"27 Nisan Bildirisini Ben Yazdım"

Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt, emekli olduktan 8 ay sonra ilk kez 32. Gün programında konuştu.

Mehmet Ali Birand ve Rıdvan Akar'ın sorularını yanıtlayan Orgeneral Büyükanıt, Ergenekon soruşturması ve 27 Nisan bildirisiyle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.

Büyükanıt, 27 Nisan bildirisiyle ilgili şunları söyledi: "27 Nisan bildirisi, muhtıra değil. Bunu ben kendim yazdım. Cuma akşamıydı. Oturup bizzat kendim yazdım. Neden Cuma akşamı verdik? Ertesi gün Ankara’dan ayrılmam gerekiyordu. Dolayısıyla gitmeden önce yayınlanmasını arzu ettim.

27 Nisan bldirisi, TSK’nın laiklik karşısındaki hassasiyetini vurgulayan bildiridir. Laikliğin zedelenmekte olduğu kuvvetli şekilde ortaya çıktı. Bildiri de bir de laiklik vurgusu vardı. Cumhurbaşkanlığı seçimi değildi. Cumhurbaşkanı ile ilgili olarak tek bir cümle vardı. (Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde laiklik karşıtı faaliyetlerde vahim bir artış vardır...) Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci laik-anti laik tartışmalarına odaklanmıştır.

27 Nisan bildirisinin Cumhurbaşkanlığı seçimiyle yakından uzaktan ilgisi yok. Ondan önce sizi 12 Nisan’a götüreyim. 12 Nisan’da Genelkurmay’da basın toplantısı düzenledik. Orda bir soru üzerine Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda bir başkomutan olduğunu, dolayısı ile TSK’yı yakından ilgilendirdiğini, seçilecek cumhurbaşkanının Laik, demokratik, hukuk üstünlüğü kelimelerine uygun olacağını umut ediyorum dedim. Umut kelimesi var.

Bildiriyi hazırladığım için pişman değilim, AKP'ye de oy kazandırmamıştır bildiri. Bir kere Anayasa Mahkemesi’nin kararı bizi haklı çıkardı. Ne kadar isabetli bir şey yaptığımızı düşündük. Ayrıca aylara göre eğilimleri Tarhan Erdem bey çıkarmıştı. Ocak 2007’den itibaren sürekli artış var. 27 Nisan bildirisinden önce yüzde 45’ti. Tesir etmiştir, etmemiştir onu ben bilemem.

28 Nisan'da Başbakan'la konuştum

Ertesi sabah ben gittim, Ankara’da değildim, İstanbul'daydım. Başbakan beni aradı, kendisiyle konuştum. Neden sebep olduğunu sordu medeni bir şekilde konuştuk."

Programda Büyükanıt'a sorulan sorular ve cevapları şöyle:

Siz üniformamı çıkartırım ve gerekirse aklanırım demiştiniz?

Büyükanıt: Öyle demedim. Bir arkadaşım aradı ve üzüntülerini belirtti. Ben de üzülme dedim, biz dağda da bunlarla boğuştuk mahkemede de boğuşuruz. Avukat tutmaya bile gerek yok.. Söylediğim söz bu ..

Ergenekon sizce bir komplo mu?

Büyükanıt: Bilemiyorum.

Algılamanız ne, nasıl yorumluyorsunuz?

Büyükanıt: Samimi söyleyeyim değerlendirme de yapamıyorsunuz. Çünkü bilgilere sahip değilsiniz yani o bilgiler bende yok .. Bir de tam o ilk tutuklanmalar görevi bırakmamdan kısa süre önce temmuz başında yanılmıyorsam..

Engelliyemez miydiniz, komutanlarınızı koruyamaz mıydınız?

Büyükanıt: Peki... Çok güzel bir sual ama cephanelerim var.. Bakın bu bana çok söylendi haklısınız. Özellikle emekli orgeneraller gidip lojmanlarından alınıyor.. Niye genelkurmay başkanı buna mani olmuyor.

Kendi arkadaşını korumuyor, silah arkadaşını korumuyor..

