Siyasette Sert Polemik 
 
Baykal ve Erdoğan birbirlerine ağır sözlerle yüklendi


Beklenen Baykal-Erdoğan görüşmesine iki lider de grup konuşmalarında noktayı koydular.

Baykal'ın yaptığı kameralı görüşelim teklifini 'ahlaksızlık' olarak tanımlayan Başbakan Erdoğan'a yanıt baykal yine CHP Grubu'ndan verdi. İşte iki liderin konuşmasının satırbaşları:


BAŞBAKAN ERDOĞAN:KAMERAYLA GÖRÜŞME TEKLİFİ AHLAKSIZLIKTIR

Sayın Deniz Baykal’a 1 sayfalık mektup yazdım. Milli Birlik adı altında yeni bir demokratik açılım sürecini başlattığımızı.

CHP’nin bu sürece yönelik görüş, öneri, talep ve eleştirilerini almak; ayrıca süreçle ilgili gelinen noktayı aktarmak fırsatı olacağını ilettim. Nezaket kuralları içinde çok hassas davranarak bir mektup yazdım.

Kamuoyu da mektubumuzun çok samimi bir dille yazıldığına kanaat getirdi.

4 gün sonra bana yanıt mektubunu iletti. 6 sayfadan oluşan kimi zaman incitici, kimi zaman kırıcı, bazı dedikodu ve haksız ithamları çok yakışıksız ithamları peşpeşe sıralayan, nezaket kurallarının dışında bir cevabi mektupla karşılaştım.

Sayın Baykal mektubunda uzun uzun süreci eleştiriyor. Tamamen dedikodu ve asılsız iddialara dayanıyor. Hızını alamayıp açılım politikasında hiçbir şekilde sizinle birlikte olmayacağımız çok açıktır deyip kestirip atıyor. Ne kaldı ki?

Tüm bunları da sineye çektik. Görüşürüz, bu iddiaların asılsız olduğunu kendisine söyleriz diye okumaya devam ediyorum.

Mektubun en sonunda tüm siyasi kurallara aykırı olarak görüşmenin bir TV kanalı tarafından kaydolması şartını koyuyor.

Ne bizde ne de dünyanın herhangi bir yerinde, liderlerin bir araya gelmesi, baş başa görüşmesi ilk kez yaşanmıyor. Ama kamerayla bir görüşmeyi tespit ahlaksızlık olarak, siyasi ahlaka, diplomatik ahlaka ters olarak nitelendiriliyor.

Biri Bizi Gözetliyor mantığı içinde kameraların istenmesini anlamak mümkün değil. Televizyona şov programı yapıyor gibi kamera önünde görüşmek mantıklı değil. Bu tavır işi yokuşa sürmek, ipe un sermek niyetidir.

Biz oraya gidip Sayın Baykal’ın beynini yıkamak değil, böyle bir kabiliyetimiz yok. Hipnotize edecek de değiliz. Biz demokrasinin gereğini yapalım istedik. Her konuda bire bir düşünmek zorunda değiliz.

Önemli olan müzakereye açık olmak. Ben kendilerini genel merkezde de ziyaret ettim. Bu ikincisi olacaktı. Çünkü kendisi Sayın Bakanımın ziyaretini diğer partiler kabul ederken, etmediler.

Demokrasinin bir şartı da değil. Olmazsa olmaz şart değildir mutabakat. Biz geliriz, görüşlerimizi anlatırız, sizi dinleriz ve makul olana biraz daha yaklaşmak için bir adım atmış oluruz. Ama bakıyorsunuz bırakınız süreci konuşmayı, sürecin metodu üzerine konuşmaktan bile Sayın Baykal’ın kaçtığını görüyoruz.

Bu güvensizlik hissini vermek Allah aşkına kime ne yarar sağlar. Sayın Baykal bugüne kadar hiç ikili görüşme yapmadı mı? Tüm görüşmelerini kameralar önünde mi yapıyor.

