DENİZCİLİK BAYRAMIMIZ VE HEREKE

GİRİŞ

Bu sene (2013) yılı Kabotaj Kanunu’nun yürürlüğe girişinin 87.yılıdır. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 1 Temmuz’u içine alan hafta “Denizcilik ve Kabotaj Bayramı” olarak kutlanacaktır.

Kabotaj; bir ülkenin kendi sularında (denizleri, gölleri, akarsuları….) deniz ticaret hakkının kendisi tarafından kullanılması demektir. Osmanlı İmparatorluğu’nun bu hakkını kaybetmesi Kırım Savaşı sonrası ile başlar. 

Rusya’nın Karadeniz’e ve dolayısı ile Akdeniz’e inmesini önlemek üzere 1854’te yapılan Kırım Savaşı nedeniyle İngiltere, Fransa ve İtalya donanmaları İstanbul’a gelmişlerdi. Bu gelişleri ile birlikte Osmanlı Kıyı Denizciliği’nin gelişen tekniğin çok gerisinde kaldığını görmüşler ve bu konuda Osmanlı Devleti’ne yardım teklifinde bulunmuşlardı. O tarihlerde Karadeniz, Akdeniz, Kızıldeniz ve Basra Körfezi’ne egemen olan yani iki okyanusa açılabilen Osmanlı İmparatorluğu bu teklifi kabul etmişti. Bu suretle; Limancılık, Fenercilik,  Römorkörcülük, Gemi Kurtarma ve Can Kurtarma gibi lojistik faaliyetleri içeren kıyı denizcilik kurumları yabancıların imtiyazına verilmişti.

 Ama ne var ki pek çok sektörde olduğu gibi denizcilik te bir tecrübe işiydi. Yapıldıkça gelişir, büyür yapanlar da ustalaşırdı. Zaman içinde bu yabancı kuruluşlar; bir taraftan hizmet alanlarını büyütürlerken, sermayeleri ve elemanları ile giderek daha güçlü hale geldiler. Türk denizciliğine hakim bir durum elde ettiler. Öyle ki donatanlarımız yabancı bayrak kullanmakta fayda umdular.

 Osmanlı İmparatorluğu, bir anlamda devlet içinde devlet konumuna gelmekte olan bu kuruluşlardan kurtulmak için çareler aradı. Araya giren İtalyan, Balkan ve I. Dünya Savaşları bu gayretleri sonuçsuz bıraktı. Nihayet Kurtuluş Savaşı sonunda imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile Kabotaj Hakkı elde edildi. Ancak mevcut denizcilik potansiyeli bu iş için yeterli olmadığından 3 yıllık bir geçiş sürecinden sonra 1 Temmuz 1926’da Kabotaj hakkımız kullanılmaya başlandı. Bu tarihte yürürlüğe giren kanun ile denizlerimizde, göllerimizde ve akarsularımızdaki her türlü deniz ticaretinin Türk sermayesi ve Türk vatandaşı tarafından yapılması kabul olundu. Bu sene Kabotaj Hakkı’mızı kullanmaya başlamamızın 87. Senesini kutlamaktayız.

 İzmit Körfezi Türk Denizciliği için en stratejik bir bölgedir ve bu önemini tarih boyunca korumuştur. Biz aşağıda Körfez’in en önemli coğrafi mevkiinde bulunan Hereke’den ve O’nun denizcilik özelliğinden söz etmek istiyoruz.

-1-

HEREKE VE DENİZCİLİĞİMİZ

 Hereke’nin kuruluşu çok eski çağlara kadar gitmektedir. Kıyıya paralel dağları ve denize akan iki deresi (Ambarlıdere ve Arap Kalesi dereleri) buranın bir yerleşim yeri olmasını sağlamıştır. Şehri kendine sayfiye yeri yapan Bizans İmparatoru Heraklius’un buraya Hereke adını verdiği kabul edilir.

