Marmara Bölgesi’ni dört gün arayla sarsan Manyas ve Gemlik depremleri, deprem gerçeğini bir kez daha hatırlattı.
Bu iki deprem olası İstanbul depreminin öncüsü olabilir mi? Yerbilimciler İstanbul'dan da hissedilen depremi, büyük depremin ayak sesleri olarak değerlendiriyor.

Çünkü deprem, Kuzey Anadolu Fayı'nın deprem üreteceğine kesin gözüyle bakılan kuzey kolunda değil, bin yıldır hareketsiz olan güney kolunda meydana geldi. Bu hareketsiz kol, 7.4 büyüklüğünde bir deprem üretebilecek güçte.

17 ağustos 1999 tarihinde tanıştığımız depremin ardından gözler İstanbul'u etkileyecek büyük depreme çevrilmişti. ‘Hazırlıklar yapılıyor mu? Önlemler alınıyor mu’ derken, Kuzey Anadolu Fayı'nın uyuyan kolu hareketlendi ve önce Manyas ardından da Gemlik'te dört gün arayla iki deprem oldu. Büyüklüğü 5.2 olan ve sarsıntısı İstanbul, Yalova, Kocaeli gibi şehirlere de ulaşan deprem korkusunu da beraberinde getirdi.
    
Fay hatları nerelerden geçiyor?

Kuzey Anadolu Fayı'nın Bolu civarında çatallaşarak ikiye ayrıldığı kollardan kuzeyde olanını zaten tanıyoruz. Bu kol, 17 ağustos 1999 depreminin olduğu İzmit Körfezi'ne girip, Adalardan geçerek Şarköy Mürefte’ye kadar uzanıyor.

Büyük deprem beklentisi de zaten bu hat üzerinde. İkinci kol ise Mudurnu'dan geçip, Pamukova, Geyve, İznik hattı üzerinden Gemlik Körfezi'ne giriyor.

Sonra da kıyıya paralel olarak, Kapıdağı Yarımadası'na kadar uzanıyor. Hesapta olmayan depremler de bu kol üzerinde gerçekleşti.
    
7.5 büyüklüğünde olabilir

İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitü Müdürü Prof. Dr. Okan Tüysüz, bunun uzunluğu 130-140 kilometre kadardır. Bunun üzerinde aşağı yukarı bin yıldan fazla bir süredir deprem olmadığını biliyoruz. Bu kol üzerinde 4.2'den daha büyük aletlerle ölçülen deprem yok. Tahmin edilen MÖ. 29 ve 368 yıllarında bunun üzerinde büyük deprem olduğudur. Ama deprem boyundan hareket edecek olursa 140 km’lik fay aşağı yukarı 17 ağustos 1999daki fayın boyuna eşittir. Dolayısıyla 7.5 büyüklüğünde bir deprem beklentisi olabilir açıklamasında bulundu.

Marmara Deniz tabanında yürütülen araştırmalara kaptanlık yapan Profesör Dr. Naci Görür de son iki depremi, büyük depremin ayak sesleri olarak değerlendiriyor.
    
Marmara Bölgesi’ni tehlikeli alan ilan ettik

Ayak sesleri olarak algılamamak Marmara Bölgesi’ndeki depremi hafife almak anlamına gelir'' diyen Görür, “nerede bir deprem olmuşsa onun batısı hedef haline gelmiştir. En son deprem Körfez’de bitti, Körfez’in batısı tehdit haline geldi. Biz bunun üzerine Marmara Bölgesi’ni tehlikeli alan ilan ettik ve dedik ki burada büyük bir deprem bekliyoruz. Depremin büyüklüğünün de 7.6 olabileceğini söyledik'' diye konuştu.

Prof. Dr. Görür “düşünün bir bölgeyi karantina bölgesi ilan ediyorsunuz. Orada enerjinin anormal biriktiğini söylüyorsunuz. Her an da büyük bir deprem beklemelisiniz diyorsunuz. Ondan sonra o bölgede iki deprem oluyor. Çıkıp diyorsunuz ki ‘bunların bu depremle ne ilgisi var’. Böyle bir vurdumduymazlık olabilir mi?'' dedi.

Bu depremin de Marmara Denizi'ne çevreleyen tüm yerleşim birimlerini etkileyeceği muhakkak. Marmara'da büyük bir darbe yemekten kurtulmanın tek yolu da rehavete kapılma lüksü olmayanların bir an önce gereken önlemleri almasıyla mümkün.
    
