Türkiye’de son dönemin en popüler sorusu: Nükleer şart mı?

Nükleer enerji, bugün dünya çapında elektriğin yaklaşık yüzde 13’ünü karşılıyor. Hindistan, Rusya, Türkiye gibi ülkeler yeni santraller inşa etmeye hazırlanırken, gelişmiş ülkelerde ise bir nevi “geri çekilme” yaşanıyor.

Türkiye’de kurulacak ilk nükleer santral, yaklaşık on yıl sonra devreye girecek. Peki, 10 yıl sonra nükleer konusunda dünya çapında nasıl bir tablo olacak; en önemlisi Türkiye’nin enerji görünümünde nükleer nasıl bir yere sahip olacak, bu soruyu konuyla yakından ilgilenen uzmanlara yönelttik. “2020’li yıllarda Türkiye’de nükleer santral olmalı mı” sorusuna verilen yanıtlar oldukça ilginç.

Nükleer enerji denilince, çoğu insanın aklına ilk olarak “Güvenli mi” sorusu geliyor. On yıllardır nükleerin güvenli olup olmadığı tartışılırken, son dönemde maliyetler konusunda da ciddi fikir ayrılıkları yaşanıyor. Nükleer enerji, bugün dünya çapında elektriğin yaklaşık yüzde 13’ünü karşılıyor. Hindistan, Rusya, Türkiye gibi ülkeler yeni santraller inşa etmeye hazırlanırken, gelişmiş ülkelerde ise bir nevi “geri çekilme” yaşanıyor.

15 YIL BOYUNCA AYNI

Özellikle Fukuşima felaketinin ardından gelişmiş ülkelerin yeni nükleer santral planlarını askıya aldığını vurgulayan uzmanlar, bunun arkasındaki başlıca nedenlerden birinin de maliyetler olduğuna dikkat çekiyor.
Mevcut santrallerin ürettiği elektriğin pahalı olmadığı ancak yeni santrallerin inşaat maliyetlerinin giderek şiştiği kaydedilirken, Türkiye modelinde bir de alım ve fiyat garantisi noktasına dikkat çekiliyor.
Türkiye’nin 15 yıl boyunca elektriği aynı fiyattan alacak olmasını, “Nükleer santral yapılmalı” görüşünde olanlar bile eleştiriyor.
İşte nükleerle ilgili farklı görüşler…

ŞART, ÇÜNKÜ...

Ekonomik ve Dış Politika Araştırma Merkezi Başkanı Sinan Ülgen:

* Akkuyu’daki nükleer santral maliyetlerini biliyoruz. Sinop’taki maliyetleri henüz bilmiyoruz. Akkuyu’nun maliyeti, elektrik alımı üzerinden hesaplanan bir maliyet. Türkiye santralin kurulması ve işletilmesinin maliyetini üstlenmiyor. 2021-2036 yılları arasında Türkiye ortalama 12.34 sentten elektriği satın alacak. Böyle olduğu için de nükleere yönelik maliyet artışlarından Türk tüketicisinin etkilenmesi söz konusu olmayacak.
* Alternatif enerji kaynaklarının bu kadar uzun vadeli maliyetinin ne olacağını hesaplamak mümkün değil. Kaya gazının yaygınlaşmasıyla orta vadede gaz fiyatlarında aşağı doğru baskı olacak ama bugünden 2025-2030’daki doğalgaz fiyatlarını kestirmek mümkün değil. Doğalgaz maliyetleri nükleerin altına düşebilir ama tersi de olabilir. Elektrik talebi yüzde 6.5 gibi artan bir ülkeyiz. Elektrik üretim kapasitesinin 10 yılda ikiye katlanması demek. Ülkedeki yöneticilerin bu soruna bir çözüm üretmeleri gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında nükleerin portföyde olmasının bir mantığı var ve yatırım kararlarımızı bugünden almalıyız.
* Doğalgaz ve petrol fiyat projeksiyonlarının hiçbir kesinliği yok. Bunu bugün biliyor olsanız, “Yatırımları doğalgaza kaydıralım” diyebilirsiniz. O zaman da doğalgazın nereden alınacağı gibi soru işaretleri ortaya çıkar. Bugün bu kararı verecek elde yeterince veri yok.
* Nükleere geçişi emniyetli ve güvenli biçimde yapabilirseniz, nükleer teknolojinizi ilerletip, daha fazla kapasite ekleyebilirsiniz. Bunun en güzel örneği Fransa. Ancak başka ülkelerde bu konudaki kararlar çok daha geniş bir istişare ile veriliyor. Bizim temel eleştiri noktalarımızdan biri, hükümetin bu konuda karar alırken, toplumun çeşitli kesimleriyle hem kendi vizyonunu paylaşacak, hem tartışacak bir ortam yaratmadan hareket ettiği.

Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu Koordinatörü Adil Buyan:

* Her yedi yılda bir Türkiye’nin enerji tüketimi ikiye katlanıyor. Türkiye’nin enerji ihtiyacı var çünkü sanayileşiyor. Avrupa’nın neden yok? Çünkü sanayileşmiş. Yıllık ortalama 3 bin 500 MW kapasitesinde santral yapmamız lazım. Buna rüzgâr ve güneşi dâhil etmiyoruz. Onlar zaten yapılsın. Güneş ve rüzgâr tartışmalarına kızıyorum. Bunlar tartışılmadan yapılması gerekenler.
* 8.2 milyar dolarlık doğalgazdan elde ettiğiniz elektriğin aynısını nükleer santralden elde etseniz 400 milyon dolar gidiyor. Doğalgaz fiyatının kaya gazından dolayı düşeceği konusunda kuvvetli bir delil göremiyoruz. Herkes İran, Rusya ve Azerbaycan’ın kucağına oturmuş durumda. Bugün amortisman hariç nükleerdeki elektriğin maliyeti 1 sent. Üzerine 7 sent daha koyarsanız amortismanlı maliyeti ortaya çıkar. Ülkeler doğalgazdan dolayı taciz olmuş durumdalar. Göreceksiniz Almanya da dönecek. Hiçbirinin kurtuluşu yok. Türkiye ucuz elektriği nasıl elde edecek de verecek?
* Dış ticaret açığı işte ortada. Enerji fiyatlarının düşmesi konusunda da ihtiyatlı yaklaşmak lazım. Doğalgaz fiyatları yarıya inse bile nükleerin yarısına yaklaşamaz. Nükleerde çok geç kaldık. Nükleerin ekonomik, sosyal, uluslar arası boyutunda onlarca parametre var; Türkiye’nin sanayide atlayacağı son basamak.

Elektrik Üreticileri Derneği Başkanı Önder Karaduman:

* 29 ülkenin nükleer santrallerle ilgili yatırım planları var. Ben Enerji Bakanı olsaydım, dört taneye birden başlardım. Birer birer uğraşmak yerine, 20 bin megavatla başlardım. Ben Fransızdan daha aptal değilim. Yüzde 85 elektriğini nükleer santralden üreten İngilizi, Fransızı kadar en az ben de akıllıyım. Doğalgaz, her ne kadar Irak’tan, TANAP’tan gelse de, Türkiye’de yapılacak nükleer santralden daha ucuz olacağına ihtimal vermiyorum.
* Ancak dünyada Türkiye’de olan nükleer santral modeli yok. Yani yap yatırımını, kaç lira teklif verirsen ver, şu kadar alım garantisi veriyorum modeli yok. Öncelikle Türkiye, üniversitelerle tartışıp, STK’larla tartışıp kendine bir model önermeli ve EÜAŞ ihaleye çıkmalıydı. Birinin buna karar vermesi lazımdı. Üniversiteler, STK’lar olabilirdi, TAEK olabilirdi.
* Aşırı bir tüketimimiz var. Hala yüzde 7’ler seviyesinde tüketim artışı yaşanıyor.. Türkiye, rüzgar ve güneşi çok tartıştı. Türkiye Elektrik İletim AŞ, otoyollarını - yani altyapıyı - tamamlamadığı sürece, bizim gerek güneş, gerekse rüzgâr enerjimiz hiçbir şey ifade etmeyecek. Dört veya beş tane nükleer santral yaparsak, kendi nakil hatları olacaktır ve şebekeye üretilen enerji nakledilecektir. Çok üzülüyorum. Ak Parti 10 yıl geçirdi bu iktidarda, 10 yıl içinde dört nükleer santral yapması gerekiyordu. Bir taneyi bile daha doğru dürüst yapamadık.

Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayhan Yılmazer:

* Yenilenebilir enerji santralleri baz yüklü değil, sürekli elektrik elde edemiyorsunuz. Yerel kaynaklarımızın yeterli olduğunu savunamayız. Doğalgaz fiyatları ise çok istikrarsız ve çok yüksek, bu nedenle güvenilir veya sürekli kullanılabilir bir enerji kaynağı olarak düşünülmemeli. Nükleer enerji gerekli gibi gözüküyor.
* Doğalgazda da belirsizlikler var. Üretim teknikleri artıyor ama maliyet açısından çok büyük düşüş olacağını sanmıyorum. Kuzey Irak, Doğu Akdeniz gibi yeni bölgeler siyasi açıdan çok istikrarsız bölgeler. Arz güvenliğini tehlikeye sokabilir.
* Nükleer pahalı bir seçenek olabilir, uygun bir seçenek de olabilir. Karşı taraf alım garantisi isteyecektir çünkü tüm sermayeyi onlar koyuyor ve onlar işletecek. Bu modeli denemesek daha uygun olurdu. Dünyadaki örneklerde kamu ve özel sektör birlikte hareket edip, riskleri paylaşıyor. Türkiye daha önceki ihalelerden bir sonuç alamadığı için bu yola başvurdu.
* Gelişmiş ülkeler, tüketimleri bizim gibi artmadığı için başka kaynaklarla iyi kötü idare edip, vazgeçebiliyorlar. Nükleer santral inşa eden firmalar için bizim gibi ülkeler iyi bir pazar olacağı için, ekonomik olarak avantaj sağlayabilir.

ŞART DEĞİL, ÇÜNKÜ...

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhun Kula:

* Mersin’deki santral Türkiye’nin enerji ihtiyacının yalnızca yüzde 5’ini karşılayacak. Ancak Türkiye’de üretilen enerjinin yüzde 15 ila 20 arasındaki kısmı dağıtım şebekesi içinde zayi oluyor ya da ulaştığı yerde çalınıyor. Sadece kayıp kaçağı ve sistem kayıplarını önlesek, iki tane Mersin santrali eder. 25 milyar dolarlık santral yapmaya gerek yok.
* Nükleerin maliyetleri için ayrı kalemler var, kuruluş ile işletme maliyeti, tüketiciye kaça satılacak, sökülme ve atıkların depolanma maliyetleri var. 2008 yılındaki demeçlere bakarsanız 5 megavatlık (MW) ünite güya 2 milyar dolara mal olacaktı. En son Enerji Bakanı’nın görüşüne göre 20 milyar dolara mal olacak. Rus Başkonsolos 25 milyar dolara çıkabileceğini söyledi. 2 milyar dolarlık şey 25 milyar dolara çıktı. Kuruluş maliyeti çok pahalı.
* Rekabet Kurulu’nun görüşüne göre Türkiye’de adil elektrik fiyat kilovat saat için 12 kuruş. Fakat TEDAŞ, Rus Rosatom’dan elektriği 23 kuruşa alacak ve bunun üzerine sekiz kalem ilave edilecek. Buna ucuz demeye insanın dili varmıyor. Eklendikten sonra bu miktar 33–35 kuruş olacak.
* Nükleer elektrik santralinin ortalama ömrü 30 yıl. 30 yıl faaliyet gösterdikten sonra kapanması lazım. Bir santral 30 yıl faaliyet gösteriyor, kapatılması 45–50 yıl kadar sürebiliyor. Mersin dünyanın en büyük santrallerinden biri olacak.
* Nükleer santral söküldükten sonra atıkların gömülmesi lazım. Bunun için nükleer mezarların yapılması lazım. Sökülmesi, artıkların depolanması ve bu işin maliyetini kimse konuşmuyor. En önemli çevre konusu bu işin sökülüp atılması ve artıkların depolanması iki cümleyle geçiştiriliyor, “Zamanı gelince halledilir” deniliyor. 2023’te başladı, 30 yıl faaliyet gösterse, 2070-80’lerde sökülme olacak. Kim öle kim kala zihniyeti var.

