İDO’yu takım ruhu büyüttü

“Büyüme ve değişimi iyi yönetirseniz, takım olarak sistemli çalışırsanız başarı mutlaka gelir. Bizim işimiz çok önemli. Çünkü biz insan taşıyoruz. Ekip olarak sürekli eğitim alıyoruz. Çalışanlar önerilerle yönetime katılır. İç müşterimiz çalışanımız, dış müşterimiz yolcularımızdır her zaman.”


Arkadaşımız Gurbet Kalay Zorba, İDO Genel Müdürü Ahmet Paksoy ile röportajı, halk oylamasıyla şekillenen “Fatih Vapuru”nda gerçekleştirdi.

İDO’nun genç müdürü

İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) Genel Müdürü ve Uluslararası Feribot Taşımacıları Birliği (Interferry) Başkanı Ahmet Paksoy ile röportajımızın ilginç bir ayrıntısı var. Çünkü biz röportajımızı halk oylamasıyla şekillenen Fatih vapurunda gerçekleştirdik. Her ayrıntısının bir hikayesi var, emek var. Ahmet Paksoy, yaptığı ve yapacaklarını çok büyük heyecanla paylaştı bizimle. Karadenizli bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya gelen Paksoy, İTÜ’den Gemi İnşa ve Makine Mühendisi olarak mezun oldu. Sonra, yüksek lisans ve doktora, öğretim üyeliği, bölüm başkanlığının ardından 5 yıldır başarıyla devam ettiği İDO Genel Müdürlüğü... Başarısında eğitimin katkısı büyük şüphesiz. “Eğitime devam” diyor ve ekliyor: ‘Başarı için dinlemeyi, tavsiye almayı bilmek, eleştiriyi memnuniyete çevirmek ve en önemlisi konumu ne olursa olsun insana değer vermek gerekiyor.’
G.K.Z

Ahmet Paksoy’un hikayesi nerede başlıyor? Ben doğma büyüme İstanbul Bahçelievler çocuğuyum. Annem Bayburt, babam Trabzon Çaykaralıdır. Bir bütünün iki yarısı gibi annemle Bayburtlu, babamla Trabzonlu olduk. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi İstanbul’da tamamladım. Teknik üniversite gemi inşaat bölümüne girmemde Karadenizliliğimin etkisi büyük oldu. İyi bir yat tasarımcısı olmayı hâyâl ediyordum. Ancak şans olarak gördüğüm mühendislik eğitimi ve işletme yöneticilik eğitimi aldım. Yöneticilik ilgimi hep çekiyordu. Master yaparken üniversitede öğretim üyesi oldum. 10 yıl bu görevime devam ettim ve anabilim dalı başkanlığı görevine devam ettim. Sonrasında yönetim birimine geçmiş oldum. O altyapı ile makaleler yazdım, bilimsel toplantılara katıldım. Bilgisiz bir şey yapma şansınız yok. Bilgi, olaya bakışınızı değiştiriyor. Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız Kadir Topbaş’ın davetiyle, İDO’ya çok genç yaşta geldim. Sayın Başkanımızın bize güven ve desteği, sınırsız yetki ve sorumluluk vermesi İDO’nun büyümesinde en önemli etken oldu. İDO ile birlikte büyüdüm diyebilirim.

BİZ İNSAN TAŞIYORUZ

İDO’nun büyük bir gövdesi var. Neticede siz büyük bir ekibe liderlik yapıyorsunuz. Vizyonu çok önemsiyorum. Ben de burada çok şey öğrendim, halen öğreniyorum. Büyüme ve değişimi iyi yönetirseniz, takım olarak sistemli çalışırsanız başarı mutlaka gelir. Bizim işimiz çok önemli. Çünkü biz insan taşıyoruz. Ekip olarak sürekli eğitim alıyoruz. Ölçemediğiniz şeyi yönetme şansınız yok. Bu ölçümlerle iyileştirme yapabilir başarıya sahip olabilirsiniz. Sistemi iyi kurarsanız insana bile gerek kalmıyor. Siz gitseniz bile gelen kişi ile sağlam sistem aynen devam ediyor. Öneri sistemimiz var. Çalışanlar önerilerle yönetime katılır. Buna çımacı, çaycı hatta kaptan bulunduğu konumun sıkıntıları ile her gemide bulunan öneri formunu doldurur. Kurul tarafından uygun görülürse kişi altın ya da başka teşvik ile ödüllendirilir. Çalışana verilen değerdir, kurumsallaşmadır bu. İç müşterimiz çalışanımız, dış müşterimiz yolcularımızdır her zaman.

ÜNİVERSİTEYİ ÖZLÜYORUM

Fatih Vapurunun inşası dış müşterinizin önerileri sonucu oldu.
400 bin oy ile Fatih Vapuru yapıldı. Yolcular benim de vapurda katkım var diye biniyor. Kendilerine verilen değeri hissediyor. Bu benim için önemli.

Üniversitede hocalık günlerinizi özlüyor musunuz?
Her ne kadar gemi mühendisliği eğitimi almış olsam da, asıl mesleğim sorulduğunda öğretim üyeliği diyorum. Çünkü gözümüzü orada açtık. İlk parayı asistanlıkla başlayan hocalıktan aldık. Çünkü orada çok şey öğrendim. Tabii, özlüyorum. Kariyer günleri nedeniyle gittiğim üniversitelerde çok mutlu oluyorum. Bir gemiyi yapmak, bir şehri inşa etmektir. Yan sanayisini ve mühendisliğini geliştirir. Gemi iklimlendirilmesi, ahşabı, kanepesi, musluğu, sacı gibi bütün sistemler yan sanayiden oluşuyor. Dünyanın en önemli yatları artık ülkemizde yapılıyor. Ciddi istihdam sağlayan, vizyonel bir sektör oldu.

