Karadeniz üzerinde gizli oyunlar

Ukrayna'yla Rusya arasında Rusya'nın Sivastopol Limanı'nı kullanım süresini uzatan anlaşma imzalandı. Anlaşma, Karadeniz üzerinde süren güç mücadelesinin sadece bir parçası.

Dün Ukrayna-Rusya hattında tüm dünyanın ilgiyle izlediği önemli yaşandı. İki ülke, Rusya’nın Karadeniz Filosu’nun ana deniz üssü olarak kullandığı Sivastopol’daki üssün kullanımın süresinin uzatılmasına karar verdi.

2004 sonunda Ukrayna’da, batının uzun süredir devam eden girişimlerinin sonuç vermesiyle bir renkli devrim yaşandı ve son yılların en saldırgan batı yandaşlığı ve Rusya karşıtlığını yürüten liderlerden Yulya Timoşenko ve Viktor Yuşçenko devrimi takip eden dönemde iktidara geldiler.

Renkli devrim süresince Ukrayna’nın NATO’ya katılması dahil batıyla entegrasyona dönük birçok proje masaya yatırıldı, bunların bir kısmı uygulandı. Projelerdin en önemlilerinden birisi, Rusya’nın 18’inci yüzyılın sonunda kurduğu Karadeniz donanmasına üç asırdır ev sahipliği yapan Sivastopol deniz üssünden Rus donanmasını çıkarmaktı. Yuşçenko hükümeti, Ukrayna’ya bağlı Sivastopol’deki üssün kullanım süresinin biteceği 2017’den sonra anlaşmayı uzatmayacaklarını açıklamış, Rusya da bir yandan Ukrayna hükümetiyle pazarlıkları sürdürürken, bir yandan da alternatif olarak Novorossisk’teki üssü genişletme çalışmalarına başlamıştı.

Ancak bu senenin başında gerçekleşen başkanlık seçimlerinde renkli devrimcilerin kaybetmesi ve Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç’in sandıktan galip çıkması dengeyi değiştirdi. Değişen tabloda dün, Rusya ile Ukrayna’nın Sivastopol üssünün kullanımını uzatan anlaşması, Ukrayna’da muhalefetin parlamentoda sis bombası atması ve parlamento dışında gösteriler düzenlemesine rağmen, iki ülkenin parlamentoları tarafından onaylandı.

Rusya-Ukrayna anlaşması ne getiriyor?
Anlaşma, 2017’den sonra üssün Rusya tarafından 25 sene daha kullanılabilmesini sağlıyor. Bu süre beş sene daha uzatılabilecek. Rusya üssün kullanımı için senelik 100 milyon dolar ödeyecek. Ayrıca Ukrayna, Rusya’dan aldığı ve son senelerde krizlere sebep olan doğalgazı yüzde 30 indirimli alacak.

Rusya kamuoyunda “fiyat” konusu derhal tartışılmaya başlandı. Rusya Başbakanı Vladimir Putin, dünyada böyle fiyatların ödenmediğini, bu rakamların söz konusu olmadığını, anlaşmanın toplamda Rusya’ya 40-45 milyar dolara mal olacağını belirtti. Ancak Putin, anlaşmanın iki ülke arasındaki yakınlaşma açısından önemine vurgu yaptı.

Gerçekten de Rusya’da tartışmaya katılan hemen tüm yetkililer ve yorumcular, anlaşmanın askeri niteliğinin çok ötesinde bir siyasi-stratejik niteliği olduğu konusuna vurgu yaptılar.

Ukrayna üzerindeki Batı-Rusya çekişmesinin ise en önemli sebeplerinden birisi Karadeniz.

Karadeniz: NATO genişlemesi dengeleri bozuyor

Sovyetler Birliği’nin varlığı zamanında Karadeniz, Montrö Anlaşması’nın da yarattığı koşullar içinde kıyısı bulunan ülkeler açısından tamamen güvenlikli bir bölgeydi. ABD’nin NATO üyesi Türkiye üzerinden yarattığı tehdit, daha ziyade ülkedeki hava üsleri ve nükleer füzelerden kaynaklanıyordu. Fakat Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ABD öncülüğünde batılı emperyalistler Karadeniz bölgesindeki etkilerini artırmaya giriştiler.

