Dünyanın en büyük P&I brokerlerinden P.L Ferrari’nin Türkiye temsilciliğini yapan ve uluslar arası güce sahip firmalarla çalışan GTG Sigorta ve Reasürans Brokerlik, uzun yıllardır bu meslekte bulunmanın tecrübesini denizcilik sektörüyle paylaşıyor.


“Sigorta yaptırmayan armatör, Rus ruleti oynuyor demektir”



Adnan Töre, Umur Güçer ve Kemal Murat Güler ortaklığında kurulan şirketin en güvendiği yanı tecrübesi ve şeffaflığı. 30 yılı aşkın süredir deniz sigortacılığı alanında edindikleri bilgileri sektörle paylaşma arzusunda olduklarını ifade eden şirket yetkilileri, “Londra’da ne yapılıyorsa, aynısını biz burada yapıyoruz.”iddiasındalar.

 İngiltere’de Lloyd brokeri WILLIS ile de işbirliği yapan, Türkiye,İtalya,Rusya ve Romanya'daki sigorta firmalarıyla çalışan GTG Sigorta’nın hikayesi.

 Şirket ortaklarından Adnan Töre ve Umur Güçer’in ortaklıkları 1998 yılına dayanıyor. O yıllarda Aon’dan teklif alan ve marine departmanını kuran ortaklar 2003 senesine gelindiğinde aralarına Kaptan Kemal Murat Güleri’de katar.

Hayatı boyunca sadece deniz sigortacılığı yaptığını ifade eden Adnan Töre, “Umur Güçer’le birlikte hayatımız boyunca sigortacılık dışında herhangibir işimiz olmadı” diyerek bu alandaki tecrübelerine vurgu yapıyor. Profesyonel iş hayatına başladıkları zamanlarda şu anda sahip oldukları gibi bir şirketin var olmadığının altını çizen Töre, “Eskiden acenteler ve sigorta şirketleri vardı. Bizim şirketin en önemli özelliği üç ortağın farklılaşması. Ben hukuk alanından geliyorum. Umur Bey, işin sigorta şirketi tarafından geliyor. Murat Bey ise işin üreten tarafından ve denizlerde çalışmış.”şeklinde konuşuyor.

Şirketlerinin kuruluşunun 2005 yılına denk geldiğini anlatan Töre, acente ve brokerlik tecrübeleriyle dünyanın en büyük brokerlerinin yaptığı işleri Türkiye’de rahatlıkla yapabildiklerini, bu bilgi ve beceri kapasitesine sahip olduklarını söylüyor ve ekliyor, “Bu Türk gençliği ve Türkiye’nin geleceği için kazançtır.”

Yüzde yüz yerli sermaye

Bir diğer ortak Umur Güçer’de şirketi neden kurduklarını anlatırken, Denizcilik Bankası’nın işlevini yitirmesinin ardından Türkiye’de armatörlere verilen kredilerin durdurulduğunu, Avrupa’nın yanı sıra Almanya’daki bir eyalet bankasının Türk armatörlere kredi vermeye başladığını söyledi. Bunun karşılığında gemilerin sigortalarının Batı Avrupa ülkelerinde ya da İngiltere’de yapılması şartının getirildiğini kaydeden Güçer, Bu paralelde sigorta yasamızda bir değişiklik yapıldı. Gemilerin üzerinde yabancı ipoteği varsa ya da yabancı bir finansal kiralama kuruluşundan kiralama suretiyle alınmışsa bu gemilerin sigortalarının yurt dışında yapılmasına izin verildi. Bunun dışındakilere Türkiye’de sigorta ettirilme zorunluluğu getirildi” açıklamasını yapıyor.

Bunun Türk sigorta şirketlerinde denizcilik tecrübesi olan eleman sayısının azalmasına neden olduğunu ifade eden Güçer, bu nedenle sigorta şirketlerinin denizcilik alanına yatırım yapmaktan kaçındığını söyledi. Süreç sonunda sigortaların yavaş yavaş yurt dışındaki şirketlere kaymaya başladığını belirten Güçer, sözlerine şu şekilde devam etti: “ Yurt dışındaki sigorta şirketleri, yabancı brokerlerin faaliyetleriye Türkiye pazarına girmeye başladı. 1995 yılına kadar Türkiye’de Türk Ticaret Kanunu’nda yapılan değişikli brokerlik kanundaki yerini aldı. Piyasada portföye sahip acenteler, broker olarak hareket etmeye başladılar. Türk yasalarına göre faaliyet gösteren uluslararası bağlantıları olan brokerlik müesseselerine ihtiyaç duyuldu. Türkiye’deki brokerlik şirketleri kurulmadan önce yabancı şirketler bu şirketleri kurdu. Mesela Aon’nun Türkiye’de kurulması 1995 TTK’dan sonradır.”

