Kendini 35 yıldır midye dolmasına adamış aile
 
Siz de deniz kenarında 100 tane midye dolmayı mideye indirdikten sonra acaba bunlar nasıl hazırlanıyor diye düşünenlerden misiniz? Bu pilavı kim pişiriyor? Bu midyeleri kim elleriyle tek tek dolduruyor? Evde mi yapılıyor? Restoranlardan mı plajlara dağılıyor? Kafanızda bu soruların bin bir türlüsü uçuşuyor değil mi?

Cevapları alabilmek için İzmir’in ve Çeşme’nin en ünlü midyecilerinden Midyeci Şakir’in kapısını çaldık. Hayatını midyenin dolmalaşma sürecine adamış bir aileyle tanıştık. Kadınların hepsi midyenin temizliğinden, pilavından ve doldurulmasından sorumlu. Erkekler ise sabahtan akşama kadar plajlarda midye dolma diye bağırarak dolaşıyor. Hazırsanız midyenin dolmalaşma hikayesi başlıyor.

Akagündüz Ailesi’nde gün sabah 4:00’te başlıyor. İlk iş bir önceki akşam saat 19:00 gibi eve teslim edilen midyelerin temizlenmesi. Etrafındaki yosunların alınıp kabuğun simsiyah bir Porsche gibi parlatılması... Temizlik işi bitince anne Rahime Akagündüz midye dolmanın içini hazırlıyor yani pilav pişiriyor. Bu onun için çok ama çok basit bir iş. Çünkü tam 40 yıldır yapıyor bunu. Hayatımda işini onun gibi otomatiğe bağlamış bir başka insan tanımadım. O pilavı Rahime Teyze değil de bir makine pişirse inanın daha çok hata yapar.

Piknik tüpünün üzerinde pişirdiği dolma içini karıştırırken anlatıyor: "Öyle ölçüp tartarak koymuyorum. Gözümün kararı tamamdır. Ben artık ölçümü almışım. Bundan sebep bizim midye dolmanın tadı hiç değişmez. Bir tek özel siparişlerde değiştiriyorum. Çünkü bazısı üzüm ve dolmalık fıstık istiyor. Ama geneli üzümlü, fıstıklı sevmiyor."

PİRİNÇLER DAHA YARI HAŞLAKKEN DOLDURULUYOR

Pirinçler daha diri diriyken yani yarı pişmişken ailenin değimiyle "yarı haşlakken" ocaktan alınıyor. Birazcık soğuduktan sonra evin kadınları eldivenlerini ellerine takıp yere oturuyor. Rahime Teyze, kızı Gülay, gelinleri Nimet ve Leyla az pişmiş pirinci midyelerin içine dolduruyor, kapatıyor.

Bu noktada iki şeye dikkat ediyorlar. Midyeler ikiye ayrılmayacak ve öyle tıka basa pilav koyulmayacak. Çünkü sırada ikinci bir pişirme seansı var. Ve bu işlem sırasında pirinçler şişecek. Fazla koyarlarsa şişen pirinç midyeyi de şişirir. Midye patlar! İçindeki pilav dökülür. Aslında durum evde pişen dolmadan pek de farklı değil. Biber dolması yaparken biberin patlamaması için, fazla doldurmamak gerektiğini biliyoruz değil mi? Aynen öyle.

İZMİRLİ MÜŞTERİNİN REKORU: BİR OTURUŞTA 412 MİDYE YEDİ

Midyeler piştikten sonra kadınların işi bitiyor. Baba Hüseyin Akagündüz, oğulları Şakir ve Ertan, akrabaları Rıdvan ve Cengiz’le birlikte midyeleri yüzer yüzer ayırıyor. Bu yöntem, satış sırasında işlerin kolaylaşmasını sağlıyor. Aksi halde müşterilerin yediklerini saymaları gerekiyormuş bu da hiç hoş olmuyormuş.

Hüseyin Amca sayıyla ilgili anılarını anlatmaya başlıyor: "Midyeyi tabağa koyarken 20, 21 diye saymak iyi olmaz. Hem senin saydığın rakamı duyarsa müşteri daha fazla yemez. Ama rakamı duymazsa 100-150 tane yer, nasıl yediğini de anlamaz. Bu midye çekirdek gibidir. Dün bir delikanlı havuz başında 300 tane yedi. Benim rekorum 412. Serdar Ağabey diye İzmirli bir müşterimiz var sağ olsun. Bir oturdu, 412 midyeyi mideye indirdi."

KIŞIN TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR YANINA PAKET YOLLUYORLAR

Midyeler naylon torbalara konduktan, yanlarına limonlar itinayla dizildikten, peçeteler ve kolonyalı mendiller de tamam olduktan sonra her şey arabaya taşınıyor. Saat 10:30 gibi beş erkek evden çıkıyor. Hüseyin Amca, Çeşme Altın Yunus Oteli’nin önündeki Boyalık Plajı’nda, Ertan, Rıdvan ve Cengiz, Alaçatı plajlarında midye satışına başlıyor. Şakir ise aynen çocukluğundaki gibi sitelere ve evlere gidiyor. Bazen telefonla gelen siparişlere koşturuyor.

