“ULAŞTIRMA SEKTÖRÜNDE SERBESTLEŞTİRME, REKABET VE REKABET HUKUKU SEMPOZYUMU” DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ’NDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ



“ULAŞTIRMA SEKTÖRÜNDE SERBESTLEŞTİRME, REKABET VE REKABET HUKUKU SEMPOZYUMU” GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI VE ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM’IN KATILIMLARIYLA 14-15 EKİM 2011’DE DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ DENİZCİLİK FAKÜLTESİ ÇAKABEY DENİZ FENERİ KONFERANS SALONUNDA GERÇEKLEŞTİRİLDİ.

Açılış konuşmalarını, Rekabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Nurettin KALDIRIMCI, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet FÜZÜN, Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati YAZICI’nın yaptığı Sempozyumda Kara Ulaştırması ve Karayolları, Sivil Havacılık, Demiryolları ve Denizcilik ve Gemi İnşa Sanayii Oturumları gerçekleştirildi.

Sempozyuma İzmir Valisi Mustafa Cahit KIRAÇ, İzmir Milletvekilleri Ali AŞLIK ve Hamza DAĞ, İzmir Emniyet Müdürü Ercüment YILMAZ, kamu ve özel sektör ile sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri, üyeleri ve temsilcileri, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldılar.


AÇILIŞ KONUŞMALARI

14 Ekim 2011 günü Sempozyumun ilk açılış konuşmasını yapan Rekabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Nurettin KALDIRIMCI, ulaştırma sektöründe hava, deniz, kara ve demiryolu taşımacılıklarının günümüz şartlarında ne anlama geldiğinin konuşulması, bunların araştırılması, akıl toplanması ve dünyadaki örneklerinin incelenmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. KALDIRIMCI, ulaştırma sektörünün bütün sistemleriyle ülkenin bugünü ve yarını için önemli, zorunlu, belirleyici ve etkileyici olduğunu ifade etti ve ülkemiz açısından daha ileriye gitmek için ihtiyaç ve imkanların belirlenmesinin önemini vurgulayarak kamu ve özel sektörün mutlaka işbirliği içerisinde olması gerektiğini belirtti. Rekabet Kurumu olarak ulaştırma sektörünün rekabetçi bir yapıya sahip olması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. KALDIRIMCI, rekabeti engelleyecek uygulamaların ve haksız kazanç durumlarının ortadan kaldırılması gerektiğini belirtti. Asıl hedefin, rekabet ortamı yaratırken teknoloji, ekonomi ve kalite kriterlerinin ihmal edilmemesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. KALDIRIMCI kamu ve özel sektör işbirliklerini tanımlayacak bir model geliştirilmesi gerektiğini belirtti.

Daha sonra söz alan, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet FÜZÜN, Sempozyuma ev sahipliği yapmanın onurunu yaşadığını ifade ettikten sonra, 55.000 öğrencisi, 7000 çalışanı, 13 fakültesi, 4 yüksekokulu, 6 meslek yüksekokulu, 1 devlet konservatuarı, 10 enstitüsü, 40 araştırma uygulama merkezi bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi’nin, bugüne kadar tam 130.000 mezun yetiştirdiğini ve bu sayede bilime ve insanlığa fayda sağladığını vurguladı.

Piri Reis araştırma gemisinin teknik donanım olarak yeterli ve son teknoloji ile donatılmış bir gemi olduğunu vurgulayan Prof. FÜZÜN, Türkiye’nin tek araştırma gemisi olan bir ülke olamayacağını, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak, daha fazlasına ihtiyaç duyulduğunu belirterek, Dokuz Eylül Üniversitesi olarak her zaman sorumluluk almaya hazır olduklarını; ikinci bir gemiyi işletecek, bilgi, beceri ve insan gücünün üniversitelerinde hazır bulunduğunu sözlerine ekledi.

Rekabet konusu söz konusu olduğunda sağlık hizmetlerinin kalitesinin de adil olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten Prof. FÜZÜN, üniversite hastanelerini, sadece hizmet üreten bir hastane mantığıyla işletmenin mümkün olmadığını, üniversite hastanelerinin asıl işlevinin bilim üretmek ve hekim yetiştirmek olduğunu vurguladı.

Bakan Yıldırım: 'Hava Yollarında serbestleştirme geldi'

Daha sonra söz aşan Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM açılış konuşmalarına, rekabet gibi önemli bir konunun toplumun dikkatine sunulmasını sağlayan bu konferansı düzenledikleri için Rekabet Kurumu’na, Ulaştırma Bakanlığı’na ve Dokuz Eylül Üniversitesi’ne teşekkürlerini sunarak başladı.

Rekabetin başlı başına önemli bir konu olmakla beraber, ulaştırma sektöründeki rekabetin de hem ülkemizde hem de dünyada giderek önem kazandığını vurgulayan YILDIRIM, serbestleştirme kavramını, devletin tekelinin kaldırılması, başka bir deyişle vatandaşa hizmeti seçme hakkını sağlamak olarak tanımladı.

Son 9 yılın bu açıdan fotoğrafını çeken Bakan YILDIRIM, hava yollarında 2003 yılında tek hizmet sağlayıcı olan Türk Hava Yolları ile 24 havalimanından, yılda sadece 8,5 milyon yolcu taşındığını, vatandaşa seçme hakkı verme yükümlülüklerinin farkında olarak 9 yılda gerçekleştirdikleri serbestleştirme faaliyetleri ile  bu sayıyı 47 havaalanından, 7 tarifeli sefer yapan  şirket ile 52 milyona çıkardıklarını vurguladı. YILDIRIM 15 milyon yolcunun ise ilk defa uçağa bindiğini, bunun da rekabet ile fiyatlarda yaşanan makul düşüşün bir yansıması olduğunu belirtti. Şu anki fiyatların 2003 yılındaki hava yolu taşımacılığı fiyatlarından daha düşük olduğunu belirten YILDIRIM, serbestleştirme faaliyetine zemin hazırlarken gelen girişimcilerde sadece üç kriter aradıklarını, bunların ise mali yeterlilik, mesleki yeterlilik ve mesleki saygınlık olduğunu vurguladı.

