TKİ’nin kapatılmasını istemesinden somon yetiştiriciliğine, TESEV’in Soros çizgisine çeken anlatımlarını, çevresine yaptığı iftira örneklerini bir yana bırakıyoruz. Okurumuz, Alaton’un, Struma gemisi faciasına kafayı takıp “Hain bürokratlar yaptı, CHP yaptı! Devlet onlardan özür dilesin!” demesine sözü getiriyor. Çarpıcı bilgiler veriyor. Okuyoruz:

“Neymiş bu Struma olayı? Romanya’nın Nazi yanlısı hükümeti bir tezgâhla Struma adlı köhne bir gemiye 769 Musevi’yi doldurup ‘Sizi Filistin’e yolluyoruz’ yalanı ile Karadeniz’e çıkmasına, yani batmasına göz yumuyor. Gemi İstanbul’a geliyor. Sene 1941 Naziler Yunan sınırında, Balkanlar’da herkes Nazi işgalinde, gemi ve içindekileri İngiliz hükümeti Filistin’e kabul etmezken, Amerikan hükümeti konuya ilgisizken, Vatikan’daki Papa’nın sesi çıkmıyorken, Türkiye içinde bulunduğu diplomatik ve askeri baskının çıkmazında geminin tekrar Romanya’ya dönmesi için Struma’yı kendi sularından çıkarıyor. Karadeniz’in uluslararası sularında gemi bir Rus denizaltısı tarafından batırılıyor.

İshak Alaton ne diyor? ‘Türkiye özür dilesin!’

Rusya, Romanya, İngiltere, Amerika özür dilesin demiyor! Ne diyor?

‘Türkiye özür dilesin!’

İngiltere 1940 Mayıs’ında içlerinde 50.000 Yahudi sığınmacı da bulunan bütün Alman ve İtalyan yabancılara sürgün uygulamıştı. Bunlardan 8 bini Kanada ve Avustralya’ya gönderilmişti. Yolda bu sürgünlerin içinde olduğu Arandon Star gemisi torpillenerek battı.

Bir tek Yahudi-İngiliz işadamı da –bugün dahi– kalkıp da majestelerinin hükümeti özür dilesin demedi, demiyor.

MİLLİ KORUMA KANUNU

İshak Alaton babası ile gemidekilere ekmek taşıdığını söylüyor. Ne güzel! İnsanlıklarını yapmışlar. Benim babamla birlikte böyle bir şansım olmadı.

Zira benim babam, İshak Alaton’un o çok uğraştığı Ereğli ve Zonguldak havzasındaki kömür işletmelerine, Varlık Vergisi Kanunu’ndan da ağır hükümler içeren ‘Milli Koruma Kanunu’ emri ile zorla toplanıp çalıştırılmak üzere sokulan bölgenin köylülerinden biriydi! Diğerleri ise yurdun dört bir tarafında olduğu gibi toplanan 4.5 milyon asker arasındaydı. İşgücü açığı vardı. Babam dahil bir gün bile maden işçiliği yapmamış 25 bin kişiyi soktular o madenlere 1941 ile 1945 arasında. Varlık Vergisi sürgünlerinden Aşkale’de 21 kişi öldü. O madenlerde, yerin metrelerce altında 14 bin 300 kişi yaralandı, 419 kişi de öldü.

Biri de babamdı.

Meslekleri madencilik değildi, köylü ve çiftçiydiler...

Ordu, ülkedekiler, İshak Alaton ve milyonlar ısınsın diye kömür çıkarıyordu öldüğünde!

TÜRKİYE’YE HAKSIZLIK


Bir insan, 2. Dünya Savaşı koşullarının onca baskı ve yokluğuna rağmen tek bir Yahudi vatandaşını ‘soykırım’a teslim etmeyen, yurtdışında olanları da elçilikleri vasıtası ile koruyan bir ülkeye, bir millete nasıl bu kadar kör ve acımasız bakabilir?

Struma olayında zerre kusuru olmayan bu ülkede, 2. Dünya Savaşı’nda 6.5 milyon Yahudi Avrupa’nın her yerinde soykırıma uğrarken, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya üzerinden gelip bu ülke üzerinden Filistin’e 35 bin Yahudi göç etti.

Bir insan, bu Yahudilerin birinin bile kılına zarar gelmediğini biliyor iken bu bu kadar iftira nasıl atılır?

Alaton illa birilerine ‘özür diletme’ arzusunda ise işe 1920’de Selanik’i Yunanlaştırma uğruna binlerce Türk ve Yahudi’yi katleden Yunanistan ile başlasın.

Balkanlar’da yok edilen, soykırıma uğratılan 2 milyon Türk’ün katilleri ile başlasın!

Mavi Marmara’da 9 masum sivilin katlinden sorumlu İsrail ordusu ile başlasın! Ama bence İshak Alaton işe en önce kendisi ile başlasın! Bu ülke ve millete yaptığı haksızlık ve iftira için özür dilesin! Ben, kendim ve babam adına, eğer bir hakkım varsa, İshak Alaton özür dileyene kadar ona bunu helal etmiyorum!”
(Halit Kakınç’ın yeni çıkan ‘Struma’ (Destek) kitabı, Alaton’a dönük bu eleştirilerle okunmalıdır.)"


Editör: TE Bilişim