'Meyve veren ağaç taşlanır'

Sektörün en çok okunan sitesi, en saygın sitesi neden denizhaber.com'dur, bir kez daha anlaşıldı. Son dönemde denizcilik sektöründe patlak veren karalama kampanyaları, iki önemli dernek tarafından 'karalama kampanyası' olarak tescil edildi ve kınandı. Elbette ki sektörün en büyük sitesi DenizHaber.Com bu olayları takip ediyor. Elbette ki olayla ilgili çok önemli bilgi ve belgeler elimizde. Ancak 'taraf' addedilebileceğimiz için, susmayı tercih ettik. Ama elimizdeki belgeler susmamamızı gerektirir nitelikte. Belgeler hakkında bilgi ya da ipucu vermeyeceğiz çünkü bunları ilgili makamlara teslim ettik, delillerin karartılmaması gerekli.  Bu konuda çok yakında daha geniş bir yazı kaleme alacağız.

Bugün için bir okuyucu yorumu yayınlamakla yetinelim. Yorumun bazı bölümlerini, hukuksal sorumluluk doğurmaması için, 'ÇIKARDIĞIMIZI' ama okuyucu yorumunda hiç bir değişiklik veya ekleme YAPMADIĞIMIZIı da belirtelim.

İŞTE İSMİNİ VERMEK İSTEMEYEN OKUYUCUMUZUN YORUMU:


“MEYVE VEREN AĞAÇ TAŞLANIR”

Bir denizcilikle ilgili haber sitesinde görmüş olduğum yayınlar, yazılar, yorumlar üzerine içimden bir yazı kaleme almak geldi. Bu yazıyı okuyanlar, bir yerde taraf olduğumu düşüneceklerdir. Ancak şunu samimiyetle ifade ediyorum ki, ne bir tarafım nede taraf olacağım düşünülen kurum ve kişilerle bu yazı hakkında bir görüşmem olmuştur. Her iki tarafı da bilen tanıyan biri olarak, tamamen içten gelen duygu ve düşüncelerimi aktardım, paylaştım. Çünkü bazı şeyler insanlık penceresinden bakıldığında gerçekten dokunuyor ve kendinizi bir şey yapmak durumunda hissediyorsunuz. Herkes nasıl yazılara bir yorum yapma hakkını kendisinde buluyorsa bende aynı duygularla biraz geniş bir yorum yapıyorum. Her neyse;

Ne kadar özlü ve ne kadar manidar bir sözdür. Meyve veren ağaç neden taşlanır diye hiç düşündünüz mü? İşte konunun bu kısmı çok hassastır ve bunun birçok nedeni vardır. Burada amaç çok önemlidir. Amaç, en masumane şekliyle meyve yemek olup çok daha art niyetlere kadar uzanan ağacın dalını budağını kırıp meyve veremez duruma getirmeye kadar gider bu iş. Amaç meyve yemekse amenna. Komşunun ağacı güzel meyve vermiştir. Senin bahçende de yoktur. Birkaç tane de sen yersin. Helal hoş olsun. Amaaaa, sende olan ağaç komşuda da varsa ve sen komşunun ağacı meyve vermesin, sadece benim ağacım meyve versin, sadece bende olsun, etrafa benim meyvelerimi vereyim ve ben sağa sola yaranayım diyerek ağacı taşlarsan, kolunu dalını kırmaya çalışırsan işte esas “etik” diye bahsedilen ve “etik” kurallarına uymayan kısım budur.

KARALADIĞIN KURUM PARLAYAN BİR YILDIZ"

Son dönemde, denizcilik sektörünün bazı haber sitelerinde bahsedilen Kurum, son yıllarda ülkemizin denizcilik alanında parlayan yıldızı olmuş ve sürekli ön plana çıkmıştır. Gözde olan bir kurumun yöneticileri de göz önünde olacak ve yapılan işlerden dolayı hak ettikleri takdirleri, taltifleri doğal olarak alacaklardır. Yapılan başarılı çalışmaların ardından alınan takdirler ve taltifler tabidir ki, bürokrat olan yöneticilerin bir anlamda önlerini açacaktır. Zamanı geldiğinde terfi etmelerine, daha iyi, daha yüksek mevkilere gelmelerine vesile olacaktır. Bu devlet yapısında ve hiyerarşisinde çok da olağan bir durumdur.

Birde bu yazılarda, dostane ilişkilerden bahsediliyor. Dostane ilişkilerin bitirildiğinden bahsediliyor. İnsanlar belli bir noktaya gelene kadar geçen süreçte gördükleri desteği, gördükleri insanlığı unutup ta nasıl bir dostane ilişkiyi bitirmekten bahseder? Bir insan bir sektörde hiç mi hiç tanınmazken ki, kendisi dahi o sektörü hiç bilmezken, gördüğü destek ve iyi niyetle bahsedilen sektörde bir yerlere gelmiş ve tanınmış ise nasıl bir dostane ilişkiyi bitirmekten bahseder? Birde işin özünde ve toplumsal yapımızda “Ahde Vefa” diye bir şey var.

