Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım; Denizcilik Bayramı münasebetiyle denizciliğimizin genel bir değerlendirmesini yaptı. Dünya Gazetesi Perşembe Rotası Denizcilik Bayramı Ekinde 1 Temmuz 2005 Günü yayınlanan değerlendirmeyi aşağıya alıyoruz:


Kurtuluş Savaşıyla kazanılan bağımsızlığımızın ekonomik alanda da pekiştirilmesinin önemli adımlarından biri olan Kabotaj Kanunu'nun 79'uncu yıldönümünde Türk denizciliği, ekonomiye katkısını artan bir hızla sürdürmektedir. "Denizciliği Türk'ün büyük milli ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız" diyen büyük Önder'in arzusunu yerine getirme gayreti içerisindeyiz.

Türk denizciliği günümüzde artık bütün dallarıyla çok iyi bir duruma gelmiştir. Sektörsel kıyaslama yaptığımızda Türk denizciliği altın dönemini yaşamaktadır. Görevi devraldığımızdan bu yana Türkiye'de denizcilik alanında çok önemli temel değişiklikler sağlayan çalışmalara imza attık.

Esasen, coğrafi konumumuzdan ötürü Türkiye'nin denizci olmaktan başka bir çaresi yoktur. Biz, geleneksel olarak denizci bir ülkeyiz. Böyle olmasına rağmen tarih boyunca bu anlamda önemli eksikliklerimiz olmuştur.

Türkiye, ne yazık ki denizyolu taşımacılığını etkin biçimde kullanamamıştır.

Bu durumu ortadan kaldırmak amacıyla pek çok tedbiri hayata geçirmiş bulunmaktayız. Görevdeki ilk işlerimizden bir tanesi denizde kullanılan akaryakıtın ÖTVsini sıfırlamak oldu. Uygulama sonucunda yakıtın satış fiyatı % 65 ucuzlamıştır. Bu sayede sektöre, şimdiye kadar 260 trilyon civarında bir teşvik sağlanmıştır. Teşvikle birlikte gelen indirimin biletlere yansıması da yolcu sayısını oldukça artırmıştır. Yakıt indirimi yaparken, aynı zamanda sektörü de kayıt altına almış olduk. Yani denizden yapılan kaçakçılığın önüne geçtiğimizi düşünüyoruz. Şu anda yaklaşık 5 bin tekne kayıt altına alındı, yakıt defterleri tasdik oldu. Deniz taşımacılığının İstanbul, İzmir, İzmit Körfezi, Çanakkale dışında, kabotaj hattındaki bütün sahillerimize yayılmasını hedefliyoruz. Liman yardımcı hizmetleri ağırlıklı olmak üzere kılavuzluk ve römorkör hizmetlerinde, fener gibi diğer ücretlerde indirimler yaptık. Bu indirimler, iç limanlarda, yani kabotaj taşımacılığında % 75-80'lere varmaktadır.

Denizciliğimizdeki en önemli gelişmelerden birisi de Türk bayraklı gemilerin kara listeden çıkmaya başlamasıdır. Bunu, ehil kadroların yaptığı çalışmalar sayesinde gerçekleştirdik. Göreve başladığımızda Türk gemilerinin yabancı limanlarda tutulma oranı % 19'lardayken, bugün, bu oran % 4'e gerilemiştir. Bu, iki yıl gibi bir süre için, çok önemli bir gelişmedir. Türk denizciliği uluslararası camiada tekrar saygınlığını kazanmıştır. Şu anda gemilerimizin yabancı limanlarda tutulma oranı, AB'ye yeni giren ülkelerin ortalamasının bile altındadır. Türkiye sadece bayrakta iyileşme değil, gemi adamlarının standartları, yeterlilikleri ile ilgili de kara listedeydi. Mayıs 2004'te açıklanan IMO raporuna göre ise, Türkiye şimdi bu alanda beyaz listede yer almaktadır. AB'nin finanse ettiği ve Birliğe sunulan tüm kamu kurumları projeleri arasında Denizcilik Müsteşarlığı'nm 'Deniz Güvenliğinin Güçlendirilmesi' projesi en beğenilen ve diğer kurumlara örnek gösterilen proje olmuştur. Ayrıca, denizciliğimizin borsaya açılmasının önündeki engelleri kaldırdık. En önemlisi Deniz İhtisas Mahkemesi'nin kurulmasını sağladık.

Bundan sonra devlet, hertürlü kıyı yapısı için, marinalar, balıkçı barınakları, limanlar, tersane alanları için sadece yer gösterici olacaktır, tahsis yapacaktır. Böyle bir stratejik planlamada herkes, idarenin gösterdiği hedefler doğrultusunda limanını, tersanesini, marinasını, balıkçı barınağını tesis edecek ve işletecektir.

AB Mevzuatı Betmatik ile uyum kapsamında, Denizcilik Müsteşarlığımızca yürütülen çalışmalara, özellikle "Kabotaj hattında çalışacak yolcu gemileri ile ilgili kural ve standartlar" açısından yapılan çalışma, Bakanlığımızın ÖTV indirimi ile büyük bir canlanma sağladığı kabotaj taşımacılığında önemli bir eksikliği gidermiş olmaktadır.

Biraz geriye baktığımızda denizciliğimizin nereden nereye geldiğini açıkça görürüz. Döneminin en güçlü imparatorluklarından biri olan Osmanlı İmparatorluğu, Akdeniz ve Karadeniz'i Türk gölü haline getirmesine rağmen, bu denizlerdeki ticaret hakkını elinde tutamamış ve yabancı ülkeler, 18. yüzyılın başlarında kapitülasyonların verdiği haklara dayanarak, tüm deniz ticaret hayatını ele geçirmişlerdi. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik temellerinin atıldığı 1923 Birinci İzmir İktisat Kongresi'nde alınan kararlara kadar devam etmiştir. Kongre ile Türk denizciliği ekonomide hak ettiği yeri yeniden alarak, kapitülasyonlarla yabancılara kaptırılan deniz ticaretine yeniden sahip olmuştur. Kongre çalışmaları sırasında hazırlanarak 1 Temmuz 1926'da yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu, bu manada bir Kurtuluş Savaşı olmuştur.

Kabotaj Kanunu ile yabancıların denizlerimizden elde ettiği çıkarlar sonlandırılmış, seyrüsefer hakkı gerçek sahibine, yani Türk bayraklı gemilere teslim edilmiş ve deniz taşımacılığımız millileştirilmiştir.

Bugün, kabotaj taşımacılığının önündeki tüm engeller tek tek aşılmaya başlamıştır. Denizcilik sektörünün hızla büyümesini ve güçlenmesini teşvik ederek, milletimizi denizleriyle barıştırmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Amacımız, denizcilik sektörüne gereken önemin verilmesi, sektörün korunup geliştirilmesi ve rekabet gücünün yükseltilmesidir.
Denizciliğimizde başlatmış olduğumuz değişim rüzgarıyla, denizcimizin yüzü gülmüş, milletimiz denizleriyle barışmıştır.

Bu vesileyle 1 Temmuz'da kutlamaya başlayacağımız Denizcilik Bayramı'nda gönlü hep denizlerde olan ve bu sektöre emek veren herkesi tebrik ediyor, halk, özel sektör, devlet el ele verelim, hep birlikte denizciliğimizi daha da ileri götürelim diyorum.

(Kaynak: Dünya Gazetesi Perşembe Rotası "Denizcilik Bayramı" Eki)

Editör: TE Bilişim