Karadeniz’deki durumu değiştiren en büyük olay, 2004 yılında NATO’nun Bulgaristan ve Romanya’nın da aralarında bulunduğu 7 ülkeyi kapsayan genişleme hamlesi oldu. Bu hamlenini ardından Karadeniz’e kıyısı bulunan 6 ülkeden üçü NATO üyesi haline geldi.

İkinci hamle: “Renkli devrimler”

Karadeniz’deki siyasi tabloyu değiştiren ikinci büyük hamle, Ukrayna ve Gürcistan’da tezgahlanan renkli devrimler oldu. ABD tarafından farklı zamanlarda defalarca “NATO’ya alınma” sözü verilen iki ülkede başa gelen ABD ve batı yanlısı hükümetler, açık Rusya karşıtı bir politika izlediler. Öyle ki, ABD ve Türkiye’nin desteklediği Gürcistan, 2008 Ağustosunda Güney Osetya ve Abhazya’nın yanında yer alan Rusya’yla da savaştı.

Üçüncü hamle: Obama rötuşuyla füze kalkanı

Barack Obama, ABD Başkanı seçilmesinin ardından Bush döneminde başlatılan füze kalkanı projesinde değişiklik yapacaklarını ilan etmişti. O dönemde medyanın büyük kısmı bunu “Rusya’ya jest” olarak nitelese de, işin ayrıntıları planın Rusya’ya ve İran’a karşı daha etkili bir plana evriltildiğini gösteriyordu.

2010 Şubat ayında ABD’nin füze kalkanı projesi kapsamında Bulgaristan ve Romanya’ya önleyici füzeler yerleştireceği açıklandı. Ayrıntılar tam olarak bilinmese de yerleştirilecek füzelerin, Obama’nın plandaki değişiklik zamanında yaptığı açıklamalara uygun olarak SM-3 orta menzilli önleyici füzelere sahip Aegis balistik füze savunma sistemlerinden olacağı tahmin ediliyor. Füze kalkanındaki değişikliğin açıklanmasının ardından ABD’li yetkililer, Çek Cumhuriyet ve Polonya yerine Kafkaslar ve Balkanlar’da yerleşik füzeler ve gemilerle taşınabilir ve doğu Karadeniz’e rahatlıkla girebilecek füzelerden yana olduklarını açıklamışlardı.

Karadeniz’de siyasi güç dengesi

Bulgaristan’daki Bezmer Hava Üssü, Novo Selo eğitim kampı, Aitos Lojistik Merkezi ve Graf İgnatiyevo Hava Üssü halihazırda ABD komutasındalar. Üslerde Bulgar bayrağı dalgalansa da, iki ülke arasındaki anlaşmaya göre ABD bu üslerden üçüncü ülkelere yapacağı operasyonlarda Bulgaristan’da izin almak zorunda değil. Bulgaristan’daki ABD askerleri, yasalar önünde dokunulmazlığa sahipler. ABD, Romanya’da da üç askeri üsse sahip. Bunların en önemlisi, Mihail Kogalniçeau Uluslararası Havaalanı. NATO ve ABD’nin Afganistan’a ikmaller dahil bölgedeki birçok uçuşunda transit üssü olan havaalanı, bu sene CIA’nın gizli işkence uçaklarının buraya sık sık uğradığının açığa çıkmasıyla da gündeme gelmişti.

