Üsküdar Faciası

Bugün, Kocaeli tarihi için çok büyük bir felaketin 51 nci yıldönümü. Türk denizcilik tarihindeki en büyük deniz kazası olan Üsküdar Faciası’nda yaşamlarını yitirenleri bugün bir kez daha rahmetle, saygıyla anıyoruz.

Üsküdar Vapuru, 1 Mart 1958 Cumartesi günü İzmit iskelesinden saat 12.00 sıralarında ayrıldıktan sonra, Seka açıklarına geldiğinde şiddetli bir fırtına patlamış, köhne gemi kısa sürede alabora olarak batmıştı. Faciada kaç kişinin öldüğü kesin olarak bilinmemektedir. Ancak 270’ten fazla hemşerimiz bu elim deniz kazasında yaşamını yitirmiştir. Ölenlerin büyük bölümü de Karamürsel’den, Gölcük’ten okula gelen ve evlerine dönmekte olan İzmit Lisesi ve İzmit Endüstri Meslek Lisesi öğrencileridir.

O yıllarda Karamürsel ve Gölcük’te lise yoktur. Karamürselli, Gölcüklü gençler her sabah İzmit’teki okullarına vapurla gelmektedirler. O yıllarda cumartesi günü yarım gün mesai vardır.Okullar da yarım gün eğitim vermektedir.

İzmit Lisesi’nden, İzmit Endüstri Meslek Lisesi’nden çıkan kızlı erkekli öğrenci grubu, yürüyerek İzmit iskelesine giderken hava günlük güneşliktir. Vapura binerken, ertesi gün geçirecekleri güzel pazar gününün planlarını yaparlar. Vapur iskeleden ayrıldıktan kısa süre sonra şiddetli lodos fırtınası patlar ve vapur alabora olur.

Kurbanların çoğu, Gölcük ve Karamürselli erkek öğrencilerdir. Çünkü sınırlı sayıda can yeleklerini ya kız arkadaşlarına ya da daha küçük yaştaki çocuklara vermişlerdir.

O gün cumartesidir.Gerçek kayıplar pazartesi günü İzmit Lisesi ve İzmit Endüstri Meslek Lisesi’nin bahçelerinde yapılan yoklamalarda anlaşılır. Tıpkı savaş romanlarındaki gibi…

İkinci Dünya Savaşı’nda bir sınıfın gerçek kayıpları, sabah sınıfta yapılan yoklamalarda anlaşılıyordu. Öğretmen numara okudukça, sınıftan gelmeyen her “Burada” sesi, savaşta kaybolan bir öğrencinin defterden düşen kaydı gibidir.

İzmit Lisesi ve İzmit Endüstri Meslek Lisesi’nde pazartesi sabahı yapılan yoklamada “Burada” sesi vermeyen o güzel çocukların fotoğrafları daha sonra okullarının duvarlarına asılmıştır.

Bugün 1 Mart…

Doğa bu mevsim, İzmit Körfezi’nden fırtınayı hiç eksik etmemiş… Şubat ayının son haftası ile Mart ayının ilk haftası arasında bir gün mutlaka bu fırtına oluyor… Her halde dünya var olduğundan beri, yani milyonlarca yıldan beri de tekrarlanıyor. Üstelik hep gündüz saatlerinde fırtına çıkıyor… Beş-on dakika çok sert esiyor, dalları kırıyor, bacaları uçuruyor… Sonra sakinleşiyor.

1 Mart 1958’de de böyle olmuş. Öğle saatlerinde fırtına patlamış. Üsküdar Vapuru, İzmit iskelesinden ayrıldıktan bir süre sonra göz gözü görmez olmuş. Vapur, Seka iskelesi açıklarındayken alabora olmuş ve batmış.

Büyük bölümü öğrenci, yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği bu korkunç deniz kazasında denizden çıkan yüzlerce ceset arasında Üsküdar Vapuru’nun kaptanı Mehmet Aşçı’nın cesedine rastlanamamış. O zamanlar da belli ki dedikodu, rivayet yayılma hızı bizim buralar için hayli yüksekmiş. Kaptanın fırtına başladığında kendisini denize attığı, gemisini boş bıraktığı, kendi hayatını kurtardığı öne sürülmüş.

İzmit günlerce bu dedikodu ile sarsılmış. Hatta Kaptan Aşçı’nın evine baskınlar düzenlenmiş, aile baskı ve zan altında bırakılmış. Aradan günler geçmiş… İzmit Körfezi’ne atılan bir balık ağında, yüzlerce balığın içinden Kaptan Aşçı’nın da cesedi çıkmış. O dönemin ünlü gazetecilerinden Bedii Faik, geminin batmasındaki sorumluluğun kimde olduğunu vurgulamak için Kaptan Mehmet Aşçı’nın ağzından, balık ağları içinde çıkan cesedinin fotoğraf altına şöyle yazmıştı:

Ahretten Mektup

Üsküdar vapurunun batmasındaki bütün mesuliyet benimdir. Kaptanı olduğum için mi? Hayır. Fazla yolcu aldığım için mi? Hayır. Fırtınayı yenemediğim için mi? Hayır… Hayır…
Üsküdar faciasının bütün mesuliyeti artık benimdir. Çünkü alakalılar içinde yalnız ben ölüyüm!..

Kaptan Mehmet Aşçı

•••
1 Mart faciasının 51 nci yıldönümünde, yitirdiğimiz yüzlerce insanımızı ve belki de kaptanı olduğu vapurda en son ana kadar kalarak yaşamını yitiren Kaptan Mehmet Aşçı’yı saygı ve hürmetle anıyoruz…

Editör: TE Bilişim