Deniz Ticaret Müzeleri

Konumuzun yaşadığımız günlerde olup bitenlerin güncelliğini taşıdığı söylenemez ama ülkemizde en azından düşünülmesi gerekenlerin bir sıralaması yapılsa başlıktaki konunun o gündemde yer almasını çok isterdim.

Her yazımızda ve konuşmamızda yinelediğimiz gibi “denizcilik” işinin temel özelliği “uluslararası” olmasıdır.

Denizcilikte uluslararası ölçülerde işler yapmış, başarıları tarihin o kocaman fotoğrafında bunlarla birlikte yerini almış ülkelerde yüzyılların, hatta bin yılların içinden geçerek bugünlere ulaşmış ünlü limanların hepsinde bir denizci ve işadamı olarak defalarca bulunmuşumdur.

Limanlar aslında bir ülkenin cümle kapıları, türlü mal dolaşımlarının en stratejik, hatta ülke güvenliğinin kilit noktalarıdır.

Mal, gerçek değerini ulaştırılması gereken noktaya vardığında bulur. Limanlar ticari değerlerin olduğu gibi kültürel değerlerin de birbiri ile sürekli iç içe bulunduğu yerlerdir.

Kültür birikimi

Nitekim uluslararası denizciliğin tarihinde başardıkları, yarattıkları ve insanlığa katkıları ile yer almış ülkelerin coğrafyasında “limanlar” dediğimiz noktalarda mutlaka ünlü deniz müzeleri bulunur. Bu müzelerde denizcilikteki evrimin, tarihin ve bin yıllar içinde birikmiş kültürün somut kalıntılarının nasıl üzerlerine titrenerek ve bilimden payını almış bir mekân içinde nice özveri ve duyarlılıkla saklandığını görürsünüz.

Denizcilik denilen, artık teknoloji ve bilimle birlikte hızla gelişen bu önemli alan bütün ülkelerde iki temel bölümde oluşmuş ve gelişmiştir: Bir, ülkenin güvenlik güçleri içinde yerini alan donanma/navy savaş gemileri, eğitim kurumları ve diğer unsurları.

İki, ülkenin ekonomisi ile bütünleşmesi gerektiği için oluşan ticaret gemileri, eğitim, limanlar, yükleme boşaltma, ulaşım sistemleri ile bağlantıları vs. gibi tamamlayıcı kurumları ile ticaret filosu/merchant navy.

Her ikisinde de oluştuğu kadar bir kültür birikiminin saklandığı, sergilendiği yerler, müzeler olagelmiştir.

Fransa, Japonya, İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya, Portekiz gibi denizcilik isminin asları, öncüleri olmuş ülkelerin limanlarında birden fazla ünlü deniz müzeleri, gezip görmekle bitmeyecek kadar büyük, yüzyılları kapsayan unutulmaz sergilerdir.

Bürokratik engeller

Geçenlerde, birkaç yıl öğretim görevlisi olarak çalıştığım ve mensubu olduğum bir eğitim ocağı olarak her şeyi ile sürekli ilgilendiğim İTÜ Denizcilik Fakültesi’nde yeni dekan Sayın Prof. Dr. Nil Güler’e yaptığım bir nezaket ziyaretinde okulumu anlatılmaz duygular, heyecan ve duygusallıkla birlikte suskun bir hüzün içinde gezip dolaştım.

Hocaları, gözleri ışıl ışıl genç doçentleri, öğretim görevlilerini dinledim. Benim o hiç dinmeyen eski gözağrım “Deniz Ticaret Müzesi” konusu yeniden gündeme geldi.

Onları çok iyi anlıyordum. Onlar daha lise çağlarındayken ben bu konu ile uğraşmış, ne yazık ki önüme dağ gibi dikilen bürokratik engeller, daha da açıkçası yokluklar karşısında bu projeyi gönlümün en hüzünlü derinliklerine gömmüştüm.

Ama o çalışkan, üretken, samimi, heyecanlı akademisyenlerin çağrısını beklermişçesine proje yeniden gelip gündemimdeki yerini aldı.

Her bağlamda ve her yerde sözünü ettiğimiz “deniz kültürü” denilen değerler sisteminin gereği şekilde saklandığı, dahası değerine değer kattığı, bu konuda oluşan heyecan ve ilginin gelecek kuşaklara uzandığı yerlerdir müzeler.

Denizcilikten söz açıldı mı hepsi bir başka yaklaşımla nutuklar konferanslar vermekten ve “üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde” teranesini tekrarlayıp durmaktan başka bir gayretleri olmayanlarımız dahil, tüm armatörlerimizin, DTO, denizcilikle ilgili sivil toplum örgütlerinin, Osmanlı’dan kalma ama özelleştirme denilen rüzgârla yok edilen o her biri efsane devlet kuruluşlarından ne kırıntı kaldıysa sahip çıkmanın bu konuyu ciddiye alarak, bilimsellik ve tarih bilinci temel olmak üzere benimsemenin zamanıdır.

Elimizde ne kaldıysa toplamanın, İstanbul’u İstanbul yapan o büyüleyici güzellik, o efsane sarı baca, o beyaz deniz kuşlarına Şehir Hatları gemilerine sahip çıkmanın zamanıdır şimdi. Gelin hep birlikte bir müze kuralım; Deniz Ticaret Müzesi. 1884’te fermanı şahane ile kurulan “Ticaret-i Bahriye Mekteb-i Âli”sinin bu günlere uzantısı Tuzla’daki İTÜ Denizcilik Fakültesi’nin o güzel alanında yapalım bunu.

Türkiye Deniz Ticaret Müzesi/Turkish Merchant Navy Museum.

‘Biz de varız’ diyelim

Görmüş geçirmiş Anadolu kıyılarındaki yaşı bin yıllarla söylenen antik limanların bugün yerini almış Trabzon, Sinop, Samsun, İstanbul, İzmir, Mersin’e öncülük etsin. Haydi kalkın. Vira demir, deniz kültürümüze kol kanat gerelim. Çağdaş deniz gücü donanmamız, ticari hacmi uluslararası istatistiklerde gittikçe yükselen deniz ticaret filomuz ile denizlerde “Biz de varız” diyelim.

Editör: TE Bilişim