Savaşı bitirecek enerji düzeni
Enerji uzmanı Prof. Şenay Yalçın ‘felaket’lerin nasıl önlenebileceğini anlattı. Prof. Yalçın ‘Küresel ısınmayı dondurmak için alternatif enerji kaynaklarının yaygın kullanımı enerji savaşlarını bitirecek. Süper güçlerin petrol, doğalgaz ve nükleer teknolojiyi kontrol altında tutmalarının önemini azaltacak’ diyor.

Doğru; her canlı doğar, büyür ve ölür. Sağlam ve katı bir gerçek bu. Ama dünyaya ömür biçilmesi insana garip geliyor. Oysa bilim adamları küresel ısınmanın sonuçlarını, insanoğlunun dünyanın ve canlıların ömrünü, nasıl kısalttığını anlattığında bu gerçek kulağa inanılmaz gelmiyor.

Meslek hayatında 20. yılını dolduran bir arkadaşım ‘Ev sahibi olamamayı artık kafama takmıyorum. Nasıl olsa 2015’te dünyanın sonu geliyor’ deyip acı acı ama ciddiyetle güldü.

Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şenay Yalçın’la küresel ısınma ve enerji arasındaki ilişkiyi konuşmak üzere buluştuk. Röportaja başlamadan önce Yalçın’a yukarıdaki anektodu anlattım. Asker kökenli bir enerji uzmanı olan Yalçın önce ‘sağlam gerekçesi varmış’ der gibi bakıp güldü. Ve ‘Her şeyin nedeni, sonucu enerji’ diyerek enerji konusunda önemli bilgiler aktardı.

  • Küresel ısınmaya karşı önlemlerde ‘enerji tüketimini azaltmak’ birinci sırada sayılıyor.

    Enerji tasarrufu elbette önemlidir. Fakat kişi başına tüketilen enerji, kalkınmışlığın bir ölçüsüdür. Enerjiyi azaltmak yerine enerjiyi temiz elde etmenin yollarına bakmak lazım. Dünyada herkese yetecek kadar enerji var üstelik. Küresel ısınma ve enerji kullanımı arasında direkt bir ilişki vardır. Küresel ısınmanın asıl kaynağı bilinçsizce kullanılan fosil enerji yakıtlarıdır. Çözüm ise bu yakıtlardan kurtulmaktan geçer. Zaten istesek de istemesek de fosil kaynaklardan kurtulmak zorundayız. 50 - 60 yıl sonra petrol, doğalgaz ve 100 yıl sonra kömür bulamayacaksınız.
  • Konuşmaya yeni başladık. ‘Dünyanın sonu geliyor’ demeyin hemen!

    Şöyle diyeyim: Kaynaklar tükeniyor. Alternatif enerji kaynaklarına yönelmek zorundayız. Dünya fosil enerji kaynaklarını en çok 20. yüzyılda ve üstelik bilinçsizce tüketti. Bunun sonucu olarak atmosfere sera gazlarının salınımı arttı. Ve ne yazık ki insanlık kendi yarattığı bir ‘bela’yla yani küresel ısınmayla tanıştı!
  • Şu sera gazlarından tam olarak ne anlamalıyız?

    Fosil enerji kaynakları (kömür, petrol, doğalgaz) kullanıldığında karbondioksit, kükürtdioksit, metan gazları gibi zararlı gazlar atmosfere salınır. Bunlara ‘sera gazları’ diyoruz.
  • Küresel ısınmanın önüne geçmek için enerji anlamında neler yapılabilir?

    En önemli tedbir sera gazı yayan fosil kaynaklı yakıtların ve endüstri ürünlerinin kullanılmasını asgariye indirmektir.
  • Peki yerine ne kullanmalıyız?

    Öncelikle yenilenebilir enerji kaynaklarını devreye sokmalıyız. Daha sonra ihtiyaç ölçüsünde nükleer enerjiden yararlanmak en gerçekçi seçenektir.
  • Yenilenebilir enerji kaynaklarını açar mısınız?

    Fosil kaynaklar yakıldığında örneğin, kömür yakıldıktan sonra tekrar kömür elde edilemez. Yenilenebilir enerji tipleri arasında hidrolik, güneş, rüzgar, jeotermal, biyokütle, dalga ve gelgit enerjisi en önemlileridir.
  • Türkiye bu yenilenebilir kaynakları nasıl kullanıyor?

    Önce şunu belirteyim: Kullandığımız enerjinin dörtte üçünü döviz ödeyerek dışarıdan satın alıyoruz. Oysa ülkemiz hızla kalkınan bir ülkedir. 2006’da enerji için dışarıya 28,6 milyar dolar ödedik. Enerji ihtiyacı her yıl öngörülenlerin üstünde olacaktır. Yani dışarıya daha çok bağımlı ve daha çok para ödemek zorunda kalacağız.
  • Bu bir mecburiyet mi?