Osmanlı Beyliği’nin denizden ilk fethettiği kent Hereke’dir. Karamürsel Bey’den sonra Osmanlı’nın ikinci Emiri Sevahili ( Deniz Kuvvetleri Komutanı) olan Emir Ali Bey Karamürsel’de hazırladığı birliklerini karşı kıyıya yani Hereke’ye getirmiş ve Ambarlıdere’nin denize döküldüğü bu plaj sahasında karaya çıkarmıştır. Şimdiki Kayzer Wilhelm Köşkü’nün bulunduğu bu kıyıdan karaya çıkan Osmanlı birlikleri Hereke Kalesi’ne yönelerek burasının ele geçirilmesini hedeflemişlerdir. Bu sırada Kale’de İzmit’in Osmanlılar –Akçakoca Bey- tarafından fethedildiğinde kaçarak gelen askerler bulunmakta idiler. Emir Ali Bey yaptığı hücum sırasında atılan bir okla gözünün birini kaybetmesine rağmen Kale’yi dolayısı ile Hereke’yi fethetmeyi başardı. Daha sonra Marmara Denizi’nde fethettiği adaya –Emirali (İmralı) adasına- adını verecek olan Emir Ali Bey savaştan sonra Karamürsel-Hereke arasında deniz ulaştırmasını başlatır. Osmanlı’nın iki kıyı arasında deniz seferi yaptığı ilk coğrafya burasıdır. Hereke-Karamürsel arasındaki deniz seferleri o günden bu yana devam etmektedir.

 Hereke tarihinde bir diğer önemli olay da Ambarlıdere’nin aktığı güzergaha bir kumaş ve halı fabrikasının kurulmasıdır. 1843 tarihinde Sultan Abdülmecit döneminde kurulan fabrika genelde sarayın ve saray mensuplarının (yani Osmanlı erkanının) halı, perde ve kumaş ihtiyacını yerine getirmiştir. İstanbul’a denizden ulaşımı son derece kolay olan Hereke iskelesine Osmanlı Padişahları veya devlet erkanı gelmiş, fabrikayı ve kenti ziyaret etmişlerdir.  Osmanlı Sultanları zaman zaman yanlarında yabancı devlet başkanları olduğu halde de şehri ve fabrikayı ziyaret etmişlerdir. Sultan Abdülmecit, Sultan Abdülhamit ve Sultan Mehmet Reşat şehri ziyarete gelen padişahlardandır. Abdülhamit ve Mehmet Reşat ziyaretlerini Alman İmparatoru Kayzer Wilhelm ile birlikte yapmışlardır. Hatta bu ziyaret için iskele yanında bir dinlenme yeri de yapılmıştır. Bu gün “Kayzer Wilhelm Köşkü” olarak bilinen tarihi yapı bu dinlenme yeridir.

 Bize göre Hereke’de en önemli tarihi olaylar Kurtuluş Savaşı Dönemi’nde yaşanmıştır. Bunlardan biri, Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ziyaretleri diğeri ise, ΙΙΙ. Kolordu Komutanı Şükrü Naili Paşa’nın Hereke’den İstanbul’a giderek İtilaf Devletleri’nden şehri teslim almasıdır.

 Büyük Taarruz’da 30 Ağustos 1922’de Yunan kuvvetleri Baş Komutan General Trikopis’in esir alınması ile birlikte Zafer’in kazanılacağı belli olmuştu. Aynı gün Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Türk kuvvetlerine ; “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz dir İleri ” emrini vermişti. İkinci hedef Boğazlardı. Nitekim İzmir’in 9 Eylül’de kurtulmasının ardından ΙΙ. Ordu Çanakkale Boğazı’na Ι. Ordu ise İstanbul Boğazı’na yönelmişti. Bu bağlamda ΙΙΙ. Kolordu 3 Ekim 1922’de Hereke’ye gelmişti. Ardından 15 Ekim’den itibaren yürürlüğe giren Mudanya Mütarekesi ile Türk kuvvetleri Kartal’a kadar ilerlemiş burada tesis olunan “Ara Hattı’nın” İstanbul tarafında İngiliz Birlikleri konuşlanmıştı. (ülkemizde artık Yunan birlikleri yoktur) Bundan hemen 20 gün sonra Devletimiz’in kurulmasına yönelik görüşmeler “Lozan Barış Görüşmeleri ” başlatılmıştı.

