MV OCEAN JASPER-SOKALIQUE KAZASI, BOZKURT-LOTUS DAVASININ BUMERANGI OLDU

17 Ağustos’ta Fransız balıkçı gemisi ile çatışan MV OCEAN JASPER  isimli gemi, balıkçı gemisi kaptanının ölümü üzerine Fransız Donanması tarafından Brest Deniz üssüne götürülerek tutuklanmış ve kaptanın cenazesine kaılan Fransa Devlet Başkanı Sarkozy halka hitaben OCEAN JASPER mürettebatından serseriler diye söz ederek kendilerini Fransa’da yargılayacaklarını ve gereken cezayı vereceklerini kamuoyuna açıklayarak bu üzücü kazayı bir siyasi gösteriye dönüştürmüştü.

Sarkozy bu amaçla geminin Bayrak devleti küçücük bir ada devleti olan  Kiribati’ye diplomatik baskı uygulayarak yargı yetkisini Fransaya devretmelerini istemişti. Kiribati ise şimdilik ve ileride yargı yetkisini tekrar gözden geçirmek şartıyla cezai soruşturma yetkisini Fransaya bir nota ile devretmişti. Fransa gemi ile birlikte Azeri Kaptan ve iki mürettebatı gözetim altına aldı. Bunun üzerine ölen kaptanın ailesine Türk yardımseverliğiyle her türlü yardım teklifinde bulunan ONURHAN DENİZCİLİK, diğer taraftan Sarkoya karşı uluslararası bir hukuk savaşı başlattı.

Şirket, Uluslararası Denizcilik Örgütünün (IMO) eski Türkiye temsilcisi ve Örgütün Teknik Komite Başkan Yardımcısı, aynı zamanda Tuvalu, Moğolistan ve Kiribati Bayrakları Türkiye sicil danışmanlığını yapan uluslararası deniz hukuku uzmanı Fikret Hakgüden liderliğinde bir çalışma başlattı. Kiribati Hükümetinin Bayrak Devleti yargılama yetkisini Fransaya devretmeyerek kendi yargılama yetkisine sahip çıkması yönünde çalışmayı yoğunlaştıran Onurhan Denizcilik Şirketinin Güvenli Gemi Yönetim Sorumlusu Kaptan İzzet Muslu, yürütülen hukuk çalışması sonucunda, Kiribati Hükümetinden bir diplomatik heyetin Genel Savcı ile birlikte Fransa devlet başkanı Sarkozy’i  ziyaret ettiğini, Kiribati Hükümeti tarafından, Fransa Hükümetine günderilen diplomatik Nota taslağının, 1982 tarihli  Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin Bayrak Devleti yargı yetkisi Haklarına göre düzenlenerek Kiribati Dışişleri Bakanlığına iletildiğini ve bunun sonucunda 11 Eylül 2007 tarihi itibariyle Fransız ceza yargıcının mürettebatın ve geminin serbest bırakılması kararı vererek Fransa donanmasına tebliğ ettiğini ve bu tarih itibariyle Azeri mürettebatın salimen ülkelerine dönmelerinin sağlandığını şirket olarak, Azeri mürettebatı, Fransa kanunlarına göre yargılanması durumundan kurtarmanın sevincini ve başarısını yaşadıklarını belrtmiştir.

Bu  olay nedeniyle kaderin garip bir cilvesi olarak 2 Ağustos 1926 tarihinde açık denizde çatışan ve hukuk fakültelerinde örnek dava olarak okutulan  Türk gemisi Bozkurt ile Fransız Gemisi Lotus’un Türkiye’deki yargılaması sırasında Bayrak devleti olmasına rağmen yargı yetkisini Türkiye’den alamayan ve başvurduğu Adalet Divanında da 7 Eylül 1927 tarihinde davayı kaybetmesi üzerine bunu bir ulusal mesele haline getirerek gerek gemi tutulmasına yönelik Brüksel sözleşmesine gerek 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesindeki açık denizlerde meydana gelen kazalarda yargı yetkisinin Bayrak Devletinde olacağı hükmünü koydurmak için yoğun diplomatik çaba harcayan Fransa, bu defa kendi çabasıyla koydurduğu kuralın kendi aleyhine işlemesi nedeniyle ikinci kez   mağdur olmuştur. Bu vesile ile, soyadı bu davadan sonra Atatürk tarafından geminin ismi olarak konulan Mahmut Esat Bozkurt’ u da genç hukukçuların hatırlaması bakımından saygıyla anmak gerekmektedir.

