Dışişleri'nden ilginç Livaneli açıklaması  

UNESCO Genel Direktörlüğü seçiminde Zülfü Livaneli yerine Mısır adayını destekleyen Dışişleri Bakanlığı, “Zülfü Livaneli resmen başvurmadı” diye ilginç bir açıklama yaptı. Oysa UNESCO Başkanlığı için sadece devletler aday gösterebiliyor

Dışişleri Bakanlığı, “Zülfü Livaneli’nin, UNESCO Genel Direktörlüğü görevi için Bakanlığımıza intikal etmiş herhangi bir adaylık girişimi ve başvurusu yoktur” açıklaması yaptı. Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Adnan Kesici, “Livaneli’nin adaylığını basından öğrendiklerini” belirtti ve “Zaten hukuki olarak bu yıl UNESCO adaylığında sıra Ortadoğu ve Doğu Bloku ülkelerindeydi” dedi.

Dışişleri Bakanlığı sözcülüğünden dün yapılan açıklamada, “Livaneli’nin adaylık konusunda bakanlığa ulaşmış herhangi bir başvurusunun bulunmadığı” belirtilerek, Livaneli’nin adaylığı konusunda UNESCO teşkilatına başvuruda bulunulduğuna ilişkin bir bilginin de mevcut olmadığı ve bu konuda herhangi bir ülke veya çevreden Dışişleri Bakanlığı’na resmi bir başvurunun da olmadığı bildirildi.

‘Dışişleri destek verir’

Türk vatandaşlarının uluslararası kuruluşlardaki üst düzey önemli görevlere gelmelerinin desteklendiği ve geçmişte, İlter Türkmen, Kemal Derviş, Hikmet Çetin ve Ekmeleddin İhsanoğlu gibi isimler için her zaman aktif çaba içinde olunduğu belirtilen açıklamada, “Bu durum, değerli bir Türk aydını olmasının yanı sıra sanatın hemen her dalında saygın bir konuma sahip bulunan Sayın Zülfü Livaneli için de tabiyatiyle geçerlidir” ifadesi kullanıldı.

Basından öğrendik

VATAN’ın sorularını yanıtlayan Dısişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Adnan Kesici ise, “Sayın Zülfü Livaneli’nin adaylığı konusunda bize bir bilgilendirme ya da başvuru yapılmamıştır. Keza Sayın Livaneli’nin UNESCO’ya da bir başvurusu yoktur. Bakanlık olarak Sayın Livaneli’nin aday olduğunu basından öğrendik. Sayın Livaneli bakanlığımıza bir başvuruda bulunmuş olsaydı, kendisine UNESCO seçimlerine ilişkin bilgilendirme yapılabilirdi” dedi. Basında çıkan haberler üzerine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’-nun, Ağustos’ta Livaneli’yi arayarak, sürece ilişkin bilgi verdiğini de söyleyen Kesici, “Zaten hukuki olarak bu yıl UNESCO adaylığında sıra Ortadoğu ve Doğu Bloku ülkelerindeydi. Bakanlığımıza ve UNESCO’ya bir başvuru yapılmadan basında çıkan haberler üzücüdür” dedi.

‘Büyük fırsat kaçırdık’

TÜRKİYE’nin UNESCO Başkanlığı için Batılı ülkelerin ve UNESCO içindeki yetkililerin bile ısrarla istediği Zülfü Livaneli’yi desteklemeyip oyunu “Kitap yakarım” diyen Mısır Kültür Bakanı Faruk Hüsnü’den yana kullanmasının yankıları sürüyor. İşte tarihi skandalla ilgili Livaneli’nin görüşleri şöyle:

