ÖTV'SİZ YAKIT YARGI YOLUNDA

Geriye dönük ceza uygulamalarının hakkaniyetle bağdaştırılamayacağını ifade eden DTO temsilcileri, önce uzlaşmayı deneyecek; son çare yargı. 
 
Gelir İdaresi’nin, denizcilere yakıt alım defterlerindeki taahhütleri oranında 2004 yılından başlayarak damga vergisi tahakkuk ettirmesi, armatörler için bardağı taşıran son damla oldu. Bir süredir, hükümet tarafından yalnız bırakıldıklarını her ortamda dile getiren denizcilik camiasının önde gelen temsilcileri, bu kez hemen teslim olmayacaklarını söylüyorlar.

Deniz Ticaret Odası’nın olağan aylık meclis toplantıları, krizle birlikte mutasyona uğradı denilebilir. Önceleri her toplantıda hükümete övgü sözcükleri düzen üyeler,  artık eleştiri bombardımanına tutuyorlar. Bu kez hedefte, geçen hafta ilk kez Perşembe Rotası’nda gündeme gelen Aysel Gençer imzalı haberdeki armatör İhsan Kalkavan’ın ÖTV rahatsızlığı vardı. Genelde, geriye dönük ceza uygulamalarının hakkaniyetle bağdaştırılamayacağını ifade eden DTO temsilcileri, özelde ise taahhütnamelerde tahrifat yapıldığını öne sürdü.

Kalkavan: Armatörlerimiz ceza sağanağı yaşıyor

metin-kalkavan2.gif.jpg

ÖTV’siz yakıt uygulamasının özellikle Marmara’daki yolcu ve yük taşımacılığında çok önemli artılar getirdiğini teslim eden DTO Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan, özellikle İDO’ya büyük katkı sağlayan uygulamanın armatörler açısından çok da başarılı olmadığını söyleyerek başladığı sözlerine şöyle devam etti:

“Son günlerde armatörlerimiz bir ceza sağanağı yaşamaktadır. Yakıt alım defterlerine geriye dönük olarak damga vergisi uygulaması başlatılmıştır. Zaman aşımına uğramasın diye yıl dolmadan, İstanbul Ulaşım Vergi Dairesi tarafından firmalarımıza cezalar tarh edilmiştir. Şu anda yaklaşık 250 firmamız bu durumdan mağdur görülmektedir, arkasının da geleceğini umuyoruz. Yakıt alım defterinin talep ve taahhüt diye bir başlığı var.

Taahhüt sözcüğünden dolayı damga vergisi tahakkuk ettiriliyor. Önce bir dört nüsha tartışması çıkmıştı. Gelir İdaresi Başkanı ile yapılan toplantıda bu dört nüshayı bire indirebildik. Yani artık 4 nüsha ceza gelmeyecek. Kurum içi bildirgelerde 2005’te alınmayacağı çok net olarak söylendiği halde, 2007’de ödeneceği belirtilen bu cezalar bir de geriye dönük uygulanınca, üyelerimiz ciddi şekilde rahatsız oldu. Sadece 2004 yılında gelen rakamlar bile çok yüksek. Ardından, 2005, 2006, 2007 gelecek… Ben burada hakkaniyet olmadığına inanıyorum.”

“Önce uzlaşma arayın, sonra dava açın”

Bu durumun son zamanlarda yaşadıkları üçüncü geriye dönük uygulama olduğunu belirten Metin Kalkavan,

“Önce, ‘Yatırım İndirimleri Teşvik Belgesi’ndeki yatırım indirimlerine geriye dönük ceza uygulandı; ardından yatırım belgelerindeki KDV istisnalarında tersaneler açısından ceza uygulanmaya çalışıldı; şimdi de bu... Bir kurumun, herhangi sirküler ya da genelge verdiği haklı bir imtiyazın, yıllar sonra değiştirilebilmesi devlet otoritesi açısından çok yıpratıcı bir durumdur. Geriye dönük uygulamalar başladı, kimbilir daha neler çıkacak. Hepinize uzlaşma için başvuru yapmanızı tavsiye ediyorum. Böyle hareket edince, dava açma hakkını yitirmiş olmuyorsunuz, uzlaşma olmazsa dava açabilirsiniz. Bu konuda dava açıp kazanan üyemiz var” diyerek, denizcilerin yol haritasını çizdi.