    Elbette hayır. Alternatif enerji potansiyeli bakımından hiç de fakir değiliz. Önemli bir örnek vereyim. Yenilenebilir enerji kaynakları arasında ilk sırayı güneş enerjisi alır. Türkiye Kuzey Yarım Küre’de verimli olarak güneş enerjisinden yaralanılabilecek bir coğrafyadadır. Ancak güneş enerjisinden sadece ısıtma amaçlı kolektörler kullanarak yararlanıyoruz. Yani güneş enerjisini kullanarak ticari anlamda elektrik üretimi yapamıyoruz.
  • Dünyada bunu yapan var mı?

    Dünyada bununla fabrikalar çalıştırılıyor. İşin önemini vurgulamak için şunu söyleyeyim: Türkiye’nin metrekare başına aldığı güneş enerjisinin üçte birine sahip olan Kuzey Avrupa ülkeleri enerji açıklarının azımsanmayacak bölümünü güneş enerjisinden karşılıyor. Öyle ki AB ülkeleri önümüzdeki 10 yılda kullanacakları enerjinin beşte birini güneş ve rüzgar enerjisinden sağlıyor olacak. Bu çok önemli bir politika. Türkiye elindeki bu önemli potansiyeli kullanmalıdır. Ama bakınız önümüzde hayati bir gerçek daha var.

    HERKESE YETECEK ENERJİ
  • Nedir?

    Türkiye sadece küresel ısınmayı dondurmak için değil enerjide dışarıya bağımlılığını azaltmak için de acilen farklı enerji kaynaklarını devreye sokma zorundadır. Ama 2020’deki enerji ihtiyacımız düşünüldüğünde yenilenebilir enerji kaynaklarının tümü devreye sokulsa dahi yine de dışarıdan enerji alma durumunda olacağız.

  • Türkiye Kyoto Protokolü’nü bu yüzden mi imzalamıyor?

    Ülke gerçekleri dikkate alındığında bu anlaşmaya imza atmamış olmamız yararımızadır. Şu anda kullandığımız enerjinin büyük bölümü fosil kaynaklıdır. Ancak orta vadede alternatif enerji kaynaklarını devreye sokarak anlaşmaya imza atmamız uygun olacaktır.

  • ABD’nin ekonomisi de mi bunun altından kalkamıyor?

    ABD halkının hayat standardını sürdürebilmek için bir süre daha imza atmayacaktır. Fakat ABD’de alternatif enerji konusunda yapılan çalışmalar kısa süre sonra imza atabileceğini işaret ediyor.
  • ‘Dünyada herkese yetecek kadar enerji var’ demiştiniz. Keşke bu gerçek olsa. Savaşlar da olmasa!

    Evet, dünyada herkese yetecek kadar enerji var. Gerçek bu! Ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygın kullanımı savaşları da bir ölçüde bitirecek.
  • Nasıl?

    Sera etkisini azaltmak için alternatif enerji kaynaklarının gelişmesi yönünde yapılan çalışmalar belki de süper güçlerin petrol, doğalgaz ve nükleer teknolojiyi kontrol altında tutmalarının önemini azaltacak. Bu da dünya barışına en azından enerjiye dayalı savaşları ortadan kaldırarak yardımcı olacak. Amerika neden şimdi Ortadoğu’da? Niçin Orta Asya’da güç gösterisi yapıyor? Fosil enerji kaynaklarının temeli bu bölgede. Ülkesinin refahını artırmak, mevcut standartları düşürmemesi için bu kaynakları kontrol altına alması gerek. Ben de benim ülkemi düşünmek zorundayım. 50-60 yıl sonra bu enerji kaynakları tükenecek. İşte o zaman Amerika benim güneşimi, rüzgarımı engelleyecek değil ya!

    PETROL YERİNE HİDROJEN
  • Bunu bir bilim adamından duymak insanın içini rahatlatıyor ama...

    Askeri, siyasi, ticari kısaca tüm ilişkilerde başrol oyuncusu enerjidir. Enerji ya sebep ya sonuç belirliyor. Eğer alternatif enerji kaynakları devreye girerse bu başrol oyuncusunun dağarcığı farklılaşacak. Libya’yı düşününüz. Libya Çölü dünyada en çok enerji alan yerdir. Eğer Libya güneş enerjisini elektrik enerjisine dönüştürürse bunu da denizden aldığı suyu ayrıştırmada kullanırsa hidrojen enerjisini elde eder. Ve tüm dünyayı kendisine bağımlı hale getirebilir. Petrol boru hatlarıyla da Avrupa’ya enerji satabilir. Bu kadar basit.
  • Petrol yerine hidrojen! Öyle mi?