Şu ifadeye bak: Kapalı kapılar ardında görüşme yapamayız. Sizin kapınız hep açık mı duruyor Sayın Baykal?

Günlerdir köşe yazarları yapıyor. Valla ben Baykal’ın haklı olduğunu dile getiren bir şey okumadım.

Madem bu kadar kamera meraklısı, odasını 24 saat canlı yayına açsın herkes de izlesin.

Biz bu süreci tamamen şeffaf bir şekilde konuşarak, milletimize danışarak, bütün siyasi partilere bizzat koordinatör bakanım gitti. Yüzde 1 oy almış partilere bile. Yazılı görsel medyanın temsilcileriyle, akademisyenlerle, sivil toplum örgütleriyle görüştü.

Süreç bu şekilde çalıştı, çalışıyor. Zaman zaman da medyayı bilgilendirdi. Biz hiçbir şeyi milletimizden gizlemedik, böyle bir şeyi de saklamadık.

Sayın Baykal’a da gidip gizli şeyler konuşacak değildik. Ancak görüyoruz ki Sayın Baykal buna ne hazır ne de açık.

Sayın Baykal madem ki sen kameraları çok arzu ediyorsun. Biz de zaten bunu Meclis’e getiriyoruz. Sadece bir iki kamera karşısında değil, dünyanın her yerinden gelen kameralar karşısında sen çıkıp konuşursan, ben de çıkıp konuşurum. Eğer sen çıkıp konuşmazsan benim de temsilcilerim çıkıp konuşur.

Eğer gelseydik belki bir çayını içerdik, ama o çaydan da mahrum olduk. Ben de oraya gelmiyorum.

AZERBAYCAN’A BAYRAK YANITI

Bizim Azerbaycan aleyhine olacak hiçbir adımı atmamız mümkün değildir. Ancak Türkiye ile Azerbaycan arasına nifak sokmak için uğraşanların gayret içinde olduklarına, kamuoyunu yanıltmaya çalıştıklarına şahit oluyoruz.

Vatandaşlarım da Azeri kardeşlerim de nifakçılara prim vermesinler.

Biz Azeri bayrağını Türk bayrağı gibi, Azeri topraklarını Türk toprakları gibi kutsal bildik.

Bu ithamım ağırlıklı olarak Azerbaycan halkınadır. Bakü’de yatan şehitlerimiz bunun tanıklarıdır. Azerbaycan’ın çıkarlarını Türkiye’nin çıkarlarından geride tutmadık, tutmayız. Azerbaycan’ın üzüntüsü aynen Türkiye’nin üzüntüsüdür. Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimizdir.

Kimse Türkiye’nin iyi niyetini başka yerlere çekmesin, Türkiye’yi de test etmeye kalkmasın.

Özellikle bu dönemde fitne odakları çok çalışıyor. Türkiye’nin içinden de tabi besleniyor bu odaklar. Sürekli olarak orayla paslaşmak suretiyle..

7 yıllık iktidarımızda Azerbaycan ilişkilerimizde nereden nereye geldik ortadadır. Sadece bir Türkiye – Ermenistan milli maçı sebebiyle FIFA’nın da almış olduğu son dakika kararı uygulamaya çalışan arkadaşlarımız, ki açıklamalarını yaptılar, bu milli maçı provoke etmeye çalışanları da halkımız tanıdı ve biliyor, bundan sonra Türkiye’de kalkıp Süper Lig’de oynanan maçta asılan Azerbaycan bayrağını İstanbul’da böyle Bursa’da böyle diye gösterecek kadar zavallılar var.

Bunu bizzat malum siyasi partinin kendi kongrelerinde “Hah şimdi yakaladık” deyip üstüne atlamasını da değerlendirmek lazım. Bizim 7 yılda ne yaptığımız ortada. Kendilerinin 3,5 yıllık koalisyon ortaklığında ne yaptıkları da bellidir.