YILDIRIM 2003 yılında tek hizmet sağlayıcı konumunda olan Türk Hava Yolları’nın, şu anda piyasadaki  7 hizmet sağlayıcısına rağmen yolcu sayısını 8,5 milyondan 30 milyona çıkardığını, bunun yanında bir dünya markası haline geldiğini ve dünya dokuzuncusu konumunda olduğunu belirti. Serbestleştirme çalışmalarına en güzel örneği oluşturan Türk Hava Yolları’nın başarısının, diğer sektörlerde de benzer şekilde kendini gösterdiğini sözlerine ekleyen Yıldırım, rekabetin etkin olarak denetlenmesi gerektiğini, bunu Rekabet Kurumu eliyle yaptıklarını ve bu denetimin etkinliğinin azalmasının toplumda sosyal bir kaosa yol açabileceğini belirtti.

YILDIRIM, konuşmasında ayrıca, serbestleştirme ile birtakım kazanımlar elde edildiğini bunların; fiyatlarda düşüş, kalite ve verimlilik artışı, yenilikçi uygulamalar, piyasaya yeni girişimcilerin girmesi, uluslararası rekabet gücünün artması şeklinde kendini gösterdiğini vurguladı. Karayolu taşımacılığının en önce serbestleşen alan olduğunu vurgulayan YILDIRIM, bunun nedeninin kapıdan kapıya taşımacılığa olanak sağlaması ile en esnek taşıma modu olduğu için karayolunun en çok tercih edilen alan olduğunu ve bu alandaki rekabeti de Rekabet Kurumu’nun yönettiğini söyledi. Göreve geldiklerinde Karayolu Kanunu’nun olmadığını, ilk iş olarak bunu başardıklarını ve karayolu taşımacılığını düzenlediklerini ifade eden YILDIRIM, 50 senelik bir birikimi, bir karışıklığı düzenleyecek bir kanunun çok zor hazırlandığını ama sektördeki meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yaparak bunun da üstesinden geldiklerini söyledi.

Daha sonra denizcilik alanındaki serbestleştirme faaliyetlerine değinen YILDIRIM, denizcilik alanındaki serbestleşmenin neredeyse tamamlandığını, bu süreç sonunda İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) gibi bir markanın meydana çıktığını, serbestleştirme olmasaydı, gemi inşa ve yat inşa sanayisinde sözü geçen bir konuma gelemeyeceğimizi,   deniz ticaret filomuzun 19 milyon Dwt’e ulaşamayacağını, liman elleçlemelerinin Avrupa standartlarındaki gibi kısa sürede bitirilemeyeceğini, ama tüm bunların ülkemizde serbestleştirme faaliyetleri sonrasında gerçekleştiğini sözlerine ekledi.

Telekomünikasyon alanındaki serbestleşmenin tamamlandığını, posta ve demiryolu alanındaki serbestleşmenin ise mümkün olan en yakın zamanda hayata geçirileceğini belirten YILDIRIM, posta işletmelerinin serbestleşmesi için fiiliyatta bir uygulama hazırlığı bulunduğunu sadece resmi imzaya kaldığını, demiryolundaki serbestleştirme faaliyeti için ise daha alacakları yolları olduğunu, bunun için bu alandaki serbestleşmenin vakit alacağını sözlerine ekledi.  

Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM Gümrük Birliği anlaşması ile rekabette Avrupa Birliği (AB) standartlarına kavuşmak adına bir takım adımların atıldığını, ancak bunun yanında aynı anlaşma ile verilen sözlerin, bu anlaşmanın vecibelerinin yerine getirilememesinin doğurduğu sonuçların Türkiye’yi olumsuz etkilediğini, AB’nin bir an önce verdiği sözleri tutması gerektiğini hatırlattı. YILDIRIM, konuşmasına, bu sempozyum için dünya şehri, marka şehir İzmir’i seçtikleri için düzenleyicilere teşekkür ederek son verdi.

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı: "Yeni kanun hizmet kalitesini arttıracak"

Daha sonra söz alan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati YAZICI, konunun önemli ve spesifik bir konu olduğunu ve sempozyum başlığında yer alan her terimle ilgili saatlerce konuşulabileceğini ifade etti. Bakan YAZICI ulaştırma hizmetlerinin hava, deniz, kara ve demiryolu olmak üzere dört alanda gerçekleştiğini belirterek kamu tekelinin bu faaliyet alanları üzerinden kaldırılarak bu alanlardaki serbestleşmenin önünün açıldığını, böylece kamu dışındaki müteşebbislerin de devreye girerek sektörde bir rekabet oluştuğunu belirtti. Yapılan faaliyetlerin hukuka dayandığını ve muhatabın tüketiciler olduğunu söyleyen Bakan YAZICI, sistemi düzenleyen hukuki kuralların yazılı veya örfi olabileceğini söyleyen Hayati YAZICI hizmet üreten müteşebbislerin arasında oluşan rekabetin hukuka uygunluğunu denetleyen kurumun Rekabet Kurumu olduğunu ifade etti. Konuyu ulaştırma açısında da ele alan Hayati YAZICI gayri safi hasılaları düşük iken riskleri yüksek olan zorunlu yatırımları devletin yaptığını, ticari kalkınmayla beraber özel teşebbüslerin mali yapısının güçlendiğini ve bununla beraber serbestleşmenin başladığını söyledi. Ulaştırmanın üç alanında serbestleşmenin gerçekleştiğini ve hizmetin kaliteli ve etkin bir şekilde sürdüğünü ifade eden Bakan YAZICI demiryolu taşımacılığı için yapılan altyapı çalışmalarının önemini ve demiryolu taşımacılığı kalitesinin diğer ulaşım alanlarının da kalitesini belirlediğini ifade etti. Önümüzdeki yıl yeni Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girecek olduğunun haberini veren Hayati YAZICI bu kanun ile müteşebbislerin etkinliğinin ve hizmet kalitesinin artacağını söyledi. Konuşmasına Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşması’ndan bahsederek devam eden Bakan YAZICI Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesinde verilen taahhütlerin olduğunu Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisine ait taahhütleri yerine getirdiğini ama Gümrük Birliği’nin giriş-çıkış ve emtia nakliyeciliğinde bir takım tarife dışı uygulamalar getirdiğini belirtti.

Açılış konuşmalarının ardından Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati YAZICI ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM ile sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenlere plaketleri verildi.


Suat Hayri Aka'nın katkısı büyük

Açılış konuşmalarının ardından Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati YAZICI ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM ile sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Suat Hayri AKA, Doç. Dr. Sevilay UZUNALLI, Doç. Dr. D. Ali DEVECİ, Rekabet Kurumu Uzmanı Ömür PAŞAOĞLU, Yrd. Doç. Dr. Gül DENKTAŞ ŞAKAR ve İpek AKMAN’a plaketleri verildi.