-2-

Ancak Lozan Görüşmeleri’nin birinci safhası istenilen biçimde gelişmedi. Kapitülasyonlar, Musul ve Boğazlar konularında anlaşma sağlanamadı ve görüşmeler kesintiye uğradı. Mustafa Kemal Paşa’nın Hereke’yi ziyaretleri işte bu döneme tesadüf eder. Ankara’dan Eskişehir’e oradan da İzmit’e ve Hereke’ye gelen Başkumandan fabrikayı dolaşıp halkla görüşür. Hatta Lozan’da bulunan İsmet (İNÖNÜ) Paşa’ya bir de telgraf çeker. Geceyi Kayzer Wilhelm’in Köşkü arkasında bulunan misafirhanede geçiren Başkumandan ertesi gün yani 18 Ocak 1922 günü beraberindeki Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi ÇAKMAK, Doğu Cephesi Komutanı General Kazım KARABEKİR, Ι. Ordu Komutanı General Nurettin SAKALLI, ve ΙΙΙ. Kolordu Komutanı General Şükrü Naili GÖKBERK olduğu halde önce Tavşancıl’a sonra da Çerkeşli yolu ile Gebze üzerinden kuvvetlerin bulunduğu Kartal sırtlarına gider ve orda topçu birliklerine atışlı tatbikat yaptırır. Kanaatimizce bu tatbikatın, Lozan Görüşmeleri’nde çok olumlu etkisi olmuştur. Burada ilave edelim ki; Başkumandan Hereke Fabrikası’nı ziyaretleri sırasında yakında İzmir’de toplanacak olan “İzmir İktisat Kongresi” için yapılan hazırlıkları denetlemiş ve gidecek heyet ile görüşmelerde bulunmuştur. (Hereke’nin Kongre’den bir madalya aldığını da belirtelim)

 Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) gereğince İstanbul 6 Ekim 1923’te Türk Birlikleri’ne teslim edilecekti. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) aldığı bir kararla İstanbul’un, Hereke’de konuşlu bulunan ΙΙΙ. Kolordu K.lığı tarafından teslim alınması planlanmıştı. Bu planlama gereğince 5 Ekim günü Seyri Sefain İdaresi’ne ait Pendik vapuru Hereke iskelesine gelmişti. Aynı gün ΙΙΙ. Kolordu Komutanı Şükrü Naili Paşa Kayzer Wilhelm Köşkü’nde şehrin ileri gelenlerine bir çay ziyafeti vermiş ve onlara veda etmişti. Kolordu Erkanı ertesi gün sabah ezanı ile birlikte Pendik vapuru ile Hereke’den hareket etmiş,  Dolmabahçe Rıhtımı’na gelerek şehri İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington’dan teslim almıştır.

 Cumhuriyet döneminde Hereke pek çok özellikleri ile Türkiye’deki gündemini korumuştur. 1930’lı yılların başlarındaki Devletçilik anlayışından Hereke en büyük nasibini almıştır. Padişah Abdülmecit döneminde kurulan “Fabrikayı Hümayun” 1932 yılında kurulan Sümerbank’ın bir tesisi olarak faaliyetlerini sürdürmüştür. Ve “Hereke Sümerbank Fabrikalarının” ürettiği yünlü ve ipek dokumaları ile halıları ulusal ve hatta uluslararası anlamda büyük ün kazanmıştır. Burada ilave edelim ki 1950’li yıllarda 3000’i bulan çalışanı ve bu çalışanların arasındaki kumaşa ve halıya can veren akademik yöneticileri ile Hereke;  sosyokültürel özellikleri ile örnek bir kent olmuştur. 1960’lı yıllardan itibaren ise merhum Mehmet SARIMERMER’in ele alıp geliştirdiği “Hereke İpek Halıcılığı” fasılasız 50 yıl uluslararası arenadaki yerini korumuştur. Böylece Hereke kendini dış dünyaya da daha güçlü biçimde tanıtma olanağı bulmuştur. Ama bu devam edememiştir.

 Bilindiği gibi 1990’lı yıllar  “Serbest Piyasa Ekonomisi’nin” bütün dünyayı kapladığı yıllardır. Bundan Hereke de nasibini almış ve Sümerbank Hereke Yünlü ve İpekli Dokuma Fabrikası özelleştirilerek satılmıştır. Bunun yanında bütün dünyada önemli bir yer edinmiş olan “Hereke İpek Halıcılığı” da bir taraftan artan ipek ve işçilik fiyatlarına diğer taraftan da Çin’in daha ucuza mal ettiği el halılarına karşı gerekli rekabeti yapamamış ve üretim giderek düşmüştür. Bu da Hereke’nin sosyoekonomik ve sosyokültürel yapısını olumsuz biçimde etkilemiştir.

