Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı tarafından düzenlenen 'Uluslararası 19. Yüzyıldan Günümüze Türk- Ermeni İlişkilerinin Bölgesel Politikalara Etkisi Sempozyumu' başladı. 2 gün sürecek sempozyuma 36 bilim adamı bildiri sunacak.

Bitlis Eren Üniversitesi Rahva Yerleşkesi'ndeki merkezi konferans salonunda gerçekleştirilen sempozyum açış konuşmaları ile başladı. Sempozyumda konuşan Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, “Bu bölgede çok değişik cinayetler işlenmekte, o cinayetleri işleyenler bugün her 24 Nisan’da tehciri gündeme getirenlerin dedeleriydi.” dedi.

Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, Afrika’daki Kongo’da binlerce kesilmiş elin efendilerine takdim edildiğini ifade ederek, şunları söyledi: “Afrika’da yaşayanlar bugün AB’ye ev sahipliği yapan Belçika idi. Tam da bu zamanda ülkesinin birliğini vatandaşlarının dirliğini sağlamak olan 2. Abdulhamit, batı matbuatında halk düşmanı, aciz yönetici, sefil denilerek hakarete uğramaktaydı. İtibarsızlaştırma halk düşmanı Abdülhamit, ortadan kaldırılması gereken bir adam gibi gösteriliyordu. Günümüz dünyasında insanlık tarihinin en önemli cinayetleri halen işlenmektedir. Her birimiz canlı yayında izlemekteyiz. Suriye’de, Filistin’de, Irak’ta çocuklar kadınlar ve aciz insanlar katledilmektedir. Daha dün Cezayir’de meydana gelen olayları kimse sorgulamıyor. Dünyanın gözü önünde cinayetler işlenmektedir. Batılı güçlerin seyri altında cinayetler işlenmektedir. Tehcir kanunun seyri değişmektedir. Tarihin bize gösterdiği önemli bir nokta vardı. Millet üretim gücüne sahipse uluslararası arenada sözü dinlenir bir ülke oluyorsunuz. Barışı ve huzuru tesis eden bir ülke konumuna geliyorsunuz. Türkiye’nin gücü bu yöndedir. Her geçen gün uluslararası baskılar düşecektir. Bunu tarihçi olarak söyleyebilirim. 2 gün boyunca burada akademisyenler ve bilim adamlarımız Ermeni meselesi ile ilgili bilgilerini bizlerle paylaşacaktır. Bugüne kadar bilinen bazı gerekçeleri ve buna ek olarak yeni bilgiler katılacak ve yanlış bilgiler düzeltilmiş olacaktır.” diye kouştu.

Rektör Prof. Dr. Mahmut Doğru da Türklerin ve Türk devletlerinin tarih boyunca adları öne çıkan en eski milletler ve kurulan devletler arasında yer aldığını ifade ederek, “Türk boy ve topluluklarının tarihin farklı dönemlerinde Asya’dan Avrupa’ya; Avrupa’dan Afrika kıtasına kadar uzanan engin coğrafyada egemenlik sürmelerinin elbette bunda rolü büyüktür.” dedi. Prof. Doğru, önceleri konar göçer yaşayan; sanılanın aksine erken sayılacak dönemlerde de yerleşik hayata geçip şehirler kuran Türk boy ve topluluklarının, kendileriyle aynı veya yakın coğrafyalarda yaşayan milletlerle ve devletlerle de sıkı ilişkiler kurduklarını belirterek, şöyle konuştu: “Milletler ve devletlerarasındaki ilişkiler tıpkı aynı semtte oturan komşular arasındaki ilişkilere benzer. Zaman zaman içten, zaman zaman da mesafeli olmayı gerektirir. Bildiğiniz üzere komşular arasındaki ilişkileri genelde birlikte yaşama mecburiyeti, ortak çıkarlar, ihtiyaçlar ve amaçlar belirler. Milletler ve devletler arasındaki ilişkiler de hiç kuşkusuz aynen böyledir. Nitekim tarih boyunca ortak amaçlar ve ihtiyaçlar milletleri ve devletleri birbirine yakınlaştırmış; çıkarların çakıştığı noktada ortaya çıkan anlaşmazlıklar ise birbirinden uzaklaştırmıştır. Türk boy ve topluluklarının Orta Asya, Kafkasya ve Anadolu coğrafyasında ilişki hâlinde olduğu; aynı coğrafyada birlikte yaşamak ve paylaşmak zorunda kaldığı milletler arasında Ermeniler de bulunmaktadır. Ermenilerin Orta Asya coğrafyasında Kıpçaklar’la; Kafkasya ve Anadolu coğrafyalarında ise Azerbaycan ve Osmanlı / Türkiye Türkleriyle birlikte yaşadıkları bilinmektedir.”

