Rusya’nın en çok okunan web haber portallarından Utro.Ru’da yayınlanan Andrey Milovrozov imzalı bir yorumda, Dedeğaç-Burgaz boru hattının masada kalabileceği ve Rusya’nın ibreyi Samsun-Ceyhan’a çevirebileceği vurgulandı. Yazar, “Türklerle anlaşmak, Yunanlılar ve Bulgarlarla anlaşmaktan daha kolay. Fakat stratejik açıdan bu daha az tercih edilen bir seçenek. Çünkü gerçekleşmesi halinde, bu proje bütün petrol yollarını Türkiye’nin denetimine sokacak. Türkiye’yi önemli bir transit ülke haline getirmek pek de hayırlı bir iş değil” yorumunu yaptı. “Burgaz-Dedeağaç petrol boru hattı projesi, aslında 1993  yılından beri tartışılan, fakat bir türlü gerçekleştirilemeyen bir proje. Türkiye’nin, ekolojiyi olumsuz etkilediği ve güvenlik sorunu teşkil ettiği gerekçesiyle boğazlardan tanker geçişini sınırlandırması dolayısıyla bu proje son yıllarda daha da önem kazandı. Gerçekten de özellikle kötü hava koşullarında çok sayıda tanker geçişi yapılması güvenli değil.

Fakat yıl boyunca petrol sevkiyatının aksamaması gerektiği de bir gerçek! Artık tankerlerin boğaz geçiş izni alabilmeleri için neredeyse 1 aya yakın bir süre beklemeleri gerekiyor ve bu da milyonlarca dolarlık maddi kayıp yaratıyor.Durum böyle olunca, boğazlara alternatif petrol boru hattı inşası projelerinin önemi daha da artıyor. Bakü-Tiflis-Ceyhan hattı var, ama o daha çok Hazar petrolüne hizmet ediyor ve Azerbaycan ile Kazakistan’ın işini görüyor, bize uzak kalıyor. Yani  Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı tüm petrol sevkiyatı ihtiyacına cevap verebilecek özellikte değil. Zaten bu hat yardımıyla taşınabilen petrol miktarı da  maksimum 50 milyon ton. Boğazlardan ise bunun 3 katı geçiriliyor. Demek istediğim şu ki, Kardeniz üzerinden geçmesi gereken en az bir tane daha petrol boru hattına gereksinim var.Son yıllarda bu yönde bir çok proje girişiminde bulunuldu.

Fakat hem mesafe olarak hem de fiyat olarak daha uygun olduğu için Burgaz-Dedeağaç hattı projesi bunlardan en fazla ön plana çıkan oldu. Bu projenin maliyetinin 700-900 milyon dolar olması planlanıyor. Ayrıca burada, Rusya’yla tarihsel ve kültürel bağları  bulunan iki devlet söz konusu. Bulgaristan’ın bir özelliği de artık neredeyse AB ülkesi sayılması. Demek oluyor ki, bu proje AB’nin de ilgi kapsamına giriyor. Yani projenin gerçekleşebilmesi için Bürüksel desteği de gerekiyor. Nitekim, Avrupa Komisyonu’nun enerjiden sorumlu yetkilisi Adris Piebalgs da bu desteğin sağlanacağı sözünü vermiş bulunuyor.

Öte yandan Rus tarafında da hazırlıklar tamamlanıyor. TNK-VR ve Gazprom, projede yer alacaklarına dair anlaşmaya imza attılar. Rosneft ikna olmuşa benziyor. Lukoil ise Durum şu ki, tam 13 yıldır bu proje güncelliğini koruyor, fakat atılan somut bir adım yok. En son liderler görüşmesinde de, yıl sonuna kadar tamamlanacağı sözünün verilmesi dışında, projeye dair ciddi adımlar atılmadı. Bazı gazetecilerin ve uzmanların çeşitli kaynaklardan sızdırabildikleri bilgilere göre, projede ilerleme kaydedilememesinin 3 sebebi var. Birincisi, petrol şirketlerinden biri henüz projeye destek sağlayacağının garantisini vermedi. İkincisi, maliyet. Her ne kadar, Yunanlılar sık sık yeni açılacak petrol boru hattının ekonomik cazipliğinden bahsediyor olsa da bunda ne kadar doğruluk payı olduğu tartışmalı. Çünkü boğazlardaki  “tanker trafiği”ne rağmen, petrolü tankere yükleyip bir kerede boğazdan geçirmek, önce boruya aktarıp sonra tekrar tankerlere yüklemekten daha ucuza mal oluyor. Üçüncüsü ve belkide en önemlisi ise, bu projeden kimin ne kadar pay sahibi olacağı hala netleşmiş değil.Proje ilk gündeme geldiği zamanlar, Yunan ve Bulgar tarafı kardeş payı yapmaktan yanaydı. Yani herkes yüzde 33,3’lük bir paya sahip olacaktı. Ama daha sonra, Rusya’nın büyük kardeş olduğu hatırlarına geldi ve  kontrolü ona devretmeye karar vererek, payını yüzde 51’e çıkarttılar. Fakat Rusya bununla da yetinmedi. Çünkü projeye en fazla yatırımı yapan oydu ve petrol de kendi petrolüydü. Başkan Putin, en son liderler görüşmesinen sonra düzenlediği basın toplantısında ise şunları söylüyordu:

“Tartışılması gereken konulardan biri enerji güvenliği sorunu. Bir diğer konu ise tanker, petrol  terminali ve boru hattı sistemlerine sahip olmak ve vergi toplamak. Yani  Avrupa’nın enerji politikasını ciddi anlamda etkileyebilmek. En önemli konu ise ulusal çıkarlarımıza sahip çıkmak.” Bunu söyleyerek Putin, bir kez daha, Yunanlıları Rus petrol şirketlerinin önünde engel teşkil etmemeleri konusunda uyarmış oldu. Fakat Yunananlıların şimdiye kadar bu yönde bir talepleri olmamıştı. Sonradan anlaşıldı ki, bu konunun özünde, Amerikan petrol şirketi Chevron’un Burgaz-Dedeağaç petrol boru hattı pojesine ortak olarak Yunanistan üzerinde etki sağlama isteği yatıyordu.

Bu arada Rus petrol şirketleri, yeni alternatif petrol boru hatları inşası konusunda kafa yormaya devam ediyor. Bunların başında ise Samsun-Ceyhan hattı geliyor. Bu projenin gerçekleşmesi tabii ki hem maliyet hem de uzunluk açısından Burgaç-Dedeağaç  projesinden çok daha zorlu görünüyor. Fakat öte yandan, bu hat sadece bir ülkenin toprakları içinden geçecek ve bu ülke de bu tip projeler konusunda oldukça tecrübeli. Sonra, görüşmelerin daha rahat yürütülebilecek olması ve petrol  sevkiyatının daha ucuza mal edilebilme olanağının bulunması da bu seçeneği çekici kılan faktörler arasında. Genelde Rus petrol şirketlerinin tercihleri de bu yönde. Bu da, Burgaz-Dedeağaç projesinin başlamadan  bitmesine yol açabilir.

Evet Türklerle anlaşmak, Yunanlılar ve Bulgarlarla anlaşmaktan daha kolay. Fakat stratejik açıdan bu daha az tercih edilen bir seçenek. Çünkü gerçekleşmesi halinde, bu proje bütün petrol yollarını Türkiye’nin denetimine sokacak. Türkiye’yi önemli bir transit ülke haline getirmek pek de hayırlı bir iş değil! Bu durumda  bir de kendi fiyatlarını dayatmaya kalkışacaklardır!

Ayrıca Türkiye, ABD’nin o bölgedeki uzantısı durumunda. ABD’nin ise isteği, Avrupa’nın her zaman için enerji konusunda sorun yaşaması. Çünkü bu  rekabet gücünü azaltan bir faktör. Yani Bakü-Ceyhan örneğinde olduğu gibi, Samsun-Ceyhan petrol boru hattı da, ABD’nin AB’yi zayıflatmak için kullanacağı araçlardan biri durumuna gelecektir.Öte yandan, Türkiye’nin soz zamanlarda oynadığı bir oyun daha var: Arap dünyasına mı yanınlaşmak istiyor, yoksa tek başına bir güç mü olmak istiyor belli değil. Ve eğer Türkiye’nin AB müzakereleri de hüsranla sonuçlanırsa, o zaman Avrupa’ya da sırtını dönebilir ve Brüksel’e de petrol şantajı uygulayabilir. Yunanlıların ve Bulgarların ise tek derdi, Türkler karşısındaki bu son şanslarını da yitirmemek ve bu “petrol oyunu”nun  içerisinde yer almak. Bu yüzden Türklerden daha  anlaşılabilir ve daha güvenilirler. Belki de Rusya da, bu eski dostlarını yalnız bırakmak istemediği için bu işin peşini bırakmıyor. Çünkü Yunanistan’ı yüzyıllar süren Osmanlı egemenliğinden kurtaran Rus ordusu. Dedeğaç’ı inşa eden ise bu ordunun mühendisleri. “

DenizHaber.Com

Editör: TE Bilişim