KARA ULAŞTIRMASI VE KARAYOLLARI OTURUMU



Başkanlığını  Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Berat GÜRZUMAR’ın yaptığı Kara Ulaştırması ve Karayolları Oturumu kapsamında sunum yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Okan TUNA rekabette tedarik zincirinin önemli bir kavram olduğunu ifade etti. Üretim, satın alma, ulaştırma, stoklama maliyeti gibi terimlerinde rekabet üstünlüğünü belirleyen parametreler olduğunu belirten Prof. Dr. TUNA yeni stratejik değişimlerle beraber uygulanan çekme sistemlerinin stok seviyelerini azalttığını söyledi ve karayolu ulaştırmasının karşı karşıya olduğu tehlikelere karşı yeni stratejilerin uygulanmasının gerekliliğini vurguladı.

Oturum kapsamında sunum yapan Karayolları Genel Müdürlüğü 2. Bölge Müdürü Erol ALTUN ulaşım sektörünün sanayi, ticaret ve tarımı doğrudan etkilediğini belirtti. Karayolu taşımacılığının diğerlerine göre daha bağımsız olduğunu ifade eden ALTUN ülkemizdeki yük ve yolcu taşımacılığının %90’ının karayoluyla gerçekleştiğini söyledi. Karayolu ulaşımının gelişiminin eğitim ve sağlık hizmetleri gibi konular içinde önemli olduğunu vurgulayan ALTUN yapılan iyileştirme çalışmalarıyla kaza oranlarının gerilediğini, hedefin bu oranları AB seviyesine çekmek olduğunu ifade etti. ALTUN, karayollarında taşıt sayısının gelecekte artacağı öngörüsüyle yeni yolların yapılacağını, mevcut yollarda standartların yükseltilmekte olduğunu sonuç olarak, tedarik zincirinde karayolu ulaşımının önemini ve iyileştirilmesinin gerekliliğini vurguladı.

Oturum kapsamında sunum yapan Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Talat AYDIN ulaştırma hizmetleri konusunda iki ana görevlerinin olduğunu, bunlardan birisinin ulaştırma altyapılarının kurulumu ve işletmesi diğerinin ise ulaştırma faaliyetlerinin düzenlenmesi ve yönetilmesi olduğunu söyledi. AYDIN ulaştırmanın her alanında gerekli altyapıların kurulduğunu ve işletilmekte olduğunu belirterek belirli ilkelere bağlı kalarak piyasa düzenlemelerinin yapıldığını ve bu düzenlemeler sonucunda ulaştırma politikası yaratmak, işletmelerin oluşumuna katkı sağlamak, taşıma araçlarının teknik muayenelerinin yapılması ve ülkeyi uluslararası ölçekte bir lojistik merkezi yapmak gibi hedeflere ulaşmak istediklerini vurguladı. Yol kenarı düzenlemeleri, etkin çalışan araç muayene istasyonları, eski model ticari taşıtların tavsiyesi gibi uygulamalarla sektörün yeniden yapılandırıldığını ve  teşebbüslerin yetki belgesi alabilmesi için gerekli şartları açıklayan AYDIN, bunları mali yeterlilik, mesleki yeterlilik ve mesleki saygınlık olarak tanımladı.

Türkiye Otobüsçüler Federasyonu Başkanı Mehmet ERDOĞAN konuşmasında, karayolunun ana taşıma sistemi olduğunu, Türkiye’de demiryolu taşımacılığına verilmeyen gerekli önem yüzünden karayolu taşımacılığının kendini geliştirmek zorunda kaldığını ve bu sebepten karayolu taşımacılığının şu anda ülkemizdeki ana taşıma sistemi olduğunu belirtti. Karayolu taşımacılığının bir kanuna ve yönetmeliğe yeni kavuştuğunu bundan önce böyle bir kanunun bulunmadığını vurgulayan  ERDOĞAN, bazı istatistikler vererek, karayolu taşımacılığının içinde bulunduğu sorunlara açıklık getirdi. ERDOĞAN, artan akaryakıt maliyetini, havayolu ile rekabeti, karayolu bilet fiyatlarının artmamasını ve maliyet artışlarını karayolu taşımacılığının birer sorunu olarak tanımladı, buna karşın havayolunu rakip değil tamamlayıcı bir taşıma modu olarak gördüklerini sözlerine ekledi.

Daha sonra söz alan, Rekabet Uzmanı Recep GÜNDÜZ, karayolu taşımacılığını en fazla rekabetin olduğu alan olarak tanımladı ve bu alandaki rekabet algısına dikkat çekti. Bu alandaki rekabetin, fiyat düşürücü bir rekabet olduğunu belirten GÜNDÜZ, karayolu taşımacılığında en yoğun rekabetin olduğu alan olarak yolcu taşımacılığını gösterdi. Sektörün sorunları olarak, arz talep dengesizliği, kayıt dışılık ve mevzuatın yetersizliğini gösteren GÜNDÜZ, çözüm önerilerini ise, kurumsallaşma, işbirliği, büyük ölçekli taşımacılığın teşvik edilmesi, sektör temsilcileri ile farkındalık yaratacak rekabet savunuculuğu olarak sıraladı.

Oturum kapsamında sunum yapan Uluslararası Nakliyeciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ruhi Engin ÖZMEN ulaştırma filosunun yapısından bahsetti. ÖZMEN karayolu eşya taşımacılık sektörünün ve filosunun AB uyum normlarına en uygun sektör olduğunu, filo araçlarının % 95’in çevre standartlarına uygun bir teknik donanıma sahip olduğunu söyledi. Son zamanlarda kotaların getirdiği ek maliyetlerle maliyet baskısının her zamankinden daha fazla hissedildiğini söyleyen Ruhi Engin ÖZMEN kazanılmış haklarımızın son 30 yılda erozyona uğradığını ifade etti. 1980’li yıllardan itibaren AB ülkelerinin Türkiye’ye uyguladığı bir takım kısıtlamaların Gümrük Birliği ruhuna aykırı olduğunu, bu kısıtlamaların ülkemizin AB ülkeleriyle yapılan ticaret hacmini potansiyelin altına düşürdüğünü ve ifade etti ve güncel şartlar içerisinde Gümrük Birliği kararlarının revize edilmesinin gerekliliğini vurguladı.

SİVİL HAVACILIK OTURUMU

Sivil Havacılık Oturumu’na Ulaştırma Bakanlığı Bakanlık Müşaviri Dr. Barış TOZAR başkanlık etti.  Başkan konuşmasında, sivil havacılık sektöründeki serbestleşmenin başlamasıyla süregelen gelişmelerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Oturumun genel olarak hangi konular etrafında geçeceğini özetleyen TOZAR, Türk havacılık sektöründeki gelişmeleri rakamlarla ifade etti.

