Sabah Gazetesi yazarı Turgay Noyan; yukarıdaki başlığı verdiği bugünkü yazısında "denizlerimiz Allah'a emanet hale geliyor" diyor. İşte yazının tamamı:


Denizlerimizi kim koruyacak?

Turgay Noyan

Her şeye, her türlü olumsuzluğa rağmen temiz denizlere sahibiz. Ama bu temizliği daha ne kadar muhafaza edebileceğiz, bakın bunu gerçekten bilemiyorum. Çünkü denizlerimiz bundan sonra Allah'a emanet hale geliyor. Nasıl mı, arzedeyim; Şimdiye kadar denizlerimizdeki çevre kirliliğiyle ilgili tüm denetimleri Sahil Güvenlik Komutanlığı'na bağlı unsurlar yapıyordu. Gerçekten de bu kontroller ve kollama görevi son derece başarılı bir şekilde uygulanıyordu.

YETKİ KARMAŞASI
Bir ufak örnek vereyim. Bir amatör denizci dostumuz Ege'nin cennet koylarından birinde büyük bir saç balıkçı gemisinin suda bakıma alındığını ve teknenin boyalarının canavarla kazıdığını görmüştü. Canım limanın tamamı kazınmış boya ve metal tozlarıyla kaplanmıştı. Dostum "Sahil Güvenlik'e durumu telefonla bildirdim. Çok geçmeden karadan bir ekibin tebdil-i kıyafet gelerek durumu tespit ettiğini, ardından da denizden resmi görevlilerin tekneye çıktığını gördüm. Zabıtlar tutuldu ve balıkçı teknesi kısa bir süre sonra demir alıp ayrıldı. O civarda bir haftaya yakın bir süre vakit geçirdik. Asla geri dönemediler" diye anlatıyordu. Yani asker bu görevini de vatanın bir parçasını korumak gibi algılıyor, bunu da kimseye taviz vermeden uyguluyordu. Şimdi Çevre Bakanlığı'nın hazırladığı kanun tasarısıyla "Sanıyorum 12. Madde". Liman dışındaki deniz kirliliklerinin kontrol ve ceza yazılması Sahil Güvenlik Komutanlığı'ndan alınıp belediyeler ve liman başkanlıklarına veriliyor. Önce şunu sormak istiyorum. Allah aşkına denizlerimizde belediyelerin hududunu bilen var mı? Allah hakkı için ceza yazmayı kendi meşreplerine göre becerirler de; hangi belediye, hangi imkanıyla bu işleri denetleyecek, tespit edecek? Arkadaşlar, karadan denize doğru bakıp, atıp Betorder tutmak kolaydır. Bilmeden denizle ilgili ahkam kesmek de. Belediyeci kardeşlerimize soruyorum: Siz açık denizde hangi imkanlarınızla bir tankerin sintine veya balast suyunu boşattığını, gasfree "tank temizliği" yaptığını tespit edebileceksiniz. Bunu anlayabilecek personeliniz var mı? Personel varsa bunun eğitimini almış mı? Bunun için araçgerece sahip misiniz? Anlamak mümkün değil. Bir tarafta yeterli eğitimi almış, kendi işinde deneyimli personele sahip, geceli gündüzlü, kar- kış, fırtınabora da demeden denetim yapan; helikopteri, gemisi, botu, uçağı bulunan bir kurumunuz olacak ve siz bütün bunları elinizin tersiyle iterek "Sen bu işlere karışma, belediyelerimiz bunu yapar siz karışmayın" diyeceksiniz? Bunun bir izahı var mı? Bakınız Sahil Güvenlik birimlerinin gece görüş dürbünleri vardır. Onlar havadan, karadan, denizden gecenin zifiri karanlığında bile herşeyi takip edebilirler. Onlarda mesai belediyeler gibi sabah saatlerinde başlamaz. Ayrıca bildiğim kadarıyla uçaklardan denizdeki kirliliği tespit ederek karada ölçümünü yapan sistemler bile aldılar.

KAYNAK SAVURGANLIĞI
Şimdi siz bu iş için personel alacaksınız, bunlara eğitim vereceksiniz, yetmedi cihazlar alacaksınız, yetmedi tekne alacaksınız, yetmedi helikopter, yetmedi uçak Bunların hepsi para, para, para... Arkadaş ben belediyeye para ödüyorum ve bu paramın böyle çarçur edilmesini istemiyorum. Elinde hovardaca harcayacağın paran varsa, bana iki otobüs daha al, biraz daha metro yap. Ayrıca Türkiye'nin tüm belediyeleri İstanbul gibi zengin değil ki! Şöyle bir tüm sahillerimizi gözönüne getirirseniz durumun vehametini daha iyi görürsünüz. Bunun Giresun'u var, Ordu'su Trabzon'u var... Bundan sonra kimin parası neye yeterse öyle kontrol olacak. Kimi kürekle, kimi motorla, kimi yüzerek!.. Bu işi kim akıl etti bilemiyorum, bu kararı hangi duygularla gündeme getirdiler onu da bilemiyorum. Bildiğim tek şey var, bu iş denizlerimizi bitirir. Şimdilik tek umut tasarının Genel Kurul'dan geri dönmesi. Dönmezse hep birlikte "Denizlerimizin ruhuna el fatiha.


Editör: TE Bilişim