Azerbaycan halkının bu tür oyunlara prim vermemesini hatırlatıyorum. Asıl bizi yaralayan da Azerbaycan şehitliğindeki şehitlik camidir ve Azerbaycan şehitliğindeki Türk bayrağının kaldırılmasıdır. Bunu da Azerbaycanlı kardeşlerimin de değerlendireceğine eminim.

BAHÇELİ'YE ÇOK SERT YANIT

Ahiler diyor ki “Elini, sofranı, kapını açık tut” Yine diyor ki Ahiler “Sana gelmeyene sen git”

Bu partiyi millet kurdu, hamurunu millet yoğurdu. Biz Türkiye’nin hissiyatına gözümüzü kapatmayız.

Kişisel hesaplarla, nazla niyazla hareket etmeyiz. Partimizi kurduğumuz andan itibaren milletimizi millet yapan değerlere sahip çıkıyor, bu milletin ulularına her zaman kulak veriyor, rotamızı öyle çiziyoruz.

İki önemli konu söyleyeyim. Bir tanesi, Sayın Bahçeli bir kongrede benim güneydoğulu, doğulu milletvekili arkadaşlarıma siyasi ahlaktan tamamen uzak bir yakıştırmayla seslendi. Arkadaşlarıma aslında ciddi manada saygısızlığın ötesinde, hakaret etti. Sayın Bahçeli sizin yaklaşım tarzınızı kabul etmemiz zaten mümkün değil. Sizin dilinizle size cevap vermeyi de asla düşünmüyorum.

Ama biz bu yola çıkarken bir şey söyledik. Biz bölgesel milliyetçilik yapmayacağız, etnik milliyetçilik yapmayacağız. Ama sen bu ifadelerinle hem bölgesel hem milliyetçilik yapıyorsun ve sen durup dururken benim arkadaşlarıma saygısızlığın daniskasını yapıyorsun. Arkadaşlarımı hiçbir zaman seninle ölçmem. Ne demek güvenilmez! Böyle bir hakkı sen nereden buluyorsun. İşte senin güneydoğuya neden gidemediğin, neden oralarda sıralamaya giremediğin belli. Çünkü gidene gelinir. Gitmeyene gelinmez. Kapısını açık tutanın kapısından girilir. Kapısını açık tutmayanın kapısından girilmez. İkram edene ikram olunur. İkram etmeyene ikram olunmaz.

BAYKAL: SENDEN BİR ÇAYI ESİRGEMEYİZ

Konuşmasının başında ekonomik gidişatı değerlendiren Baykal şunları söyledi:

EKONOMİK TABLO

Şimdi 2010 bütçesi hazırlanıyor. İddiasız, gerçekçiliği tartışmalı bir bütçe karşımıza çıkmıştır. Hiçbir vergi koymayacağız, vergi oranlarını artırmayacağız diye açıklamalar yapılmıştır ama öngörülen vergi artışlarını açıklamak güçtür.

Devlet memurları bakımından bu bütçenin ortaya koyduğu tablo da dikkat çekicidir. Emeklilere 2,5 – 2,5 artış görülmüştür. Bunun ortalaması 5 değil 3,78’dir. Bu artışın ne anlama geldiğini hepiniz biliyorsunuz. Türkiye’de kısa bir süre önce doğalgaza, elektriğe ve petrol ürünlerine yapılan zamlar ortada.

KEY ÖDEMELERİ

Bu konuda bir kanun teklifi vermemiz gerekiyor. Bu konuda hazırlık yapıyor. Önümüzdeki günlerde KEY alacağını tahsil edememiş vatandaşlarımızın haklarını kaybetmemesi için gerekli düzenlemeleri ortaya koyacağız.

3 HAKSIZ DÜZENLEMEYİ İPTAL ETTİRDİK

Geçen hafta CHP’nin başvuruları doğrultusunda 3 yasa daha Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. CHP’nin bu konularda verdiği mücadelenin haklılığı bir kez daha ortaya çıktı.