13 yıldır UNESCO’dayım

“Bence artık olan oldu, bizim Dışişleri Bakanlığı yanlış hesap yaptı. Batı’dan Mısır Kültür Bakanı Faruk Hüsnü için baskı gelince, bizim Dışişleri bu olayı sanki bir Arap-Yahudi tartışması gibi algıladı ve benim adaylığım için özellikle Yahudi lobisinin devreye girdiği intibaı uyandı. Oysa ben ne İsrail’le ne de Yahudi lobisiyle hiç iletişime geçmedim. Bana ilk teklif Ocak ayında Amerikan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı tarafından yapıldı. Sonra Fransa tarafından yapıldı, ardından UNESCO içindeki çeşitli büyükelçiler tarafından yapıldı. Daha sonra uluslararası aydınlar verdikleri ilanlarla beni destekledi. Bu krizin üstesinden gelinmesi için hem Müslüman ülkeden gelen hem de 13 senedir bir elçi olarak UNESCO’da deneyimli ve 26 dilde kitapları çevrilmiş olan, dünyaca tanınan bir kültür adamı olarak benim ismim başkanlık için gündeme geldi. Bu şekilde bu gerilim dağılır diye düşünüldü ancak tahmin edilemeyen şey Türkiye’nin kendi vatandaşını desteklemeyişi oldu. Bu kadar önemli bir örgütün başında bir Türk’ün olması daha doğrusu bir kültür adamının olması çok önemliydi. Bu noktada esas sorun zaten UNESCO içinde ağırlığı olan Araplar içinden bir aday çıkması değil, ’Mısır kütüphanelerinde bir tek İsrail kitabı bulsam kendi elimle yakarım’diyen birisinin başkanlığa aday gösterilmesiydi. Benim dünya kültürü ile ilgili yapmak istediğim hayallerim vardı. Bir makama gelmekten çok yapabileceğim şeyler vardı, çünkü UNESCO’yu çok iyi tanıyorum. 1996’dan bu yan büyükelçiyim orada ve genel direktör danışmanlığı yaptım. Dolayısıyla bir dönem çok iyi şeyler olabilirdi ama ne yapalım ki bizim Ankara böyle uygun görmedi.”

Çankaya özür diledi

-Dışişleri Bakanlığı ya da Cumhurbaşkanlığı’ndan size bu konuda açıklamalar yapılırken nasıl bir tepkiyle ve tonla karşılaştınız?

“Gerek Dışişleri Bakanlığı gerekse de Cumhurbaşkanlığı’ndan bana telefon açtılar ve özür dilediler. Yetkililer bana diplomatik geleneğe uyarak, Mısır’a daha önce söz vermiş olduklarını söyleyerek sıranın Araplarda olduğu için Mısır’ın adayını desteklediklerini söylediler. Yetkililer benimle son derece kibar ve yumuşak bir tonda konuştu.”

Libya kadar olamadık

-Sizce Arap komşularıyla olan sıkı ilişkilerinin Türkiye’nin Hüsnü’yü aday göstermesinde etkisi var mı?

“Mısır Kültür Bakanı Faruk Hüsnü, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’e çok yakın. Mübarek, Hüsnü’nün aday gösterilmesi için destek çalışmalarını 2 yıldır sürdürüyordu. İslam Konferansı Örgütü gibi kurumlardan da önemli destek sağlamıştı. Türkiye de söz sahibi olduğu İKÖ ve Arap ülkeleriyle ilişkisini bozmak istemedi ve Hüsnü’nün adaylığına karşı çıkmadı. Oysa Libya ve Kuveyt bile başkanlık için kendi adaylarını belirledi. AB yolunda olan Türkiye’nin bu tutumu Türkiye’ye kaybettirdi. Büyük bir fırsat kaçırdık.”

Bokova’nın önünü açtık

“Ben İrina Bokova’nın başkan seçilmesine memnun oldum. İrina Hanım başkan seçilmesini bize borçlu. Dünyada ilk kez bir hükümet kendi yurttaşının adaylığına karşı çıktığı için, sonradan aday olan Bokova UNESCO’nun başına geçti. Bokova’yı kutluyorum.”

Ülkeler aday gösterir...

-Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan resmi açıklamada sizin UNESCO’ya adaylık için başvurmadığınız ve seçim sonrası yaptığınız açıklamaların mesnetsiz ve temelsiz olduğu söylendi. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

“UNESCO’ya şahsen aday olunmaz, ancak hükümetler aday gösterebilir. Bu nedenle yabancı devlet ve kurumlar benim adaylığımla ilgili olarak taleplerini Türkiye Cumhurbaşkanlığı’na ve Dışişleri Bakanlığı’na iletti. Ve oradan ‘Hayır, biz Arap adayı destekleyeceğiz!’ cevabını aldılar. Dışişleri Bakanlığı olayı bir Arap-İsrail çekişmesi gibi görmek yanılgısına düştü. Oysa olay, UNESCO kurumunun ilkeleriyle, kitap yakarım diyen bir aday arasındaki çelişkidir. Unutulmasın ki hatayı kabul etmek de bir erdemdir.” 

Editör: TE Bilişim