

4.8.1956 tarihli ve 9373 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Denizcilere Mahsus Kıyafet Yönetmeliğinde” gemiadamları yeterlik seviyelerine göre kıyafetleri ile takacakları alametler ve şapka şekilleri verilmektedir. Doğal olarak 1956 yılında bayan denizci öngörülmediğinden bayanlara ilişkin bir düzenleme ve kıyafet de bulunmaktadır. Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğü’nün anılan yönetmeliğe atıf yaparak yeni yeterlilik isimlerine uyum sağlamak maksadıyla 2005 yılında internette yayınladığı bir yazıda[xiii] alametler ve şapka şekillerine yer verilmiştir. Aradan geçen 49 seneye rağmen bayan şapkası veya kıyafeti örneği düzeltmeye dahil edilmemiştir.  Kadın deniz çalışanları için önemli bir sorun ise hamilelik durumudur. ABD Donanmasında gemide çalışan kadınların herhangi bir anda %11’nin hamile olduğu belirtilmektedir[xiv]. Deniz İş Kanununda “gemiadamlarının” hamileliği hakkında bir hüküm yoktur. Bu durumda denizde çalışan bir kadınına İş Kanununda belirtilen hükümlerin uygulaması gerekecektir. Ancak İş Kanunu, “normal ortamlarda” yani karada çalışanlar için hazırlanmıştır ve denizdeki şartları dikkate almamaktadır. Örnek olarak İş Kanununun 74 üncü maddesi doğum öncesi ve sonrası sekizer haftadan toplam 16 hafta izin öngörmektedir. Hamileliğin yedinci ayının sonuna kadar denizde çalışmanın tehlikeli yanı yok mudur? Türk Deniz Kuvvetleri, bayan subaylarını hamile kaldığını belgelediği anda gemiden ayırmakta ve karada görev vermektedir. ITF ise hamile kalınması durumunda bayrak ülkesi kanunlarının geçerli olacağını, kolay bayrak altında çalışan gemi personelinin bu nedenle zorluklarla karşılaşabileceğini, ITF kuralı olarak hamilelik izni alınmak istendiğinde ülkeye geri dönüşün karşılanması ve tazminat olarak iki aylık ücret ödenmesi gerektiğini belirtmektedir. Esasında ITF’in demek istediği, hamilelik izni istediğinde iki aylık paranı alırsın ve sonrasında başının çaresine bakarsındır. Ancak bu durum veya öngürülecek bir başka çözüm bile kanunlarımıza yansıtılmamıştır. Norveç deniz iş hukukunda[xv] hamile kadın çalışanların karşılıklı anlaşma sağlandığı taktirde ve mümkünse karada gemicilik şirketinde görev verilmesi öngörülmektedir.

Denizde belirli sürelerle sözleşmeli çalışıldığından ve bu sözleşmeler değişik şirketler ile yapılması nedeniyle, karada çalışıldığı gibi bir işveren sürekliliği olması en büyük sorunlardandır. İş kanunda belirtilen hamilelik ve doğumla ilgili diğer haklarının (Kontrol için ücretli izin, emzirme izni, kreş temini vs.gibi) kadın denizcilere uygulanma imkanı fiili olarak mevcut değildir ve belirtilen olumsuzlukları tazmin edici bir düzenlemeyi zaten “gemiadamları” için yazılmış bir kanunda bulma imkanı yoktur. Değil kadınlar, erkekler bile sosyal güvenlik veya kıdem tazminatı gibi hususlarda değişik sorunlarla karşılaşmaktadır.  

