Marmara Denizi'nde Ramazan Bayramı'ndan önce aniden köpükler belirdi. Garip sümüksü bir kütle, bilim adamlarının tanımıyla alg kütlesi (su yosunu), Tekirdağ açıklarında ortaya çıkarak önüne geleni kendisine yapıştırıp öldürdü, pislikleri toplayarak sürükledi. Kütle önce İstanbul'a ve İzmit Körfezi'ne gelip denizin yüzeyinde yatay bir katliam yaptı.

Sonra dibe çökmeye başlayarak bu kez dikey bir yok etme işlemi gerçekleştirdi. Kütle şu sıralar Marmara Denizi'nin 20-25 metre derinliklerine inmiş durumda. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, aldığı numuneleri inceliyor. Çevre Bakanlığı ise Marmara'da beyaz renkli ve köpüklü oluşumun ekim ayında Çanakkale ve İzmit açıklarında görüldüğünü belirtiyor ancak "Şu anda Marmara Denizi'nde bahsedildiği gibi bir oluşum yok" diyor. Oysa bu denizi yıllardır araştıran hidrobiyolog Levent Artüz alg kütlesinin yok olmadığını, sadece dibe çöktüğünü belirtiyor.

Hidrobiyolog Levent Artüz (50) 1952’den beri önce dedesi ve babasının şimdi de kendisinin yürüttüğü bir projeyle her yıl iki kere Marmara Denizi'nde 50 kadar istasyonda oşinografik (denizle ilgili) ölçümler yapıyor. Yıllar içinde isim değişse de proje sürüyor. 1991’de ismi Marmara Denizi'nin Oşinografik Şartlarının İzlenmesi olarak belirleniyor. Proje Sevinç Erdal İnönü Vakfı'nda Barolar Birliği ve Beşiktaş Belediyesi'nin desteğiyle sürüyor.

Artüz ve ekibi bu yıl Marmara Denizi'nde şaşırtıcı bazı belirtilerle karşılaşınca normalde 15 Ağustos'ta kesecekleri araştırmayı uzattı. Artüz şaşırtıcı gelişmeyi şöyle anlatıyor:

"Marmara Denizi'nde bir alg patlaması bekliyorduk ama bu kadarını değil. Ramazan Bayramı'ndan 15 gün önce patlamanın ciddi olduğunu tespit ettik. Başlama noktası, Kapıdağ Yarımadası ile Tekirda önlerinden biraz batıya doğru olan bölgeydi. Birkaç gün içinde doğuya yani İstanbul ve İzmit Körfezi'ne doğru büyüdü. Suyun üstünde yüzde 30- 35’lere varan bir alg patlaması vardı. Görülen üç alg türünden biri öldükten sonra çok yoğun bir sümüksü yapı oluşturuyordu. Diğer iki tür de DSP denilen, ishal yapan çift kabuklu zehirini içeriyordu. Daha sonra rüzgarlarla bunun İzmit Körfezi'ne doğru hareket ettiğini gördük. Hareket ettikçe içinde diğer pislikleri tutmaya başlıyor. İstanbul adalarına ve Körfez'e geldiğinde bu artık tüm pisliği içinde barındıran sümüksü bir yapı haline geldi. İçinde hava kabarcıkları var, çok ufak bir bölümünü suyun yüzeyinde görüyoruz, büyük bölümü suyun içinde."

SIRA MİDYELERDE

Ya deniz canlılarına etkisi? Artüz, balıkların öldüğünü belirtiyor: "Kapıdağ Yarımadası önlerinde, Adaların batısında, Marmara Adası ile Tekirdağ arasında özellikle dip balıkları öldü. Balıkçılar bu yoğun sümüksü madde yüzünden ağlarını çekemediler. Kütle denizin içindeki diğer mikroskobik canlılar ve deniz analarıyla birleşti. Deniz anaları hareket edemedikleri için öldü. Kütle yürüdükçe önündeki canlı yaşamı yapışarak içine alıp yok eden bir yapıya kavuştu. Bayramdan sonra bu kütle üreme işlevini doldurup çökmeye başladı. Şu anda 20-25 metre altta ve dibe doğru çöküyor. Dibe indikten sonra parçalanırken oksijen ve besleyici maddelerde ciddi kayıplar olacak. Midye, istridye, mercan gibi dipten kaçamayan canlılara da ölüm getirecek."

Artüz 1952’den beri Marmara Denizi'nden toplanan verilerin kirlenmeyi net bir şekilde gösterdiğini söylüyor: "Bir denizi deniz yapan kriterlere bakınca onların artık Marmara'da olmadığını görüyorsunuz. 1980’lerden önceki verileri bugünle karşılaştırdığımızda durum çok çok vahim. 150’ye yakın ekonomik öneme sahip deniz canlısı yok oldu. Türk balıkçılığının yüzde 30-40’ı Marmara Denizi'ndeydi, şu anda yüzde 4-5’lere düştü. Bugün Marmara Denizi için ’fosseptik’ dışında bir tanım gelmiyor aklıma."

DENİZİ NE KİRLETİYOR?

Marmara Denizi'ne en büyük kanalizasyon boşaltımı İstanbul'dan yapılıyor. Sistem kurulurken atık suyun dip akıntısıyla Karadeniz’e gideceği planlanmış ama Levent Artüz akıntının yeterli olmadığını, evlerden, endüstriden gelen atık suların Marmara'yı fosseptiğe çevirdiğini söylüyor. "Yıllar önce İstanbul Kanalizasyon Projesi çok hatalı kuruldu. İstanbul diğer belediyelere kötü örnek oldu. Marmara çevresindeki hemen tüm belediyeler denize atık su veriyor"diyor. Algler ise suyun kirlendiği, özellikle kontrolsüz azot ve fosfor deşarjı yapılan yerlerde ürüyor.

BURADAN DENİZ ÜRÜNÜ YENİR Mİ?

Herkes bana bunu soruyor. Bana maç çıkışında tezgahtan sucuk ekmek yenir mi, diye sorarsanız yenmez derim ama ben yiyor muyum, evet. Orada kokuları aldığımda ben de gaza gelip yiyorum. Marmara Denizi'ne giriyor muyum? Mecbur kalmadığım müddetçe Tekirdağ'dan Erdek'e çekilmiş hattın doğusunda girmek istemem.

Kaynak:hürriyet

Editör: TE Bilişim