Financial Times Gazetesi Enerji Yazarı Nick Butler:

* Türkiye, enerji politikasının bir sonraki aşaması konusunda gerçek bir seçim yapabilme avantajına hâkim. Hem Hazar Bölgesi, hem Rusya’dan doğalgaz hâlihazırda geliyor. Ancak Kürt gazı da Türkiye’ye gelebilir. Ayrıca Türkiye ve Kıbrıs siyasi ilişkilerini normalleştirirse, Doğu Akdeniz’de de gaz kaynakları hazırda bekliyor. Ayrıca Türkiye’nin çevresindeki ülkelerin yanısıra, ABD’den doğalgaz ithalatı da diğer bir alternatif enerji kaynağı.
* Şu andaki durumda doğalgaz en ucuz opsiyon gibi gözüküyor. Alternatif bir kaynak olarak düşünülen nükleer ise pahalı görünmeye başladı. Japonya’da yaşanan Fukuşima felaketinin ardından, güvenlik maliyetleri arttı ve temel inşaat maliyetleri bile yükseldi. EDF’in Flamanville’deki yeni santrali şu an 10 milyar Euro ile bütçesinin çok üzerinde ve takvimin de gerisinde.
* Türkiye için seçim, pahalı ama sonuçta yerel olarak kontrol edilecek nükleer ile daha ucuz ancak ithal olan doğalgaz arasında. Şu andaki durum bu… Ancak daha uzun vadede Türkiye kendi kaya gazını da kullanabilir. Türkiye’nin kaya gazı henüz ispatlanmadı ancak çok önemli olabilir.

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Göltaş:

* Türkiye’deki nükleer santral tartışmaları çok eski bir tartışma. Dünyada yaşanan trajedi, kazalara karşın Türkiye’deki ısrar sürüyor. Siyasal gerekçelerle yürütüldüğünü düşünüyorum. Biz mühendisler nükleer teknolojiye karşı değiliz, nükleer santrallerin elektrik üretim seçeneği olarak gündeme getirilmesine karşıyız. Türkiye’nin mevcut kaynakları doğru şekilde planlanır, başta yenilenebilir ve yerli kaynaklar devreye sokulursa nükleere ihtiyaç olmayacak. Türkiye, mevcut kaynaklarını devreye sokup, enerji konusundaki dağınık yapıyı düzeltmeye çalıştığında, kayıp kaçakların en aza indirildiği koşullarda kendiliğinden bu seçenek ortadan kalkacaktır.
* 30 yıldır nükleer olmazsa karanlıkta kalırız diye kamuoyunda bir söylem var ama Türkiye şu ana kadar karanlıkta kalmadı. Nükleer santralin dünya ölçeğinde problemleri var, ek yatırım maliyetleri çok yüksek. Mevcut kazalar dünya ölçeğinde nükleer santrallere olan güveni azalttı. Tüm gelişmiş ülkeler kendi santrallerini bir program dâhilinde kapatırken, Türkiye bu programa neden giriyor? Dünya ölçeğinde problemli bir teknolojiye Türkiye anahtar teslim şeklinde girmiştir.
* En son Mersin’le ilgili ÇED raporu döndü. Bu bile nasıl plansız, programsız bu sürecin işletildiğinin en somut örneğidir. Nükleer santraller pahalı elektrik üretiyor. İnşaat süreleri hiçbir zaman tutturulamıyor. Nükleer atıkların depolanması konusunda hala sıkıntılar yaşanıyor. Kurulacak santral Avrupa’dan lisans almamış, denenmemiş bir santral. Rusya yüzde 100 hisseye sahip. Projede bu anlamda yeterli söz hakkına sahip değiliz.
* Ülkemizin enerji kaynaklarının yetersiz olduğu bilimsel değil, politik bir iddiadır. Hala kullanılmayı bekleyen 100 milyar kilovat saat (kWh) hidro, 120 milyar kWh rüzgar, 380 milyar kWh güneş, 16 milyar kWh jeotermal potansiyeli var.
* Dünyada 442 adet nükleer reaktör var. 1960’larda 70’lerde bu rakamın 1000’ler olacağı ifade ediliyordu. Nükleer endüstrisi burada yanıldı. O yıllarda biokütle, jeotermal kaynaklar bu kadar dünyanın gündeminde değildi. Rüzgâr artık çok büyük bir enerji kaynağı olarak devreye girdi.

Editör: TE Bilişim