Büyükanıt: Bakın TCK’nın ek olarak çıkartılmış bir yönetmeliği var, adli ve önleme aramalarıyla ilgili. Bir şeyi ya bir adli savcı gelecek ya da bir önleme araması yapacaksınız. Yani efendim şuradan gelecek kamyonun içinde terörist var diyecek jandarma önleme alacak.. Bu yönetmeliğin 14. maddesi bunu yorumluyor, askeri mahallerde yapılacak arama cumhuriyet savcısının talep ve katılımı ile askeri makamlar tarafından yerine getirilir.. Askere inisayatif var mı?

Kanun bu yani

Yapamazdım diyorsunuz yani...

Büyüknanıt: Yapamazsınız ki... Kanun bu yani. Bir Genelkurmay Başkanı ya da yüksek rütbeli bir subay şunu diyebilir mi: Ben kardeşim kanun manun anlamam, giremezsin içeri iki tane de tank götürür.... E nasıl hukuk devleti, nasıl hukuk devleti. Bu kadar açıkken malesef. Rahmetli Uğur Mumcu’nun bir lafı vardır “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan...”

Bu konuda size hiç niye korumadınız? Niye bir şey yapmadınız diyenler oluyor mu?

Büyükanıt: Tabii. Ben de izah ediyorum.

Ergenekon düşmanca bir hareket mi? Emniyet’in komplosu mu? Nasıl görüyorsunuz?

Büyükanıt: Şimdi Ergenekon o kadar genişlemiş durumda ki suça gercekten bulaşmış insanlar olabilir.

Mesela Veli Küçük sizin için nedir?

Büyükanıt: Emekli bir generaldir. Hukuki süreçte ben onu bilemem. Ne ifadesini gördüm ne de başka birşey... Vatan millet diye toplanmış, daha sonra ise başka yerlere gitmiş küçük gruplar olabilir. Bunların hepsini çözecek olan yargı.

Bakın şu belge Ergenekon iddianamesinin eklerinden. El yazısını tanıdınız mı?

Büyükanıt: Benim elyazım bu. İşte bakın ne lakası var bunun iddianameyle. Ablamın ölüm şeysi.

Eruygur'dan bunu beklemezdim

Şener Eruygur’un ADD’deki odasında bulunan bir CD’de sizinle ilgili dosyalar çıkıyor? Bakın eşinize ait sağlık biligleri bile var. Toplamış mı bunları?

Büyükanıt: Valla ben bilmem bunu. Onu Şener Paşa’ya soracaksınız. Bakın daha önce de çeşitli karalama kampanyalarında benim gelmişimi geçmişimi döktüler. Ben de hiç tanımadığım akrabalarıma rastladım. Tabii kişisel verilerin toplanması yasal olarak suçtur.

Bekler miydiniz Eruygur’dan böyle birşey?

Büyükanıt: Hayır, hayır.

Şaşırdınız mı?

Büyükanıt: Çok şaşırdım. Yani ne alakası var. Kızımın arkadaşları, ablamın rahatsızlığı. Yani ne alakası var. Ben anlayamadım.

Eruygur paşa ne yapmak istemiş? Özden Örnek günlüklerine göre sizin Kara Kuvvetleri Komutanı olmanızı ve sonrasında Genelkurmay Başkanı olmanızı engellemek için yapılmış. Sizin pasifize edilip yerinize bir korgeneralin geçirilmesi gibi bir senaryo sözkonusu.

Büyükanıt: Evet, evet. Ben de okudum onları. 1. Ordu komutanıydım o ara. “Bu adamdan bize hayır gelmez. Altından bir Korgeneral çıkartalım” diye.

Kampanya 2003' te başladı

O zaman mı başladı kampanya? Çünkü size karşı müthiş bir kampanya başladı.

Büyükanıt: Şöyle söyleyeyim, ben 1. Ordu Komutanlığı'na gelene kadar benim hakkımda en ufak birşey çıkmamıştı. Sonra birdenbire, Allah Allah o adam ben miyim, bu kadar çıt çıkmayan, milyarlarca dolarlara imza atmış bir insan, birden bire bir kampanya. Yani bakın tekrarlıyorum benim bilmem mümkün değil ama o dönemde başladı. 2003’te başladı.