Çocuklarınızın sizin yolunuzdan ilerlemesini ister misiniz?
Kesinlikle denizci olmalarını isterim. Doktor ya da başka bir meslek seçerlerse bilemem ama benim yolumda olurlarsa onlara çok şey katacağıma inanıyorum. Hangi baba istemez ki?
Bazen çocukların okuluna gidiyorum. Bir şey çiz denildiğinde gemi çiziyorlar, bir şey anlat dendiğinde tersaneyi, gemi yapımını anlatıyorlar. Anlayacağınız şimdiden hevesliler. Yoğunluğumdan dolayı ancak hafta sonları görüşebiliyoruz. Hafta sonları iskele, gemi denetimlerinde bazen bana eşlik edebiliyorlar. Tersaneye gelince, o atmosfer etkiliyor onları. Mesela gemi maket koleksiyonu yapıyorlar. Giyim kuşamda etkili olabiliyor denizcilik. Lacivert beyaz tonlarını tercih ediyorlar.

Çocukların isimlerini koyarken denizciliğin etkisi oldu mu?
Hayır. Biliyorsunuz çocukların isimlerini hanımefendiler koyduğu için (gülerek) orada etkili olamadık. Şaka bir yana oğlumun adını çok sevdiğim bir isim olan Yusuf koyduk, kızımın adını da Sevdi koyduk.

DİSİPLİNLİ BİR AİLE

Eşinizin denizcilikle ilgisi var mı?
Tamamen farklı bir meslek. Eşim diş doktoru. Eşim, yoğun iş tempomda benim en büyük yardımcım. Bana her konu da desteğini hissettiriyor.

Anne babanızdan biraz söz edecek olursak neler söylemek istersiniz?
Babam hayatımda en değer verdiğim insandı. Ataerkil bir aile yapımız vardı. Çok disiplinliydi. Bizim yetişmemize çok ehemmiyet veriyordu. Bir dönem hepimiz yurt dışında olunca bizi çok özlüyorlardı. Babamı 3 yıl önce kaybettik. Onu kaybedince kendimizi çok boşlukta hissettik. İnsan gittiğinde bir büyük görmek istiyor. Altı kardeşiz. Ablam Çanakkale’de, ben ve doktor erkek kardeşim buradayız. Üç erkek kardeşim de Amerika’da hayatlarını sürdürüyor. Annem çok değerli benim için, İstanbul’da bizimle yaşıyor. İnsan anne baba olduktan sonra çok daha iyi anlıyor anne babalarımızın bize verdikleri emeği. Duygulandırdınız beni.

DUBAİ’YE ÖRNEK OLDUK
Biz Şirket-i Hayriye geleneğini sürdürüyoruz. Kadıköy, Beyoğlu, Beykoz isimli vapurlar da önümüzdeki aylarda yolcularımızın hizmetine girecek. Dünyadan bizim yaptığımız projeleri incelemeye ekipler geliyor. Örneğin Japonya ile kısa süre önce görüştük. Dubaili yetkililer bizi inceleyip deniz taksi projesini birebir aldılar. Bunlar gurur verici tabi.


HÜKÜMETİN DESTEĞİ BÜYÜK

Hükümetin desteği size ne yönde oluyor?
Başbakanımızın İstanbul Belediye Başkanlığı yapmış olması, Ulaştırma Bakanımızın İDO eski Genel Müdürü olmuş olması bizim için şans, sıkıntılarımızın ne olduğunu biliyorlar. Örneğin operasyon giderlerimizin büyük bölümünü yakıt alıyordu. Deniz ulaşımının kullanılır olması için teşvik gerekiyordu. Yakıtta ÖTV’siz imkanı sağladı. Bu durumda kendimizi çevirir hale geldik ve hemen bunu bilet fiyatlarına yansıttık. Dolayısıyla deniz ulaşımını tercih edilen hale getirdi.

İDO, Şehir Hatları Vapur İşletmesi’ni devralınca, ‘Vapurumu vermem’ kampanyası olmuştu bir dönem ve sonrasında bu size memnuniyet olarak geri dönmüştü. Bu geri dönüşümü olumluya nasıl çevirdiniz?

HERKES DÜŞÜNÜLDÜ
Biz devralınca ve vapur yapımınında da halk oylaması yapınca insanlar “Eyvah, İstanbul’un sembolleri yok oluyor” endişesine kapıldı. Haklı olarak, çünkü ne güzel İstanbul’un değerlerine sahip çıktılar. Biz ne yaptık. Dış ve iç görüntüsünü değiştirmeden ama teknolojisini tamamen modernize ederek ve yaptığımız halk oylamasıyla halkın şikayetçi olduğu ayrıntıları göz önüne alarak yeniden inşa ettik. Engelli, çocuklu anne, emzirme odası ve reviri, daha bir çok ayrıntısına önem verdik.

Anlatırken bile çok heyecanlandığınızı gözlemliyorum.
Tabii ki heyecanlanıyorum. Çünkü yaşıyorum. Yaşamak heyecan veriyor. Engelli bu vapura nasıl binecek, anne çocuğunu nerede emzirecek, sizin gibi topuklu giymiş bayanlar vapura nasıl binecek, evcil hayvanı olan yolcu nasıl seyahat edecek bunları düşünmek zorundayım. Sevgi emek istiyor, sadece seviyorum demekle olmaz. Biz Fatih vapurunu Türk mühendisleriyle yaptık. Benim bebeğim gibi, sıfırdan tasarladık.

Editör: TE Bilişim