Korsanlar parayı 10 saatte sayabildi

Denizcilik tarihinde ilk kez bir Türk gemisi, Yasa Neslihan, Somalili korsanlar tarafından kaçırıldı. Geminin kaçırılma ve serbest kalma öyküsünü, şirketin hukuk müşaviri Prof. Dr. Fehmi Ülgener ile konuştuk..

Türk denizcilik tarihinde bir ilk yaşandı ve Yasa Neslihan isimli Türk gemisi Somalili korsanlar tarafından iki buçuk ay önce kaçırıldı. Olayın ilk olmasının heyecanıyla, ilk günler haber, gazete manşetlerinden düşmedi. Ama gemi orada kaldıkça, korsanlarla pazarlık uzadıkça haberin heyecanı da kaçtı. Oysa ne personel, ne aileleri ne de geminin sahipleri iki buçuk ay boyunca rahat bir uyku uyuyamadı. Neyse ki pazarlıklar sonunda bitti ve para korsanlara teslim edildi. Somalili korsanlar da gemiyi terk ettiler. Biz yaşanan bu süreci, bilinmeyenleri konunun uzmanı Deniz Ticaret Odası'nın ve Yasa Denizcilik Şirketi'nin Hukuk Müşaviri, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Deniz Ticareti Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.Fehmi Ülgener ile konuştuk...

GEMİ NASIL KAÇIRILDI

"29 Ekim'de, akşamüstü şirketten haber geldi, 'Gemiyi korsanlar ele geçirdi,' diye. Gündüz olmuş, geminin etrafına gelip havaya ateş etmeye başlıyorlar.
Gemiye tırmanmaları zor değil çünkü geminin üzerinde 80 bin ton demir cevheri var ve geminin büyük bölümü suya batık. Gemi yükü Kanada'dan almış, Çin'e götürüyor. Dünya haritasına bakarsanız en uygun yol bu güzergâh. En rahat ve düz yol bu. Korsanlar Aden Körfezi'nde silah tehdidi altında geminin kontrolünü ele geçirmişler.Gemilerde bankalarda olduğu gibi bir düğme var, 'Gemi tehlikede,' diye 15 dakikada bir sinyal veriyor, bu yolla geminin koordinatlarını anlıyorsunuz.

Biz ilk anda oradaki NATO kuvvetleriyle temasa geçtik. Üç güne yakın gemiyle hiç temas kuramadık.Sonuç olarak silahlı birtakım korsanlar gemimize girdi, birine bir şey oldu mu, yaralı, ölü var mı hiç haberimiz olamadı ilk birkaç gün."

KAÇIRILDIKTAN SONRA NELER YAŞANDI?

"Gemiyi meşhur korsan şehri olarak nitelendirilen Eyl şehrinin limanına çektiler. Sonra kaptan aradı, gemidekilerin iyi olduğu haber verdi.Ertesi gün korsanların temsilcisi aradı.

İlk konuşmada rakam telaffuz edilmedi ama korsanlarla konuşmaya başladığımızın üçüncü günü ilk tekliflerinde bulundular. Burada önemli olan nokta şuydu; şirketimiz hiçbir zaman kendi başına hareket etmedi. Amerika, İngiltere kaynaklı korsan konusunda danışmanlık veren şirketlerden birinden yardım aldık.

Çok hassas bir dönemdi, hiç kimse bu işle ilgili bir şey bilmiyordu. Bize 'Çok hassas bir durum aman basını alevlendirmeyin,' dedi.

Ama bizim basın olayı abarttı. Denizcilik sektöründen birkaç basın mensubu geminin telefonlarına ulaşıp, kaptanla konuşmaya başladılar. İlk başta histerik bir durum aldı, herkes kaptanla konuşmak istedi. Bu korsanların iştahını da attırdı, çünkü Türkiye'de olay büyüdükçe onlar daha çok heveslendi. O dönem korsanlardan çok medyadan çektik desem yeridir. Sonra olay soğudu.

İLETİŞİM NASIL SAĞLANDI?

"Hem bankacılık, hem denizcilik krizi patladı. Günlüğü 150 bin dolar olan gemilerin fiyatı kaçırılma sırasında günlüğü 2 bin dolara indi. Elbette Neslihan Gemisi'nde de böyle bir rakam kaybı yaşandı. O kadar büyük bir kriz vurdu denizciliği. Gemilerin kaçırıldığı andaki değeriyle şu anki değeri arasında dağlar kadar fark var. Bu tip gemiler hep banka kredisiyle alınır, bu gemi armatörün de değil. Kaçırıldı diye kredi ödemeleri de durmadı elbette.

Günde bir kez kaptanla görüştük; personelin sağlık durumuyla ilgili bilgi aldık, yani iletişimi de abartmadık. Bu arada da görüşmeler sürdü.

Bize hep şöyle dendi; 'Pazarlığı çabuk bitirirseniz, bu sizin bolluk içinde olduğunuz imajını verir, anlaştığınız parayı ön ödeme kabul edip yine para isterler.' Yani pazarlığı kısa tutsaydık, personeli 60 günde kurtarabilecekken, 120 günde kurtaramazdık.

Meselenin uzamasının sebebi bu. Danışmanlık şirketimizde '50-60 günden önce biteni yok,' diye söylediler.

Kaç para verildiğini söyleyemem, çünkü...