Romanya ve Bulgaristan’daki ABD nüfuzu açıktan açığa yürüse de, Ukrayna’da işler böyle değildi. Renkli devrimin ardından, batının bu ülkede uzun süredir gizlice mücadeleye hazırlandığı açığa çıktı. Yanukoviç zafer elde etmiş olsa da batının Ukrayna’yı içeriden karıştırma ve batı yanlısı bir hükümeti başa getirme yolunu sonuna kadar zorlayacağı görülüyor. Timoşenko hükümeti döneminde ABD gemileri sık sık Ukrayna’yı ziyaret ediyor, Rusya’nın Karadeniz Filosu’nun merkez üssünün bulunduğu Sivastopol’a kadar yanaşarak gözdağı veriyorlardı. Ancak ABD karşıtlığının çok güçlü olduğu Sivastopol’da bu gemiler her gelişlerinde halkın yoğun protestosuna maruz kalıyorlardı. Fakat üs anlaşmasının sağlanmasıyla 50 civarında gemi ve 25 bine yakın mürettebata sahip Rusya Karadeniz Filosu’nun ülkedeki varlığı en az 32 sene daha garanti altına alınmış oldu.

Son senelerde bir başka başlıca mücadele alanı ise Gürcistan oldu. 2008 Ağustos’taki savaşın ardından bölgede tam bir kutuplaşma hakim. Fanatik derecede Rus düşmanı olan Mihail Saakaşvili’nin yönettiği Gürcistan, ABD ve NATO gözetmenliği altında hızla silahlanıyor. ABD şimdiden ülkede 4 farklı radar üssüne sahip. Savaş sonrası Gürcistan’dan tamamen kopan Abhazya ise Rusya’yla askeri üs anlaşması imzaladı. Abhazya’da Rus gemilerinin demirlediği limanın sadece 30 km güneyindeki Poti limanına 25 Şubat’ta USS John L. Hall gemisinin yaptığı ziyaret, savaştan bu yana geçen bir buçuk senede ABD donanmasına bağlı gemilerin sekizinci benzer ziyaretiydi.

Avrupa’da İngiltere, Fransa ve Rusya’dan sonra en güçlü donanmaya sahip ülke olan Türkiye’nin ise Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, daha çok boğazlar çevresinde yoğunlaşmış bulunuyor. Türkiye, ABD’nin ileri karakolluğunu yaptığı Soğuk Savaş döneminde dahi Karadeniz’de gerginliği yükseltecek açıktan saldırgan bir tavırdan imtina etti. Ancak gizli oyun, Türkiye üzerinde de sürüyor.

Gizli mücadelenin Türkiye ayağı

ABD, Karadeniz’deki askeri üstünlüğünü sağlamak için Türkiye’yi ikna etmek zorunda. ABD’nin ilk girişimi, 2006 yılında “terör ve uyuşturucu kaçakçılığına karşı mücadele” bahanesiyle başlatılan “Aktif Çaba” operasyonlarının, aynı sene “Karadeniz’e yayılması” teklifiyle geldi. Rusya’nın karşı çıktığı teklif karşısında Türkiye hayır demese de, isteksizliğini belli etti.

İkinci girişim, Gürcistan savaşı sırasında yaşandı. Savaşın hemen ardından ABD, boğazlardan sürekli savaş gemileri geçirmeye ve Gürcistan’ı ziyaret etmeye başladı. Bu gemilerde savaş öncesi ve sonrası silah taşındığının açığa çıkmasıyla patlak veren skandal, gemilerin tonajlarının Montrö Anlaşması’na uygun olmadığının, buna rağmen AKP hükümetinin ABD’nin isteği nedeniyle gemilerin geçişine göz yumduğunun ortaya çıkmasıyla patlak veren skandalın yanında ufak kalıyordu.

Üçüncü ve belki de en tehlikeli girişim ise Trabzon’da bir deniz üssü kurulması isteği. 5 Mart 2009’da PressTv’de çıkan bir haber, Trabzon’da bir lojistik deniz üssü kurulması planlarının varlığını onaylıyordu. Üssün NATO kullanımına verilmesi yönünde ABD’den baskı geldiği biliniyor. Ayrıca Deniz Kuvvetleri’nde ABD’nin Karadeniz’e girmesine karşı bir kısım subayın muhalefet ettiği, son dönemde bu subayların Ergenekon davasıyla da ilişkilendirilerek tasfiye edildikleri iddia ediliyor.

Editör: TE Bilişim