İlk olarak söz alan Avrupa Komisyonu temsilcisi Mario MARINIELLO, dünya sivil havacılık sektörüne ilişkin sunumunda Avrupa Komisyonu’nda 2008’den bu yana süregelen gelişmelerden bahsetti. Ana uçuş rotalarında görülen rekabetten özellikle İngiltere-Amerika arası rota örnekleriyle bahseden MARINIELLO, sivil havacılık pazarının sınıflarının (first-class, business, economy) arasındaki farkın önemli olduğundan bahsetti. Ayrıca, P/NP pax ve non-stop/one stop yolcularına gerçekleştirilen bir anket çalışmasına değinen MARINIELLO, bunun sonucunda premium ve non-premium yolcularının görüşlerindeki farklılıkları özetledi ve yolcuların bilet fiyatları karşısında %30-40’ının havayolunu değiştirdiğini, %13-14 ünün ise sınıf değiştirdiğini söyledi. MARINIELLO, konuşmasına sivil havacılık sektöründeki firmaların rekabet avantajı sağlayabilmesi adına yapmaları gerekenleri dile getirerek son verdi.

Daha sonra söz alan Pegasus Hava Taşımacılığı A.Ş Genel Müdürü Sertaç HAYBAT sunumunda, yer hizmetleri, hava meydanları, yakıt firmaları ve caterng firmalarından oluşan havayollarını iç hat ve dış hat olarak iki başlıkta toplayarak rekabet konusunun içeriğine değindi. Türkiye’de hizmet veren yer hizmetlerinin azlığından bahseden HAYBAT, piyasaya giriş şartlarının ağırlığına değindi. Havalimanlarının ise tek bir ücret tarifesiyle çalıştığını ve rekabetin olmadığını belirten HAYBAT, iç hatlardaki büyük değişimin 2003 yılında başladığını ve rekabetin bu yılda başladığını vurguladı. HAYBAT dış hatlarda ise sadece yolcu sayısının 2 kat arttığını ama rekabetin düşük olduğunu belirtti. Dış hatlarda, “ İkili Hava Ulaştırma Anlaşmalarının” varlığından bahseden HAYBAT, havacılığın bu anlaşmalarla düzenlendiğini hatta rekabetin kısıtlandığını dile getirdi.
 
Sivil havacılıkta, dış hatlardaki durumu özel bir haritayla görselleştiren HAYBAT, Türk Hava Yolları’nın dış hatlardaki rekabet üstünlüğünü vurguladı. HAYBAT, serbestleşmenin önündeki en büyük engel olarak kamu hava yolları ile özel hava yolları arasındaki dengesizliği gösterdi ve akademik çalışmaları referans göstererek bu dengesizliği vurguladı. Türkiye’deki rekabet sorunu nedeniyle turizm gelirlerimizin gelişmesinin yavaşladığını belirten HAYBAT rekabetin herkesi tetikleyen önemli bir unsur olduğunu söyledi.

Oturum kapsamında sunum yapan Türk Hava Yolları A.O. Genel Müdür Yardımcısı Orhan SİVRİKAYA konuşmasına Sertaç HAYBAT’ın değindiği sorunlara getirdiği açıklamalarla başladı. Havacılık endüstrisinin gelişimini 2001 yılından başlayarak bir grafik ile özetleyen SİVRİKAYA, aslan payını Amerika ve Avrupa’nın %70 ile aldığını ancak aradaki farkın büyüme hızıyla doğru orantılı olarak kapandığını belirtti. THY’nin hizmet kalitesi olarak 2011 yılında Skytrax tarafından en iyi havayolu şirketi ödülünü aldığını belirten SİVRİKAYA 4 yıldızlı olan THY’nin 5 yıldız alabilmek için çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi. Bilet ücret politikalarının yaşadığı değişimleri belirten SİVRİKAYA, düşen bilet fiyatlarıyla düşük gelirli yolculara uçuş imkanı sağlama hedefini dile getirdi. Havayolu ittifaklarına da değinen SİVRİKAYA, bu ittifakların rekabeti düşürmediğini aksine katkıda bulunduğunu belirtti.

Oturum kapsamında bir sunum yapan TAV Hava Limanları Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve İcra Kurulu Başkanı Mustafa Sani ŞENER Türk havacılığında serbestleşme sürecini 2003-2011 dönemini ele alarak özetledi. ŞENER, serbestleşmenin çok zorlu bir süreç olduğunu, ancak bu zorlu süreç sonucunda Türkiye’nin uluslararası alanda bir marka olma adına çok önemli bir başarı elde ettiğini söyledi. ŞENER havacılık sektörünün ekonomiye katkısının (çarpan etkisi) diğer sektörlere kıyasla çok önemli ve büyük olduğunu örneklerle belirtti. ŞENER bir ülkedeki yolcu sayısının toplam nüfusa bölünerek elde edilen kişi başına seyahat sayısının 2010’da 1,4’e çıktığını (uçma eğilimi katsayısı), yurtdışı uçuşlarında yapılması beklenen serbestleşme ile bu katsayının Türkiye’de 2,5’a kadar çıkabileceğini söyledi. Havalimanlarında altyapının ve trafiğin ihtiyaçlarını karşılayacak proje ve çalışmaların yapıldığını dile getiren ŞENER, TAV’ın Türk ekonomisine yaptığı katkıyı işletmekte olduğu havalimanları ile özetleyerek, Türkiye havacılık sektöründeki serbestleşmenin ekonomiye yaptığı etkiyi önemle vurguladı. ŞENER sözlerini tamamlarken, dünyadaki bir günlük uçuşların simülize edilmiş görüntüsünü sundu.

Oturum kapsamında T.C. Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü adına söz alan Bahri KESİCİ, özelleştirmenin sivil havacılık sektörüne sağladığı katkıdan bahsederek konuşmasına başladı. Ülkemizin özelleştirme politikalarından ve tarihi gelişiminden bahseden KESİCİ, 2003 yılının özelleştirme için bir milat sayılabileceğini anlattı. Türk Sivil Havacılık Kanunu’ndan bahseden KESİCİ ticari hakların dağıtılması ile adaletin sağlanması gerektiğini belirtti ve dikkat edilmesi gereken hususları açıkladı. Rekabetin bozulmasıyla karşılaşılan sorunları belirten KESİCİ, yapılması gerekenleri açıkladı.

