Selçuk Onur, Lojiport.com sitesindeki "DTO’da saflar belli oluyor" başlıklı yazısında DTO'daki seçim sürecini değerlendirdi. Yazı şöyle:


 

 SELÇUK ONUR

 Bu yıl Türkiye’deki tüm odalarda olduğu gibi İMEAK DTO’yu da seçim heyecanı sardı. Üstelik bu kez, diğer yıllardan farklı olarak seçim sonucunu önceden kestirmenin mümkün olmadığı da görülüyor.

10 Ocak’ta gelen Anayasa Mahkemesi kararıyla artık oda başkanlarının iki dönemden fazla seçilmesinin önündeki engel de kalktı. Bunun açılımı, mevcut Başkan Metin Kalkavan’ın da seçime katılabilmesi demek. Diğer aday ise bu kez sülale geleneğinin dışında bir isim: Kaptan Salih Zeki Çakır.

Başkan Metin Kalkavan’ın oturduğu koltuğu doldurduğu bir gerçek. Çünkü, aldığı eğitim, dünya görüşü ve denizcilik deneyimiyle iki dönemdir odayı başarıyla temsil ediyor. Başkan Kalkavan’ın en büyük talihsizliği görevde olduğu sürenin büyük bölümünde markette işlerin yolunda gitmemesiydi. Ama biz, marketin çok da etkin olmadığı eksiklikleri dile getireceğiz.

NELER YAPILAMADI?

-          Öncelikle, kimse Kalkavan’ın görev başında kaldığı dönemde İMEAK DTO’nun denizin tüm oyuncularını kucakladığını söyleyemez. Uzun süredir aylık meclis toplantılarına katılmadığım halde, daha önceki deneyimlerimden ve dışardan takip ettiğim kadarıyla o kutsal çatıda ne hikmetse sorunları hep büyük armatörler yaşıyor. Çünkü, kürsüde şube başkanlarının kısa konuşmalarının dışında büyük oranda onları görüyoruz.

-          En son katıldığım meclis toplantısında DTO gelirlerinin 42 milyon 460 bin lira olduğu ve gururla bunun yüzde 50’sinden fazlasının Piri Reis Üniversitesi’ne aktarıldığı açıklandı. DTO, yarı kamusal bir kuruluş. Yani varlık nedenleri arasında devlet adına topladığı harçların, kamu yararına kullanılması şartı da var. Kimse, yukarıdaki cümleden eğitime karşı olduğum anlamı çıkarmasın. Ama öz ve üvey evlat anlayışına karşıyım. Piri Reis yokken, YDO daha sonra da İTÜ Denizcilik Fakültesi vardı. Kalkavan dönemi, bırakın desteği, fakülte ile kavgaların miladı olarak anılır. Üstelik o paraların küçük de olsa bir kısmında halkın payı yok mudur? Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede deniz taşımalarının artırılması için çalışmalara kaynak ayrılamaz mı? Sırtını denize dönen milyonlara, denizin maviliğine bakmanın nasıl huzur getirebileceği; deniz kültürünün yaşamlarının bir parçası olduğu minik yavrularımıza öğretilemez mi? Denizi ve denizciliği geliştirmek temelden başlar.

-          Bir kişi çıkıp da, Türk tersanelerinde yaşanan ölümlü kazalar sorununun doğru yönetildiğini iddia edebilir mi? Şu an hiç kaza haberi duyuyor musunuz? Duyamazsınız, çünkü Tuzla’da artık gemi yapılmadığı için kimse de ölmüyor. İhmalin boyutlarının zorlandığı bazı kazaları ayırıyorum. Onları hiçbir şekilde savunmayıp, cezalandırılmalarını da takip etmeleri gerekirdi. Ama, gerçekten işin ruhu gereği yaşananlar da var. Tersaneler tehlikeli çalışma bölgeleridir. Böyle olduğunu kaza sayısı daha çoğalmadan anlatabilseydiniz; her kazanın ardından kriz yönetimi refleksiyle hareket edip bilgi kirliliğine engel olabilseydiniz; önyargılı yaklaşımın bir gün hem kendi, hem de üyelerinin işsiz kalma sonucuna yol açabileceğini sendikaya anlatabilseydiniz; DTO Başkanı’na ‘ÖLDÜREN KAFA’ diye manşet eden gazetelere hak ettiği cevabı Dünya Gazetesi’nde çalışan Selçuk Onur’un yerine, oluşturduğunuz kurumsal basın danışmanlığı seksiyonuyla verebilseydiniz belki hala sipariş alıyor olabilirdik.