 Bütün bunlar olurken Hereke yeni bir ortamla tanışmıştır; Yüksek Öğretim ve Denizcilik. Hereke’de Sümerbank Tesisleri özelleşip taliplerine satılırken bir kısım binaları Belediye ve/veya Kocaeli Üniversitesi’ne devredilmiştir.

-3-

Kocaeli Üniversitesi’nin bir kısım okullarının Hereke’ye gelişleri böyle olmuştur. Araya giren 17 Ağustos 1999 Depremi Kocaeli Üniversitesi’nden 4 Fakülte (Güzel Sanatlar, Hukuk, İletişim, İktisadi ve Ticari Bilimler Fakülteleri) ve iki Meslek Yüksekokulu (Marshall ve Borusan MYO’lar)  bu şekilde Hereke’ye gelmişlerdir. Kocaeli Üniversitesi’nin Umutttepe’deki yerleşkesi tamamlandığında Fakülteler Hereke’den ayrılmışlardır. Halen Hereke’de üç MYO (Marshall ve Borusan ve Gebze MYO’ları) toplam 7 bin civarındaki öğrencisiyle faaliyet göstermektedir.
 
 Hereke bu gün bir üniversite şehri olmasının yanında İzmit Körfezi’ndeki gelişen denizciliğimizin paralelinde bu sektörde de ön sıralarda gelmektedir. Önce Hereke’de faaliyet gösteren denizcilik kurumlarından söz edilmesinde yarar bulunulmaktadır.

1- Nuh Çimento Meslek Lisesi.
2008 yılından beri faaliyet göstermektedir. Halen Elektronik Haberleşme ve Güverte Yönetimi bölümlerinde toplam 152 öğrenci ders görmektedir. Mezunları Vardiya Zabiti yeterliliğinde gemiadamı olacaktır, ilk mezunlarını 2012 yılında vermiştir.

2- Emiralibey Denizcilik Eğitim Merkezi (Özel Hergüner Denizcilik Kursu):
1998 yılından beri faaliyet göstermektedir. 328 kişi olan kurs Tayfa ve Zabit sınıfı tüm gemiadamlarına gerekli olan kurs ve eğitimleri vermektedir. Yılda yaklaşık iki bin gemiadamı kurs ve eğitim görmektedir.

3- Hereke Yelken Kulübü:
Kocaeli Gençlik ve Spor Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyet göstermektedir. Kulübün kuruluş yılı 1924’tür. 1980 yılında faaliyetine ara veren kulüp 2005 yılında yeniden çalışmaya başlamıştır. İzmit Körfezi’ndeki en eski denizcilik kulüplerinden biridir. Bölgemizde yelken sporuna meraklı olanlara gerekli eğitimler verilmektedir. Her yıl Haziran ayında yapılmakta olan “Eski Yelkencileri Anma Kupası” giderek yaygınlaşmaktadır.

4- Hereke Kürek Kulübü
1925 yılında kurulmuştur. 1932 yılından 1996 yılına kadar Sümerbank Hereke Spor Kulübü Kürek Takımı olarak faaliyet göstermiştir. Sporcular arasında Türkiye, Balkan ve Akdeniz oyunlarında derece alanlar vardır. Vaktiyle Fenerbahçe’nin tek rakibi idi. Sümerbank’ın özelleşmesi ile 1996-2012 yılları arasında Hereke Belediyesi’nin 2012 yılından itibaren de Nuh Çimento Fabrikası’nın desteğiyle faaliyet göstermektedir. Hala 63 faal sporcu vardır.

5- Hereke Amatör Balıkçılar Derneği
1991 yılında kurulmuş olan 65 üyeli bir Sivil Toplum Kuruluşu (STK) dur. Derneğin ana tüzüğünde belirtildiği gibi üyelerin deniz sporlarını yapmaları gaye edinmiştir. Derneğin asli görevlerinden biri de çevreciliktir, bu bağlamda gerek gemilerin gerekse kıyıda piknik yapanların denizi kirletmesine engel olmak üzere gerekli gayretleri göstermektedir.