Bunlardan bir tanesi ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde uygulanan yüzde 5 indirimin, AKP’nin oylarıyla kaldırılmış olması. O yüzde 5’lik vergi avantajını vatandaşa sağlayacak yasayı CHP engelledi.

Yine yatırım indirimi konusunda yatırımcıların hak kayıplarına yol açan düzenlemeleri ortadan kaldırdık.

Üçüncü olarak da yabancıların elde ettiği faiz gelirlerinde yüzde 0 kesinti yapılırken, yerli yatırımcıdan yüzde 10’luk bir kesinti yapılıyordu. Bunun da önüne geçti. Eşit vergi sorumluluğunu sağladık.

ERMENİSTAN VE AZERBAYCAN’LA İLİŞKİLER: KAŞ YAPALIM DERKEN GÖZ ÇIKARDIK

Türkiye bu Ermenistan sınır kapısının açılması konusunu maalesef kendi özel durumlarını dikkate almadan çok yanlış yönetmiştir.

Bir sorun çözeceğiz derken çok daha ağır bir sorunla karşılaşılmıştır. Kaş yapalım derken göz çıkardık. Birilerini mutlu edeceğiz diye durduk yerden çok ciddi sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olduk.

Azerbaycan’la ilişkilerin iyi tutulmasının bizim için platonik olmanın ötesinde reel bir yönü olduğunu savunduk. Birileri sana bir politika dayatıyor, ama sen Azerbaycan’ı görmemezlikten gelemezsin.

Bizim önerilerimiz dikkate alınmadı. Protokol imzalandı. Öğreniyoruz ki Meclis’e de protokol imzalandıktan sonra gönderiliyor.

Bakın yine böyle tartışmalı bir protokol 2004’te AB ile ilişkilerde katma ek protokol olarak imzalanmıştı. Biz imzalamayın demiştik. Rum limanlarına çıkan gemilerin Türk limanlarına gelmesini öngören bir protokoldü. Yapmışlardı. Dikkat edin o protokol hala Meclis’e gelmedi. O protokol hala duruyor.

Peki şimdi ben soruyorum. O Rum limanları ile ilgili protokolü sevk etmediniz de bu Ermenistan sınırının açılması ile ilgili protokolü Azerbaycan bu kadar rahatsız olduğu halde neden Meclis’e sevk ediyorsunuz? Üzüntü verici bir tablo.

Dün gözününzün içine baka baka PKK bayraklarıyla gösteri yapıyorlar. Onların bayraklarına inmiyor Azerbaycan bayrakları stada sokulmuyor. Gücünüz PKK'ya yetmiyor da Azerbaycan 'a mı yetiyor?

Dün yaşananları iyi okumak lazım. Dünkü tabloyla pekçok şey kendisini göstermiştir. Açılım tablosunun içinde ne yatıyor bir kısmı dün ortaya çıkmıştır. Niçin sürecin gizli götürüldüğünü şimdi anlıyoruz. Niçin hazmettire hazmettire denildiği anlaşılıyor. Dün İmralı'dan gönderilen yol haritası uygulamaya konmuştur.. Dün toplumdan sizden bizden gizli tutulmuş bir senaryo uygulamaya konmuştur.

Başbakan doluya koymuş almamış boşa koymuş dolmamış. Şimdi görüşmeyeceğim diyor. Takdir senin talep senden geldi. Başbakan bizim görüşme şartımızı ahlaksızlık olarak nitelendirdi. Birisi ikide bir ahlaktan namustan bahsederse orda dur diyeceksin. Bu iş lafla olmaz. Yarası olan gocunur. Bu ne biçim laf. Bir Başbakan'ın kendi sıkıntısını bastırmak için durmadan ahlaksız namussuz lafını ağzına alması hoş değil. Bizim kapımız millete de sanada açık. İçeceğin bir çay olsun. Seni en iyi şekilde ağırlardık. Ama yanlışları paylaşmayız.
 

 

Editör: TE Bilişim