Altan Köseoğlu: Taahhütnameler üzerinde oynanmış

altan-koseoglu.gif.jpg

Altaş Ambarlı Liman İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı Altan Köseoğlu da, hükümetin yaptıkları olumlu icraatları bu salonda alkışladıklarını ifade ederek başladığı sözlerini oldukça ağır eleştirilerle sürdürdü:

“Evet, yıllarca hükümete takdirlerimizi ilettik. Ama, bugün yakınıyoruz. Ben ilk kez Ak Parti Milletvekilliği de yapan Meclis Başkanımız Cengiz Kaptanoğlu’nun ciddi bir şekilde şikayetçi olduğuna şahit oldum. Geçen toplantıda bazı arkadaşların devlet memuru vasfına yakışmayan davranışlar içinde olduğunu belirtmiştim; sonradan duydum ki, bana alınmışlar. KDV ve ÖTV’de yaşadıklarımız da, işte bu tanımıma net bir örnektir. Gelir İdaresi Başkanı, algılama hatası yapıyor.

Benim şirketim ÖTV’siz yakıt kullandığında, bir taahhütname veriyor. Taahhütnamenin içinde herhangi bir bedel yok. O taahhütnameye C ve D kutuları ilave edilerek, birim fiyatı ve karşılığı ücret yazılmış. Yani, vergi inceleme memuru, bu taahhütname üzerinde oynuyor. Gelir İdaresi Başkanı da, bunu görmüyor. Yasayı incelerseniz, nispi belge üzerinde bedel yazılmazsa, maktu vergi alındığını görürsünüz. Bizim verdiğimiz taahhütnamelerde bu yok. Ve burada bir yolsuzluk, anlayışsızlık ve kasıt var.

Ben hakkımı mahkemede arayacağım. Bu tebligata bakıldığında yasaya göre benim ödeyeceğim, maktu 5 liralık vergi olması gerekir. Ayrıca, 2007 yılında buna ilişkin bir tebliğ yayınlanarak damga resmi alınmayacağı bildirilmiştir. Yine söylüyorum, bazı memurlar hükümete para lazım deyip onu topluyorlar. Haksız uygulamalar ile karşı karşıyayız. Bu odanın görevi, mensuplarının haklarını korumaktır.”

Yunus Can: Yalnız bırakılmasaydık, sorun çok önce çözülürdü

yunus-can.gif.jpg

Turyol Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Can, konuyu farklı bir boyuta taşıdı. Sorunla çok önceden tanıştıklarını ancak, yeterli destek göremedikleri için meselenin bu boyutlara geldiğinin altını çizen Can, şöyle devam etti:

“2007’nin sonlarına yakın bize vermiş olduğumuz taahhütnamelerden kaynaklandığı öne sürülen 1.5 trilyon lira damga vergisi tahakkuk etti. Mali müşavirlerimizle yaptığımız değerlendirmeler sonucunda bir ifadenin değiştirilmesi halinde bu külfetten kurtulacağımızı tespit ettik. Mesele, taahhütnamenin taahhütname olarak değil, beyanname olarak tanzim edilmesini sağlamaktı. O yıl Sayın Halim Mete’ye odanın mülakatını içeren bir dosya takdim etmiştim. Hatta kendisinden de Odalar Birliği adına Maliye Bakanlığı’na gidip bu konuyu çözmesi için ricacı olmuştuk.  Fakat şu ya da bu sebeple olmadı, gidilemedi.

Durumu kendi çabamızla Maliye Bakanlığı’na ilettik. Fakat arkamızda sektörel sivil toplum örgütünün gücü olmadan, yalnızca bir kuruluşun temsilcisi olarak yaptığımız müracaat maalesef askıda kaldı. Biz de yalnızlığın vermiş olduğu duygu ve biraz da korku ile mahkemeye gitmek yerine uzlaşma yolunu seçtik. 1.5 trilyon liranın karşılığında 350 milyar lirayı benden aldılar. Bir de Sayın Kalkavan, dört nüsha düzenlenen taahhütnameleri bir nüshaya indirdiklerini söylüyor. Hayır, onu biz indirdik.

