IMTM iki ulusu Akdeniz paydasında buluşturdu

Türkiye ve Akdeniz ülkelerinden 40 seçkin uzman davetlinin katıldığı Akdeniz Deniz Taşımacılık Enstitüsü Uluslararası İstanbul Sempozyumu’nda akademik değerde bildiriler sunuldu.

Akdeniz’deki petrol ve gaz taşımacılığının durum tespiti ve geleceğe yönelik eğilimlerin araştırıldığı, ayrıca taşımacılığın çevresel etkileri ve deniz emniyeti için oluşturduğu risklerin değerlendirildiği sempozyumda akademik değerde bildiriler sunuldu.

Lojitürk tarafından organize edilen sempozyumun açılış konuşmaları DTO Genel Sekreteri Murat Tuncel; Denizcilik Müsteşarlığı İstanbul Bölge Müdürü Cemalettin Şevli; Fransa'nın İstanbul Başkonsolosu Christine Moro ve IMTM Başkanı Christian Scapel tarafından yapıldı.

Spacel: Enerjide işbirliği yapılmalı

Sempozyumun birinci oturumunda söz alan IMTM Başkanı Christian Scapel, “Günümüzün en önemli konusu olan enerjiyi konuşuyoruz. Doğaz gaz ve petrol konusunda Akdeniz ülkeleri bir çatışma içine mi girecek, yoksa işbirliği mi yapacak, buna karar verilmeli. Aklın yolu işbirliği yapmaktan geçer” dedi.

İstikbal: Kılavuz kaptan riski azaltır

IMPA Başkan Yardımcısı Cahit İstikbal, 1979 yılında yaşanan Independenta adlı tankerden ilginç slaytlar eşliğindeki sunumunda boğazdaki riskleri katılımcılarla paylaştı. 150 milyon ton petrolün Türk boğazları kanalıyla ulaştırıldığını belirten İstikbal, sözlerine şöyle devam etti: “Kazaları önlemenin en önemli yolu, kılavuz kaptan almaktan geçiyor. Ama, bakıyorsunuz hala geçiş yapan gemilerin yüzde 93’ünde kılavuz kaptan yok. Boğazdan geçen her gemi 12 kez rota değişikliği yapmak zorunda. İstanbul Boğazı’nda hızı 3 knot ile 7 knot arasında değişen bir sürekli akıntı var. Geçişlerde kılavuz kaptan almakla riski biraz daha indirgemiş olursunuz.”

Öztürk: Boğazlar Türk kahvesi içilen yerler olmalı

EMSA Temsilcisi Prof. Dr. Bayram Öztürk, boğazlardan geçen gemilerin boğazlardaki akıntılar sonucu karşılaştığı tehlikelerin altını çizerek, en çok 200 metreden uzun gemiler maruz kaldığında vahim sonuçlar yaşanabileceğine dikkat çekti. 
Gemi kazaları sonucu kirlenen deniz ve havanın temizlenmesi için zaman ve para gerektiğini söyleyen Öztürk, “Balık yumurtalarının yok olmasına sebep oluyorlar. Bunun hesabını kim verecek? Tankerler sadece boğazlara değil Karadeniz’e Akdeniz’e de zarar veriyor. Boğazlar aslında Türk kahvesi içilen yerler olmalı” ifadelerini kullandı. 

Güngen: Petrol oldukça deniz taşımacılığı da olacak

Boğazlardan geçen gemilerin en iyi şekilde yönetildiğine inandıklarını ifade eden Güngen Denizcilik yöneticilerinden Osman O. Güngen, geminin bir yatırım olduğunu ve mutlaka geri dönüşümü de olması gerektiğini vurguladı. Krizden önce çok talep az gemi olduğuna değinen Güngen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yoğun talep, kalitesiz ürünlerin de piyasaya girmesine neden olmuştur. Dünya gemi sayısı iki yıl içinde ikiye katlanacak gibi gözüküyor. Bir tankerin yönetimi çok maliyetli bir iştir. Personel için ayrı, güvenlik için ayrı, balast sularının arıtımı için ayrı para ödersiniz ve bu rakamlar önemli değerler ifade eder. Ancak, petrol ürünlerinin tüketim yerlerine ulaşması için deniz taşımacılığı devam edecektir. Bundan vazgeçmek de mümkün değildir.”

Dreyer: Petrolün deniz kirliliğinde payı büyük

Gemi Brokeri ve uluslararası Ulaştırma ve Ticaret Danışmanı Bernard A.M Dreyer da, Akdeniz’de jeostratejik enerji geleceğinin ne olacağı konusunda gaz ve petrolün çok büyük önem taşıdığını ifade etti. Dreyer, petrolün karayolu, demiryolu ve boru sistemi ile taşındığını belirterek, petrolün deniz taşımacılığında yüzde 37’lik bir orana sahip olduğunu ve bunun sonucunda deniz kirliğinin ortaya çıktığını aktardı.

Francou: 320 milyon ton Akdeniz ve Karadeniz’den

Malmö Denizcilik Üniversitesi Ekonomi Profesörü ve Liman Danışmanı Bernard Francou ise, “Petrol ve gaz taşımacılığı pahalı olduğu için limanların kullanılması doğal. 420 milyon ton petrolün 300 milyon tonu Akdeniz ve Karadeniz’den geliyor” diye konuştu.

Editör: TE Bilişim