Daha sonra Rekabet Kurumu 4. Daire Başkan Vekili Orçun ŞENYÜCEL söz aldı. Rekabet Kurumu’nun rolü hakkında bilgi veren ŞENYÜCEL, sözlerine Kurum’un uygulamalarından Devam etmekte olan soruşturmaları özetleyen ŞENYÜCEL bunların Rekabet Kurumu’nun yasal çerçevesi ile olan bağlantılarıyla ilgili bilgi verdi. Slot tahsisinin öneminden söz eden ŞENYÜCEL çözümün etkin ve adil slot tahsisi olduğunu açıkladı ve rekabetin gerekliliğini vurguladı.

Daha sonra söz alan Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı, Funda OCAK konuşmasına havacılık sektörünün 90’larda başlayan küreselleşme ile çok büyük önem kazandığını belirterek başladı. Türkiye havacılık sektörünün durumuna ilişkin 2000 yılındaki rakamları 2011 yılındaki rakamlarla karşılaştırıp rekabetin önemine dikkat çeken OCAK, konuşmasına iç hat yolcu trafiği ve pazar paylarının 2002-2010 verileri ile devam etti. Bu istatistiklere dayanarak, iç hat yolcu taşımacılığında %18 büyüme olduğunu vurgulayan OCAK, havayolu terminallerinin özelleştirilmesi ile elde edilen gelirlerin önemini belirtti.

Oturum kapsamında söz alan İstanbul Bilgi Üniversitesi Rekabet Hukuku ve Politikası Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yard. Doç. Dr. Kerem Cem SANLI, dikey entegrasyonlarda ortaya çıkan ilginç sonuçlara değinerek sempozyum boyunca serbestleştirme lehinde bir havanın estiğini ancak bunun riskleri de bulunduğunu belirtti. Serbestleştirmenin ve onun doğal sonucu olan rekabetin risklerine değinen SANLI, başarısız özelleştirmenin olumsuz sonuçlar doğurabileceğini ve rekabet edilen firmaların rekabet dışı bırakılabileceğini belirterek bu tehlikelere dikkat çekti.

DEMİRYOLLARI OTURUMU



Rekabet Kurumu Başkan Yardımcısı H. Erkan YARDIMCI Demiryolları Oturumuna katılımcıları tanıtarak başladı ve ilk olarak sözü Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Turgut ERKESKİN’e verdi. Konuşmasına UTİKAD’ı tanıtarak başlayan ERKESKİN, çalışmalarını Türkiye’deki lojistik sektörüne ilişkin gerçekleştirilen düzenlemelerle sürdürdüklerini belirtti. Sözlerine intermodal taşımacılıkta demiryollarının yerini açıklayarak devam eden ERKESKİN, Türkiye’nin de yer aldığı yeni ulaştırma koridorlarından bahsetti.  ERKESKİN demiryolu taşımacılığı potansiyelinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiği ve yatırımların yapılması gerekliliğini dile getirdi. Demiryolu ağının sanayi merkezlerinin çıkış noktalarına kadar ulaşmasını sağlamanın en önemli hedeflerinden biri olduğunu söyleyen ERKESKİN, bu sayede demiryolu taşımacılığının karayolu ile rekabetinin artacağını söyledi. Havayolu taşımacılığındaki serbestleşme çalışmalarının aynısını demiryolunda da görmek istediklerini belirten ERKESKİN serbestleşme yasasının öngörülebilirlik çerçevesinde hazırlanması gerektiğini söyledi. Demiryollarında serbestleşme ve rekabet için altyapı yatırımlarının gerekliliğini vurgulayan ERKESKİN, ülkemizde özel sektörün bu geçiş sürecinde desteklenmesi gerektiğini söyledi. Serbestleşme sürecinde özel sektörün beklentilerini özetleyen ERKESKİN, kamu-özel sektör rekabet eşitliğinin sağlanmasının önemini belirtti ve ÖTV muafiyetinin  denizyolu ve havayolundaki  gibi demiryolu taşımacılığında da sağlanması gerekliliğini vurguladı.

Ardından söz alan Demiryolu Taşımacılığı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim ÖZ, sözlerine Demir Yolu Taşımacıları Derneği’nin kuruluş bilgileriyle başladı ve demiryolu taşımacılığıyla ilgili eğitim verdiklerini söyledi. Demiryolu, deniz ve karayolu taşımacılığı arasındaki kombine taşımacılığa değinen ÖZ, amaçlarının ülkemizde demiryolu taşımacılığını geliştirmek olduğunu belirtti. ÖZ, 2010’da yurtiçi yük taşıma miktarının 600 milyon tona ulaştığını söyleyerek TCDD Kanunu ve Demiryolu Kanun Tasarılarının en kısa sürede yasallaşmasının gerekli olduğunu ve bu sayede rekabet edilebilirliğin artacağını söyledi.

Daha sonra söz alan T.C. Ulaştırma Bakanı Bakan Danışmanı Prof. Dr. Mustafa KARAŞAHİN ülkemiz demiryolu ağında 1856 yılından itibaren değişimi özetledi. Tarihsel sürecin özetinin ardından mevcut yönetim yapısını özetleyen KARAŞAHİN, sözlerine demiryollarına ayrılan ödeneklerde 2000 yılından 2011 yılına kadar yaşanan artışı grafiklerle açıkladı ve TCDD 2011 yılı yatırım projelerinde en büyük kalemin yüksek hızlı demiryolu ulaşımına ve demiryolu yenileme projelerine ayrıldığını söyledi. TCDD olarak neden hızlı tren yatırımlarına önem verdiklerini açıklayan KARAŞAHİN, hızlı tren hatları dışında, eski hatlarda da yük taşımacılığı yapılacağını söyleyerek, yük taşımacılığının payını arttırmayı hedeflediklerini belirtti.

Demiryolları oturumunda söz alan Avrupa Komisyonu’ndan Oliver STEHMANN,  demiryolu taşımacılığında serbestleşme ve rekabet konusunu açıkladı.  Serbestleşmede, uluslararası pazar projelerinin ve kara, hava ve demiryolu taşımacılığındaki inter-modal rekabetin çok önemli olduğunu vurguluyan STEHMANN, uzun mesafeli taşımacılıkta demiryolunun çok önemli bir yere sahip olduğunu belirtti. Demiryolu sektöründe rekabeti engelleyen en önemli unsurların yasal ve teknik bariyerler olduğunu söyleyen STEHMANN, konuşmasına demiryolu navlun pazarından verdiği bilgilerle devam etti. Demiryolu sektöründe rekabet politikalarına değinen STEHMANN, Avrupa’dan örneklerle konuşmasına devam etti.

