Türkiye Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü Başkanı Dr. Ahmet Zeki Hürdoğan'ın da katıldığı Deniz Ticaret Odası Meclis Toplantısı 3 Mayıs Perşembe günü yapıldı.

Meclis Başkanı Cengiz Kaptanoğlu meclis toplantısını açmasının ardından 5 Nisan 2012 tarih ve 40 sayılı toplantı tutanaklarını oylamaya sundu. Oylama sonunda tutanaklar kabul edildi ve DTO 2012 mart ayı mizanı Mustafa Muhtaroğlu tarafından okundu.

Faruk okuyucu yapmış olduğu kısa konuşmasında ilgilenenler için bazı duyurularda bulundu.

Faruk Okuyucu'nun ardından Türkiye Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü Başkanı Dr. Ahmet Zeki Hürdoğan kürsüye çıktı ve konuşmasında; “Yeni çıkan teşkilat kanunu kapsamında    
adımızın başına Türkiye geldi; Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü artık Türkiye Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü oldu” dedi.

Çalışmalarını hem en iyi, hem de en pratik şekilde gerçekleştirebilmek için yeni bir yapılanmaya gittiklerini söyleyen Hürdoğan; “Türkiye Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü olarak daha küçük kuruluşlar halinde ve 5 daire başkanlığı şeklinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” dedi.

İzmir DTO Başkanı'nın Ahmet Zeki Hürdoğan'a  yönelttiği; “kapatılması planlanan hudut sahil ofislerinin ardından çıkabilecek sıkıntılar üzerine nasıl bir düzenleme yapmayı düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine Hürdoğan şöyle yanıt verdi; 

“Uluslar arası seyahat ederken ayda 1-2 gemisi olan ve çok aktif olmayan gemi işlemlerini uzak, fazla aktif olanların işlemlerini yakın merkezlerimizde gerçekleştirme kararı aldık. Zaten Dünya Sağlık Örgütü'nün yayınladığı risk listeleri var. Bir de hangi gemi nereden geliyorsa geldiği ülkenin haritaları var elimizde. Bu gemilere çıkarak pratika vermiyoruz artık, pratikalarımızı uygun bir şekilde deklarasyon veren her gemiye uzaktan veriyoruz. Gemilerde denetim gerekiyorsa, denetimleri de belli bir program içerisinde yapıyoruz. O sebeple sıkıntı olacağını düşünmüyorum.”

"48 Saat Uzatılmalı"

Sektör temsilcilerinden Recep Bey'in Denizcilik sektörünün sorunları üzerine sorular yöneltti.  İlk sorusu; bağlama limanı İstanbul olan Türk bayraklı gemilerin boğazda 48 saatten fazla kalmaları durumunda cezaya tabi tutulması üzerine oldu. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yoktur, diyen sektör temsilcisinin önerisi 48 saatlik sürenin uzatılması yönünde oldu. DTO olarak bu talepte bulunduklarını ve buna bir çözüm bulunmasını istediklerini söyleyen Sektör Temsilcisi Recep Bey Transit Resmi ve Sağlık Resmi vergilerine yapılan zamlara da değindi. 

Ahmet Zeki Hürdoğan ise konulara şöyle açıklık getirdi; “Sağlık Resmi 1866 yılından beri alınan bir vergidir ve bunu hoş karşılamanızı bekliyoruz. Biz 2005 yılından bu yana Sağlık Resmine fazla zam yapmadık. Fakat bu yıl %33’lük bir artış ile Maliye Bakanı’na sunuldu. Maliye Bakanı’nın desteği ile onu da yarıya indirdik.  Eğer biz 2005'ten itibaren bir kuruş, bir kuruş bile arttırsaydık bu şimdiki rakamın bir miktar daha üstünde olacaktı.”

Transit Resmi ise tamamen Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nde belirtilen prensipler doğrultusunda alınmaktadır diyen Hürdoğan; bu konunun çözümlenebilmesi için; Dışişleri Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ile birlikte ele alınması gerektiğini söyledi.

“48 Saat Büyük Bir Süre”

Ahmet Zeki Hürdoğan, Türk Bayraklı gemilerin İstanbul Limanı’nda 48 saatten daha fazla kalmaları halinde cezalandırılmaları ile ilgili olarak; 48 saatin çok da büyük bir süre olduğunu ifade etti.

Transit geminin tarifini; “; Yurt dışından gelip Türk boğazlarını kullanarak ve sadece sağlığa bilgi vermek ve sağlıkla ilgili kayıt yaptırmak suretiyle, hiçbir yere uğramadan diğer boğazlara geçmek anlamına gelir.” olarak yapan Hürdoğan;” 48 saat 1940’lı yıllarda konulmuş bir kuraldır. O zaman ki gemiler boğazları 17-18 saatte geçiyorlardı, 48 saatten fazlası Montrö’nün kurallarına aykırıdır” dedi.

Hürdoğan’ın ardından GİSBİR Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kıran konuşma yaptı. Kıran’ın geçmiş dönem çalışmaları hakkında bilgilendirme yapmasının ardından konuşma sırası DTO Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan’a geldi.

Kalkavan; konuşmasına; “Bir gemi 48 saat neden beklesin ki; bu zaten mecburiyetten olan bir şey... Ayrıca 48 ya da 128 saat dursun, size ne zararı olabilir ki denizin ortasında duran geminin. Bunun adını değiştirmeliyiz; vergi diyemeyiz, park parası diyelim.” diyerek başladı. 

Kalkavan konuşmasına şu açıklamaları ile devam etti:

"Denizin günahı ne?"

“Ne kadar hazin bir şey ki; binlerce kişi Atatürk Havaalanı’na iner ve hiç kimse sorgulamaz. Karadan arabalar, trenler gelir hiç kimse sorgulamaz. Tamam da bu denizin günahı ne?
Vergi sadece denize mi? Tarafsız olarak bakın ve şöyle bir düşünün;  biz ne suç işledik ki bu cezaya maruz kalıyoruz!”

"En büyük zaafımız; dayanma gücümüz..."

“Türk bayraklı durduğu yerde yaktığı yakıtın vergisini de ödüyor. Mecbur olmasa neden dursun 48 saat...  Bu da yetmez gibi, 48 saat doldu bingo! Bir daha çak... Bir koyundan nasıl bu kadar çıkar hayret ediyoruz. Ama dayanma gücümüz muhteşem. O da en büyük zaafımız... Vuruyorlar vuruyorlar yine de ayaktayız.”

Metin Kalkavan sektördeki sorunların yarattığı sonucu; “Bir insan kendi ülkesinde yabancı bayrağa geç diye zorlanır mı? Kendi bağlama limanı İstanbul yazan bir gemi herhangi bir rakibine karşı dezavantajlı duruma düşürülür mü? Bunun hiç bir izahı yok...” sözleriyle dile getirdi.

"Büyüksen yandın!"

Bir başka meslek sorununun grosa göre çevre kirliliği olduğunu söyleyen Kalkavan: “Büyük gemi 100 metre kirletiyor, büyüksün diye cezası da büyük oluyor. New York’un göbeğinde kirletiyorsun böle ceza yok. Hatta temizlediğinde cezadan muafsın ama İstanbul’da kirletince geçmiş olsun... Büyüksen yandın!” dedi ve ekledi; “vergiyi kabul ediyoruz ama vergi almanın yolu bu olmamalıdır.”

 

Editör: TE Bilişim