    Elektriğin depolanma yolu hidrojen. Onun için hidrojen 21’inci yüzyılın enerji taşıyıcısı olarak görülüyor. ABD ve gelişmiş ülkeler hidrojeni stratejik yakıt olarak benimsedi. Japonya’da ise hidrojen yakıt istasyonları çoktan devreye girmiş durumda
    .
  • Alternatif enerji kaynaklarını en akıllı kullanan ülke hangisi?

    Teknolojisi gelişmiş ülkeler. Bakın ABD, Brezilya ile bu konuda birkaç hafta önce ethanol ile ilgili tarihi bir anlaşma yaptı.
  • Ethanol?

    Şeker kamışından elde edilen bir biyo-yakıt. Bush, ABD otomobil sanayisinde önümüzdeki 5 yıl sonunda E85 denilen yüzde 85’i ethanol olan bu yakıtı devreye sokmak için görüş bildirdi. 2017’de ABD’de kullanılan tüm otomobillerin yüzde 50’sinin E85 ve biyodizel kullanılmasını hedef koydu. Yani otomobil motorlarının yapısı, dizaynı değişime uğrayacak.

  • ‘Türkiye’de durum nedir?’ diye soracağım ama...

    Her zamanki gibi seyrediyoruz. Acı olan bu. ‘Alternatif enerji kaynaklarını devreye sokmamız gerek’ diyoruz. Kim uygulayacak bunları? Enerji sistemleri mühendisleri. Ve biz bu bölümü Türkiye’de ilk kez geçen yıl Bahçeşehir Üniversitesi’nde kurduk. Gençlerimizi eğitiyoruz. Ama acı bir şey söyleyeyim. 57 ülke arasında yapılan bir araştırma şunu ortaya koyuyor: Teknolojiyi satın alma açısında Türkiye 57 ülke arasında üçüncü sırada. Teknolojiye yatırım, argeye inanma yaklaşımı açısından sondan üçüncü. Künyemizde yazanlar böyle. Bu felsefenin değişmesi gerek.
  • Tek cümleyle enerji nedir?

    Enerji yoksa biz de yokuz!

    Nükleer enerji seçenek değil zorunluluk

    Nükleer enerjiye taraftarsınız...

    Dünya şimdi ciddi ciddi daha önce hiç hesaba katmadığı, bu küresel ısınma belasıyla karşılaştığı için nükleer enerjiyi seçenek olarak gündeme aldı. Çünkü nükleer reaktörlerden dışarıya salınan sera gazı yok.
  • Ya geçmişteki nükleer kazaların nesiller boyu bıraktığı zararlar?

    Teknoloji açısından baktığınız zaman her şeyin bir riski var. Çarpıcı bir tesbiti söyleyeyim. Dünyada enerji üzerine ciddi çalışmalar yapan ve geçmişte nükleer enerjiye karşı çıkan birçok bilim insanına göre küresel ısınmanın acil durdurulması için nükleer enerji bir seçenek olmaktan öte bir zorunluluktur.
  • Neden?

    Şu anda dünya elektrik üretiminin yüzde 16’sını karşılayan nükleer santraller yılda yaklaşık 600 milyon ton sera gazı salınımını önlüyor. Atmosfere salınan sera gazının üçte birinin elektrik üretimi için kullanılan fosil yakıtlardan kaynaklandığını söylersek ve elektrik tüketiminin 15 yıl içinde yüzde 100’e yakın artacağını göz önünde bulundurursak nükleer enerji gerçeği daha iyi anlaşılmış olur.
  • Küresel ısınma nükleer enerjinin yolunu mu açtı yani? Ne dünya!

    Aslında bir ölçüde nükleer enerjinin geleceğini rüzgar ve güneş enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarındaki gelişmeler belirleyecektir. Bu hususta gerçekçi olmak gerekir. Yenilenebilir enerji ile nükleer enerji maliyet, risk, enerji, arz güvenliği, inşaat vs. gibi tüm parametreleri dikkate alarak karşılaştırılmalı ve sağlıklı karar verilmeli. Benim görüşüme göre her iki seçeneği paralel olarak birbirini destekleyecek şekilde kullanmak en iyisi olacaktır.

    Prof. Şenay Yalçın kimdir?

    Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı. 1995 yılına kadar Hava Harp Okulu’nda öğretim üyesi ve idareci olarak çalıştı. TÜBİTAK bursu ile Miami Üniversitesi’nde Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’nde hidrojen enerjisi üzerine araştırma yaptı. Montana State Üniversitesi’nde nano enerji konusunda araştırmalarda bulundu. 2006’da ASAM tarafından verilen stratejik vizyon sahibi bilim adamı ödülünü aldı.
  • RÖPORTAJ: Selin Ongun/Star Gazetesi

    Editör: TE Bilişim