Çalışma hayatında edindikleri tecbrübeleri ve yurt dışı bağlantıları ortaya bu şirketi kurduklarını söyleyen Güçer, yüzde yüz yerli sermaye ile bu işi yapma isteklerini GTG Sigorta’yı doğurduğunu söylüyor.

 Kendilerinin de yabancı brokerlik şirketlerinin temsilcisi olabileceklerini ancak bunu tercih etmediklerini ifade eden Güçer, en büyük amaçlarından birinin bu işi Türkiye’de kurumsal hale getirmek olduğunu iddia ediyor.

 Denizciliğin bir kültür olduğunu kaydeden Umur Güçer, deniz sigortacılığının da o kültürün içerisinde yer aldığı görüşünde. Sigortacılık yapanın kendini denizci hissetmesi gerektiğini belirten Güçer, kendisinin iktisat kökenli, Murat Bey’in denizcilik kökenli, Adnan Bey’in ise hukuk kökenli olduğunu sigortacılıkta bu üçünün de bir arada bulunduğunu sözlerine ekliyor.

Güven ve şeffaflık

Sigorta dünyasında güveni bir kere boşa çıkarmanın bedelinin çok ağır olabileceğini anlatarak sözlerine başlayan Kaptan Murat Güler’de güven ve şeffaflığın her şeyin önünde geldiği görüşünde.

“Dünyada kendini kanıtlamış şirketlerle çalışma gerekçemiz ise armatöre en iyi hizmeti verebilmek.”ifadelerini kullanan Güler, “Güven ve şeffaflık en önemli şey. Bunun üzerinde hassasiyetle duruyoruz. Bunu kaybettiğiniz an birçok şeyi kaybedersiniz. Bizim ortaklığımız, işletlemelerle ilgili çalışma yapan insanların gelip incelemesi gereken bir vaka. 2003 yılında bir araya gelerek 2 yıl da çok güzel bir ivme yakaladık. Dünyanın sayılı şirketlerinden olan Aon ile ortaklığımızı bitirmemizin sebebi, denizcilik alanında bizim hızımıza yetişememeleri oldu. Biz bu işi yapıp daha iyi hizmet verebileceğimizi düşündük.” diyor.

 Sigortada risk kavramına da değinen Güler, riskin masanın arkasında oturan kişinin bilgisinin azlığı ya da çokluğu ile başladığını söylüyor ve devam ediyor: “Bu çok önemli. Armatörlerin hepsi bunun farkında. Sigorta ile ilgili kendilerini sürekli güncel tutmak zorundalar. Hele kriz döneminde bu önem daha da artıyor. Bir armatörün gemisinin sigortasız dolaşması, Rus ruleti oynaması gibidir. Sigortayı her zaman uzun soluklu olarak düşünmek zorundalar.”

Deniz haydutluğu

Başta Aden Körfezi olmak üzere denizcilerin korkulu rüyası haline gelen deniz haydutluğu ile ilgili iddialara da değinen Güler’in bu konudaki görüşleri şöyle: “Korsanlık eskiden devlet eliyle yaptırılıyormuş.  1856 yılında Paris Konferansı’nda alınan bir kararla ile yasa dışı bir eylem olarak kabul edilmiş. Somali’dekiler, “Bunu bağımsızlık için yapıyoruz” deseler onlara fidye ödeyemezsiniz.  Bence bu kürenin kuzeyinde bulunanların güneyi alabildiğine ihmal etmesi, ortaya çıkan bir sonuç. Bugün korsanlık, yarın başka bir şey. Refah düzeyi arasındaki fark açılmaya başladıkça, bu tür olaylar olacaktır. İngizlerin sigortacılık alanına ileride olması olaylara onların daha çok müdahil olmasına neden olabilir. Bu da gayet doğal.”

Eğitimin önemi

Şirket ortaklarının ifade ettiği bir başka görüşte, Türkiye gerçeğinin çok farklı olduğu yönünde. Çünkü onlar, bir şirket ne kadar büyük olursa olsun, Türk armatörü ile Türk şirketi kadar irtibat kuramayacaklarını düşünüyorlar. Bilgilerini sürekli armatöre aktarmak isteyen bir yapıya sahip olduklarını anlatan şirket ortakları, armatörün nelere dikkat etmesi gerektiğini bilmesinin önemli olduğunu ve bu nedenle eğitim hizmetleri verdiklerini de vurguluyorlar.
Editör: TE Bilişim