Ardından söz alan Canan KARAMANOĞLU, konuşmasında demiryolu reformlarına değindi. Demiryollarında serbestleşme sürecini dünyadaki uygulamalarla açıklayan KARAMANOĞLU, bu uygulamaların dikey ayrışma, özelleştirme ve deregülasyon olduğunu belirtti, Avrupa’da serbestleşme sürecini ise İngiltere ve Almanya örnekleri ile vurguladı. Türkiye’de ise altyapı ve demiryolu taşımacılığı hizmetlerinin TCDD ile kamu tekelinin altında olduğunu söyleyen KARAMANOĞLU, demiryolu reformu adına kanun taslaklarının hazırlandığını söyledi. Türkiye’nin de Almanya gibi serbestleşme sürecinde dikey erişim yöntemini benimsediğini belirten KARAMANOĞLU, bu yöntemle ilgili risk ve önerilere değindi.  

DENİZCİLİK VE GEMİ İNŞA SANAYİİ OTURUMU



15 Ekim 2011 günü Sempozyumun ikinci gününe Denizcilik ve Gemi İnşa Sanayi Oturumu ile başlandı. Oturumun başkanlığını, Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Güldem CERİT yaptı.

İlk olarak konuşan Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TURKLİM) Başkanı Kaan GÜRGENÇ, ulaştırma alanında yapılan planların disiplinle uygulanması gerektiğini, ülke olarak her 100 liralık malın 80 lirasını ithal eden bir ekonomiye sahip olduğumuzu bu açıdan limanların hayati önem taşıdığını ifade etti. Limanların problemlerinin Türkiye’nin problemleri olduğunu vurgulayan GÜRGENÇ, limanların rekabetçi üstünlüklerini arttırmamız gerektiğini belirtti. Limancılıkta ciddi anlamda bir bürokrasi olduğunu, liman izin sürecinin Türkiye’de 4 senelik bir zaman aldığını, arkasından 2 yıl kadar inşaat sürecinden sonra limanların ancak işletime alınabildiğini. 6 yıllık bir sürecin yatırım projelerinde ciddi anlamda bir sapma meydana getirdiğini belirten GÜRGENÇ hinterland kavramının önemini vurgulayarak hinterland büyümeden planlanan liman yatırımlarının pastadan alınan payı küçülttüğüne dikkat çekti.

Marmara’da 53 adet liman olduğunu ama bu sayının bir büyüklük göstergesi olmadığını limanlarımızın elleçleme kapasitelerinin yeni yeni milyon TEU’ları gördüğünü vurgulayan GÜRGENÇ bunu aşmak için politika ve plan gerektiğini, bu politikalar uygulanması gerektiğini ve bu sayede ve rekabetçi üstünlük sağlanmasının önemini dile getirdi. Transit yükün çok önemli bir verimlilik kalemi olduğunu belirten GÜRGENÇ, planlı, global, ve hızlı şekilde hareket edilmesi gerektiğini sözlerine ekleyerek konuşmasını sonlandırdı.

Daha sonra söz alan Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Başkan Yardımcısı Sayın Kaptan Bülent ONURAL, denizcilikte saat kavramının olmadığını gemilerin 365 gün yaşayan ve problem üreten varlıklar olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı. Rekabetin altında doğru ve hızlı karar vermenin yattığını, anlatan ONURAL, dünya deniz ticaret filosunun gelişimine bakarak, 1987-1999 yılları arasında %50 lik bir artış gerçekleştiğini, 1999’dan sonra ise bu artışın iki katına çıktığını, bunun da rekabeti beraberinde getirdiğini belirtti. ONURAL, dünya deniz ticaretinde 8.4 milyar tonluk bir taşıma söz konusu olduğunu, konteyner taşımacılığının bunda önemli bir paya sahip olduğunu ve kriz dönemlerinde en hızlı tepki veren taşımacılık türünün de yine konteyner taşımacılığı olduğunu vurguladı. Dünya deniz ticaretinde 2003-2008 yılları arasında meydana gelen hızlı büyümeye dikkat çeken ONURAL, ticaretin artmasıyla, taşımacılık talebinin arttığını dile getirdi ve mevcut gemiler ve sipariş halindeki gemiler hakkında bilgi vererek,  mevcut filoyu  %55’i kadar büyütecek oranda bir siparişin bulunduğunu belirtti. Bu oranın rekabete yansımalarının ciddi büyüklükte olacağını belirten ONURAL, maliyet düşürmeyi ve kaliteyi arttırmayı beceren firmaların ciddi anlamda başarılı olacaklarını kaydetti. ONURAL, rekabette eğitimin öneminin çok büyük olduğunu, kaliteyi beraberinde getirecek yegane unsurların başında eğitimin geldiğini vurgulayarak sunumuna son verdi.  

Daha sonra söz alan Yunanistan Aegean Üniversitesi Denizcilik, Ticaret ve Ulaştırma Bölümü’nden Prof. Dr. Thanos PALLIS, limancılık sektöründeki rekabeti liman içi ve limanlar arası rekabet olarak ikiye ayırdı ve pazara giriş bariyerleri olarak yüksek rekabet seviyesi ve yeni işletme modelleri olarak gösterdi. Bunun yanında ekonomik, düzenleyici ve coğrafi olarak da bir takım makro giriş engellerinin varlığından söz eden Prof. Dr. PALLIS pazar gücünün büyüklüğü hakkında bilgi verdi. Dünyadaki limanların çoğunu 4 şirketin idare ettiğini belirten Prof. Dr. PALLIS, bunların yapılarına kısaca değindi. Liman içi rekabet hakkında bir takım bilgiler sunan Prof. Dr. PALLIS, iyi bir lokasyonun, ölçek ekonomisi ve kamu yatırımlarından en iyi şekilde yararlanarak şu anda pazarda rekabetçi maliyet üstünlüğü yaratabileceğini kaydetti. Prof. Dr. PALLIS maliyetleri kısmak için, uzun dönemli anlaşmalar, ekipmanların bakım tutumu için yatırımlar, hizmetlerin bir bütün halinde verilmesi gibi konuları gündeme getirdi.  Geri dönüşü olmayan maliyetlere de değinen Prof. Dr. PALLIS bunların başında pazarlama ve reklam giderlerini gösterdi.  Minimum verimlilik ölçeği çalışmasını sunarak, yaptığı sunuma bilimsel bir dayanak noktası yaratan Prof. Dr. PALLIS limancılık sektöründe çok önemli değişimlerin olduğunu, finans kuruluşlarının sektöre girdiğini ve giderek söz sahibi konuma gelmeye başladıklarını sözlerine ekledi.