Olayda hem Kiribatinin hem de Fransa’nın Deniz Hukuku sözleşmesine taraf olması, Onurhan Denizcilik Şirketinin en önemli hukuki dayanağı olmuştur. Eğer gemi Türk siciline kayıtlı olmuş olsa idi Türkiye anılan sözleşmeye taraf olmadığı için yargılama Sarkozy’inin etkisi altında Fransa’da olacaktı. Yargı yetkisinin Fransa’ya verilmesi ise, Kiribati’nin küçük ancak uluslararası bir sözleşmeye taraf olmakla bayrak devleti hakkını en üst düzeyde koruyabilen bir devlet avantajını nasıl etkin kullanabildiğinin  en iyi göstergesidir.

Olayın tazminat boyutu ile ilgili olarak Fransa Brest Ticaret Mahkemesince konulan teminat karşılığı ihtiyati tedbir konusu da halledilme sürecindedir. Görüşüne başvurulan Fikret Hakgüden ise, Davanın ikinci önemli dayanağı olan, Güvenli Gemi Yönetim Kodunu (ISM), Onurhan Denizcilik Şirketinin, IMO’ya üye saygın bayrak devletlerini bile kıskandıracak mükemmellikte uyguladığını görmekten hayrete düştüğünü, gerek davanın kazanılmasında gerek P&I Klüplere karşı olacak taleplerde ISM Kodunun doğru bir şekilde uygulanmasının hayati önem taşıdığını, olayın hallinden sonra, ISM kodunun tadilini isteyen uluslar arası örgütlere karşı etkin uygulandığında şu an için ISM Kodunda bir eksiklik olmadığını savunanlara iyi bir gerekçe teşkil edebileceğini ve ISM Kodu sadece SOLAS’A tabi gemiler yerine Balıkçı gemilerine de uygulansa veya maalesef yürürlüğe girmemiş olan Torremolinos Protokolü geçerli olsa idi bu elim kazanın olmayabileceğini belirtmiştir. Hakgüden,  ISM Kodu uygulamasının denetimi konusunda daha etkin bir mekanizma oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu ve kendisinin bu konuda bir birey olarak IMO’yu bilgilendireceğini sözlerine eklemiştir.

Fransa devlet başkanı Sarkozy’inin uluslararası hukuku çiğneyerek gemiyi uluslararası sulardan Fransız donanması ile Brest deniz üssüne çektirmesi    konusundaki hukukdışı tavrı bizzat kendi savcısı tarafından verilen kararla en güzel şekilde cevaplandırılmıştır. Sarkozy’inin gemi mürettebatına karşı medyaya verdiği ‘serseriler’ beyanına karşı Onurhan Denizciliğin açacağı tazminat davası hakkı saklı bulunmaktadır. Konunun, ayrıca Kiribati Hükümeti tarafından  IMO’ya da götürülebileceği ve dünyanın en meşakkatli mesleklerinden olan ve artık genç insanların azalan sayıda başvurduğu meslek mensubu saygın denizcilerin herhangi bir kaza sonrası serseriler olarak nitelendirilemeyeceğine ve hakkettikleri saygıyı görmelerine ilişkin bir sirküler yayınlanabileceği ihtimal dahilindedir. Bu konuda gemiadamları dernekleri çalışma halindedir.

DenizHaber.Com

Editör: TE Bilişim