Yakında, ilgililerin huzurunda yapılan toplantılarda, bazı liman işletmelerinin kılavuzluk hizmetlerini kendilerinin yapmaları gerektiği isteklerini dile getirdiklerini duymaktayız. Bu bana değişik zamanlarda, bu konuda yazdığım yazıları ve 2009 yılında

 

Yakında, ilgililerin huzurunda yapılan toplantılarda, bazı liman işletmelerinin kılavuzluk hizmetlerini kendilerinin yapmaları gerektiği isteklerini dile getirdiklerini duymaktayız.

Bu bana değişik zamanlarda, bu konuda yazdığım yazıları ve 2009 yılında Antalya’da gerçekleştirilen ve açılışını sayın Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım’ın yaptığı, Avrupa Kılavuz Kaptanlar Derneği (EMPA) Genel Kurulunda yaptığım konuşmayı hatırlattı.

Antalya’da yaptığım konuşmanın Türkçe metnini aşağıya alarak, ilgili ve yetkililere bu konuda bir hatırlatma daha yapmanın yerinde olduğunu düşünüyorum:

******

“Kılavuzluk hizmetleri can, mal, seyir ve çevre güvenliği için verilen kamusal nitelikte bir hizmet türüdür. Bunun için, devletler bütün limanlarda belirli büyüklükte ve nitelikte gemilerin kılavuz kaptan almasını zorunlu kılmaktadırlar.

Kılavuzluk hizmetlerinin kamu güvenliğini sağlayabilecek biçimde hizmet verebilmesi için, kılavuz kaptanların “ticari baskılara uğramaması” ile “hizmetlerle ilgili menfaat taraflarına karşı eşit ve tarafsız davranabilmesi” gerekir. Bunların sağlanabilmesi için ise, kılavuzluk teşkilatının, “bağımsız bir yapıya sahip olması” zorunludur.  

Bir başka şekilde söylersek, kılavuz kaptanlar, “ticari baskı altında kalabilecek” ve “ilgili menfaat taraflarına karşı eşit ve tarafsız davranabilecek bir yapıya sahip olmayan”, bir teşkilat içinde çalışırsa, kamu güvenliği tam olarak korunamaz.

Bu nedenle, kılavuzluk hizmetlerinde “rekabet olmamalı” ve kılavuzluk hizmetleri “hizmet alan taraflardan herhangi birisi tarafından verilmemelidir”. Çünkü gerek “rekabet olması”, gerekse bu hizmetlerin “aynı zamanda hizmeti alan bir tarafça verilmesi” halinde, kılavuz kaptanlar hem “ticari baskı altında kalmakta” hem de içinde bulundukları teşkilat yapısı nedeniyle “ilgili menfaat taraflarına karşı eşit ve tarafsız davranamamaktadırlar”. Bu ise var oluş nedeni temelde, can, mal, seyir ve çevre güvenliğini sağlamak, dolayısıyla kamu güvenliğini korumak olan kılavuzluk hizmetlerinin, temellerine ters düşmektedir.

Buna göre, limanlarda verilen kılavuzluk hizmetleri, aynı zamanda hizmeti alan bir taraf olan  “liman işletmesinin” kendisi tarafından verilmemelidir.

Kılavuzluk hizmetlerinin liman işletmesinin kendisi tarafından verilmesi halinde, kamu güvenliğini tehlikeye atan aşağıdaki sakıncalarla karşılaşıldığı yaşanarak görülmüş ve görülmektedir:

  • Liman işletmesi, mümkün olduğunca daha çok gelir elde etmek için sis, fırtına, şiddetli akıntı gibi manevrayı olumsuz etkileyen ve kaza rizikosunun yüksek olduğu koşullarda bile kamu güvenliğini önemsemeden, kılavuz kaptanlara baskı yaparak, gemileri yanaştırmak ve kaldırmak için manevra yaptırmaktadır.
  • Liman işletmesi, mümkün olduğunca limana daha çok gemi almak için, kılavuz kaptanlara baskı yaparak, güvenliği tehlikeye atacak biçimde gemileri birbirine yakın  yanaştırtmakta, bu da kazalara neden olmaktadır.
  • Liman işletmesi zaman kaybetmemek için, uygun su derinliği olan boş rıhtım  bulunmadığında, suçekimi fazla olan bir gemiyi, kılavuz kaptana baskı yaparak, yeterli su derinliği bulunmayan bir rıhtıma, rıhtımdan açık kalacak şekilde, oturtarak  yanaştırtmakta bu ise gemi karina saçlarının zarar görmesine deforme olmasına ve hatta limandan ayrıldıktan sonra sert deniz şartlarıyla karşılaşan gemilerin su alıp batmalarına bile neden olmaktadır.
  • Liman işletmesi  kılavuzluk ücretinden  daha çok gelir elde etmek için gemilere liman içinde gereksiz şiftingler  yaptırabilmektedir.
  • Liman işletmeleri, giderleri düşürüp daha çok kâr etmek amacıyla, mümkün olduğu kadar az kılavuz kaptan çalıştırmak yoluna gitmekte, bu durumda da kılavuz kaptanlar çok çalışmak zorunda kaldığından, güvenliği tehlikeye atan, kazalara yol açan aşırı yorgunluklar  ortaya çıkmaktadır.
  • Liman işletmesi zaman kazanmak amacıyla, güvenli manevra yapılması için örneğin “gün ışığında” veya “yüksek su zamanında” manevra yapılması kuralı bulunan durumlarda, kılavuz kaptanlara baskı yaparak, “gün ışığının” veya “yüksek su zamanının” kaybedilmesine çok az kala,  güvenli manevra yapılması için yeterli zaman olmadığında bile, onları işe göndermekte bu yüzden kazalar olabilmektedir.
  • Liman işletmeleri, gerek kılavuz kaptan sayısının azlığından gerekse masraf olmaması için,  kılavuz kaptanların eğitimlerine yeterli özeni göstermeme bu da sonuçta kazalara davetiye çıkartmaktadır.
  • Liman işletmeleri kılavuz kaptanların can güvenliğini çok yakından ilgilendiren kılavuz motorlarının sayısına, standartlarına, bakımına yeterli özeni göstermemekte bunun sonucunda da kazalar olmaktadır.   
  • Liman işletmesi zaman kazanmak amacıyla, güvenli manevra için yeterli güçte veya sayıda römorkör işe hazır olmadığında ya da bulunmadığında bile, kılavuz kaptanları manevra yapmaya zorlamakta, bu da sonuçta kazalara yol açmaktadır.