KAPTAN SALİH ZEKİ ÇAKIR FARKLI SÖYLEMLERLE GELİYOR

Diğer aday olan Salih Zeki Çakır’a gelince, birçok artısı göz ardı edilip, ‘hükümetin adamı, cemaat mensubu’ yaftaları yapıştırılıverdi. Yani, hemen Türk cehennemi faaliyete geçti. Bilirsiniz, cehennemde Türklere ayrılan bölümde zebani bulunmazmış. Çünkü, yanan ateşten kaçanları yeniden aşağı iten zebanilerin görevini aşağıda yanmaya devam eden diğerleri yerine getiriyormuş. Tam ‘çıkıyorum’ diyorsunuz, biri ayaklarınızdan çekiveriyor…

Diyelim ki Sayın Çakır da, hükümetin adamı. Bunun sektöre ne gibi bir negatif etkisi olur sizce. Başta Sayın Metin Kalkavan olmak üzere, tüm denizciler yıllardır ‘teşvik’ ‘teşvik’ diye haykırmıyor mu? Belki Sayın Çakır, sesinizi duyuracak olandır.

YETKİNLİĞE BAKMAYI ÖĞRENMEK GEREK!

Salih Zeki Çakır, muhafazakar olduğunu zaten sakınmadan söylüyor ama hemen ardından demokrat olduğunu da ekliyor. İlk beyanatlarından itibaren de, odaya siyasetin karıştırılmamasına özen göstereceğinin altını çiziyor.

En beğendiğim sözcükleri ise, “Bizim yönetimimizde tabi ki, birçok armatör olacak, ancak sadece armatörler olmayacak. Odanın büyük tonajlı gemilere sahip armatörlerin kulübü olduğuna ilişkin ön yargıyı yıkacağız. Balıkçıların, brokerlerin, forwarderlerin kısaca her meslek grubunun kendine özgü birikmiş sorunları var. Bunlar, yasa koyucuların önüne oda üzerinden gidebilir. Çünkü, yasa koyucu Deniz Ticaret Odası’nı muhatap kabul ediyor.”

İşte yukardaki bu sözcükler, yıllardır DTO’nun gündeminde hiç reel olarak yer almadı. O nedenle, Sayın Çakır, yarışa bir adım önde başlıyor.

KAPALI KUTU OLMAKLA NE KAZANDINIZ?

İnşaat, otomotiv, tekstil, turizm Türkiye’nin lokomotif sektörleri arasında sayılıyor. Bunların arasında hiç denizciliği duydunuz mu? Çünkü denizci, rakamları abis (okyanus derinlikleri) seviyesinde saklar. Peki, ne getirdi bu şimdiye kadar? Ortada rakam gerçeği olmadığı için sektörün envanteri de bir türlü çıkarılamıyor. İşte Salih Zeki Çakır yönetimi, bu envanterin de çıkarılacağını söylüyor. Böylece, sektöre hak ettiği itibar kazandırılacak, uluslararası saygınlığı artacak, artık Türkiye’de lokomotif sektörler sayılırken, dünya taşımacılığının yüzde 90’ını yapan denizcilik yok sayılmayacaktır.

DTO’DA UNUTULAN KADINI MUHAFAZAKAR BİRİ ANIMSADI

Cemaatin adamı diye itham edilen Kaptan Salih Zeki Çakır, kadını pek de önemsemeyen cemaat felsefesiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir söylemde  daha bulundu. Çakır, DTO meclisinde daha çok kadının yer almasını istiyor. Çünkü, artık ‘gemide kadın uğursuzluktur’ gibi çağdışı söylemler geride kaldı. Denizcilik de birçok kadının faaliyet gösterdiği bir iş kolu. Sektörde çalışan onca kadına rağmen, bu görüntü odaya bir türlü yansıtılamadı. İşte Sayın Çakır da bundan rahatsız. Eğer, göreve gelirse bunun değişeceğini artık mecliste birçok kadının yer alacağını söylüyor.

Kaptan Salih Zeki Çakır, DTO Başkanlığı için doğru bir isimdir. Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından mevcut Başkan Metin Kalkavan’ın da önündeki ‘seçime girememe’ engeli kalktı. Büyük bir ihtimalle yarış bu iki isim arasında gerçekleşecek. Çünkü, Metin Kalkavan’ın dışında Salih Zeki Çakır’ın karşısına kim çıksa bence sonuç bellidir. Denizden yana ve demokratik bir seçim ortamı diliyorum. Kazanan deniz olsun.

Editör: TE Bilişim