6- S.S Hereke Su Ürünleri Kooperatifi
1999 yılında kurulmuş olan 45 üyeli (STK) dur. Dernek üyeleri profesyonel anlamda balıkçılık ve benzeri faaliyetler göstermektedirler. Üyelerin tekneleri en fazla 10 m büyüklüğünde tekneler olduğundan çevreye zarar verecek bir avlanmaları yoktur. Kocaeli ilinde 10 kooperatiften 7 si birleşerek bir güç haline gelmişlerdir. İlin Karadeniz kıyısındaki Kefken ve Bağırganlı Kooperatifleri de bu örgüte üyedir. Kocaeli’nin Karadeniz ve İzmit Körfezi’ndeki sorumluluk sahalarında canlı popülasyonunu yani tüm su ürünlerini korumak için de gayret harcamaktadırlar. Trol, gırgır ve büyük ağ balıkçılığının bu bölgede yapılmasının karşısındadırlar.

-4-

Hereke yukarıda anlattıklarımıza ilaveten Batısı’nda bulunan Nuh Çimento, Diler ve Kroman limanları ile onların hemen 5 km mesafesindeki Yılport ve Poliport limanlarının yanı sıra Doğu’sundaki Evyap ve Dubai port limanları ile yeni bir coğrafi zenginlik kazanmış durumdadır. Konuyu rakamlarla ifade etmek istersek ortaya daha çarpıcı sonuçlar çıkmaktadır. 2012 yılı itibari ile ülkemizin 72 limanının toplam yükleme-boşaltma (elleçlemesi) 387 milyon tondur. Bunun 62 milyonu yani %16’sı Kocaeli limanına bağlı iskelelerden yapılmaktadır. Herekedeki limanların toplam elleçlemesi 14 milyon ton olup ülke genelinde yaklaşık %4’lük bir paya sahiptir. Ayrıca yine Hereke’nin 5-6 km civarındaki Evyaport ve Yılport iskeleleri Körfez’in mevcut üç konteyner limanından ikisidir. 2012 yılı itibari ile ülke genelinde 7.192396 konteyner elleçlenmiş bunun 510 bini adı geçen iki limandan yapılmıştır.

Hereke’nin coğrafyası da “Deniz Turizmine” son drece elverişlidir. Ve giderek önem taşımaktadır. Nitekim kıyısında bulunan gazino ve balık lokantaları her gün daha fazla müşteri cezbetmektedir. Ayrıca sahilin doğu tarafındaki “Piknik Alanları” giderek İstanbul kalabalığının nefes alabildiği bir coğrafya olmaktadır. Dileğimiz bu zenginliklerin daha fazla çeşitlendirilmesidir.

Hereke’yi zenginleştirecek bir diğer potansiyel de “Balıkçı Barınağının” –usulünce genişletilerek-yatların da gelmesinin sağlanmasıdır. Mevcut balıkçı barınağının az bir masrafla genişletilerek küçük bir yat limanı olmasının Hereke’ye sayısız faydalar sağlayacağını düşünmekteyiz. Çünkü ülkemizde yatçılık giderek gelişmektedir, en büyük ihtiyaç ise yatların barınma yeridir. Diğer taraftan yat sahipleri yat sahipleri ve de yatçılıkla uğraşanlar gerek kültür ve gerekse ekonomik güç yönünden oldukça birikim sahibi kişilerdir. Öte yandan bölgede yeni bir yat limanı yapmanın pek çok zorluklar taşıyacağı da ayrı bir gerçektir. Mesela İzmit Körfezi İstanbul Boğazı’nın doğu yönündeki akıntılarının önemli bir coğrafyasıdır. Bölgeye yapılacak yeni bir yat limanı Marmara’yı olumsuz yönde etkisi altına alabilir, asıl deniz kirliliği böyle başlayabilir. Onun yerine Hereke Balıkçı Barınağı az bir masrafla yat limanı haline getirilebilir. Bunun için barınağın doğudaki kıyıları -yürüyüş yolu- denize katılıp barınağın ağzı biraz uzatılabilir. Uzatılan bu yere batı tarafta bulunan ve gazinolara kötü bir görünüm arz eden mevcut balıkçı kayıkları ve kızakları konmakla mevcut alan iki misli büyütülebilir. Böyle bir durumda Hereke’nin yeni zenginliklerle buluşacağını değerlendirmekteyiz. 