Rektör Doğru, “Türk boy ve topluluklarının anılan coğrafyalarda Ermenilerle birlikte yaşadıkları; Ermenilerin kültürlerine, medeniyetlerine, yaşayışlarına ve inanışlarına ciddi anlamda tesir ettikleri inkâr edilemez bir gerçektir. Kilise dilinin / din dilinin bir zamanlar Kıpçakça olması, Kıpçak Türkçesiyle Ermeni harfli metinlerin vücuda getirilmesi de bunun en açık kanıtıdır. Ancak Ermenilerin Hristiyan olmaları, Hristiyan milletlerle, devletlerle ve topluluklarla olan yakınlıkları genelde Müslüman olan Türk boy ve topluluklarına karşı hep mesafeli durmalarına sebebiyet vermiştir. Ermeniler, ne yazık ki zaman zaman kendi arzu ve amaçları zaman zaman da başkalarının kışkırtmalarıyla Türklerle olan ilişkilerini koparma noktasına getirmiştir. Ermenilerin I. Dünya savaşı sırasında Osmanlı Devletine karşı giriştikleri hasmane tavırlar, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde halka karşı yaptıkları zulümler Osmanlı Devleti yöneticilerinin bazı güvenlik önlemlerini almalarını ve Ermenilerin daha güvenli bölgelere nakledilmelerini zaruri kılmıştır. Sonrasında Ruslar tarafından tarihî Azerbaycan topraklarına yerleştirilen Ermenilerin Azerbaycan Türkleriyle ciddi sorunlar yaşadıkları, Azerbaycan topraklarını işgal edip katliamlar yaptıkları da bilinen bir gerçektir.” şeklinde konuştu.

Daha sonra konuşan Bitlis Vali Vekili Salih Altun, böylesine hassas bir konuda gerçekleştirilecek olan sempozyuma katılmaktan mutluluk duyduğunu belirterek, “Bilindiği üzere Ermeniler ve Türkler Osmanlı vatandaşı olarak 500 yıldan uzun bir süre dostça ve kardeşçe yaşamışlardır. 1. Dünya savaşı öncesine kadar Osmanlı vatandaşı olan Ermeniler ve Türkler arasında sıkıntı bulunmamaktaydı. Yaşanan olayları bilim insanları sunumları ile bize açıklayacaklar. Yakın tarihe geldiğimizde yurtta sulh cihanda sulhu benimsemiş bizler yurt dışı komşuları ile olumlu ilişkiler konusunda sürdürmüştür. Ortak bir tarih komisyonu oluşturularak 1915 tarihinde yaşananların uluslararası kamuoyuna sunulması çağrısında bulunmuştur. Ermenistan ile ilişkilerin devletin iradesi 2007 yılında İsviçre’nin arabuluculuğu ile devam etmiştir. 2009 yılında ikili ilişkilerin geliştirilmesi protokolü ile yeni bir aşamaya gelindi. Bu protokoller hükümetimiz tarafından imzalanarak TBMM’ye gönderilmiş. Ermeni tarafından uygun olmadığı kararı verilerek 22 Nisan 2010 tarihinde Sarkisyan televizyonda açıklama yaparak görüşmeleri sonlandırmıştır. Geçmişte yaşanan onca acıya rağmen diplomatlara suikastlara rağmen bölgesindeki lider ülke olma yolunda 3 milyonluk ermeni halkını kucaklamak istemiş. Güney Kafkasya’da barış ve huzur çabaların sürdürmüştür. Ne yazık ki Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırması üzücü olmuştur. Bugüne kadar gerek batılı güçler gerekse bölgede egemenlik tesis etmek isteyen güçlerin böyle fakir ve kendi içerisinde mazlum diyeceğimiz halkları kullandığını görüyoruz. 500 yıl Osmanlı imparatorluğu bünyesinde yaşayan Ermenilerin ümid ediyorum ki bölgede Azerbaycan, Rusya ile huzurlu ve güvenli bir ortamın oluşturulması başlar. Dünyada savaşlara ve silaha ayrılan bütçe birbirleri için harcanan efor huzur için harcansa hiçbir sorun kalmayacaktır.” şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından, Bitlis Eren Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Doğru tarafından Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan ve Bitlis Vali Vekili Salih Altun’a katkılarından dolayı plaket verdi. Sempozyum, toplu fotoğraf çekiminin ardından Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin’in “Ermenistan ve Diasporanın Türkiye’ye Yönelik Stratejileri” konulu bildirisinin sunulması ile başladı.



Cihan
Kaynak: cha