Yıldız Teknik Üniversitesi Doğa Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy,  Manyas ve Gemlik Körfezi’nde meydana gelen depremler konusunda yapılan açıklamaların depremin ne zaman olacağına kilitlendiğini belirterek, “Millet olarak depremin ne zaman olacağına kilitlendik. Oysa olası büyük bir deprem için alınması gereken önlemler tartışılmalı. Manyas ve Gemlik depremleri birbirinden ayrı faylarda meydana geldi, ama bölgenin ne kadar dinamik bir yapıya sahip olduğunun unutulmaması gerekiyor dedi.
    
“BİLİMADAMLARINDA JARGON EKSİKLİĞİ VAR

Ersoy, deprem konusunda açıklamalarda bulunan bilimadamlarının bir “jargon eksikliği yaşadığını belirterek, “Önemli olan bilimadamlarının birbirini anlaması değil, kamuoyunun anlaması. Bazı akademisyenler sırf birbirlerine karşı tezler sunmak için açıklamalar yapıyorlar. Ama dikkat edin, kimse büyük bir deprem olmayacak demiyor diye konuştu.

Beklenen büyüklükte bir depremin “muhatabının sadece bilimadamları değil tüm Türkiye halkı olacağının altını çizen Ersoy, Marmara Bölgesi’nde büyük bir depremin yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu ifade etti. Asıl tartışılması gereken konunun depreme karşı alınması gereken önlemler olduğunu vurgulayan Ersoy, “Deprem geliyor ama buna rağmen ülkede ne değişiyor? Hakkari’deki bir ilkokul öğrencisi ile İstanbul Levent’teki bir ilkokul öğrencisi aynı deprem riskine sahip olmadıkça yeterli çalışmayı yapmış sayılamayız dedi.
    
“MARMARA DEPREMİ’NE İLİŞKİN NET BİR ŞEY SÖYLENEMEZ

Maden Tetkik Arama (MTA) bünyesinde hazırlanan ve 1992’den beri kullanılan “Türkiye Diri Fay Haritasıönı hazırlayanlardan Jeoloji Mühendisi Fuat Şaroğlu da, hiçkimsenin Manyas ve Gemlik Körfezi’nde meydana gelen depremlerin olası büyük depremle ilişkili olduğunu net olarak söyleyemeyeceğini kaydetti.

Ancak olasılıklar üzerinde durmanın gerekliliğine işaret eden Şaroğlu, “Son depremler Marmara Depremi’nin öncüsü mü artçısı mı diye konuşmanın pek bir faydası yok. O bölgede büyük ölçekte yer hareketleri meydana geliyor. Bu yüzden küçük depremleri çok iyi gözlemlemek zorundayız. Bu depremler Marmara Depremi’nin habercisi olabilirler ama depremin ne zaman gerçekleşeceği belirlenemez dedi.
     
“SON DEPREMLER UYARI NİTELİĞİNDE

Şaroğlu, bugün yaşanan tartışmalara benzer tartışmaların 1984-1985 yıllarında Erzincan’da meydana gelen küçük depremler sonrasında da yaşandığını ifade ederek, şunları söyledi:
     
“O zaman biz bilimadamları olarak, küçük depremlerin büyük bir depremin habercisi olduğu uyarısında bulunduk. Bunun üzerine bölgedeki insanlar, 6-7 ay çadırlarda yaşadı. Ama deprem 1992 yılında gerçekleşti. Dolayısıyla Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın geçtiği alan, depreme hazırlıklı olmalı. Manyas ve Gemlik arasında önemli derecede diri fay hatları bulunuyor. Bugün cereyan eden yer hareketleri bir uyarı niteliğindedir.ö
    
“ACİLEN AFET MÜSTEŞARLIĞI KURULMALI

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı İsmet Cengiz ise, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın 2 bin yıldır aktif olduğunu ve aktif olmaya devam edeceğini hatırlatarak, “Türkiye’nin depremden kaçışı yok. Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda yaşanacak kırılma, Türkiye’nin bilimsel kaderidir. Türkiye’nin asıl sıkıntısı, olası büyük depremler karşısında alınacak önlemlerdeki eksiklikler dedi. Özellikle İmar, Afet ve Belediyeler Yasası’nda önemli değişiklikler yapılması gerektiğine dikkat çeken Cengiz, afet birimlerini tek çatı altında toplayacak bir “Afet Müsteşarlığıöna “acilen ihtiyaç olduğunu dile getirdi.

Cengiz, önümüzdeki 30 yıl içinde Marmara Bölgesi’nde büyük bir deprem olma ihtimalinin yüzde 66 olduğunu belirterek, 1999 yılında yaşanan depremlerden bu yana yasal ve kurumsal olarak hiçbir gelişme kaydedilemediğini savundu.

DenizHaber.Com

Editör: TE Bilişim