SONUÇ YERİNE

 Yazımızı adından da anlaşıldığı gibi Hereke ve Denizciliğimiz üzerine hazırlamıştık. Ancak iki denize kıyısı olan 4 ilden biri olan Kocaeli’nin (Diğer iller İstanbul, Çanakkale ve Balıkesir) tüm ilçelerinin  denizcilikle ilgili zenginlikleri vardır. Karamürsel, Gölcük, Başiskele, Derince, Körfez, Dilovası, Gebze, Darıca ve Kandıra denizcilik tarihinde çok önemli yerlere sahiptirler. Bu ilçelerimize ait özet bilgileri aşağıda vermek istiyoruz.

 Karamürsel: Osmanlı’nın Karesi Beyliği’nin gönderdiği Mürsel Bey tarafından kurulan ilk “Deniz Üssü” dür. Ayrıca Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’dan Batı Cephesine gönderilen askeri malzeme ve personelin geçiş yeridir. Bu nedenle Yunan kuvvetleri kente büyük zararlar vermiş, 10 bin nüfuslu şehir 100 kişiye kadar düşmüştür. Kurtuluşu 4 Temmuz 1921’dir.


-5-

Gölcük: Askeri denizciliğimizin merkezidir. Bilindiği gibi Lozan Antlaşması’nda Boğazlar Uluslararası Komisyonca yönetilmiştir. Boğazlar 20 Temmuz 1936 da imzalanan Montrö Sözleşmesi ile egemenliğimize geçmiştir. 1923-1936 yıllarında Boğazların savunması Gölcük’te bulanan donanma tarafından sağlanmıştır. Ayrıca mevcut tersanenin yapımında ele geçen objeler burasının daha önce de denizci bir yer olduğunu doğrulamaktadır.

 Başiskele: İzmit (Nikomedya)’in denizcilikle ilgili esas merkezidir. Kurtuluş Savaşı sırasında denizden gelen Yunan kuvvetleri genelde buradan şehri zapt etmiş sonra da buradan ( 28 Haziran 1921) geri dönmüşlerdir. Savaş boyunca Yavuz zırhlısı Başiskele önlerinde denizde kalmıştır.

 Derince: Anadolu Bağdat Demiryolu’nun inşası sırasında buranın bir yükleme –boşaltma limanı olması planlanmıştır. Su derinliği uygun olduğundan “Derince” adını almıştır. Ayrıca yine Kurtuluş Savaşı sırasında İngiliz ve Yunan kuvvetleri buradan karaya çıkarak bölgeyi işgal etmişlerdir.

 Dilovası: Mevcut limanları ve Bursa, İzmir yolunu içeren iki kıyının birleştirilmesine yönelik Köprü inşaatı ile Haydarpaşa limanının nakil olacağı “Belde Liman” bu ilçemizin denizciliğini ön plana çıkarmaktadır. Ayrıca Kurtuluş Savaşı sırasında faaliyet gösteren “Yahya Kaptan” çetesi İstanbul’dan Anadolu’ya yapılan silah ve personel nakliyatlarında Tavşancıl iskelesini kullanmıştır.

Gebze: Ülkemizin en fazla araç naklinin yapıldığı “Eskihisar-Topçular” hattı Gebze ilçesinde bulunmaktadır. 2012 yılı itibari ile bu hatta bir milyon civarında araç ile beş milyon civarında insan kıyı değiştirmiştir.

Darıca: Aslında Darıca Gebze’nin denize çıkış iskelesi idi. Körfez’in daralmaya başladığı bu yere “Darıca” adı verilmiştir. 1940’lı yıllara kadar bir liman başkanlığı olarak faaliyet gösteren Darıca İstanbul-İzmit arası çalışan vapurlar için bir uğrak limanı idi.

Kandıra: Kocaeli ilinin Karadeniz’e çıkan limanı olan Kefken bu ilçemize bağlıdır. Pek çok balıkçımız İzmit Körfezi ve Karadeniz’de çalışmayı bir alışkanlık haline getirmişlerdir. Bu nedenle Kefken- İzmit, Karadeniz ile Marmara’yı birbirine bağlayan ve çok kullanılan bir eksendir. Tabi Kefken limanının Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul-İnebolu arasında yapılan silah ve personel nakliyatında önemli bir mevkii olduğu da bilinen tarihi gerçektir.


Dileğimiz kısaca anlatmaya çalıştığımız bu hususların “Bir Akademik Çalışma” ile zenginleştirilerek halkımızın yararına sunulmalıdır.

Editör: TE Bilişim