Saat 17:30’a kadar ellerindeki bütün midyeyi tüketiyorlar. Daha erken tükenirse eve telefon açıp yenilerini hazırlamalarını söylüyorlar. Gidip yeni pişenleri alıp satışa devam ediyorlar. Kışın durum biraz daha farklı... Bir tek Hüseyin Amca İzmir Güzelyalı’da sabit kalıyor. Diğerleri telefonlarla verilen siparişlere koşturuyor. Hatta yalnız İzmir’e değil, Türkiye’nin dört bir yanına midye ulaştırıyorlar. İstanbul, Malatya, Konya, Kıbrıs ve Erzurum’da daimi müşterileri var. Strafor kutularda buzlu olarak kargoya veriyorlar.

KÜÇÜK ALEYNA ŞİMDİDEN İŞİ ÖĞRENİYOR

4 yaşındaki Aleyna, Rahime Teyze (52) ile Hüseyin Amca’nın (54) torunları değil çocukları. Rahime Teyze "En akıllısı ve en neşelisi bu oldu" diyor. Aleyna işi öğrenmek için midyeler doldurulurken anne ve ablalarının başından ayrılmıyor. Soldan sağa Leyla, Aleyna, Rahime, Gülay ve Nimet Akagündüz.

NEDEN MİDYECİ HÜSEYİN DEĞİL DE MİDYECİ ŞAKİR

Ailenin babası Hüseyin Akagündüz tam 35 yıldır plajlarda midye satmasına rağmen son 10 yıldır bu ailedeki herkes "Midyeci Şakir" olarak biliniyor. Şakir ailenin ortanca çocuğu. Küçüklüğünden beri evlere midye götürdüğü için herkes onu tanıyor. Şakir, babasına oranla insanlarla daha kolay iletişime geçiyor. İzmirliler’in ya da İzmir’e yolu düşenlerin cep telefonunda onun numarası mutlaka kayıtlı. Arıyorsunuz en geç yarım saat sonra istediğiniz yere gelip midyeleri açmaya başlıyor. Ebru Gündeş, Beyazıt Öztürk gibi ünlüler daha uçağa binerken Şakir’i arayıp sipariş veriyor.

GÜNLÜK SATIŞ 2000 MİDYE

Midyeci Şakir ailesi günde 2000 midye satıyor. Boylarına göre midyenin tanesi, 40, 50 ya da 75 kuruş. Çeşme plajlarında her midyecinin yeri ayrı, bazı noktaların kirası bile var. Midyeci Şakir ekibi 35 yıllık deneyiminden ötürü her yerde saygı görüyor. Soldan sağa: Ertan Akagündüz, Cengiz Onuç, Rıdvan Akıncı, Hüseyin ve Şakir Akagündüz.

MİDYE YÜZÜNDEN BİR ÇOCUĞUNU KAYBETTİ

Hüseyin Akagündüz (54) Mardin’de altı çocuklu bir ailede dünyaya geldi. Babası arpa, buğday yetiştiren bir çiftçiydi. 12 yaşına geldiğinde Mardin’den ona ekmek çıkmayacağını anladı. Evinden ayrıldı Adana’ya pamuk tarlalarında mevsimlik işçi olarak çalışmaya gitti. Adana’da sezon bitince bir arkadaşı "İzmir çok güzel memleket" dediği için İzmir’e geldi. Önce inşaatlarda çalıştı. Sonra manavda, sonra gemilerde... Hataylı bir arkadaşı midye satıcılığı yapıyordu ve bir elemana ihtiyacı vardı. Onun sayesinde midyeciliğe başladı. Altı ay sonra Güneydoğu insanına has bir kurnazlıkla "E onun yaptığını ben de yaparım. Becerikliyim. En iyisi ayrılayım da kendi midye dolmamı yapıp, satayım" dedi, arkadaşından ayrıldı. Tam 35 yıl önceydi.

Kendi işini yeni kurduğu sıralarda Mardinli bir hemşerisinin kızına abayı yaktı: Rahime. Tesadüf Rahime’nin babası da midyeciydi. Hem denizden midye çıkartıyordu hem de midye dolma yapıyordu. Evlendiler. Rahime midye dolmayı yaptı, Hüseyin sattı. Bu kural bugüne kadar hiç değişmedi. Tam 9 çocukları oldu. Bazıları midyecilik yaptı, bazıları kendilerine farklı hayatlar kurdu. Çocuklarından birini, 22 yaşındaki Burhan’ı 1999’da, boğazda midye çıkarırken kaybettiler. O günden sonra bir daha ailede kimse denize dalıp midye çıkarmadı. Midyeleri dışarıdan almaya başladılar, sadece dolma yapıp sattılar.

Malum İzmir’deki midye satıcılarının hemen hemen hepsi Mardinli’dir. Hüseyin Akagündüz "onların hepsine mesleği ben öğrettim" diyor. Köyden her gelen uzak akraba önce onun yanında çalışırmış. İşi öğrenince de kendi midye dolmasını yapıp satarmış. Aynen onun da bir zamanlar yaptığı gibi... 

Kaynak:Hürriyet/Sibel Arna

Editör: TE Bilişim