Oturum kapsamında söz alan, T.C Ulaştırma Bakanlığı Bakan Danışmanı, Prof. Dr. Oral ERDOĞAN, “Türkiye Gemi İnşa Sanayiinde Rekabet İmkanı” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Denizcilik sektörünün her zaman farklı bir sektör olduğunu, belirterek sözlerine başlayan Prof. Dr. ERDOĞAN genel rekabette zayıflığın ilk sebebinin bu olduğunu bunu gidermenin ise denizciliği tabana yaymakla mümkün olabileceğini sözlerine ekleyerek, deniz taşımacılığında global anlamda adil rekabet sağlanmadığı müddetçe, navlun bazında oluşan fiyatların bu sektörü yanlış yatırımlara iteceğini söyledi. “Gemi filosunun kapasitesi iki katına çıkmıştır. Bu kadar kapasite ile ne taşınacak sorusu sorulmalıdır. Şişirilmiş rakamlarla gemi inşa da yanlış yatırımlarla ilerlemektedir”  diyerek sunumuna giriş yapan Prof. Dr. ERDOĞAN, dünyada kriz verisi bulunmadığını ancak bir kriz ortamı varmışçasına ortamın sıcak tutulduğunu dile getirdi.

Prof. Dr. ERDOĞAN, kriz öncesi gemi inşa sanayiinde 3 yılda 1.5 milyar dolarlık bir yatırım olduğunu (2006-2008), Türk tersaneciliğinin çeşitlendirme yaparak gelişmişliğini perçinlediğini, tüm bunlara rağmen Türkiye’de dwt bazında üretkenliğimizin düştüğünü vurguladı. Türkiye tersanelerinin künyesini çıkaran Prof. Dr. ERDOĞAN, küçük tonaj gemilerinde uzmanlık sağlandığını, Tuzla dışında da tersane yatırımları olduğunu, bankacılık sektörünün denizciliğe 5 milyar dolarlık bir kaynak sağladığını, global siparişlerin bizim tersanelerimize kaydığını ama bunun nedeninin global tersanelerin doluluğu olduğunu, işgücünün zor kazanılıp, kolay kaybediliyor olduğunu, taşeron sistemine zorunlu olarak bağımlılığın bulunduğunu, tersaneler arası sinerji yetersizliğinin var olduğunu, gemi inşa ve bakım onarım arası tercihleme konusunda tersanelerimizin zorluklar çektiğini, kriz sonrası ana gemiler yerine özel nitelikli olanlara yönelimin gerçekleştiğini belirtti. Türk tersanelerinde mevcut siparişler dağılımında ana gemi bulunmadığını, römorkor, feribot, balıkçı gemisi, off shore gibi gemilerin yer aldığını belirten Prof. Dr. ERDOĞAN, Türk armatörlerin yabancı tersanelerdeki sipariş kaydının toplam 10.3 milyon DWT olduğunu vurguladı  

Prof. Dr. ERDOĞAN Türkiye’nin dünya gemi inşa pazarındaki en büyük payı oluşturan ve Türk tersanelerinin de üretim yapısına uygun olan 5000-50000 DWT arasındaki gemi siparişlerini alamadığını, Türkiye’nin rekabetçi üstünlüğünün OECD ve AB mevzuatı açısından yeniden tanımlanması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. ERDOĞAN Türkiye gemi inşa sanayinin önemli ölçüde istihdam sağladığını, yan sanayi potansiyelinin yüksek olduğunu, finans sektörüne getirisi olduğunu vurgulayarak uluslararası rekabette devletin gemi inşa sanayine teşvik sağlaması gerektiğini belirtti.

Oturum kapsamında söz alan Gönenç GÜRKAYNAK, Öznur İNANILIR ve Tuna TANIK ile birlikte hazırladıkları “Avrupa Toplulukları Rekabet Hukuku ve Türk Rekabet Hukuku Perspektifinden Deniz Taşımacılığı Sektöründe Rekabet Hukuku Uygulamaları” başlıklı  bildiriyi sundu.

Denizcilik alanında Türkiye’nin olması gereken yerde olmadığını, denizcilikte Türkiye’nin sözü olması gerektiğini belirten GÜRKAYNAK, multimodal taşıma seferlerinin yaygınlaşması ile rekabetin artacağını, ancak bunun problemleri beraberinde getireceğini, rekabet hukukunun tam da burada devreye gireceğini ve tüketici menfaatini ençoklamasını sağlayacağını vurguladı. Rekabet hukuku açısından yapılan değerlendirmede, Türk Rekabet Hukuku’nda düzenli hat taşımacılığı hakkında bilgiler veren GÜRKAYNAK, bazı Rekabet Kurumu kararlarını irdeleyerek Avrupa Topluluğu’nda rekabet hukukundaki uygulamaları vurguladı.

İşbirliği doğurucu bazı birleşmelere müsamaha gösterilebileceğini, tarifesiz deniz taşımacılığında havuz anlaşmaları yapılmakta olduğunu, rekabet açısından ekonomik yapı ve anlaşma koşullarının denetlenmesi gerektiğini belirten GÜRKAYNAK, Avrupa Komisyonu kararlarından; liman özelleştirmeleri konulu, Sealink kararına değindi.

KAPANIŞ OTURUMU



Sempozyum Kapanış Oturumu’nun başkanlığını T.C Ulaştırma Bakanlığı Bakan Danışmanı Prof. Dr. Metin YEREBAKAN yaptı.

Kapanış oturumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ulaştırma ve Lojistik Sektör Meclisi Başkanı Çetin NUHOĞLU’nun konuşması ile başladı. Türkiye’nin lojistik açıdan potansiyeline değinen NUHOĞLU, sempozyumun taşıdığı önemi bir kez daha hatırlatarak sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen tüm kurum ve kişilere teşekkür ederek sözlerine başladı.

Türkiye’nin dünya küresel lojistik endeksinde 35. sırada yer almasının nedenlerini vurgulayan NUHOĞLU, yüksek maliyetlerle baş etmenin güçlüğünü vurgulayarak, düzenleme ve serbestleştirme konularında ülkemizde yetişmiş insan gücüne çok ihtiyaç duyulduğunu sözlerine ekledi. Lojistik alanında serbestleştirme faaliyetlerine her zaman ihtiyaç olduğunu ve Rekabet Kurumu’nun bu noktadaki önemini vurgulayan NUHOĞLU, işbirliği ve haksız rekabet kavramlarının birbirleriyle karıştırılmaması gerektiğini, Porter’ın kümeleme çalışmalarının rekabet açısından değerlendirilmesi gerektiğini, İzmir’in kümeleme açısından gerçekten çok büyük fırsatlara sahip olduğunu vurguladı.
Bu aşamada söz alan oturum başkanı, T.C Ulaştırma Bakanlığı Bakan Danışmanı Prof. Dr. Metin YEREBAKAN, ortaklaşa rekabetin önemini vurguladı. Türkiye’nin ciddi anlamda bir potansiyele sahip olduğunu ve son yıllardaki uygulamalar ile ulaştırma alanındaki potansiyelin ortaya çıktığını, Ulaştırma Bakanlığı başta olmak üzere emeği geçen tüm kurumlara minnet borcu içinde olduklarını sözlerine ekledi.