O dönemde sizin çevrenizde böyle bir mekanizmanın harekete geçtiğini hissediyor muydunuz? Önlem alıyor muydunuz?

Büyükanıt: Hissetmeyi bırakın, yaşıyordum. Yaşıyordum. Bakın bir gün internette bir haber dolaşmaya başladı. Bütün Türkiye’deki o patlamaları, çatlamaları yapan benim. Suyum, buyum, böyle karalamalar falan. Gönderen kim biliyor musunuz? Yani simi. Rahmetli ablam. Yani bu kadar. Onun ismini yazmışlar. Ablam. İş buraya kadar gitti. Yani bakın 2 saat içinde 15 bin tane mail atıldı diyorum.

Yani siz Ergenekon mağdurusunuz

Büyükanıt: Evet, hakikaten öyle. Bu çeşit girişimler allahtan bende aşı etkisi yarattı. Direncim arttı.

Birşeyler olduğunun farkındaydım

Özden örnek günlüklerinden.... Aytaç Yalman, Örnek’e Yaşar’la ilgili yapabileceğim birşey varsa bilgim olsun diyor. Eruygur’a karşı. Sn Genelkurmay Başkanı’na sizin terfiniz konusunda herhangi bir telkinde bulunuldu mu efendim?

Büyükanıt: Benim bilgim dahilinde, hayır.

O dönemde böyle hareketler olunca duyulmaz mıydı? Yani sonuçta siz ordu komutanısınız.

Büyükanıt: Bakın şunu söyledim. Birşeyler olduğunun farkındaydım. Ama ne yapanı biliyorum, ne edeni biliyorm. Hissediyordum tabii, hissetmez miyim. Tabii bu kuvvet komutanı olmamla birlikte kısa bir sukunet döneminde sonra Genelkurmay Başkanı olacak mı diye sonra tavan yaptı.

O zaman bunun ciddi olduğunu düşünüyorsunuz?

Büyükanıt: Yani bakın ben hukuk anlamında kendimi eğittim. Ciddi birşey söylerken özellikle kimseyi delil olmadan suçlamamayı öğrendim.

AKP’nin seçimlerdeki başarısı askeri erozyona uğrattı mı?

Büyükanıt: Bu rejimin tek muhafızı asker midir? Her kesim üzerine düşeni yapsa, şiddete baş vurmadan yasal yollarla tepkisini gösterse, başarılı bir sonuç alınılabilirdi. Ama bu yapılmayınca iş askere kalınca, askerin de yapacağı tek şey kalıyor: Silahı eline almak.

Subayları en çok ne kızdırır? Subay darbe düşünür mü?

Büyükanıt: İzin verirseniz kızdırma lafını üzer diye değiştirelim. Kızdığı da olabilir tabii, TSK iki konuda hassastır, birincisi; Anayasa’da tarif edilen cumhuriyetin tarifleri, ikincisi devletin üniter yapısı, bu konularda bir zafiyet varsa mesela PKK terörü yada anti-laik hareketler gibi bunlar tabiî ki rütbeli insanları üzer.

Peki şu anda da üzüyor mu?

Büyükanıt: Asker de insandır, basından da televizyon yayınlarından da etkilenebilir. Mesela PKK’ya yakın bir organizasyonun mensubu çıkıp diyor ki: ’29 mart seçimleri Kürdistan’ın hududunu çizmiştir’. Şimdi terörle mücadele eden insanlarımızı düşünün. Bu söz karşısında mutlu mu olur?

Dolmabahçe zirvesinde ne konuşuldu?