Ayrıca kılavuzluk hizmetlerini Liman İşletmeleri kendileri yaptıklarında yaşanan bazı olumsuzluklar da şunlardır:

  • Liman işletmeleri, kılavuzluk hizmetlerinden aldıkları ücretlerde gizli ya da açık indirimler yaparak, çevredeki başka limanlara karşı “haksız rekabet” yapabilmektedirler.
  • Belirli büyüklükteki bir gemi için “güvenlikle manevra yapabilmek için” alacağı römorkör sayısı ve çekme gücü bellidir. Güvenliğin ise limandan limana değişmemesi gerektiğine göre, belirli bir geminin benzer koşullara sahip gittiği her limanda aynı sayı ve güçte römorkörleri alması gerekir. Ancak Türkiye limanlarının büyük çoğunluğunda olduğu gibi, kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini kendisi veren limanlarda küçük limanların gelirleri az olduğundan, yeterli sayıda kılavuz kaptan ve römorkör bulunduramamakta bu da güvenliği tehlikeye atmaktadır.

Belki bu olumsuz örnekler daha da arttırılabilir. Kılavuzluk hizmetlerinde bu saydığımız olumsuzlukları ortadan kaldırmanın tek yolu, kılavuzluk hizmetlerinin, “ilgili menfaat taraflarına karşı tarafsız, eşit uzaklıkta durabilecek”, “kamu menfaatlerini koruyabilecek” ve “küçük büyük her limanda hizmetleri aynı kalite ve standartta verebilecek” bir yapıya sahip bir teşkilat tarafından verilmesidir.

Yukarıda verdiğimiz olumsuz örneklerden, kılavuzluk hizmetlerini veren teşkilatın, liman işletmeleri olmaması gerektiği görülmektedir.

Dünyadaki uygulamalar, “ilgili menfaat taraflarına karşı tarafsız, eşit uzaklıkta durabilecek”, “kuralları tam uygulayarak kamu menfaatlerini sağlayacak ve güvenliği koruyacak”, “büyük küçük her limanda eşit kalite ve standartta hizmet verebilecek” kılavuzluk teşkilatı yapısının (bazı yerlerde belirli bir ortaklık yapısında olsa bile), ülke çapında organize olmuş ve kılavuz kaptanların kendileri tarafından yönetilen, kendi gelirlerine sahip ve kendi yatırımlarını yapabilen bir kılavuzluk teşkilatı yapısı olduğunu ortaya koymuştur.

Umarım Türkiye de dahil bu yapının bulunmadığı diğer ülkeler de böyle bir yapının bulunduğu ülkeleri örnek alarak gerekli düzenlemeleri yaparlar.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim.”

******

2009 yılında Antalya’da gerçekleştirilen, Avrupa Kılavuz Kaptanlar Derneği (EMPA) Genel Kurulu’nda yaptığım konuşmanın Türkçe metnini yukarıda verdim. Orada yaptığım bu konuşma katılımcılarca alkışlarla karşılanmıştı, çünkü zaten Avrupa’da, Almanya, İtalya, Fransa, Hollanda v.b. gibi ülkelerde benim konuşmamda üzerinde durduğum ve uygulamalar sonucunda ideal olduğu ortaya çıkmış olan kılavuzluk teşkilatı yapısı bulunmaktaydı.

5-7 Eylül 2013 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 11. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Şûrasında yayınlanan sonuç Raporunda da, “kılavuzluk hizmetlerinin ticari baskılardan kurtarılması gerektiği” değerlendirmesine yer verilmesine güvenerek, yetkililerin, “kılavuzluk hizmetleriyle ilgili yeni yasal düzenlemeler yaparken” bazı liman işletmelerinin “kılavuzluk hizmetlerini biz istediğimiz gibi yapalım” önerilerine değer vermeyeceklerini umuyoruz.

Bu arada yeri gelmişken, şu anda “kılavuzluk hizmetlerini” vermekte olan bazı “liman işletmelerinin”, “limanlarına gelen bütün gemilere”, İdare’nin belirlediği “Hizmet Tarifesi”ni uygulamayarak, düşük ücretlerle hizmet vermek yoluyla, yakın coğrafyadaki diğer limanlar açısından “Haksız Rekabet” uygulaması yaparak, Rekabet Kanunu’nu ihlal ettiklerine de dikkat çekmek istiyorum.

Bu limanlar “Haksız Rekabet” uygulamasının yanında, limanlarımıza gelen gemilerin % 80 dolayındakilerin yabancı bayraklı olduğu hesaplandığında, Ülkemize girecek döviz gelirlerinde de azalmaya ve Ülkemizin gelir kaybına neden olmaktadırlar.

Yine aynı şekilde, bu limanlar, bu hizmetlerden elde edilen gelirlerden, devletin almakta olduğu % 6,5 payın da düşmesine neden olarak, devletimizi de zarara uğratmaktadır.

Bu gerçeklerin farkında olan, Yetkililerin gerekli önlemleri alacağını düşünüyoruz.