- Pazarlıklar ateşli mi geçti?

- Çok basit düzeyde İngilizce bilen bir korsan temsilcisi ile bizden bir kişi belirledik, hep o konuştu. Belirli bir düzen içinde ve bize söylenen formül çerçevesinde konuştuk. Hep sakince, çok terbiyeli bir biçimde konuşuldu, karşı tarafta da öyleydi. Hiçbir zaman gerginlik olmadı, bir iki gün küsüştüğümüz oldu. Karşılıklı görüşmelerde istenmeyen birtakım teklifler olduğu zaman görüşmeler birkaç gün kesildi. Bizim korsanlar en kötü, en insafsızlardan değilmiş zaten.

Bize baştan bu danışmanlar; 'Hazırlıklı olun, dövmezler ama dövülüyoruz diye ailelere telefon açtırırlar, havaya ateş açarlar personeli öldürüyoruz,' dediler.
Neyse ki böyle bir şey olmadı.

- Para konusunda anlaşınca, teslimat nasıl yapıldı?

- Anlaştıktan sonra, Noel olmak üzereydi, tüm bankalar kapalı, ödenecek miktarın nakit olarak bulunması hep sorun oldu. Sonuç olarak 71. günde kurtardık. Paraşütten bir torpido şeklinde kutunun içinde para teslim edildi. Rakam vermek istemiyorum.

- Neden?

- Çünkü diğer gemiler orada.Danışmanlık aldığımız şirket, rakamı telaffuz etmememiz gerektiğini söyledi.Çünkü hâlâ orada Türk denizcileri var, onların işini zorlaştıracak bir şey bu.Çünkü bu kıyas olur, oradaki personelin ailelerini üzer, gemi sahiplerini zor durumda bırakır. Çünkü o gemide stres artmıştır, 'bizim ki kurtarıldı, onlarınki hâlâ kurtarılamadı,' diye. Biz personelin sabrı taşacak, olay çıkacak diye çok korktuk. Ama neyse ki olmadı. Büyük bir krizden minimum etkiyle çıkabildik.

- Personelin böyle bir eğitimi var mıydı?

- Son 10 senedir, denizcilik çok katı kurallar çerçevesinde yapılmaya başlandı. Dolayısıyla tüm bilgilere sahip personel. Gemilerde her konuda eğitim verilir ama korsanlar tarafından basılma ve kaçırılmaya karşı açık söylemek gerekirse bir eğitim yok

Yine aynı yolu kullanacağız

- Korsanlığın gerçekleştiği güzergâh yine kullanılacak mı?

- Evet çünkü o güzergâh kullanılmak zorunda. Orası Panama Kanalı kadar önemli deniz yollarından biri. Başka bir rota olunca 25 günlük yolun uzaması söz konusu. Gemilerin günlük kiraları çok yüksek olduğu için bu yol kullanılmak zorunda. Yılda 20 binden fazla gemi bu yolu kullanıyor.

Oranın kullanılmaması diye bir şey söz konusu değil. Oraya çözüm bulunması gerekiyor. Dünyanın en fakir yerlerinden biri ama aynı zamanda dünyanın en stratejik yerlerinden biri.Petrolü olsa büyük devletler oradaki sıkıntıyı çözerlerdi. Orada güvenliği sağlamak için birkaç gemi yetmez; belki 200 gemi koymak gerek. Gemiye girildikten sonra yapılacak hiçbir şey yok zaten. İçinde tanklar olan bir gemi var. Fania diye, o eylül ayından beri orada. Hâlâ kurtarılamadı. Amerikan Savaş gemileriyle karşı karşıya duruyorlar, bir şey yapamıyorlar.

Geminin içinde Rus tankları var, tam kriz oldu, kimse çözemiyor. Korsanların gemiyi neye göre seçtiklerini de bilmiyorum ama tamamen tesadüf bence.

- Orada da korsanlar gruplara ayrılmış durumda galiba...

- Evet çeteler var, o gruplarda bir ay önce birleştiler ve bir lider seçtiler kendilerine. Epey organize oldular. Bu paranın tesliminin çok kolay olmadığı söylendi bize. Çünkü para teslimi sırasında, paranın başka korsanlar tarafından çalınabileceğini söylediler.

Böyle bir şey olsa tarihe geçerdik.Teslim kısmı en zoru. Biz kara kara en başından itibaren bunu düşündük, 'Nasılsa anlaşacağız parada ama bu parayı nasıl teslim edeceğiz,' diye. Çek veremezsiniz, banka hesabına transfer edemezsiniz, daimi konumuz oydu. Ya denizden teslim ediliyor, orada bir zırhlı römorkör varmış, o yolla teslim ediliyormuş, o sekiz dokuz günü buluyor. En iyisi bizim yaptığımız gibi 'airdrop' sistemi oldu. Uçak bir noktaya kadar gitti ve paraşütle para gemi güvertesine atıldı.

-Para tesliminden sonra hemen gemiyi terk ettiler mi?

-Hayır, o para on saat falan sayıldı.Çünkü para sayma makineleri da yoktu; elle tek tek saydılar. Akşama doğru terk ettiler gemiyi. Uçak yoluyla ödemeyi yaparken tüm personeli güverteye çıkarttırdık ve 20 kişi gördük. Buna 'proof of life' deniyor.

Editör: TE Bilişim