Türkiye ile Yunanistan’ı 1996 yılında savaşın eşiğine getiren ve 31 Ocak’taki çıkarmayla yeni boyut kazanan Kardak Krizi’nin en dramatik anı, 15 Şubat 1996’da yaşanan helikopter kazasıydı. Kardak çevresinde Türk varlığını kesintisiz hissettirmek için ‘Savaş Durumu’ uçuşu yapan helikopterlerden biri Aksaz Deniz Üssü’ne dönerken düştü.

‘20 kg yük vardı’
Üsse sadece 1 kilometre kala dönüş manevrası sırasında denize çakılan helikopterdeki 11 kişilik SAT timinden 5’i hayatını kaybederken 6’sı yaralandı. Kazada ağır yaralanan SAT Astsubayı Ahmet Çetin, o anları 21 yıl sonra ilk kez anlattı: “Savaş durumu olduğundan radar seviyesinin altında ilerlerken, Aksaz Deniz Üssü’nün ışıklarını görecek kadar yaklaşmıştık. Son dönüş manevrasını yaparken helikopterimizin PAL’i (pervanesi) basınçla kabaran denizin dalgasına temas etti, büyük bir gürültüyle çakıldık ve takla atmaya başladık. Aldığı savaş ve sualtı eğitimi gereği en az 3 dakika nefes tutabiliriz. Zifiri karanlıkta 11 tonluk helikopter dibe doğru gidiyordu. Paraşütle atlarken sol omuzum kırılmıştı. Üzerimde silahım dahil 20 kg’a yakın yük vardı, bu yetmezmiş gibi bir de telsiz operatörün kabloları teçhizatıma dolanmıştım. 30-35 metre derinlikteyken telsiz operatörünün kapısının kırık camından çıktım ve yüzerek arkadaşlarımla buluştum.”  
Kaza sırasında aldığı darbelerle diz kapakları ve sağ omzu kırılan Ahmet Çetin, “Helikopterde Ahmet Selçuk, Ahmet Toprakkarıştıran ve ben vardım. 3 Ahmet de helikopterde olunca benim de şehit olduğum düşünüldü. Fakat yaşadığıma sevinemedim. Çünkü 5 kahraman silah arkadaşımı kaybetmiştim” dedi.  

‘Hayatımın en  acı gecesiydi’

Kazanın olduğu gün eğitim sırasında belinden rahatsızlanan SAT astsubayı Vedat Fidan görevli olmasına rağmen helikoptere binememişti. 12 kişilik time katılamayan Vedat Fidan, “Onlarla gitmek istemiştim ama yataktan kalkamayacak kadar kötüydüm. O gece hayatımın en acı gecesiydi” diye konuştu.

‘O bakım hayatımı kurtardı’

Çetin, Kardak operasyonlarında kullanılan şişme botların sorumluluğunun kendisinde olduğunu ve bakımlarının zamanında yapılmasının hayatlarını nasıl kurtardığını da şöyle anlattı: “Yüzbaşı Mustafa Erkoç, botlarımızın motorlarının göreve hazır olma emri geldi. Kayalıklara çıkmış ve bayrağımızı gönderde dalgalandırıyorduk yani sadece bayrak koruma görevimiz vardı. Şişme botlara gerek yoktu. Yine de motorları elden geçirdik. Bu bakımın hayatımızı kurtaracağını bilmiyorduk.” 

Gökhan Karakaş / Milliyet

Editör: TE Bilişim