Vermiş olduğumuz asli bir taahhütnamenin ötesindeki üç taahhütnameyi de aslının üzerinden noter tasdikli diğer mercilere vermek suretiyle o işi de o hale biz getirdik.  Şimdi size çok az gidecek olan bir damga vergisi giderinden feryat ediyorsunuz. Keşke bizim 2007’deki feryadımıza zamanında kulak verilseydi de bugün çok basit bir biçimde, hatta hiç konu bile olmayacak şekilde çözülmüş olsaydı bu mesele.”

Tahir Sarıoğlu:  Miktar yok, fiyat yok, nasıl vergi alırlar?

tahir-sarioglu.gif.jpg

2004’teki 15 sayılı ÖTV Genelgesi’nde böyle bir harcın olmadığını ifade eden Sarıoğlu Denizcilik Yönetim Kurulu Başkanı M. Tahir Sarıoğlu da, “Bizim vergi dairelerine verdiğimiz  taahhütnamede aynen şu yazıyor:

‘Bu yakıtları aldığımız takdirde saklayacağız. Kabotajda kullanacağız. Bunu da jurnallerimize beyan edeceğiz.’  Yani alacağımız miktar belli değil, alacağımız fiyat belli değil. Bu nasıl vergi doğurur? Söylediklerine göre 2007’deki 17 sayılı ÖTV Genelgesi’nde damga vergisine tabi diye yazılmış. 2007’den beri almaya başlamışlar. Ben Vergi Mahkemesi’nde dava açarak ödememe yolunu zorlayacağım.

Ancak, DTO’nun başkanlığında bir dava açarsak, daha etkili olacağı için buna da katılırım.  Ayrıca bu hukuksuz ve hiçbir mesnede dayanmayan cezadan dolayı deniliyor ki, ‘Biz yukarıdan emir aldık. İsterseniz gelin uzlaşalım.’ Uzlaşmada da düşündükleri şu, anaparaya gidecekler, dörtte birine indirdikleri anapara üzerinden, onun da yarısını alarak, kim ne verirseye getirecekler. Vergi Dairesi’nin denizcilere bakış açısından da çok rahatsız oluyorum.

Bizi sanki vergi kaçıran, vergisini hiçbir zaman ödemeyen, devamlı para kazanan bir kesim olarak görüyorlar. ‘Bu kadar kazanıyorlar niye bu meblağa itiraz ediliyor’ gibi bir düşünce hakim” sözleriyle rahatsızlığını birkaç yönden dile getirdi.

Çetin Taşkent’ten farklı bakış açısı

cetin-taskent.gif

Deniz Ticaret Odası’nda herkes gibi düşünmeyenler de vardı. Onlardan biri olan Marmara’da gezinti teknesi olgusunun mimarı Çetin Taşkent, öncelikle hesaplama konusunda bir yanlış içinde olunduğunu öne sürdü. Taahhütnamede fiyat ve miktarın 2009’da alınan en son mazot faturasındaki fiyatla, bu yıl talep edilen mazot miktarının çarpılmasıyla tespit edildiğini vurgulayan Taşkent, taahhütnamelerden harç alınması ile ilgili gerekçeyi de şöyle açıkladı:

“Harçlar ve rusumlar ile ilgili bir kanun var. Orada her türlü taahhütname ve sözleşme harca tabidir yazıyor. 2004, 2005, 2006, 2007’yi ben de ödememişim. 2008’de defter tasdiki sırasında eğer harcı yatırmazsam tasdiği yapmayacaklarını söylediler. Alınan ceza damga vergisi değil, harçtır. Harcın matrahı son fatura üzerinden kesilir. Ben de 2009’da ve 2008’de harcadığım miktara baktım, talep ettiğim mazotu düşürdüm. Böylece 2009’da da daha düşük bir harç ödedim. Yani 2008’de ödediğim harcın, üçte birini 2009’da ödedim.”

Selçuk ONUR - PERŞEMBE ROTASI
 

Editör: TE Bilişim