Neden anlatılıyor bu kadar hikaye demeyin. Her şeyin bir nedeni ve bir sırası var. Ortada dürüstlük timsali, her şeyi hakkıyla bilen, gören ve haber yapan, habercilikte bir nevi ders veren (yapılan yorumlara bakıldığında) bir gazeteci var. Ama o gazeteci nereden geldiğini, bugünkü konumuna gelene kadar kendisine verilen desteği yardımı unutmuş bir durumdadır. Denizcilik sektörünü tanıyor nede sektör seni biliyordu. Sektöre girdiğinde kısa pantolonla dolaşan çocuklar gibiydi. İlk defa iş hayatına başlayan, ürkek memurlar gibiydi. Şuanda ifşa ettiği (!) olay-olaylarda adı geçen kişilerin ve de kurumun kendisine yaptığı yardım ve desteği unutmuş görünüyor. Elinden tutularak, bak şu şöyledir, bunun anlamı budur, denizcilikte bunlar vardır denmiştir. Buradaki destek ne para nede puldur. Buradaki destek parayla ölçülemeyecek değerdeki, bilgi ve bir nevi eğitimdir. Kendisi bu kişilerin ve kurumun sayesinde sektörü tanımış ve bu konuda buralarda ders görmüş, kurs görmüştür. Bir anlamda staj yapmıştır. İşte “Ahde Vefa” konusu.

"MAKAMI LAYIK GÖRDÜĞÜN KİŞİYLE NE İLİŞKİN VAR?"

Yıldızı parlayan, günden güne kendini dinamik bir yapıya kavuşturan bir kurum var. Kurumun bu noktaya gelmesinde emeği olan tabiî ki bir beyin takımı, bir yönetim kadrosu var. Yukarıda, başarılı bürokratların ilerlemesi ve terfi alması hususunda ne demiştik? Burada bu konu karşımızda. Şimdi ne oldu da cabbar gazeteci (!), destek gördüğü kurum ve yöneticileri hakkında bilgiler (!), belgeler (!) toplamaya başladı. Başarılı olan önü açılan bu kişilerin önünü tıkamaya yönelik haberler yapmaya başladı. Bu bürokratların alacağını düşündüğün terfiler, geleceğini düşündüğün makamlar (ki sürekli birilerini Ankara’ya gönderiyor, birilerini üst makamlara getiriyorsun) da kimlerin gözü vardı da bu olaylar meydana geldi? Diyelim ki önünü kestin ve bu makamlar başka birilerine yarayacak. Bundan faydalanacak kişilerle ne gibi ilişkilerin var? Seni bu yönde harekete zorlayan şey veya kişi/kişiler kimdir? Arkanda kimler var? Yukarıdaki soruları çoğaltmak mümkün. (Kendi tabiriniz) İşte “Meyve Veren Ağaç Taşlanır” konusu.

"SAYIN BAKANDAN DAHA İYİ Mİ BİLİYORSUN?"

Unutmayınız ki, dile getirdiğiniz makamlara yapılan atamalar 3’lü kararname ile yapılır ve Uygulayıcı olan ilgili bakanın takdir ve yetkisindedir. Bu atamalara ne bir genel müdür nede bir gazeteci karar verir. Bunları bile bilmeyen biri olarak, hangi cesaretle Sayın Bakanın takdir ve yetkisine müdahale ediyor ve ipotek koyuyorsun. Sayın Bakandan daha iyimi biliyorsun. Yok falanca filancanın atamasını sağlamış, yok filanca Ankara’ya gidiyormuş. Bu kadar biliyorsan git Ankara’ya bakanlık yap yada personel hareketlerinin yapıldığı bölüm, kısım ne ise oraya bir şey ol. Ama öncesinde olunacak bir şey var ki dürüstlük. Olabiliyorsan onu da ol.

"GAZETECİLİK ÇAMUR ATMAK DEĞİLDİR"

Bu güne kadar basında, birçok kişi ve çocukları hakkında haber yayınlandı ve yorumlar yapıldı. Bu konularda hiçbir haberini, yorumunu o dürüstlük timsali gazeteci kimliğinle birlikte göremedik. Bu haberlerde her şey konuşuldu, söylendi. Bu kişilerden dolayı, “Devlette laçkalık aldı başını gidiyor”, “Balık baştan kokuyor” diye neden bir yorumunuz gelmedi. “Güç”ünüze mi dokundu? Demek ki, bulunduğunuz noktadaki erkiniz buna yetmiyor. Sadece basın kimliğinizin ve haber yapma yetinizin vermiş olduğu ve denizcilik sektöründe tanınmış olmanızın (neden tanındığınızı anlattım) verdiği güçle, bu tanınmışlığın size geri kazanım sağladığı parayla şımarmış ve hâd konusunda sınırlarınızı aşmış görünüyorsunuz. “Çamur at izi kalsın” mantığıyla gazetecilik ve habercilik yapılmaz. Bu çok kullanılan ve denenen bir durumdur. Ancak sizin sahip olduğunuz meziyet sadece bu yönde. Milletin hakkında haber yapayım, kişi veya kurumlar bana geri dönsün. Konuşalım uzlaşma (!) sağlayalım. Haber sitem reyting yapsın. Tıklamalarda öne çıkayım. Bununla birlikte reklam gelirlerim artsın falan filan. Çarkımı döndüreyim. Sektörde kaç kişiden para aldın? ? İşte soru sormak meziyetse bunlarda soru. Ama çamur atmak kimseye fayda sağlamadığı gibi, en çok zararı da çamur atılan kişi ve kurumlar görmüştür. Olayların asılsız olduğu, ipe sapa gelmez konular olduğu belli olsa da kişiler ve kurumlar bunu kolay atlatamazlar. Lekesi hep kalır.

Mademki bu kadar dürüstlükten bahsediyorsun, bazı usulsüzlükleri sözde olmuş görüyorsun da neden bu güne kadar sustun? Neden gerekli mercilere müracaat edipte gereğinin yapılmasını sağlamadın? Susarak sende burada suç işlemiş olmuyor musun? Bu iki yüzlülüktür.

Unutulmamalıdır ki kılçıklı balıklar yağlı ama OMURGALI olur. Omurgasız olup ta gazetecilik yapmaya kalkmazlar.

BİR BAŞKA BİLEN


Editör: TE Bilişim