5 Mayıs 2007’de Dolmabahçe’de ne konuşuldu?

Büyükanıt: Bir sürü şehir efsanesi türetildi. Şaşırdım. Çünkü bu gizli bir toplantı değil. Dolmabahçe’deki Başbakan’ın çalışma ofisine resmi üniformam, forsum, bir sürü basın ordusunun arasından geçtim girdim. Genelkurmay Başkanı, Başbakan’la çeşitli kereler görüşür. Efendim ben görüşmeye gittiğimde Başbakan önüme dosya atmış. Ne dosyası, eşimin evdeki harcamaları. Ben de eyvah demişim. Durum kötü. Ben artık konuşmayayım demişim. Bir köşe yazarı (Fikri Sağlar) bunu dedikoduya dayalı olarak yazdı. Manevi tazminat davası açtık. Kazandık. Hizmet sürem boyunca düşündüklerimi hep söyledim. Ama her gün de bir düşünceyi ifşa edemezsiniz.

Ama hiçbir açıklama yapılmayacak havası yüzünden çıktı bu. Başbakan en çok neyin üstünde durdu orada?

Büyükanıt: Ben birşey söyleyemem. Peki şunu da düşünmek lazım. Neden hiçbir şey sızmadı. Yani şu da var, Türkiye’de hiçbir şey sır kalmıyor. Ama şu da var. Bu o şantajın yapıldığı anlamına mı geliyor? Yanılmıyorsam 2 buçuk saate yakın bir süre her konu konuşuldu. Her şey konuşuldu. Ama her konuşulanı da dışarıya açıklamanın şeyi yok. 27 Nisan’ı daha önce konuştuk. Dolmabahçe konuşmasından önce. Anlattım. Bunu yayınlamamıza neden olan şeyleri açık açık anlattım.

Günlükteki AKP ile ilgili o sözü söyledim!

Bir Türkiye tablosu çiziyorsunuz, onu Özden Örnek günlüklerine şöyle almış: “Ortaya koyulan stratejinin, bazı gerekli parametrelerin ilavesiyle gözden geçirilmesi uygundur. Vahim bir tablo jeopolitik açıdan. ABD ülkemize Ortadoğuda yeni bir rol biçmeye çalışmaktadır. Yeni model bir Türkiye yaratmaya çalışmaktadırlar .Başbakan Erdoğan ABD’ye gittiğinde Fethullah Gülen ile buluştular. AK ismi bilerek ve kasıtlı olarak Said Nursi'nin yazılarından alınmıştır.”

Büyükanıt: Şunu yaptım, bu çok eklenmiş. Ama şu doğru AK parti sözü doğrudur, ifade ettim. Yani Risale-i Nur’a baktığınız zaman AK kelimesine çok rastlarsınız. Sanki oradan ilham alınmış diye düşündüm. Kesin emin miyim? Nereden bileyim.

Büyükanıt'ın diğer açıklamaları şöyle:

Aziz Nesin'in 'kara kedi'si

"Ben o parti kapatılsın şu parti kapatılmasın gibi bir düşünce içinde olmam mümkün değil. Kaldı ki parti kapatıldıktan sonra o malzeme duruyorsa tekrar kuruluyor. Ben çocukluğumdan hatırlarım, Aziz Nesin’in hazırladığı muhalif bir “Kara Kedi” yayını vardı. Çocuktum bilmezdim muhalifin ne olduğunu. Her hafta kapatılırdı, sonra “Kapkara Kedi” diye tekrar çıkartılırdı. Dolayısıyla parti kapatmaların genel gidişata pek bir katkısı olmuyor."

Asker siyasetle uğraşmamalı

Tarih bir askerin en büyük silahıdır. İki periyodu subay çok iyi bilmeli. İlki 1830’lardan başlayıp, Osmanlı’nın yıkılışına kadar olan dönem. İkincisi, belki de en önemlisi 1908-1918 İttihat Terakki dönemi. Osmanlı bu dönemde çöküşe girdi, çöküş hızlandı. Bu dönemde askerin boğazına kadar siyasete girmesi yatmaktadır. Asker doğrudan, iç politikaya müdahil olduğu zaman önce kendisi yıkılıyor sonra da ülke bozuluyor. Asker iç siyasetle uğraşmamalı.

Editör: TE Bilişim