Gemiadamları Sağlık Yönergesi, denizce çalışabilir raporu almak için  yapılacak muayeneleri ve denizci olmaya engel hastalıklar belirtmektedir. Bu hastalıkların belirtildiği Ek’in en sonunda “yukarıda ismi geçmemiş ancak tabiplerce tespit edilmiş denizde çalışmasına engel diğer bir hastalığı bulunanlara da “Gemiadamları Sağlık Raporları” verilmez” ibaresi dışında kadın hastalıklarını kapsayabilecek bir ibare mevcut değildir. Konunun uzmanı olmadığımızdan bir yorum yapamamakla birlikte en azından hamilelikle ilgili bir madde olması gerektiği  kanaatinde bulunulmaktadır.

Örnekleri verilmeye çalışılan zorlukların dışında kadınların denizde çalışmasına engel olan en büyük etkenler; ayrımcı uygulamalar ile kapasiteleri ve güçlerine karşı duyulan şüpheci, kuşkulu yaklaşımdır. TÜDEV’de erkek öğrencilere yapılan bir ankette; “kadınların denizde çalışmasına engel olabilecek etkenler nelerdir?” sorusuna %85’in üzerinde “fiziki yetersizlik” ile %7 “aile sorumluluğu” cevapları alınmıştır. Fiziki yetersizlik ilk akla gelen engel olmakla birlikte, kişilere göre değişkenliği nedeniyle genelleme yapılamayacak olması bu tezi geçersiz kılmaktadır.

Diğer taraftan denizciliğin, “Hem kariyer yaparım, hem çocuk” anlayışına olanak tanıyan bir meslek olmadığı açık olmakla birlikte, zaman içinde görev değişiklikleriyle kadınların meslekte varlıklarını idame etmelerinde bir sorun olmayacağı düşünülmektedir. Bu kapsamda kadın denizciler, kariyer planlarını mesleğin başlangıcında yaparak, kara ile deniz arasındaki geçişlerini sosyal hayatına göre ayarlayacak şekilde gayret gösterdiği zaman en yüksek noktalara ulaşma olanağına kavuşabilir.    

SONUÇ:

Sonuç olarak, Türk kadınının denizde kendine yaşam alanı bulma gayretlerinde artış mevcuttur. Bu durum karşısında erkek ve kadınların denizde çalışma ortamına ilişkin kuralların belirgin hale getirilmesi, kadınlara ilişkin hukuki düzenlemelerin yapılması ve mevzuatın geliştirilmesinde kadının varlığının da bir etken olarak belirlenmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Sosyal alandaki sorunların çözümü ise anlayışımızın zaman içinde değişimine bağlı kalacaktır.   


[i] Nelson and His Navy - Women under Canvas, The Historical Maritime Society [ii] The Newyork Times, 9 December 1883

[iii] The Newyork Times A.G.E.

[iv] Women Seafarers, ILO/SIRC, 2003, ISBN 92-2-113491-1

[v] Women Seafarers, A.G.E., s 12

[vi] http://www.itfseafarers.org/ITI-women-seafarers.cfm

[vii] Women, Work and the Changing Transport Industries, ITF, SF/14 March 2006

[viii] Denizcilik Müsteşarlığı’ndan öğrenilmiştir.

[ix] Veriler ilgili okullarla görüşme yoluyla temin edilmiştir.

[x] http://www.ilo.org/ilolex/english/convdisp1.htm

[xi] http://www.ecsa.eu/publications/053.pdf

[xii] Gemiadamı: Geminin kaptanını, zabitlerini, yardımcı zabitlerini, stajyerlerini, tayfalarını ve yardımcı hizmet personelini kapsar.(Gemiadamları Yönetmeliği)

[xiii]Denizcilik Müsteşarlığının 29/12/2005 tarih ve B.02.1.DNM-0.06.102.05 (sayı:9839) sayılı Gemiadamları Kıyafetleri konulu yazısı.

[xiv] http://www.strategypage.com/htmw/htatrit/articles/20071022.aspx?comments=Y

[xv] Capt. Carmen Blanco, Women at Sea and at Home, 2008, Avusturalya Temsilciler Meclisi Komitesine verilen rapor.

Editör: TE Bilişim