Kapanış oturumunda söz alan Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı  Prof. Dr. Güldem CERİT konuşmasına, Türkiye’de ilk kez İstanbul Üniversitesi bünyesinde lojistik lisans eğitimi veren bir birimin açılmasına öncülük eden ve TRACECA projesi kapsamında çok önemli çalışmalara destek veren Çetin NUHOĞLU’na, Uluslararası Ulaştırma Şurası’nın koordinatörlüğünü yapıp ülkemizi gururlandıran Prof.Dr. Metin YEREBAKAN’a, eğitim alanında önemli çalışmalara imza atıp, Türkiye’de yüksek öğretim yeterlilikleri çerçevesinde  ulaştırma alanının bir temel alan olarak tanınmasına öncülük eden Prof. Dr. Metin TOPRAK’a teşekkürlerini ileterek başladı.

Rekabet kavramını işletmeler arası rekabet bazında ele alarak açıklayan Prof. Dr. CERİT, fakülteleri bünyesinde bulunan dört bölümden ikisinin mühendislik, ikisinin ise işletme disiplininde eğitim öğretim yaptığını, buradan hareketle ulaştırma alanı için hybrid bir alan tanımlamasının yapılmasının gerekliliğini belirtti. Prof. Dr. CERİT 2001 yılında Yükseköğretim Kurulu’nun onayı ile Denizcilik İşletmeleri Yönetimi Doktora Programı’nı açtıklarını ve bu programda “Dış Ticarette Rekabet ve Deniz Ulaştırması” başlıklı zorunlu bir dersin bulunduğunu vurgulayarak denizciliğin uluslararası ticaretteki öneminin konuya bu kapsamda yaklaşılmasını gerektirdiğini belirtti. Prof. Dr. CERİT uluslararası hizmet ticaretinde ulaştırmanın turizmden sonra en büyük ikinci hizmet sektörü olduğunu, bu sektörden daha fazla pay alabilmek için tüm hizmet sektörlerinde olduğu gibi ulaştırmada da rekabetin, insan faktörüne büyük önem yüklediğini belirtti. Prof. Dr. CERİT, günümüzde işletme ve yönetim bilimi açısından rekabet unsurlarının, etkililik ve performans olarak özetlenebildiğini, bu unsurlara inovasyon, ArGe, buluşçuluk, problem çözme yetenekleri, takım çalışması, çoğulculuk gibi uygulama, beceri ve tutum özelliklerinin eklenmesi gerektiğini, en tepeye ise hukuk ve etiğin yerleştirilmesi zorunluluğunu belirterek, bu alanda eğitimin bu önceliklere odaklanması gerekliliğini vurguladı.
 
Prof. Dr. Metin YEREBAKAN tekrar söz alarak, sektörlerin bilimden doğduğunu vurgulayarak inovasyon ve yenilikçiliğin önemine değindi.

Daha sonra söz alan, Rekabet Kurulu Üyesi Prof. Dr. Metin TOPRAK, ekonomi biliminde regule edilmiş ve edilmemiş alanların olduğunu söyledi. “Hangileri regüle edilmeli hangisi edilmemeli, buna ihtiyaç var mıdır yok mudur” gibi soruların çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. TOPRAK, regülasyon otoritelerinin geleneğinin batı dünyasından alındığını, ülkemizde ise Yükseköğretim Kurulu ve Sermaye Piyasası Kurulu ile başlamış bir otuz yıllık geçmişinin olduğunu belirtti. Rekabet Kurumu’nun rekabeti bir erdem olarak kabul ettiğini ancak bunun sorgulanması gerektiğini belirten Prof. Dr. TOPRAK, “Bazı şartlarda rekabeti ihlal etmek halkın yararına olabilir mi?” sorusunun sorulması gerekliliğini vurguladı ve Rekabet Kurumu’nun buna dönük olarak aldığı kararları örnek gösterdi.

Ulaştırma sektörünün devlet müdahalesini gerektirdiğini, özel sektörün kendiliğinden yapamayacağı birçok yatırımın mevcut olduğunu vurgulayan Prof. Dr. TOPRAK, yurttaş öncelikli yaklaşımda bu alanlara müdahale edilmesi gerekliliğini belirtti. Ulaştırmanın sağladığı hizmetleri birer sosyal hak olarak tanımlayan Prof. Dr. TOPRAK, sektör otoriteleri ile Rekabet Kurumu arasında ciddi bir işbirliği ve diyalog eksikliğinin kimi zaman kendisini gösterdiğini, Rekabet Kurumu’nun yarı yargısal bir işleyişte olduğunu ve sektör otoriteleriyle güçlü bir işbirliğine giderek bir eylem planı içinde olması gerektiğini sözlerine ekledi. Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki rekabet farkındalığını vurgulayan Prof. Dr. TOPRAK, sözlerini sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek noktaladı.

Prof.Dr. Metin YEREBAKAN tekrar söz alarak ulaştırma sektörünün geldiği noktadan ve projelerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Son konuşmacı olarak söz alan Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf KARAKOÇ, ulaştırmanın önemine değinerek, sempozyumun bu alanda ciddi bir katkı sağladığını dile getirdi. Hukukun önceliğine dikkat çeken Prof. Dr. KARAKOÇ, düzenlemeler yapılırken hukuka uygun, artısının eksisinin dikkate alınmak suretiyle yapılması gerektiğini belirtti.  Uygulamaların da düzgün işlemesi için tüm olanakların seferber edilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. KARAKOÇ, denetimin de bir şekilde ahlaki ve planlı olarak yapılması gerektiğine dikkat çekerek rekabet alanında yapılan tüm uygulamalarda bunun gözetilmesini istedi.

Metin YEREBAKAN’ın yaptığı kapanış konuşması ile “Ulaştırma Sektöründe Serbestleştirme, Rekabet ve Rekabet Hukuku” Sempozyumu sonlandırıldı.

Editör: TE Bilişim